Eski Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan, "Yeni bir anayasa konusunda biz son derece samimi bir yaklaşım sergiledik. Diğer partilerin de aynı samimiyet içerisinde hareket etmesini bekliyoruz. Artık bu vesayetçi anayasayı bir an evvel terk etmemiz gerekiyor" dedi.

Eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı ve Mersin Milletvekili Lütfi Elvan, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan "Neler Oluyor" adlı programa konuk oldu. İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın sorularını cevaplayan Elvan, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu kaydeden Elvan AK Parti dışındaki siyasi partilerin anayasa konusunda samimi davranmadıklarını dile getirdi. AK Parti'nin yeni bir anayasa oluşturmak için fedakarlıklar yaptığına dikkat çeken Elvan, "Yeni bir anayasa konusunda biz son derece samimi bir yaklaşım sergiledik. Diğer partilerin de aynı samimiyet içerisinde hareket etmesini bekliyoruz. Artık bu vesayetçi anayasayı bir an evvel terk etmemiz gerekiyor. Biz bu konuda diğer partilerin samimi olup olmadıklarını, bu yeni süreçte göreceğiz. Geçtiğimiz dönemde bu samimiyeti göremedik. Biz parti olarak her türlü fedakarlığı yaptık. Komisyon kurduk, 50-60 maddede hemfikir olundu. "Madem siz 50-60 maddeye evet diyorsunuz, hadi yapalım" denildiği zaman kabul etmediler. "Hiç olmazsa bu 50-60 maddeyi geçirelim" dedik, buna da "hayır" dediler. Bu konuda onlar da bir samimiyet testinden geçecekler, bunu hep birlikte göreceğiz" diye konuştu.

BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI

Elvan, muhalefet partilerinin ve bazı basın organlarının Başkanlık Sistemi tartışmaları üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettikleri belirtti. "Sayın Cumhurbaşkanımız, şu 13 yıllık, 14 yıllık süreçte gecesini gündüzüne verdi ve tabu niteliğinde olan bir çok hususun üzerine gitti" diyen Elvan, şöyle devam etti:

"Bugün Demirtaş konuşuyorsa, siyaset yapabiliyorsa kalkıp Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür etmeli. Ama öyle bir yöntem, öyle bir mekanizma geliştirdiler ki bu muhalefet liderleri, "Başbakanlık sistemi eşittir diktatörlük." Böyle bir anlayış yok. Bazı basın yayın organları ile özellikle muhalefet partilerinin yaklaşımı şu; "Ben nasıl ve ne şekilde, hangi kavramı kullanarak, Sayın Cumhurbaşkanı aleyhine ve AK Parti aleyhine bir kampanya oluşturabilirim." Stratejileri bu; iş derdi yok, aş derdi yok, üretim derdi yok, yatırım derdi yok, muhalefetin bir derdi yok. Saldırma, hakaret dışında ne öne getirdiler? Biz bugüne kadar hep samimi olduk. Bu ülkenin kronik meselelerini teker teker çözen bir parti var ve güven de var. Halkımız şunu söylüyor: "Ben daha iyi eğitim, daha iyi hastaneler istiyorum, yatırım istiyorum, üretim istiyorum, iş, aş istiyorum. Bunu da yapabilecek tek parti var, o da AK Parti." Ama buna karşılık bir kavram üzerinden diktatörlükle eş değer hale getirmek istiyorlar. Obama diktatör mü? Bizim derdimiz; biz bu ülkeyi daha güçlü hale nasıl getirebiliriz? Siyasi partilerin liderlerinin "gelin tartışalım, konuşalım" demesini beklerim. Tartışmaktan, konuşmaktan niye çekiniyorsunuz? Toplumun her meselesini konuşalım. Sayın Cumhurbaşkanımız aleyhine oluşturdukları kampanyalar, hakaretler dünyanın hangi ülkesinde var? Bir tane muhalefet lideri de çıkıp "yap bu yapılanlar yanlıştır" demedi. Demediği gibi, onlara eşlik ettiler. Bu konuda da ahlaki açıdan çok kötü bir sınav verdiler. İnşallah önümüzdeki dönem çok daha iyi olacak, parlak olacak."

PARALEL YAPIYLA MÜCADELE

Elvan, gerçekten masum, kendi halinde, inançlı insanların paralel yapıyla bağlarını koparmalarının önemine vurgu yaptı. İstihbarat örgütlerinin paralel yapıyı kullandığını, paralel yapının, terör örgütü PKK kadar tehlikeli olduğuna inandığını söyleyen Elvan, "Özellikle 2013-2015 sürecine baktığımızda, Türkiye'nin büyüme, gelişme trendini olumsuz anlamda etkileyebilecek gelişmeler oldu. Özellikle 17-25 Aralık'ta yaşadıklarımızın Türkiye üzerinde çok olumsuz etkileri olduğunu düşünüyorum. Zaman zaman iş yaparken de gücünüzün bir kısmını bu alana sarf etmek zorunda kalıyorsunuz. Özellikle paralel yapıyla mücadele sonuna kadar devam edecek. Gerçekten inançlı ve kendi inancını yaşamak isteyen, masum, kendi halinde olan vatandaşlarımız; bunlarla bağınızı koparın lütfen. Bu insanlarla, bu paralel terör örgütüyle bağınızı koparın. Dininizi yaşayın; biz dininize karışmayız, inancınıza karışmayız, istediğiniz şekilde yaşayabilirsiniz, bu sizin en doğal hakkınız. Biz özgürlük alanınızı daha da geliştirmek isteriz ama bu yapı Türkiye'de son derece tehlikeli, bir PKK terör örgütü neyse o ölçüde tehlikeli bir örgüt. Bunları birileri kullanıyorlar, artık bunun farkına varın. İstihbarat birimleri kullanıyor, o kullanıyor, bu kullanıyor; bunların farkına varın. O sizin yurtdışında açtığınız okullar, istihbarat birimlerinin yuvası haline gelmiş. Bu mücadele sonuna kadar devam edecek ve kökü kazınacak" şeklinde konuştu.

"AVRUPA BİRLİĞİ, DEĞERLERİNDEN SÜREKLİ OLARAK UZAKLAŞIYOR"

PKK, DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadelenin kararlılıkla devam edeceğine dikkat çeken Elvan, gelişmiş ülkeleri terörle aralarına mesafe koymamakla suçladı. Avrupa Birliği'nin içerisindeki demokratik ve adil yaklaşımdan şüphe duyduğunu aktaran Elvan, şunları ifade etti:

"Terör örgütleriyle mücadele konusunda kararlılığımız sonuna kadar devam edecek. Biz bu terör örgütlerini bitirmedikçe, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da, Avrupa'nın da, gelişmiş ülkelerin de başı dertte olacak. Maalesef bu güne kadar gelişmiş ülkeler, bu konuda net bir tavır ortaya koymadılar. Yeri geldi A terör örgütüyle işbirliği yapmaya kalktılar, yeri geldi ona buna destek vermeye kalktılar. Bunlar doğru şeyler değil. Bugün Orta Doğu'da bu sıkıntılar yaşanıyorsa, değişik ülkelerde terör eylemleri yapıyorlarsa, bunlar yarın sizin kapınızı da çalacaklar, bunlar sizin başınıza bela olacaklar. Başta ABD olmak üzere, gelişmiş ülkelerin, Avrupa ülkelerinin bu konuda çok daha hassas davranmaları gerektiğini düşünüyorum. Şimdi siz eğer Türkiye'ye gelip, Türkiye'deki gelişmeleri yerinde inceleme, görme yerine PKK terör örgütünün Avrupa'daki mensuplarıyla oturur, onların görüşlerini alır, ilerleme raporuna yansıtırsanız, bu doğru olmaz, bu Avrupa Birliği'ne (AB) yakışmaz. Avrupa Birliği, değerlerinden sürekli olarak uzaklaşıyor. O kültürel çeşitlilik, o kültürel çeşitlilik içerisindeki bütünlükten uzaklaşıyor Avrupa Birliği. Avrupa Birliği'nin kendi içerisindeki kurumlarının da demokratik ve adil yaklaşımı konusunda da benim şüphelerim var. Bakıyorsunuz 27 tane üyesi var, bir iki ülke bütün kararları tek başına verebiliyor. O zaman sorarlar size; nerede kaldı 27 ülkenin birlikte hareket etmesi?"

"TÜRKİYE'NİN AB SÜRECİNDE ÖNÜ TIKANMAYA ÇALIŞILDI"

Birkaç Avrupa ülkesinin, Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda önünü tıkamaya çalıştığını kaydeden Elvan, "Biz müzakerelere başladığımızda bize şunu söylediler: "Bundan sonraki süreç siyasi bir süreç değildir, bundan sonraki süreç teknik bir süreçtir." "Siz, kendi müktesebatınızı, Avrupa Birliği müktesebatını yerine getirdiğiniz anda Avrupa Birliği'nin üyesisiniz" dendi bize. Ama ne yaptı AB; teknik yönde yapılan müktesebata uyumu ön plana çıkarmak yerine, siyasi münazaralarla bizim fasıllarımızın açılmasını engellemeye çalıştılar. İlk kez Türkiye'ye uygulanan yöntemler, sistemler, mekanizmalar kuruldu. Bu adil miydi, bu demokratik miydi? AB Komisyonu'nun onca çabalarına rağmen, bu sürecin teknik bazda yürümesi gerektiğini ifade eden çabalarına rağmen, maalesef birkaç ülkenin kendi bireyselsel yaklaşımlarının ön plana çıkmasıyla, Türkiye'nin AB sürecinde önü tıkanmaya çalışıldı" değerlendirmelerinde bulundu.

1 Kasım seçimlerinde Mersin'den milletvekili olan Elvan, Mersin'deki zorlu seçim yarışına değinerek, "7 Haziran seçimlerinde Mersin'de CHP bizden 3 puan öndeydi. Akdeniz Bölgesi'nde turuncuya boyayamadığımız illerden bir tanesiydi Mersin. 3 puan bizden önde olmalarına rağmen CHP'yi Mersin'de aşağı yukarı 2 puan geçtik. Geceli gündüzlü çok yoğun çalıştık; aşağı yukarı 65 bin oyumuz arttı. 2011 seçimlerine göre de aşağı yukarı 30-40 bin civarında fazla oy aldık. Çok iyi bir seçim süreci geçirdik. Belki başlangıçta biraz tereddütler vardı ama özellikle 3 haftalık süreçte neyin sözünü verdiysek her birini teker teker yerine getirdik. Kısa vadede hemen yapılabilecek olanları, daha seçim öncesinde gerçekleştirdik. Bu tabi toplum üzerinde çok olumlu bir mesaj oldu. Toplumun her kesimini kucaklamaya çalıştık" ifadelerini kullandı.

"BEYANNAMEMİZDE YER ALAN HER BİR KELİMENİN SONUNA KADAR ARKASINDAYIZ"

AK Parti'nin seçim beyannamesinin titizlikle hazırlandığına vurgu yapan, beyannamede yer alan bütün vaatlerin yerine getirileceğini söyleyen Elvan, "Bizim özellikle 7 Haziran sonrası sahada anket çalışmalarımız oldu. Toplumun çok değişik kesimleriyle görüşmelerimiz oldu. Bunların hepsini bir bütün olarak değerlendirdik ve seçim beyannamesi oluşturduk. Gerçekten büyük destek alan, vatandaşlarımız tarafından beğenilen bir seçim beyannamesiyle vatandaşlarımızın karşısına çıktık. O süreçte biz vaatlerimiz, yapacağımız reformlar, bunların her birini saatlerce, geç saatlere kadar günlerce tartıştık. Bir anlamda kendi iç muhasebemizi yaptık. Zaman zaman "şunları yaptık, şunları yapamadık, şunları yapmamız gerekiyor" diye kendi içimizde tartıştık. Gerçekten ertesi günün sabahı iktidar olacakmışız gibi hazırlığımızı yaptık. Yapmış olduğumuz hazırlıklarda hiçbir zaman popülist bir yaklaşımla bütçemizi bozacak, dengelerimizi bozacak bir yaklaşımla hareket etmemiz gerektiği konusunda hep gözümüzün önünde tuttuk, bu çerçevede çalışmalarımızı sürdürdük. Bizim temel referans dokümanımız elbette seçim beyannamemiz olacak. Biz vatandaşlarımız huzuruna bu beyannameyle çıktık. Dolayısıyla bu beyannamemizde yer alan her bir cümlenin, her bir kelimenin sonuna kadar arkasındayız, her birini teker teker yerine getireceğiz" diye konuştu.

YENİ EYLEM PLANI HAZIRLIĞI

Yasal düzenleme gerektirmeyen, Bakanlar Kurulu kararıyla gerçekleştirilebilecek vaatlerin 3 aylık süreçte yerine getirileceğini belirten, yeni bir eylem planının hazırlanacağını kaydeden Elvan, şöyle konuştu:

"Seçim beyannamemizde bir reformlar bölümümüz var. Demokratikleşme alanında, kamu maliyesi alanında, kamu yönetimi alanında, eğitimde yapacağımız reformlar bir bütün olarak sıralandı, daha sonrada da bizim yapacağımız icraatlar, vaatlerimiz, neleri gerçekleştireceğiz… Tabi bunlar reform bölümümüz değil ama reformla ilişkili, reformla birlikte gerçekleştirilecek hususlar. Çalışma hayatında yapacağımız reformlar, alacağımız önlemler varsa; asgari ücret gibi, bununla ilgili yapacağımız reformlar da var. Üçüncü bölümde de projelerimize yer verdik. Hükümet programımızda da biz beyannamemizi esas alıyoruz, reformlara yer vereceğiz, vaatlerimiz neyse hepsi hükümet programımızda da yer alacak. Bunun da ötesinde bir şey yapıyoruz yeni dönemde; 2002 yılında bir acil eylem planıyla yola çıktık; şimdi bir eylem planı hazırlıyoruz. Bu eylem planında neler yapacağımızı vatandaşlarımızla paylaşacağız. Hangi sürede yapacağımızı, hangi eylemi hangi sürede yapacağımızı paylaşacağız. Sayın Başbakanımız da açıkladı, 3 aylık süreçte herhangi bir yasal düzenleme gerektirmeyen, ihtiyaç olmayan yönetmelikler, Bakanlar Kurulu kararıyla çözülebilecek hususlar var. Örneğin; taşeron işçilere yönelik düzenleme. Burada biz yasal düzenlemeyi yaptık, geriye asli hizmetlerle yardımcı hizmetlerin belirlenmesi hususu kaldı. Bunu belirlemeye yetkili olan yapı Bakanlar Kurulu'dur. Bakanlar Kurulu süratle belirleyecek, bu uygulamaya konulacak. Bu, bunlardan bir tanesiydi. Tabi ki bu 3 aylık süreçte yasal düzenlemelerimiz olacak ama vaatlere hemen başlayacağız. Bu bizim vermiş olduğumuz vaatler nelerse, her birini teker teker gerçekleştirmeye başlayacağız. Bu 3 aylık süreç içerisinde özellikle yasal düzenlemeyi gerektirmeyen vaatlerimizi bütün olarak bitirmek istiyoruz."

ASGARİ ÜCRETİN BİN 300 TL YAPILMASI

Asgari ücrette yapılacak iyileştirmenin, işletmelere olumsuz olarak yansımaması için tedbirlerin alınacağını belirten Elvan, "Biz hep şunu savunduk; işletmelerimizin ve Türkiye'nin rekabet gücünün arttırılması bizim için son derece önemli ve biz işletmelerimizin rekabet gücünü ne kadar arttırırsak, uluslararası piyasalarda, uluslararası arenada, Türkiye'nin gücü, ihracatı o kadar artar. Bunu yaparken, bir diğer taraftan da gelir dağılımının iyileştirilmesi, sosyal politikalarımızın çok daha etkin bir şekilde uygulanması ve insanımızın gerçekten yaşanabilir bir hayat standardında hayatlarını devam ettirmesi son derece önemli. Burada iki kesim var; işçi kesimi ve diğer tarafta da işveren kesimi. Elbette biz, özellikle işçi kesimimizin haklarını korumak durumundayız. Bunu korurken diğer tarafta işletmelerimizin yapısını bozucu bir mekanizmayı ortaya koymamız düşünülemez. Biz "bin 300 TL" dedik, bunun sonuna kadar arkasındayız ve bunu gerçekleştireceğiz ama işletmelerimizin de rekabet gücünü artırıcı, direnç sahibi olmalarını sağlayıcı önlemlerimiz olacak. Biz işletmelerimize gerçekten çok güveniyoruz. Elbette onların zor durumda kalmalarını istemeyiz ve onlara yönelik de teknik çalışmalar yapılıyor. Bugün zaten Sayın Başbakanımız iş dünyasıyla bir araya geldi; onların da görüşleri alınıyor. Bu çerçevede biz ülkemizin önünü açabilecek, uygun yatırım ortamının devamını sağlayacak, üretimimizi arttıracak mekanizmalara sağlanacaktır" şeklinde konuştu.