Takipsizlikle sonuçlanan 17-25 Aralık Soruşturması'nda usulsüzlükler yaptığı ve şüphelilere kumpas kurduğu iddiasıyla hazırlanan iddianamenin detayları ortaya çıktı. İddianamenin 1 numaralı şüphelisi Fethullah Gülen ve Gülen'in yardımcısı olduğu öne sürülen Sinan Dursun'un ağırlaştırılmış müebbet ve 52 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması istendi.

17-25 Aralık soruşturmalarında usulsüzlükler yaptığı ve şüphelilere kumpas kurduğu iddia edilen, aralarında Fethullah Gülen'in de bulunduğu 69 şüpheli hakkında iddianame hazırlanmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı İsmail Uçar tarafından hazırlanan 1453 sayfalık iddianamede 1 numaralı şüpheli olarak Fethullah Gülen yer alıyor.

İddianamede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Serhat Albayrak, Berat Albayrak, Necmettin Bilal Erdoğan, Hakan Fidan, Yalçın Akdoğan, Mehmet Nihat Ömeroğlu ve İsmail Rüştü Cirit müşteki olarak yer aldı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Beşir Atalay, Ömer Çelik, Sadullah Ergin, Binali Yıldırım, Taner Yıldız, Hüseyin Çelik, Gürsel Tekin, Ömer Dinçer, Mehmet Zafer Çağlayan, Mahir Ünal, İdris Güllüce, Faruk Çelik, Ali Babacan, Mehmet Metiner, Muammer Güler, Melda Onur, Kamer Genç, Veysel Eroğlu, Sabri Varan, İdris Naim Şahin, Hayati Yazıcı, Mustafa Elitaş, Erdoğan Bayraktar, Nurettin Canikli, Mehmet Müezzinoğlu ve Egemen Bağış iddianamede mağdur olarak yer aldı.

GÜLEN'E AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET VE 52 YILA KADAR HAPİS İSTEMİ

1 numaralı şüphelinin Fethullah Gülen olarak geçtiği iddianamede, Gülen'in, "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini engellemeye teşebbüs" "FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü)/PDY(Paralel Devlet Yapılanması) silahlı terör örgütünü kurmak ve yönetmek", "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri siyasal casusluk maksadıyla elde etmek" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 37 yıl 6 aydan 52 yıl 6 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılması istendi. Gülen'in örgüt faaliyetleri çerçevesinde diğer şüphelilerin işlemiş oldukları bütün eylemlerden sorumlu tutulması ve tutuklanması istendi.

SİNAN DURSUN'A GÜLEN İLE AYNI CEZA İSTENDİ

İddianamede 2 numaralı şüpheli olarak yer alan ve Fethullah Gülen'in yardımcısı olduğu iddia edilen Sinan Dursun'un da yine Fethullah Gülen ile aynı suçlardan ağırlaştırılmış müebbet ve 37 yıl 6 aydan 52 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talep edildi. Şüpheli Dursun'un da örgüt faaliyetleri çerçevesinde diğer şüphelilerin işlemiş oldukları bütün eylemlerden sorumlu tutulması ve tutuklanması istendi.

4 ÖRGÜT YÖNETİCİSİNE 338 YILA KADAR HAPİS İSTENDİ

İddianamede FETÖ yöneticisi oldukları iddia edilen şüpheliler eski Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nden sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hamza Tosun, eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı, eski İstanbul Mali Şube Müdür yardımcısı şüpheli Kazım Aksoy, eski polis müdürü Yasin Topçu'nun, "darbeye teşebbüs", "FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün yöneticiliği" "casusluk", "haberleşmenin gizliliğini ihlal", "özel hayatın gizliliğini ihlal", "suç delillerini yok etmek gizlemek veya değiştirmek", "soruşturmanın gizliliğini ihlal", "görevi ilişkin sırrın açıklanması", "kamu görevinin kötüye kullanılması", "sahte evrak tanzim etmek" ," Görevi nedeniyle kendisine verilen bilgi ve belgeleri açıklamak, yaymak" gibi suçlardan ağırlaştırılmış müebbet ve 162 yıl 6 aydan 338 yıl 6 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları istendi.

63 ŞÜPHELİYE 330 YIL 6 AYA KADAR HAPİS İSTEMİ

İddianamede diğer 63 şüphelinin, "FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak", "casusluk", "Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek" gibi suçlardan ağırlaştırılmış müebbet ve 7 yıl 6 aydan 330 yıl 6 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları talep edildi.

"ÖRGÜTLE MÜCADELENİN ZORLUĞU, HALK TABANINDA KENDİSİNE DİNİ TEMALARLA YER BULMASINDAN KAYNAKLANMAKTADIR"

Dünya ve Türkiye siyasi tarihinden birçok olaya değinilen iddianamede FETÖ terör örgütünün yerli bir örgüt olmadığı belirtildi. İddianamede, "FETÖ kökü dışarıda, devletin kılcallarına kadar sızmış, devlete kastetmiş bir ihanet örgütüdür. Bu örgütle mücadelenin zorluğu, halk tabanında kendisine dini temalarla yer bulmuş bir örgüt olmasından kaynaklanmaktadır. Kutsal değerler üzerinden halka ulaştıkları için bunca olaya rağmen taraftar bulabilmektedir" denildi.

"ÖRGÜT DEVLETİ KARŞISINA ALMIŞTIR"

Örgütün aslında çok profesyonel olmadığına değinilen iddianamede "Örgüt çok açık vermiş durumdadır. Bugüne kadar devletle karşı karşıya gelmemiş olmasının rahatlığıyla bütün yönetim dönemlerinde ilerlemeye devam etmiştir. Ancak artık devleti karşısına almıştır. Devletle savaşmaktadır. Devlette onları tanımaktadır" ifadelerine yer verildi.

"DEVLETİN MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİNE ALTERNATİF SİSTEM GELİŞTİRMİŞLERDİR"

İddianamede, "Din sömürüsü üzerine yapılanmış bir örgüt olmasına rağmen, faaliyette bulunduğu ülkenin dini ve etik değerlerini hafife almış ve tahrifata kalkışmıştır. Devletin Milli Eğitim sistemine alternatif eğitim sistemi geliştirmiştir. Bütün kurumlara yerleştirdiği militanları vasıtasıyla Anayasal düzeni yok etmeye yönelik çalışmalar yapmıştır. Üniversite, memurluk, askeri okullar, komiserlik sınav sorularını sınav merkezlerine yerleştirdikleri militanlarıyla temin ederek, kendine bağlı örgüt üyeleri kazanmak için kullanmışlardır" denildi.

"DEVLET İÇERİSİNDE PARALEL YARGI VE POLİS TEŞKİLATI KURARAK KORKU İMPARATORLUĞU KURMUŞLARDIR"

Emniyet ve yargıya yerleştirdiği örgüt üyeleri ile ülkenin yargı sistemini tamamen kendisine hizmet eder hale getirmiş, adeta devlet içerisinde paralel bir yargı ve polis teşkilatı kurmuştur. Bu kurumlarıyla iş adamları sahte soruşturmalarla sindirilmiş, askerler ve bürokratlar tutuklanmış, insanların özel görüntüleri ve konuşmaları usulsüz olarak elde edilmiş ve örgütün medya kanallarından servis edilerek bir korku imparatorluğu kurulmuştur.

"YOLSUZLUK SORUŞTURMASI GÖRÜNÜMÜNDE DEVLETE OPERASYON YAPMAYA KALKIŞMIŞLARDIR"

Takipsizlikle sonuçlanan 2012/656 numaralı 25 Aralık soruşturma dosyasına da yer verilen iddianamede "Adliye içerisindeki örgüt üyeleriyle polis içerisindeki örgüt üyelerinin tam bir fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri, yolsuzluk soruşturması görünümünde, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti üyelerinin ve TBMM üyelerinin telefon trafiği takip edilmiş, konuşmaları kayıt altına alınmış bu yolla büyük bir yolsuzluk olduğu kanaati uyandırılarak devlete operasyon yapılmaya kalkışılmıştır. Bu dosyanın hedefinde asla yolsuzluklar olmamıştır. Yolsuzluk takibi yapılsa idi, takibi yapılan ihalelerin nihayetlenmesinin beklenilmesi gerekirdi. Ayrıca cemaate yakın iş adamları ve bürokratların ses kayıtları olduğu halde tape haline getirilmeyerek, ya da tape haline getirildiği halde fezleke konusu edilmeyerek gerçek niyetin yolsuzlukları soruşturmak olmadığı ortaya konulmuştur" bilgisine yer verildi.

BASKI VE ŞANTAJLA SİNDİRME YÖNTEMİ

"Örgütün hedefi sadece hükümet değildir" denilen iddianamede " Örgütün hedefi devletin bütünüdür. Örgüt kimi zaman, MİT Müsteşarını dinlemiş devletin gizli sırlarına vakıf olmuş, kimi zaman yüksek yargı mensuplarını dinlemiş, yargısal alandaki devletin faaliyetlerini takip etmiş, yerel hakim ve savcıları dinlemiş baskı ve şantajla onları sindirmiş, sürgün etmiş, ya da istediği yönde karar vermesini sağlamıştır. Askerlere operasyon yapmış, askeri terfi sistemine müdahale etmiştir" denildi.

"AKP'DEN, CHP'YE, MHP'DEN DERNEKLERE, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA KADAR HERKESİ DİNLEMİŞLERDİR"

Örgütün siyasi parti santrallerini de dinlediği belirtilerek "Siyasi partilerin sırlarına vakıf olmuş, zaman zaman müdahalelerde bulunmuştur. Selam Tevhit dosyası adı altında yaptıkları soruşturmada CHP genel merkezini, AKP'li milletvekillerinin telefonlarını dinlemişlerdir. Bir başka soruşturma dosyasında MHP'lileri dinlemişlerdir. Birçok sivil toplum kuruluşu temsilcilerini, Alevi ve Şii derneklerini, gazetecileri, yazarları dinlemişler ve kaydetmişlerdir. Bu görüntüden anlaşılacağı üzere paralel devlet yapılanması FETÖ terör örgütünün toplumda barışık olduğu hiçbir kesim yoktur. Sadece kendi menfaatleri vardır. Kendi menfaatleri uğruna diğer insanların istikballeriyle, siyasi kariyerleriyle, malvarlıklarıyla, itibarlarıyla hiç çekinmeden oynayabilmektedirler" denildi.

"PATRONLARININ İSTEDİĞİ ŞEKİLDE YÖNETİLEBİLİR BİR TÜRKİYE TESLİM EDECEKLERDİ"

İddianamede 17 Aralık soruşturmasına da değinilerek, "Aralarında irtibat bulunmayan birkaç dosyanın operasyonunun birlikte yapılmış, 25 Aralık dosyasının fezleke şekli ve içeriği itibarıyla Bakanların çoğunu ve Başbakanı gözaltına alacakları açıkça anlaşılmaktadır. Bu şekilde ülkeyi kaos ortamına sürükleyecek ve muhtemel bir iç savaşın manivelası görevini görerek kendilerini kullanan patronlarının istediği şekilde yönetilebilir bir Türkiye teslim edeceklerdi" ifadeleri kullanıldı.

İDDİANAME BAŞSAVCILIĞIN ONAYINA SUNULDU

İddianamenin son bölümünde "'Darbeye teşebbüs" eyleminin FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarınca örgüt liderinden aldıkları talimatla gerçekleştirildiği dosya içerisinde mevcut delillerle açıkça ortaya konulmuştur" ifadelerine yer verildi. Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından İsmail Uçar tarafından hazırlanan iddianame, onay için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunuldu.