Fikri Orakçıoğlu’nun kız kardeşi Hayriye Orakçıoğlu Öcal: “Soruşturma Müdürü, geçen hafta bizi aradı, ‘dosyanızı gelin alın, soruşturmanız bitti’ dedi. Eşim çıkıp gitti, dosyayı vermeyeceklerini,  polisi arayacaklarına yanlışlıkla bizi aradıklarını söylediler ve bize dosyayı vermediler. Biz de sonucu öğrenmek için Sağlık Bakanlığı’na gittik, bize dosyayı kilitlediklerini ve kimsenin bilgisinde olmadığını söylediler.  Sonuçlar nerede? Neden saklanıyor? Kimler korunuyor?”

Lefkoşa’da Başkent Hastanesi’nde 18 Eylül 2015 tarihinde ameliyat olan ve ameliyattan hemen sonra hayatını kaybeden Fikri Orakçıoğlu’na ailesinin talebi üzerine mahkeme kararıyla mezarından çıkarılarak otopsisi yapılmıştı.

Merhum Fikri Orakçıoğlu’ndan alınan doku örnekleri, polis aracılığıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilmişti. Aile ve dostları Orakçıoğlu’nun ölümünde doktor ile anestezi uzmanının hatası olduğunu iddia etmiş, Sağlık Bakanlığı da soruşturma başlatmıştı.

Erken emeklilik talebinde bulunup, yıllarca Cerrahi Servisi Klinik Şefi olarak görev yaptığı Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nden istifa eden Dr. Turgut Küçük, iddialara göre istifa nedeni ise Fikri Orakçıoğlu’nun ölümünden kaynaklanıyordu. Lefkoşa’da Özel Başkent Hastanesi’nde 18 Eylül Cuma günü sivilce operasyonu için ameliyat edilen ve ameliyat sonrası hayatını kaybeden Fikri Orakcıoğlu’nu ailesi,  bu ölümünden Dr. Turgut Küçük, Başkent Hastanesi, Ahmet Tandoğdu ve Anestezi Uzmanı Süleyman Köroğlu’nu sorumlu tutmuştu.

Konuyla ilgili gazetemize açıklamalarda bulunan merhum Fikri Orakçıoğlu’nun kızı ve kız kardeşleri içlerindeki isyanı dile getirdiler.

AİLE BİREYLERİ NE DEDİ?

 “BU SONUÇLARI GÖRMEK BİZİM YASAL HAKKIMIZ”

Umut Orakçıoğlu: (Fikri Orakçıoğlu’nun kızı)

“Detaylı tetkik için Türkiye’ye gönderdiler, burada yapılan otopsi sonucunu da bize vermediler. Burada da tüm kapılar yüzümüze kapandı, her şey kapılar arasında bizden gizlin yaşanıyor. İki ay oluyor, yazılı şikâyette bulunduk.

Sağlık Bakanlığı’ndan randevu istedik, bize randevu vermiyorlar. Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı soruşturmanın tamamlandı bilgisini verdiler ama dosyalar çekmecede duruyor, bize bir şey söylemiyorlar.

Tabipler Birliği de bize halen daha soruşturmanın bittiğini söylüyor ama sonuç söylemiyorlar. Bu sonuçları görmek bizim yasal hakkımız. Sonuçlara göre de mahkemeye başvuracağız.”

“YANİ DEVLETTE DEĞİL AMA GİT ÖZELDE İSTEDİĞİNİ ÖLDÜR MÜ DEDİLER?”

 Hayriye Orakçıoğlu Öcal: (Fikri Orakçıoğlu’nun kız kardeşi)

“Konuyu ben ve eşim yakından takip ediyor, sürekli avukatımız ile konuşuyoruz. Soruşturma Müdürü, geçen hafta bizi aradı, dosyanızı gelin alın, soruşturmanız bitti dedi. Eşim çıkıp gitti, dosyayı vermeyeceklerini,  polisi arayacaklarına yanlışlıkla bizi aradıklarını söylediler ve bize dosyayı vermediler. Biz de sonucu öğrenmek için Sağlık Bakanlığı’na gittik, bize dosyayı kilitlediklerini ve kimsenin bilgisinde olmadığını söylediler.

Sonuç nerede? Ceza nerde? Dosya çekmecede kalsın diye mi yapıldı tüm bunlar? Bu hatayı yapan doktorlar halen daha görevde, kardeşimin ölüne neden olan hastane halen daha kullanımda ve orda ameliyatlar yapılıyor. Yoğun bakımı olmayan bir hastanede ameliyatlar yapılıyor. Anestezi uzmanı kamudan uzaklaştırıldı ama belki de özel sektörde halen daha görevini yapıyor. Yani devlette değil ama git özelde istediğini öldür mü dediler? Biz kardeşimizi kaybettik, bir şey elde etmek niyetinde değiliz, biz sadece başkaları da ölmesin diye çabalıyoruz.

Bu adamın ilk suçu da kardeşimiz değil, daha önce de mesai saatleri içerisinde bir ameliyata girdi ve suç işledi, bizden sonra da başkalarını öldürebilir.”

“ÇEVREMİZDE “HİÇ BOŞUNA UĞRAŞMAYIN, İT İTİ ISIRMAZ” DEDİLER. İNSANLARIMIZ DA BU KADAR UMUTSUZ…”

Kezban Orakçıoğlu Özaşık (Fikri Orakçıoğlu’nun kız kardeşi):

“Abim bariz şekilde hata ve ihmal kurbanı oldu. Gözümüzün önünde oldu her şey… Halen daha suçsuzdur diyorlar. Saatlerce hastanede ayılmasını bekledik, hastaneye götürelim diye ısrar ettik, Başkent Hastanesi sahibi Ahmet Tandoğdu, ‘Hayır olur mu öyle şey, ya götürürsek de orada hemen ayılır, nasıl iş yapıyoruz demezler mi? Bir şeyi yok kendine geliyor’ dedi bize. Akşamüstü 6’ya kadar beklettiler ve en son sedye üzerinde tepinirken, ağzında oksijen tüpü bile yokken, nefes alamaz durumda devlet hastanesine götürdüler. Ama bize içerde ayıldılar dediler. Babam doktorun zaten uzun yıllardır tanıdığıdır. Abim doktora sordu, nerede ameliyat olacağım diye. Doktor da birkaç özel hastane ismi saydı, en güzelinin fakat en pahalısının da Başkent Hastanesi olduğunu söyledi. Abim de benim için en iyisi neyse orada olsun dedi ve bu hastaneyi kabul etti.

Fiyat bile sormadı, tamam dedi, doktoruna güveniyordu. Bu adam hastaneye gitti ve hemen öldü, ameliyattan sağ çıkamadı, niye hastane veya sağlık bakanlığı soruşturma açıp bu adam niye özel hastanede öldü diye sormadı da bizim itirazımızı beklediler? Biz itiraz ettik ve mezarından çıkartıp otopsi yaptırdık. Bu ilgisizlik niye? Neyi saklamaya çalıştılar? Biz ayaklanmasak abim öldü gitti olacaktı… Kamudan men edilmişler, neye yarar? Ya uzun süre meslekten uzaklaştırılmaları, ya men edilmeleri gerek bence, yoksa hata yapmaya devam edecekler. Bize çevremizde “Hiç boşuna uğraşmayın, it iti ısırmaz” dediler. İnsanlarımız da bu kadar umutsuz…

Ne kadar daha susup kalalım? Ameliyat sürecinde nasıl hata işlemişlerse geri dönemediler, artık bıraktılar ölsün. Kılıfı da hazırdı, ‘kalp hastasıydı öldü deyceklerdi. Üstü kapanacaktı, ama olmadı’ Abim devlet hastanesine gidince, kalp doktoru geldi, baktı, anjiyo yaptı ama kalbinde hiçbir şey yok dedi. Bizler ne olduysa o ameliyatta oldu, biz abimi boş yere kaybettik, bunu biliyoruz. Ya oksijen az geldi, ya narkoz fazla geldi, ya oksijen tüpünü yanlış yere taktılar, ya beyin ölümü gerçekleşti, bir şey yaptılar ama ne… Ortaya çıkacak ve cezalarını çekecekler, biz bunu istiyoruz.  

Bu olaydan sonra özel hastanelere hiç güvenimiz kalmadı. Sağlık Bakanlığı nasıl böyle bir hastaneye onay veriyor?

Ne sisteme ne de doktorlara güvenimiz kalmadı. Ödümüz kopuyor...