Sendika yönetim kurulu, “Göç Yasası’nın uygulanmaya devam etmesi ve diğer çalışanların haklarının da Göç Yasası düzeyine geriletilmesi konusunda ısrarlı davranan CTP-BG ve DP-UG hükümetinin arkasındaki tek destekçinin patron kulüpleri KTTO ve KTSO olduğunu” savundu.

Hazine-Sen’den yapılan açıklamada, Kıbrıs Türk Ticaret Odası ile Kıbrıs Türk Sanayi Odası’nın “Göç Yasası” olarak nitelenen kamu görevlileriyle ilgili yasanın değiştirilmesine yönelik yasa tasarısının kabul edilmemesi talebinde bulunulduğu anımsatılarak, KTTO ve KTSO’un yaptıkları açıklama ile Kıbrıs Türk toplumuna bakış açılarını ortaya koyduğu belirtildi.

Sermaye odağında birleşen bu odaların kamu kaynaklarının yalnızca kendi çıkarlarını koruyacak şekilde düzenlenmesi taleplerini açıkça ortaya koydukları savunulan açıklamada, “Kendi sermayelerini büyütmek adına kamu kaynaklarının reel sektöre aktarılması konusunda açıklama yapmaktan geri durmayan bu kişiler, devletten aldıkları kredileri ve yapılandırılmış vergi borçlarını bile ödememekte, vergi aflarından faydalanarak devlete olan yükümlülüklerini yerine getirmemektedirler” iddiasına yer verildi.

Hazine-Sen açıklamasında, Ticaret ve Sanayi Odalarından, özel sektör çalışanlarının haklarını savunuyorlarsa öncelikle özel sektörün sendikal altyapıya kavuşturulmasına yönelik yasal düzenlemelerin yapılması için hükümeti çalışmaya çağırmaları istendi.

Devletin doğrudan gelirlerini tam ve eksiksiz toplamasının; kayıt dışı ekonominin önlenmesi ayrıca kamu harcamalarının keyfilikten uzak ve tasarruf tedbirleri çerçevesinde yapılmasının öncelikli hedef olması gerektiği belirtilen açıklamada, Göç Yasası diye nitelenen yasanın ne anlama geldiğinin emeği sömürülen binlerce çalışan ile çalışma şansı yakalayamayan binlerce işsiz insana ve ailelerine sorulması istendi.

“BİNDİKLERİ DALI KESTİKLERİNİN FARKINDA DEĞİLLER”

Hazine Çalışanları Sendikası açıklamasına şu şekilde devam etti;

“Sermaye sahipleri daha ne kadar kamudan pay almayı planlamaktadırlar? Çalışanların açlık sınırının altında yaşamasını mı istemektedirler? Oysa bindikleri dalı kestiklerinin farkında değildirler. Her ay sonu çalışanlar maaşlarını aldıkları zaman piyasaların canlandığı yadsınamaz bir gerçektir. Açlık sınırında geliri olan çalışanların lüks tüketim mallarını tüketmekten ziyade gelecek korkusu ile tüketimden çok tasarrufa yöneleceği ve acil ihtiyaçlarını sınırlı bir şekilde karşılamak zorunda kalacaklarından piyasaya para aktarılmasının mümkün olmayacağını ekonomik akıl göstermektedir.

Ülkedeki işsizlik oranına bakmaksızın yerli istihdam yerine yurtdışından getirilen ve emeği sömürülen ucuz işgücünü tercih eden patronlar ödemedikleri vergilerle lüks bir hayat yaşamaktadırlar. Bankalarda her geçen gün mevduatlar artmaktadır. Artan bu mevduatların, gelirleri her geçen gün eriyen çalışanların olmadığı açıktır. Paradan para kazanan sermaye sahipleri paralarını yüksek faizde değerlendirmektedirler.”