Eniz Orakcıoğlu

Yeni Bakış’a konuşan sendika yetkilileri, ülkede ekonomik kriz ve enflasyonun şiddetinin günden güne arttığını, hükümetin ise bu duruma sessiz kaldığını ve önlemler almadığını vurguladı.

Türk-Sen Genel Başkanı Bıçaklı: “İnsanların alım gücü yerine konmalıdır”

Türk İşçi Sendikaları Federasyonu (Türk-Sen) Genel Başkanı Arslan Bıçaklı, ülkemizde son dönemde dövizin ciddi şekilde patlamasının enflasyonu da tırmandırdığını belirterek, “Enflasyonun tırmanması demek çalışanların, emeklilerin kısacası halkın alım gücünün azalması anlamına gelmektedir. Bu konuda bir takım tedbirlerin alınması şarttır. Halkımızın alım gücü günden güne düşerse aynı oranda ekonomi de etkilenmektedir, çünkü bu durumda vatandaş da tüketim maddeleri azaltacak demektir. dolayısıyla bunun yalnızca çalışanları değil, sermayeyi de yani ülkenin bütününü etkilemesi demektir. Hükümetimiz dövizin yükselmesini veyahut TL’nin değer kaybını engelleyemez bu ortada duran bir gerçektir, ama en azından gümrük girdileri ve diğer girdilerde indirim yapılabilir. Çünkü tüketime yansıyabilmesi için maliyeti düşürecek tedbirler alınmalıdır. Ayrıca hükümet, halkın kaybettiği alım gücünü yani enflasyonu doğru rakamlarla belirleyip insanların alım gücünü yerine koyabilir” dedi.

“Eşel mobil 6 ayda bir kez uygulanmaya başlandı”

30 yıl önce bu ülkede Eşel Mobil sisteminin hayata geçirildiğini anımsatan Bıçaklı, “Bu sistem insanların kaybettiği alım gücünü yerine getirilebilmesi için başlatılmış ve uygulanmaya konulmuştur. Geçmişte bu sistem 2 ayda bir uygulanmaktaydı. Yani çalışanlar ve halkımız 2 ay içinde kaybettiği alım gücünü yerine koyabilmekteydi. Maalesef daha sonra bu sistem yılda bir uygulanmaya başlandı, şimdide bu zaman birimi 6 ayda bire çekildi” şeklinde konuştu.

“Halk krizin altında eziliyor”

Bıcaklı, sözlerine şu şekilde devam etti; “Bu ülkede yaşayan herkes  enflasyonu marketinden, sağlığına, eğitimine kadar hissedebiliyor. Kullandığı ilaç ve gıdada bile bunu yaşıyor. Burada da hükümet edenlerin girdileri düşürerek, halkın alım gücünü koruyabilmesi için gerekli tedbirleri almalıdır. Eğer hükümet gerekli tedbirleri almazsa bu ekonomik çarkın bir ya da iki dişi kırılırsa bu ülkenin çarkı dönmez demektir ve bu ülkenin bütününe zarar verir. Ekonomik kriz var ve halk bu ekonomik kriz altında eziliyor. Bunun çaresini bulmak ve alternatif üretmek de ülkeyi yöneten siyasi otoritenin elindedir. Süratle çare bulunmalıdır aksi takdirde ülkede zincirleme ciddi sıkıntılar yaşanacaktır.”

Kamu-Sen Genel Başkanı Atan: “Tedbir alınmalı”

Kıbrıs Türk Kamu Görevlileri Sendikası (Kamu-Sen) Genel Başkanı Metin Atan ise, döviz ve ekonomideki dalgalanmayla ilgili hükümetle konuştuklarını anımsatarak, “Hükümetin öncelikle döviz kurunu Merkez Bankası aracılığı ile sabitlemesi, ardından da bankalarda mağduriyet yaşayan borçlu vatandaşlar adına faiz indirimine gitmesi gerekir. Bugün neredeyse tüm kamu görevlilerinin bankalara yüksek miktarlarda borçları bulunmaktadır. Bu nedenle vatandaşların az da olsa mağduriyetlerini gidermek adına dövizin sabitlenmesi ve faizlerin indirilmesi önlemi alınabilir. Kısacası alınabilecek önlemler vardır ama hükümet vurdumduymaz tavır içerisinde, toplumu kaosa doğru sürüklemektedir” şeklinde konuştu.

“Hükümet miadını doldurdu”

Hükümetin kendi içinde de de anlaşamadığını savunan Atan, “Ekonomik kriz ve dövizdeki dalgalanmaya önlem alınması gerektiği konusunda başbakanla görüştük. Yapılabilecek şeyler olduğunu söyledik, ancak yapacak bir şeyimiz yok cevabını aldık. Bize göre bu hükümetin artık miadını dolmuştur. Gerçi gelen aynı giden aynı değişecek bir şey olmadığını düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin yaptırımları ile hayatımızı idame ettiriyorsak ve verdiği paralar ile besleniyorsak kim gelirse gelsin pek yapacak bir şeyi de olamaz, olanda vatandaşa, halka olacak”

Dev-İş Başkanı Felek: “Durum tam bir kaostur”

Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu (Dev-İş) Başkanı Hasan Felek de, Ekonomik krize bağlı olarak İnsanların alım gücünün düşmesi, borçlarını ödeyememesinin, insanlar üzerinde hem ekonomik, hem sosyolojik, hem de psikolojik açıdan büyük yaralar açtığını vurgulayarak, “Vatandaşlarımız artık isyan etmiş ve hükümete uyarı yapmıştır. Hükümet biran önce bu gidişata önlemler alması gerektiğini söylemiştir. Türk Lirasının kontrolü hükümetin elinde değildir ama böyle olmasına rağmen bir takım önlemlerle insanlarımızı ve çalışanlarımızı rahatlatabilirler. Ülkede şu an yaşanan ekonomik kriz ve enflasyonun insanlar üzerinde yarattığı etkiyi kaos olarak adlandırabiliriz. Bu düzenin adı da İnsanların geleceğini görmeme, belirsizlik, umutsuzluk ve mutsuzluktur.” dedi.

“Hükümet partizanlık ve hukuksuzluk üzerine kurulmuştur”

Felek, sözlerine şu şekilde devam etti; “Alınması gereken tedbirlerin ne olduğunu ekonomistler, çalışanlar, sendikalar ve iş insanları ortaya daha öncede koymuştur. En azından dövizden kaynaklı borçların veyahut dövizle yapılan ticaretin sabit kura bağlanması bir önlem olabilir. Aynı zamanda düşük gelirli çalışanların maaşlarının yeniden düzenlenmesi ve değerlendirilmesi söz konusu olabilir. Asgari ücretle ve göç yasası kapsamında çalışanların bugünkü koşullarda sefalet içinde yaşadıkları bir gerçektir ve bunların düzeltilmesi içinde bir takım girişimler yapılmalıdır. Bu hükümet iktidara geldiği günden beri partizanlık ve hukuksuzluk üzerine kurulmuş bir hükümettir. En azından 3’lü kararnamelerle yarattıkları müşavir ordusu konusunda tedbir alabilirler. Bunlar gibi daha birçok önlemler alınabilir.”

KTOEÖS Başkanı  Gökçebel: “Hükümet binlerce insanı çaresizliğe sürüklüyor”

Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Başkanı Tahir Gökçebel de, Hükümetin harçlara sesiz sedasız artış yaptığını belirterek, “Buna rağmen esnafın, çalışanların kısacası halkın kayıplarını karşılamada sesizdir. Yine hükümet ülke kaynaklarını peşkeş çekmede ve büyük sermayeye avantajlar sağlamada sessizliğini bozarken, çalışanlara uygulanması gereken konularda, hayatın pahalılaşmasına önlem almada sesizdir. Yani hükümetin şu anki tavrı ve duruşu bu ülkede geniş halk kesiminin ve fakir kesimin yanında olma ile ilgili bir durum değildir. Hükümetin şu anki durumu, 3-5  şirkete ve zengine yarayan, ülke kaynaklarını peşkeş çeken, ülkenin zenginliklerini har vurup harman savuran, gereksiz harcamalar yapan ama diğer taraftan ülkede birçok insanı açlık sınırına iten binlerce insan da çaresiz bırakan bir tavırdır” dedi.

“Çok daha acı reçeteler oluşacaktır”

Ülkede Türk Lirasına bağlı bir ekonomik yapının olduğunu vurgulayan Gökçebel, “  Hükümetlere defalarca, stabil bir paraya geçmemiz gerektiğini söyledik. Mademki hükümetler hayatı ucuzlatamıyor ve artan hizmetlerin artış oranına yetişemiyorsunuz stabil bir para birimine geçin ve her şey buna göre değerlendirilsin noktasında defalarca hükümetlerle görüşmemize rağmen bir sonuç alamadık. İnsanların en az kaybı yüzde 40 civarındadır ve piyasada ciddi bir sıkıntı vardır ve bu hissedilmektedir. Ekonominin istikrarlı bir duruma ulaşabilmesi için bize göre en önemli nokta para birimimizin stabil bir duruma döndürülmesi gerekir. Hükümetin dövizi bir takım yerlerde sabitlemesi de göstermeliktir, çünkü döviz yüksek olan noktada sabitlendi. Gelirlerde büyük düşüş, iç piyasada daralma ve insanlarda bir geçim sıkıntısı yaşanmaktadır. Bu ekonomik durum böyle giderse eğitimden tutun, sağlığa, esnafa ve birçok sektöre kadar çok daha acı reçeteler belirgin hale gelecektir” diye konuştu.