Eski müzakereciler Osman Ertuğ ile Ergün Olgun, Kıbrıslı Türkler için “hayat memat” meselesi olan güvenlik konusunda  Rum görüşmeci Andreas Mavroyannis’in    söylediklerinin  kaygı verici  ve “Türk yetkililer tarafından açıklamayı gerektirecek mahiyette” olduğunu vurguladılar.

Ertuğ ve Olgun, sadece Kıbrıslı Türkleri toplu imhadan kurtarmakla kalmayıp adanın bağımsızlığını da korumak suretiyle etkinliğini kanıtlamış olan mevcut garanti sistemini değiştirmek, sulandırmak, hele hele 1964'ten beri zaten adada bulunup  Kıbrıslı Türklere karşı  yapılan saldırıları durduramayan BM Barış Gücü'ne ihale etmenin kabul edilebilir bir yaklaşım olmadığını ifade ettiler.

Olgun ve Ertuğ  gerek halkın güvenliği, gerekse Doğu Akdeniz'deki dengeler açısından vazgeçilmez bir gereksinim olan mevcut garanti sisteminin korunmasının önemini vurguladılar.

Eski Müzakereciler Osman Ertuğ ile Ergün Olgun, Rum Görüşmeci Andreas Mavroyannis'in Stelyos Vakfı'nın düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmayı ortak yazılı açıklama ile değerlendirdiler.

Açıklamada,  Mavroyannis’in açıklamalarının  görüşmelerde ulaşılan son aşamayla ilgili doğruları yansıtması halinde, halk tarafından üzerinde  ciddiyetle durulması gerektiği  kaydedildi.

“RAKİP DEĞİL ORTAĞIZ” AÇIKLAMASI

Açıklamada, müzakerelerde Kıbrıs Türk tarafıyla ilk defa rakipler olarak değil ortaklar olarak çalıştıklarını ve 2016 yılı içinde çözüme varmanın mümkün olduğunu söyleyen Mavroyannis'in, bu doğruysa Kıbrıs Rum tarafının gerçek hayatta neden ortaklar gibi değil de karşıtlar, hatta düşmanlar gibi davrandığını izah etmesi gerektiği vurgulandı.

Açıklamada, “Çünkü ortaklar birbirlerine ambargo koymaz; izolasyon tedbirleri uygulamaz; ortak mülkümüz olan doğal kaynaklar, özellikle hidrokarbonlar konusunda federal ortaklık kurma çalışmalarının son aşamaya geldiği iddia edilen bir dönemde tek yanlı girişimler başlatıp bizim rızamız olmadan ortak geleceğimizi ipotek altına alan eylemlere kalkışmaz; uluslararası alanda bir çarpıtma ve karalama kampanyası sürdürmez” denildi.

GÜVEN YARATACI ÖNLEMLER KONUSU

Kıbrıs Rum tarafının , Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) konusunda Kıbrıs Türk tarafının gösterdiği tüm esnekliklere, hatta verdiği tavizlere rağmen, karşılıklı güven oluşması için gereğini yapmamakta ısrar ettiği kaydedilen açıklamada “iki tarafın futbol federasyonları arasında yaşananlar, hellimin korunmuş bir ürün olarak tescili konusunda Rum tarafının izlediği hakimiyetçi politikalar ve mobil telefonlarla ilgili mutabakata koydukları engeller” buna örnek gösterildi

Açıklamada, “Biz de bir uzlaşının 2016 yılı içerisinde mümkün olduğuna ve bunun için siyasi irade gerektiğine inanıyoruz, ancak Kıbrıs Rum tarafının içte ve dışta sürdürdüğü ortaklık ruh ve anlayışından uzak faaliyetler göz önünde bulundurulduğunda Sayın Mavroyannis'in söyledikleri havada kalmaktadır” ifadeleri yer aldı.

NÜFUS AÇIKLAMASI

Mavroyannis'in nüfus konusunda "dörde bir oranı bozulmadığı sürece Kıbrıs Türk tarafında kim Türkiye kökenli, kim Kıbrıslı Türk diye sorgulamayacağız" şeklindeki sözlerine dikkat çekilerek, bu sözlerin  Kıbrıs Türk halkını  kalıcı bir azınlık konumunda görmeye yönelik bir anlayışı ve yaklaşımı yansıtmakta olduğu belirtildi.

Ertuğ ve Olgun,  Rum tarafı eğer gerçekten, , nüfus konusunu Kıbrıs Türk tarafının bir iç meselesi olarak görüyorsa, niye Türkiye kökenli vatandaşların Güney'e geçişini engellediğini, niçin “yerleşikler”  diyerek ötekileştirdiğini ve ayrımcılık yaptığını sordular.

Kıbrıs’ta tarihsel olarak iki halkın nüfus oranları özellikle siyasi ve ekonomik koşullara bağlı olarak değişkenlik gösterdiği kaydedilen açıklamada, “ Nüfusta dörde bir oranı bazı dönemler için geçerli olabilir; ancak geleceğin koşullarını şartlandırmaya yönelik bu yaklaşımın önyargılar ve hatta bağnazlık içerdiğini düşünüyor ve kabul edilebilir bulmuyoruz” denildi.

MÜLKİYET KONUSU

Mavroyannis'in borçlar konusunda söylediklerinin tamamen tek yanlı, popülist ve dayatmacı bir anlayışı yansıttığı vurgulanan açıklamada, bunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı ifade edildi.

“Mavroyannis mülkiyet konusuna değinirken bu sorunun çözümünde temel parametre olan iki kesimlilik ilkesini ve aradan geçen 42 yılda her  iki tarafta da zaruret sonucu  oluşan sosyo-ekonomik yapının azami ölçüde gözetilmesinin sürdürülebilir bir uzlaşı için elzem olduğunu göz ardı ederek  bireysel mülkiyet hakkına vurgu yapmaktadır” denildi.

Bireysel başvurular ve davalar yoluyla mülkiyet sorunumun çözümü yoluna gidilmesinin, yaratacağı ihtilaflar ve belirsizlikler sonucu Kıbrıs Türk Kurucu Devleti'nin ekonomisini  yıllarca felç edeceği gibi, doğuracağı gerginlik ve hatta çatışmalar nedeniyle olası bir uzlaşıyı ciddi tehlikeye atacağı vurgulandı.

Etkilenen taşınmazların iki kesimlilik ilkesinin gereklerini de gözetecek şekilde sınıflandırılarak azami ölçüde özelliklerine göre toplu halde çözümlenmesi aklın ve mantığın gereği olduğu belirtildi

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Bir hak verildikten sonra onun kullanılmasını düzenlemek/sınırlamak veya nasıl kullanılacağını denetlemek, teoride mümkün olsa bile,Kıbrıs'ın özel koşullarında pratikte mümkün olmayacaktır. Denklemin diğer tarafını oluşturan Kıbrıslı Türk tapu sahibi mevcut kullanıcılar, bir kez daha mülklerinin statüsünün ne olacağının belirsizliğini yaşayacak, Kuzey'deki sosyo-ekonomik yapının bundan menfi yönde etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır”