Özge Kizir

Eski müzakereci ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Osman Ertuğ, Kıbrıs Cumhuriyetinin devamı söz konusu ise KKTC’nin de devamının da söz konusu olduğunu söyledi. “Birleşmiş Milletler bir orta yol koydu. O orta yolda ise ne birinin devamı nede ötekinin devamı olacak şeklinde bir formül ortaya atılmıştı. Şimdi Kıbrıs Rum tarafı bu formülden de geri adım atmaya yelteniyor” diyen Ertuğ, bunun doğru bir yaklaşım olmadığını, uzlaşıya götürmeyeceğini vurguladı. 

Halkın artık çözüm konusunda belirsizlikten bıktığını ifade eden eski müzakereci Osman Ertuğ, “Halkımız artık belirsizliklerden bıkıp usandı. Halk, mülkiyet konusunda son derece hassas oldu. Çünkü can güvenliğinden sonra en konu, insanın üzerinde yaşadığı mülkün olduğu noktasındadır. Etkin ve fiili güvenlik garanti sistemiyle mülkiyet konusunda öngörülebilirlik ve kesinlik kazanmış bir mülkiyet rejiminin ortaya çıkması halkımızın başta gelen beklentileridir. Bunu umarım görüşmecilerimiz ve başta Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı olmak üzere dikkat almaktadır” dedi.

“Akıncı’nın ısrarlı tutumunu doğru buluyoruz”

Dönüşümlü başkanlık konusunda değerlendirmede bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Osman Ertuğ Birleşmiş Milletler Parametresinin siyasi eşitliğin vazgeçilmez bir gereği olduğuna dikkat çekti. Ertuğ, “Bu konuya Kıbrıs Rum tarafının karşı çıkması kabul edilebilir veya anlaşılabilir bir tutum değildir. Bunu eğer sırf başka konularda taviz koparmak iseler oda yanlış olur çünkü dediğim gibi karşılığı olması gereken bir şey değil. Yerleşmiş bir Birleşmiş Milletler Parametresidir ve siyasi eşitliğin gereğidir. Eğer onun için yapmıyorlarsa gerçekten bir çözüm konusundaki arzu ve isteklilik iddialarını çürütür. Böyle bir durumda böyle bir iddiaları olamaz. Dolayısıyla bu konuda Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın ısrarlı tutumunu doğru kabul ediyoruz. Bundan da geri adım atılmamalıdır” şeklinde konuştu.

“Rum iddia ediyor ki, yeni kurulacak olan ortaklık Kıbrıs Cumhuriyetinin bir dönüşümü şeklinde olacak”

Ertuğ, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın ‘KKTC tanınmasa da vardır’ sözünü doğru bulduğunu ifade etti. “Akıncı’ya bunu söylemeyi sevk eden Rum açıklamalarına da bakmak gerekiyor. Onlar iddia ediyorlar ki, yeni kurulacak olan ortaklık Kıbrıs Cumhuriyetinin bir dönüşümü şeklinde olacak. Halbuki öyle olmayacağı, kabul edilen bir gerçektir. Bu durum karşısında Akıncı, eğer Kıbrıs Cumhuriyetinin devamı söz konusu ise KKTC’nin de devamı söz konusudur” ifadesini kullanan Ertuğ sözlerine şöyle devam etti: “Geçmişte bu tartışmalar çok yapılmıştı. Annan Planı döneminde de Rum tarafı yeni ortaklığın Kıbrıs Cumhuriyetinin dönüşümü şeklinde olacağını söylüyordu. Bizde eğer durum sizin için bu ise, KKTC tanınmasa da dönüşümlü şeklinde olacak diyorduk. Birleşmiş Milletler bir orta yol çıkardı. O orta yolda ise ne birinin devamı nede ötekinin devamı olacak şeklinde bir formül ortaya çıkarmıştı. Şimdi Kıbrıs Rum tarafı bu formülden de geri adım atmaya yelteniyor. Bu tabi ki doğru bir yaklaşım değildir ve bizi bir uzlaşıya götürmez. Eğer öngörülen 2 toplumlu federasyon gerçekleşecekse bu tamamen yeni bir ortaklık olacaktır ve 11 Şubat 2014 tarihli ortak açıklamaya da uygun olan yaklaşım budur.” 

“Her ülkenin ortak paydası kendi çıkarlarını gözetmektir”

Ertuğ, çözüm konusunda dış ülkelerin etkileri konusunda da şu değerlendirmelerde bulundu:  “Her ülkenin kendine ve çıkarlarına göre bu durumu değerlendirdiklerini görüyoruz. Her ülkenin ortak paydası kendi çıkarlarını gözetmektir. Bazıları bir çözümü destekliyoruz diye sırf söylüyor. Gerçekte bir çözümden çok fazla bir çıkarları olduğu da söylenemez. Perde gerisindeki faaliyetleri ve Birleşmiş Milletler ’deki tutumları aslında pek de uyum içerisinde değildir. Herkes kendi çıkarını düşünüyor. Spesifik ülke isimleri zikredecek değilim ama Kıbrıs’ta bir uzlaşının kimin çıkarına olup kimin çıkarına olmadığı da sanırım açık seçik ortadadır” şeklinde konuştu.

“Bir takvimlendirmenin yapılması elzemdir”

Güvenlik ve garantilerin, müzakerelerin en başta gelen konuları olduğunu vurgulayan Ertuğ sözlerini şöyle tamamladı: “Kıbrıs Rum tarafı bu konuda sürekli olarak laf ediyor. Bu konuya karşı çıkmak aslında bir çözümün kendisine karşı çıkmak demektir. Çözümün yakın bir zamanda çözülecek olması demek, yakın bir zamandan neyi kastettiğine bağlıdır. Daha önce çözümün aylar içerisinde bile değil, haftalar içerisinde olabileceği söyleniyordu. Sonra Rum seçimlerinden önce olabileceği söylendi. Fakat şimdi bunun olmayacağı artık ortadadır. Bununla beraber yıl içerisinde denmeye başlandı. Burada önemli olan, bu kadar uzun süren bir anlaşmazlıkta bu kadar kesin zaman koymak olası değildir. Ancak bir takvimlendirme yapmak Kıbrıs Türk tarafının eskiden beri talebi budur. Bu yapılmadığı sürece de ucu açık bir şekilde sürmesi de olası değildir. Herkes bunun son şans olduğunu söylüyor bu geçmiş yıllarda da söylendi. Fakat bu defa gerçek anlamda bir son şans olması için bir takvimlendirmenin yapılması kanımca elzemdir.”