Panelde  “Girişimcilikte kadın olmanın etkisi” başlığında Semra Ltd. Direktörü ve İş Kadınları Derneği Başkanı Semral Erel, “Kadının toplum ve Aile içi Rolü” başlığında Psikoterapist Şebnem Deniz Ersoy ve “Kadın ve Sağlık” başlığında Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Şerife Göksü konuştu. Program kapsamında 8 Mart Pazar günü ise saat 12:00’da DAÜ Çemberinden MGA’ya kadar sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla yürüyüş yapılacak. Ardından saat 13:00’da MGA Bizim Atölye sergisi ve kokteyli yapılacak.

Erel: “Geri kalmışlığın nedeni kadınlara yatırım yapılmaması”

Panelin ilk konuşmacısı Semra Ltd. Direktörü ve İş Kadınları Derneği Başkanı Semral Erel, evin hem kız çocuğu hem de erkek çocuğu olduğunu, babasıyla olduğu zamanlarda tarlada traktör ve kamyon kullandığını, annesiyle de ev işlerini yaptığını söyledi. O zor yıllarda ailelerin eğitimi ne olursa olsun ilkeli, ahlaklı, dürüst olduğunu, insanların birbirine yalan söylemediğini, ailelerin bu değerleri çocuklarına öğrettiğini söyledi.

Erel, kırsal kesimde çocukların ailelerle aynı işi yapmasının bir kader olduğunu, hayat şartlarının insanları hayata yönlendirdiğini, zorlu şartların insanlara mücadeleyi öğrettiğini ifade etti.

1978’de Namık Kemal Lisesi’nden mezun olduğunu, çocuk doktoru olmak istediğini ancak 18 yaşında ailesinin kendisini evlendirdiğini, 19 yaşında da çocuk sahibi olduğunu söyledi. Babasının tarla işinden dolayı okuyamadığını, üreticinin emeğinin karşılığını alamadığı için ekip biçme işinden vazgeçtiğini ve kendi işyerini kurmaya karar verdiğini söyledi. Erel, 21 yaşında ticarete başladığını, otobüsçü olan babasıyla köye getirdiği iş aletlerini satmaya başladığını ifade ederek, bir kadın olarak müşterilerinin erkek olduğunu ve makine parçaları sattığını söyledi. 1991’de eşini kaybettikten sonra Mağusa’ya geldiğini ve işlerini geliştirdiğini söyledi. 2011 yılında iş Kadınları Derneği’nin Yılın kadın Girişimcisi ödülünü aldığını, o güne kadar işi, çocukları ve ailesinden ibaret olan hayatının değiştiğini, en güzel iletişimin sevgi olduğunu gördüğünü, sosyal sorumluluk projelerinde çalışmaya başladığını söyledi. Ülkede değer yargılarının bozulduğunu, geri kalmışlığın nedeninin kadınlara yatırım yapılmamasından dolayı olduğunu, sosyal devlet olamadığımızı, gençler ve çocuklar için gelecek endişesi duyduğunu söyledi. Erel, kırsaldaki kadınlara evde yaptıkları üretimleri gelir kaynağına dönüştürmeleri için proje başlattıklarını, girişimcilik eğitimi verdiklerini söyledi.

Göksü: “Kadın anatomisi mükemmel ama önlem şart”

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Şerife Göksü da konuşmasında, annelerin sağlığını korumanın önemli olduğunu, kadınların mükemmel bir anatomiye sahip olduklarını, ancak enfeksiyonlara karşı alınması gereken önlemlere dikkat çekti. 12-26 yaş aralığında olan genç kızlara aşılanma yapıldığını, rahim ağzı kanserine neden olan HPV virüsüne karşı düzenli Pop Smear testinin yapılması gerektiğini ifade ederek, erkeklerin hayatlarının bir döneminde HPV ile karşılaştıklarını, HPV virüsünün toplumda 15-30 yaş arasında yaygın olduğunu söyledi. Beslenme konusunda da bilgi veren Göksu, yiyeceklerin birinci formuyla tüketilmesini ve donmuş gıdaların yenmemesi gerektiğini ifade etti.

Dr. Göksu, menopozda 1 yıl boyunca yumurtalık aktivitesinin durduğunu ve bunun  6-8 yıl sürdüğünü, 50 yaşına kadar devam ederek menopoz sonrası dönemin başladığını, 70 kiloda olan bir kadının günde 70 gr. et yemesi gerektiğini, eksersiz yapılması ve kalsiyum alarak kemik direncinin artırılması gerektiğini söyledi.   Göksu, insanın karaciğer sağlığını koruduğu sürece sağlıklı yaşadığına da  dikkat çekti.  

Ersoy: “Kadınlar kendilerinden vazgeçtikleri için erkekler de vazgeçiyor.”

Psikoterapist ve Pediatri Uzmanı Şebnem Deniz Ersoy da, ailelerin erkek çocuk sahibi olmayı kız çocuğu sahibi olmaktan daha önemli gördüğünü, erkeklere cinsel organının ne kadar önemli olduğu söylenerek büyütüldüğünü ancak kızlara her zaman edepli olmalarının söylendiğini belirtti. Kızların kız oldukları için kısıtlandıklarını ancak erkekliğe övünülecek bir şey olarak bakıldığını, kadınların erkeklerin kendilerini üzdüğü zaman kızdıklarını ancak erkekleri yetiştirenlerin yine kadınlar olduğunu söyledi. Ersoy, erkeğin kadını aldattığında hatanın mutlaka kadında arandığını, 50’li yaşlarda torun sahibi bir kadının eşinin 15 yaş küçük sevgilisi olduğunu, kadının çok ağladığını ama eşine eve dönmesi için yalvardığını, ardından kadının eşinin kendine dönmesi için diş yaptırdığını, saçlarını değiştirdiğini söyledi. Kadınların eşleri tarafından sevilmeleri için çok fedakarlık yaptıklarını,  kadınların kendilerinden vazgeçtiklerini, bunun üzerine erkeklerin de kadınlardan vazgeçtiğini ifade ederek, “biri bizi sevdiği için değerli olmak değil, biri bizi sevsin diye bedel ödemek değil. Kadının önce kendi birliğini bütünlüğünü oluşturması gerekiyor. Kendimizi sevmemiz gerekiyor önce. Öteki bize değer verdiği zaman değerli olmamamız gerekir. O değeri geri çektiğinde boşluğa düşeriz. “dedi. “Kadınların eşlerini tabii ki sevmesi gerekir” diyen Ersoy, yeri geldiğinde fedakârlık da yapılabildiğini, biri fedakârlık yaparken diğerinin kar elde etmemesi gerektiğini, fedakarlığın dengeleri koruyarak yapılması gerektiğini belirtti.