Nikolaos Stelya

Kıbrıslı Türk uluslararası ilişkiler uzmanı, Prof. Dr. Mehmet Hasgüler Sputnik’e verdiği özel mülakatta Ada'da İngiltere’nin üslerinin ortadan kaldırılmasına paralel olarak, Yunanistan ve Türkiye’nin garantör olduğu bir geçiş planının devreye sokulabileceğini söyledi.

Hasgüler'in Sputnik'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

Kıbrıs’ta Rum tarafı ‘federal devletin garantörlük sistemine ihtiyacı yoktur’ derken, Kıbrıs Türk toplumundan farklı sesler yükseliyor. İki taraf arasındaki uçurum kapanabilir mi?

Normal şartlar altında garantörlük Soğuk Savaş’ta, BM’nin kuruluşundan sonra ulus devlet olgusu için işlevsel bir mekanizmaydı. Bu mekanizma Kıbrıs’ın bağımsızlık kazanma sürecinde ele alındı. Kıbrıs Cumhuriyeti bağımsızlığını bu mekanizmayla, bir tür vesayet altında elde etti. Benim kanaatim bu vesayet İngiltere, yani Batının, ama özelde İngiltere konumunu, gücünü, hegemonyasını gölgelemek amacıyla Türkiye ve Yunanistan duruma eşlik etmiştir.

Kıbrıs’ta Türklerin garantörü Türkiye Rumların garantörüyse Yunanistan şeklinde bir algı oluşmuş olsa da bu doğru değildir. Kanaatimce, 1955 Londra Konferansının ruhu ve felsefesi Kıbrıs uyuşmazlığının 2015’e dek devam etmesinde rol oynamıştır ve İngiltere’nin rolüne ışık tutmaktadır. Garantörlük sistemi İngiltere’nin Kıbrıs Sorunundaki sorumluluklarını maskelemektedir. Yeni süreçte, garantörlük meselesi tartışılırken İngiltere’nin de rolü tartışılmalıdır.

‘KIBRIS’TAKİ İNGİLİZ ÜSLERİ TARTIŞILMALI’

Anladığım kadarıyla geçen haftalarda Kıbrıs Rum tarafının İngiltere ile gerçekleştirdiği temaslar ilginizi çekmiş durumda. Yanılıyor muyum?

Evet. İngiltere Başbakanı (David Cameron), Sayın (Kıbrıs Rum lideri Nikos) Anastasiadis ile görüşüyor. Sonrasındaysa Sayın Anastasiadis üzerinden, İngiltere Başbakanı garantörlüğe karşı olduklarını, garantörlüğe ihtiyaç kalmadığını ifade ediyor. Bu görüş ne kadar Londra’nın ve ne kadar da Anastasiadis’in ulusal çıkarını ifade ediyor? Bunu bilmiyoruz. Ama her halükarda Kıbrıs’taki garantörlük meselesi İngiltere’nin statüsünün, otoritesinin ve hegemonyasının bir parçasıdır. Garantörlük tartışması İngiltere’nin adadaki üslerinin tartışılmasını da gündeme getirmelidir. Birileri bu tartışmanın Kıbrıs sorununu daha da karmaşıklaştıracağını düşünebilir. Ama doğru tartışma İngiltere’nin garantörlük meselesinin merkezine konulmasından geçer.

Bu çerçevede eğer halklar demokratik bir şekilde uyum sağlayabilirlerse bu statüko tavsiye edilmelidir. Kıbrıs’ta yeni ve federal bir devlet doğacaksa, İngiltere’nin adadaki üslerinin ılga edilmesinde büyük fayda vardır. Benim için önemli olan sadece Türkiye’nin garantörlüğünü isteyip istememek değildir. Adanın her iki kesiminde garantörlüğü bir bütün olarak ele almak zorundayız. İngiltere’de bu konuda elini taşın altına koymalı.

Anladığım kadarıyla siz bu konuda Londra’nın rolüne büyük önem veriyorsunuz. Öyle değil mi?

Halkın anlatacağı dilde ifade edecek olursak, bugün adada Türkiye ve Yunanistan bu konuda dayak yiyor. Ama meselenin bir uyuşmazlıktan bir çeşit kanser duruma dönüşmesinde İngiltere’nin oynadığı rol büyüktür. Çok başarılı bir sömürge manipülasyonu ile karşı karşıyayız. Ne yazık ki İngiltere’nin bu konudaki rolünün tartışılmamasında sömürgeciliğin yaratmış olduğu algı büyük rol oynamakta. Bugün adanın güneyinde ve kuzeyinde elitler İngiliz sömürgeciliğin ne kadar tesiri altındadırlar?

‘KIBRISLI RUMLARIN TÜRKİYE’NİN GARANTÖRLÜĞÜNÜ KABUL ETMESİNİ BEKLEYEMEM’

Sizin önerdiğiniz geniş çerçevede ele alınacak olan garantörlük meselesinde iki toplum arasındaki uçurum nasıl kapatılabilir?

Şahsen hiçbir Kıbrıslı Rum’un bugün Türkiye’nin garantörlüğünü kolayca kabul etmesini bekleyemem. Fakat Kıbrıslı Türklerin de büyük çoğunluğunun Türkiye ile ilgili hassasiyetleri ortadadır. Türkiye’nin garantörlüğünü destekleyen çok Kıbrıslı Türk vardır. Bunlar çözüm isteyen insanlardır. Çok zor bir meseleden bahsediyoruz. Ama bizler bu konuya derinlik kazandırmalıyız.

Son dönemde Kıbrıs Türk tarafı, garantörlük meselesinde iki seçeneğe odaklandı. 1960 Garantörlük Anlaşması’nın olduğu gibi devam etmesi ya da çözümden sonra Türk askerinin, Kıbrıs Türk tarafının garantörü olarak kalması. Sence bu iki seçenek dışında üçüncü bir seçenek gündeme gelebilir mi?

Şunu belirtmek durumdayım: Bir devlete garantör olunur. Bir topluma garantör olunmaz. Böyle bir uluslararası anlaşma yoktur. Bu şark kurnazlığına girer.

Anladığım kadarıyla ya garanti anlaşması devam edecek ya da feshedilecek? Öyle değil mi?

Evet.

Kıbrıslı Türklerin garantörlük anlaşmalarının feshine hazır olduğuna inanıyor musunuz?

Hayır. Kademeli ve aşamalı olarak garantörlüğün feshini gündemimize almalıyız. Annan Planı da kademeli bir çözüm öngörmekteydi.

‘KIBRISLI TÜRKLER, KIBRISLI RUM ELİTLERE GÜVENMİYOR’

Uzun soluklu bir süreçten bahsediyoruz galiba…

Evet. Kıbrıs’taki federal devletin yurttaşlarına güven hissi aşılamasına paralel olarak garantörlüğün ortadan kaldırılması gündeme alınabilir. Biz bugün niye garantörlüğü tartışıyoruz? Kıbrıs Rum siyasi elitlerinin 1960’lı yıllarda kendi yurttaşlarına yaptıkları muameleden dolayı bu konu bugün güncelliğini koruyor. Kıbrıslı Rumların oluşturdukları özel güvenlik örgütü Türk avına çıktı. Masum insanlar öldürüldü. Bundan ötürü Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Rum elitlerini güvenmiyor ve akıllarının bir tarafında ‘bu kötülükler tekrarlanırsa Türkiye müdahale eder’ fikrini taşıyorlar.

Çözümle beraber bir geçiş sürecinden bahsediyoruz, öyle değil mi?

Evet. Bu geçiş sürecinin AB için sorun teşkil etmeyeceğini düşünüyorum. Daha işin başında Rum liderliği ‘garantörlük feshedilmezse bizler yokuz derse’ Kıbrıs uyuşmazlığı yeni bir çıkmaza girer. Ne yazık ki bu işin ara yolu yok. Bir topluma garantörlük verilemeyeceği gibi, benim açımdan federal devlete de garantör olunması bir sorun teşkil eder. Ama diğer yandan da, garantörlüğün ani feshiyle risklere açık bir duruma gelebiliriz.

Kıbrıs Rum tarafının Türk ordusu karşısında duyduğu kaygılar nasıl giderilebilir?

‘Rumlara 4 özgürlüğü verelim, garantörlüğü alalım’ yaklaşımı güneydeki ve kuzeydeki halkın gönlüne almaya yarayabilir. Böyle bir eşitlemeye gidilebilir. Aynı zamanda bir çeşit aşamalı planla bu konuda olumlu gelişmeler kaydedilebilir.

‘AB YA DA NATO ADA’DA GARANTÖRLÜK ROLÜNÜ ÜSTLENMEZ’

Son olarak AB’nin ve NATO’nun adada garantörlüğe benzer roller üstlenmesi noktasındaki görüşünü almak isterim.

BM’nin Kıbrıslı Türkler nezdinde Kıbrıs karnesi pek olumlu değil. Uluslararası örgütlerin, mesela NATO’nun benzer konularda vukuatları çoktur. AB Yunanistan faktörü nedeniyle Kıbrıslı Türklerce ve Türkiye tarafından olumlu olarak ele alınmamaktadır. Dolayısıyla, şunu sormak isterim: Garantörlük olacaksa neden Yunanistan olmasın? Kişisel kanımı söylüyorum. Yunanistan bana çok yakın.

Yunanistan köken ve millet olarak Doğu’dadır. Yunanistan ve Türkiye dururken ben niye İtalya’nın yahut İngiltere’nin garantörlüğüne ihtiyaç duyayım ki? Bu noktada şunu vurgulamak isterim: NATO’yu ve AB’yi gündeme taşıyan yeni sağ düşünce, Yunanistan’ı ve Türkiye’yi devreden çıkarabiliyor. Ama nedense İngiltere’nin rolüne hiç değinmiyor! Yunanistan ve Türkiye Dışişleri Bakanlıkları adada kendi yumuşak güçlerinin İngiltere’nin yumuşak gücüne asla denk gelmediği gerçeğine eğilmeleri gerekiyor. İki ülke açısından dramatik bir durumdan bahsediyoruz. Ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Ne yazık ki elitlerimiz gizli bir ajanda tarafından yönlendiriliyor. Kişisel olarak Yunanistan ve Türkiye’nin garantörlüğünün devamını ve İngiltere’nin devre dışı kalmasını talep ediyorum.

Tabii sizin önerdiğiniz Yunanistan ve Türkiye’nin garantörlüğünün belirli bir süre için devam etmesi. Öyle değil mi?

Evet, belirli bir süre için devam etmeli. (Sputnik News)