Ceren Özbil

Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 9. parselde başlattığı sondaj çalışmalarını Türkiye’nin yakın takibe alıp, Rum Yönetimi’nin müzakere masasından çekilerek cevap vermesi panik yarattı. “Adada her an silahlı çatışma çıkabilir” dedikoduları yayılırken, uluslararası ilişkiler uzmanları ise duruma farklı bakıyor.
Havadis’e konuşan uzmanlar adada çatışma çıkmasının düşük bir ihtimal olduğunu söyleyerek, Rumların zaten müzakere masasından çekilmek isteyip ve bu durumu da fırsat olarak değerlendirdiğini savunuyor.

Müzakere masasında olmalı mı tartışması…

Havadis’e konuşan uluslararası ilişkiler uzmanları, doğal gaz konusunun müzakere masasında yer alıp almamasıyla ilgili olarak farklı görüşleri savundu.

Yakın Doğu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Muhittin Özsağlam doğal gaz konusunun çok abartılı bir şekilde gündeme geldiğini söylerken, Sussex Üniversitesi misafir Araştırma Görevlisi Hayriye Kahveci Özgür yaşanan sürecin doğal gaz konusunun müzakere masasında olması gerektiğini gösterdiğini kaydetti.

DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen ise uzun bir süre daha adada çözüm olmayacaksa doğal gaz konusunun güven yaratıcı önlemler paketi altında kısa sürede görüşülmesinin daha sağlıklı olacağını ifade etti.

Özsağlam: Doğal gaz konusu çok abartılıyor

YDÜ Öğretim Üyesi Muhittin Özsağlam, doğal gaz konusunu gündeme getirirken Kıbrıs konusunun özünü unuttuğumuzu söyledi. Doğal gazın kendi başına adaya barış getireceğine inanılmasının doğru bir yaklaşım olmadığını kaydeden Özsağlam, doğal gazın bulunduğu birçok coğrafyaya barış yerine kan ve gözyaşı getirdiğinin altını çizdi. 

Özsağlam ayrıca sondaj çalışmalarının alelacele yapılmasına gerek olmadığını kaydederek şu şekilde konuştu:

“Doğal gaz konusunda ortada bir muamma var ancak net bir veri yok. Doğal gaz çıksa bile on beş yirmi yıl sonra kullanımı mümkün olacak. Doğal gaz konusunu çok abartılı şekilde gündeme getiriyoruz. Bunu gündeme getirirken de Kıbrıs konusunun özünü ortadan kaldırıyoruz. Doğal gaza odaklanıyoruz ve yeni bir anlaşmazlık ortaya çıkarıyoruz. Ancak bundan önce güç paylaşımı ve mülkiyet gibi özlü sorunlar vardır. Ayrıca doğal gaz bulunduğu birçok coğrafyaya barış yerine kan ve gözyaşı getirdi. Gerek Kıbrıs Cumhuriyeti (Güney) gerekse Türkiye’nin yaklaşımı oldukça negatif oldu, KKTC makamlarının bu safhada daha soğukkanlı açıklamalar yapmalarını beklerdim... Diplomatik dil anlamında maalesef taraflar çok sert çıkışlar yapıyorlar.”

“Süreç zaten ilerlemiyordu”

Özsağlam, müzakere sürecinde bir ilerleme olmadığını söyledi ve bu durumda da tüm tarafların payı olduğunu savundu. Muhittin Özsağlam, Mehmet Ali Talat ve Dimitris Hristofyas’ın yaptığı görüşmelerin gerisinde kalan bir süreç yaşandığından söz etti.

“Seyahat özgürlüğü kısıtlanamaz”

Güney Kıbrıs Yönetimi’nin alacağı önemler arasında sınır kapılarının kapatılmasının gündeme gelmesini değerlendiren Özsağlam, geçişlerin kapatılmasının çok düşük bir ihtimal olduğunu savundu. Uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi Muhittin Özsağlam, Kuzey Kıbrıs’ın sınır kapıları şeklinde adlandırdığı alanın Güney’de geçiş noktası olarak adlandırıldığına dikkati çekerek, geçiş noktalarının kapatılması durumunda konunun seyahat özgürlüğünü engelleme bağlamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınabileceğini ifade etti. Özsağlam, “Bu nedenle Kıbrıs Cumhuriyeti (Güney) makamlarının böylesi bir karar olması çok zor” dedi.

Özgür: Beklenen bir süreç 

Sussex Üniversitesi misafir Araştırma Görevlisi Hayriye Kahveci Özgür, Güney Kıbrıs’ın ekonomik bölge olarak adlandırdığı 2, 3 ve 9’uncu parselde başlattığı araştırma üzerine Türkiye’nin böyle bir reaksiyon vermesinin beklendiğini kaydetti. Bunun üzerine Rum Yönetimi’nin müzakere masasından ayrıldığını ifade eden Özgür, şu anda gelecek süreci kestirmenin çok zor olduğunu anlattı.

“Doğal gaz konusu masada olmalı”

Yaşanan bu olayın doğal gaz konusunun müzakere masasında olması gerektiğini gösterdiğini kaydeden Özgür, “Rum Yönetimi bunu reddetse de, doğal gaz konusu müzakere masasında olmalıdır” dedi. Özgür şu şekilde konuştu:

“Müzakereler bilinmedik bir süreye kadar uzadı. Bu da doğal gaz konusunun müzakere masasında olması gerektiğini gösteriyor. Doğal gaz konusu motivasyonu etkiledi. Zaten müzakerelerin başlaması uzun sürmüştü ve uluslararası toplumların doğal gaza ilgisi nedeniyle başlamıştı. Müzakerelerin sonlanması da doğal gaz konusundan oldu. Doğal gaz konusunun masaya alınması ile ilgili birçok öneri sunuldu ancak Rum Yönetimi bunu reddetti. Rum Yönetimi’nin manevra alanı çok dardır. Bugünkü koşullarda ekonomik kriz henüz aşılmadı. Siyasi baskılar etkili olabiliyor. Tam bir al-ver sürecinin yaşandığı noktada masadan kaçmaları için fırsat oldu.”

“Müzakerelere olan ilgi aratabilir”

Müzakerelerin şubatta başladığını ve o dönemde uluslararası toplumlar tarafından müzakerelere olan ilgilinin yüksek olduğunu kaydeden Özgür, ancak bir süre sonra bu ilgilinin düştüğümü kaydetti. Özgür, yaşanan bu son gelişmenin ardından müzakerelere olan ilginin de artabileceğini ifade ederek şu şekilde konuştu:

“Güney’in yaşadığı bir ekonomik kriz var. Bunu fırsat olarak değerlendirmek gerek. Yıllardır Türk tarafı, çözümsüzlüğün her iki tarafı da eşit şekilde etkilediğini söylüyor. Her iki taraf da mağdurdur. Ancak izolasyon ve ambargolardan dolayı Türk tarafı daha mağdurdur. Doğal gaz rahatsızlık veren bir konudur, tarafların masadan kaçmamaları için itici bir güç olmalıdır. Rum Yönetimi’ne iç siyasi koşullar nedeniyle masadan kaçmak daha kolay görünmüştür.”

Sözen: Çatışma düşük ihtimal

DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen, doğal gaz krizi nedeniyle teorik olarak adada tansiyonun yükselmesinin ve çatışma çıkmasının mümkün olduğunu ancak kendisinin adada çatışma çıkmasına düşük bir ihtimal verdiğini anlattı

“Paniklemeye gerek yok” diyen Sözen, uzun süredir yürütülen müzakere sürecinde Kıbrıs Rum tarafının dilediği hedefe ulaşamayacağını, var olan Kıbrıs Türk liderliği ile kafasındaki çözümü gerçekleştiremeyeceğini düşündüğü için çıkış yolu aradığını kaydetti.

Sözen, Türkiye’nin 20 Ekim’de sismik araştırma yapacağını açıklamasının, Kıbrıslı Rumlara uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler deniz hukuku sözleşmesini kullanıp “Benim ekonomik bölgemdir ve yetki bendedir” bahanesiyle müzakere masasından çekilme şansı verdiğini söyledi.

“Müzakereler dışında bir pazarlık şekli”

Türkiye’nin sismik araştırma yapacağını açıklamasının ardından Kıbrıs Rum Yönetimi’nin de müzakere masasından çekilmesini müzakereler dışında bir pazarlık şekli olarak değerlendiren Sözen, bu pazarlığın diyalog değil aksiyon şeklinde olduğunu anlattı. Sözel şu şekilde konuştu:

“Bu aslında müzakereler dışında iki tarafın angaje olduğu bir pazarlık. Bu pazarlıkta sismik araştırmalar yapacağını ilan eden Türkiye, müzakerelerden çekilirim diyerek Türkiye’yi uluslararası anlamda sıkıştırmaya çalışan Anastasiadis. Türkiye ile Rum Yönetimi arasında pazarlığa dönüşüyor. Türkiye sözlü olarak yapmak istemiyor olabilir. Ancak aksiyon olarak giriyor. Kıbrıs Türk toplumu işin dışında kalıyor, marjinalize oluyor.”

“Sürece seçim atmosferi de girdi”

Sözen 2015 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine de işaret ederek, Rum Yönetimi’nin müzakere sürecinin 2015’in ikinci yarısına ötelemek istediğini belirtti. “İster istemez sürecin içine seçim atmosferi girdi” diyen DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen, “Bu süreç içinde müzakereler ne kadar anlamlı yapılabilir?” sorusunu sordu.

“Tarafların ortak karar vermesi sağlıklı olur”

Uzun bir süre daha adada çözüm olmayacaksa doğal gaz konusunun güven yaratıcı önlemler paketi altında görüşülmesinin daha sağlıklı olacağını ifade eden Sözen şu şekilde konuştu:

“Kapsamlı bir çözüm kısa süre içinde olacak olsa doğal gaz konusunun müzakere masasında olmasına gerek yoktu. Günün sonunda doğal kaynaklar federal yetkiler içindeydi. Yani doğal kaynakların nasıl yönetileceğine iki taraf ortak karar verecekti. Mesele uzadıkça sıkıntı yaşanıyor. Uzun bir süre çözülmeyecekse tarafların doğal gaz konusunda karar verecek yapıyla konuşması daha sağlıklı olur. Keşke iki taraf doğal gaz konusunun da içinde olduğu güven yaratıcı önlemler paketi altında görüşebilselerdi. Bu da güven uçurumun azalmasına katkı koyacaktı.”

“İhtimal vermiyorum”

Güney Kıbrıs Yönetimi’nin alacağı önemler arasında sınır kapılarının kapatılmasının gündeme gelmesini değerlendiren Sözen, teorik olarak mümkün olduğunu ancak siyasi faturasının ağır olduğunu anlattı. Sözen şu ifadeleri kullandı:

“Geçişlerin engellenmesi bir tarafından tek taraflı atacağı adıma bakar. Ancak bunun bir de siyasi faturası var. Bu adımı atacak taraf siyasi faturayı ödemeye hazır mı? Kıbrıs Rum tarafının böyle bir adım atacağına ihtimal vermiyorum. Bunun siyasi faturasının kendilerine ağır olacağını düşünüyorum. Özellikle Türkiye’nin attığı adıma reaksiyon olarak bunu yapacaksa bir anlamı yoktur. Çünkü Türkiye’yi etkileyecek bir adım değildir. Doğrudan Kıbrıslı Türkleri ve Rum ekonomisini etkileyecek bir adımdır. Ancak Avrupa Biriliği vatandaşlarının diğer tarafa geçmesini nasıl engelleyecektir.”