Doğuş Özokutan Çiftçioğlu

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu “1960 garanti sistemi aynen korunması gerekir” demediklerini ancak garanti sisteminde aradıkları tek özelliğin, gerektiği takdirde Türkiye’nin müdahale edebilmesi olduğunu dile getirdi.

Bu özelliği taşımayan hiçbir sistemi kabul edemeyeceklerini anlatan Ertuğruloğlu, BM Güvenlik Konseyi kararına bağlı bir sistemin de kabul edilebilir olmadığını anlattı.

Ertuğruloğlu, garanti sisteminin günün koşullarına göre revize edilebileceğini ancak Türkiye’nin gerektiği takdirde tek taraflı müdahale hakkının mutlaka olması gerektiğini belirtti.

Rum tarafının Türk askerinin adadaki varlığından korktuğunu ileri sürdüğünü dile getiren Ertuğruloğlu, 1974’te Türk askerinin adaya gelmesinin nedeninin yine Rumlar olduğuna işaret etti.

Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, Rumlar Türkiye’nin garantörlüğünden hala rahatsızsa bunun yine 1963’teki gibi bir hareket içerisine girme hedefinde olduklarını gösterebileceğini anlattı.

1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğinin kısıtlamış bir devlet olduğunu dile getiren Tahsin Ertuğruloğlu, buna Türkiye ve Yunanistan’ın ikisinin birden içinde olmadığı bir oluşuma üye olunamaması şartını örnek gösterdi.

Kıbrıs Türk halkının güvenliği talep edilirken Rum halkına güvensizlik yaratılmasının amaçlanmadığına işaret eden Ertuğruloğlu, “Bizim Rum halkının güvenliğini sarsmaya yönelik bir politikamız mı var?” diye sordu.

Ertuğruloğlu, tam tersine Kıbrıs’ta yaşananların Rum halkının Kıbrıslı Türklerin güvenliğini bozacak politikalarından kaynaklandığını dile getirdi.

Amaçlarının Kıbrıs Türk halkının güvenliğinin yeniden tehdit altına girmemesini sağlamak olduğunu anlatan Ertuğruloğlu, Atatürk’ün Anzaklara yazdığı yazıyla Kıbrıs’taki durum arasında büyük fark olduğunu anlattı.

Kıbrıs Türkü’nün barışsever bir halk olduğuna işaret eden Ertuğruloğlu, “Biz bu adanın iki eşit sahibi olduğunu savunuyoruz” diyerek Kıbrıs Türkü’nü bir Helen adasında azınlık haline düşürmek isteyen Rumları iyi okumak gerektiğini, bu analizi yapmanın barışa karşı olmak anlamına gelmediğini dile getirdi.