HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, "Bahçeli'nin ve MHP'lilerin ruh halini anlamak için dün gece biraz Ferdi Tayfur dinledim. Biz beklerdik ki, MHP'li temsilciler bu öfkelerini tecavüze uğrayan Türkmen kadınların katillerinin faillerine yöneltsin" dedi.

HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, HDP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Gündeme dair açıklamalarda bulunan Bilgen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Türkiye'nin 90'lara döndüğünü söyleyenler, o günlere özlem duyanlar" açıklamasını ilişkin, "Sayın Cumhurbaşkanı 90'lar ile ilgili sadece bizim değil, aydınların, sivil toplum örgütlerinin kaygılarını yanı Türkiye'nin 90'lara dönüyor olduğuna dair kaygılarını paylaşmasına çok ciddi olmayan bir dille cevap vermiş. Biz daha fecisi olduğunu düşünüyoruz. Her gün gördüğümüz ülke manzarası 90'lara benzerlikler taşıdığı için, 90'larda neler yaşadıysak aynı şeylere maruz kaldığımız için bu benzetmeyi yapıyorlar ama galiba Türkiye'de ki devlet modeli aslında 1990 görünümlü ama 1930 modeldir. Devlet-parti ilişkisinin bu kadar iç içe geçtiği dönemi Türkiye 1930'da yaşadı" dedi.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Burhan Kuzu'nun yaptığı koalisyon açıklamasına yönelik olarak Bilgen, "Sayın Kuzu'da dün basına yansıyan açıklamalarında demokrasi kültürünü, çok partili hayatı hazmedip hazmedemediğini yansıtan cümleler kurdu. Koalisyon cümlesini duyunca kaşıntı duyduğunu, alerji olduğunu ifade ediyor Sayın Kuzu. Bir ülkede Anayasa kürsüsünde uzun süre akademisyen olarak çalışmış bir isim koalisyon kelimesinden kaşıntı duyuyorsa tek parti olsun temiz olsun demekten başka çok söz kalmıyor" diye konuştu.

"ELEKTRİK KESİNTİLERİNİ DE TRAFOLARA YAPILAN SALDIRILARLA İZAH EDİYOR"

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın elektrik kesintileriyle ilgili olarak yaptığı değerlendirmeyle ilgili olarak Bilgen, şunları söyledi:

"Enerji Bakanı Sayın Yıldız, geçmişte seçim dönemlerinde elektrik kesintilerini nasıl kedilerin trafoya girmesiyle son derece mantıklı izah etmişse çok ikna edici bir biçimde kamuoyunu rahatlatmışsa, son dönemlerdeki elektrik kesintilerini de trafolara yapılan saldırılarla izah ediyor. Geçtiğimiz yıllarda Mardin'de, Urfa'da halk sokağa döküldü elektrik kesintileri sebebiyle. Çatışmasızlık dönemindeydik, hiçbir saldırı yoktu trafolara. Ama insanlar gün içerisinde 10 kere elektriklerin kesilmesi sebebiyle elektronik cihazlarının zarar gördüğünü belirterek elektrik idarelerinin önünde eylem yaparak gösteriyorlardı. Bu mantık örgüsüyle gittiğimizde Enerji Bakanı Türkiye'de benzinin dünyada en yüksek fiyatlarla tüketildiğini de herhalde yumurtalık hattına yapılan saldırıyla izah edecektir. Ayılana gazoz bayılana limon mantığıyla her konuyu terör mantığı içerisinde izah ederek geçiştirmek ve Türkiye'nin sorunlarıyla yüzleşmek yerine her şeyi onunla örterek geçiştirme eğilimini ortaya koyuyor."

Kandil'deki bir köye yapıldığı iddia edilen saldırıya ilişkin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın açıklamalarına değinen Bilgen, "Sayın Arınç, Kandil'de ki Zergele köyüne yapılan saldırıyla ilgili sivillerin ölmediği, silahlı kuvvetlerin bu nedenle operasyon yapmadığı ve hiçbir suretle TSK'nın yaptığı operasyonlarda sivillerin hayatını kaybetmediğini söylüyor. Dışişleri öyle söylemiyor. Aslında Sayın Arınç, bize TSK'nın açıklamasını tekrarlıyor. Dışişleri konu araştırılacak diyor. Türkiye'de sivil siyaseti savunanlar TSK'ya tercümanlık yapıyorlar ama Dışişleri de uluslararası kamuoyunu yönetmeye çalışıyor" ifadelerini kullandı.

"MHP'LİLERİN RUH HALİNİ ANLAMAK İÇİN FERDİ TAYFUR DİNLEDİM"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklamaları değerlendiren Bilgen, şunları kaydetti:

"Sayın Bahçeli'nin ve MHP'lilerin ruh halini anlamak için dün gece biraz Ferdi Tayfur dinledim. Bu efkar nereden kaynaklanıyor diye. Bu öfke, bu şiddet, bu celal nereden kaynaklanıyor diye. Biz beklerdik ki, MHP'li temsilciler bu öfkelerini bize yönelteceklerine, 6 milyon oy almış bir partiye yöneteceklerine, Irak'ta, Suriye'de tecavüze uğrayan Türkmen kadınların katillerinin faillerine yöneltsin. Seçimden bu yana İktidar partisine altın tepside iktidarı devam ettirme fırsatını sunanlara da küçücük bir hatırlatma da bulunmak istiyoruz. Türkiye'de, farklı mekanizmalar var. Bunlardan birisi de ara seçimdir. Eğer bu hükümetin rahat rahat yürümesini ve seçim baskısı altında kalmadan istikrarla ülkeyi yönetmek istiyorlarsa ve bizimle de parlamentoda da yan yana aynı salonda oturmak istemiyorlarsa parlamentodan yüzde 5 milletvekili istifa ettiğinde ara seçime gider. Hem hükümetin istikrarlı yönetme sorunu çözülmüş olur hem de onlar bizimle birlikte aynı parlamentoda oturmaktan kurtulmuş olurlar. Eğer bir partinin başkanı böyle konuşursa yavru kurtlarda gördükleri her bayrağa saldırır, gördükleri her sembolü ve her farklı yaklaşımı tehdit olarak görür ve onu linç etme görevini kendilerinde görürler."

"CENAZE KALANLARLA İLGİLİ BİR HUKUKTUR"

Kobani'de girdikleri çatışmada hayatlarını kaybeden 13 kişinin cenazelerinin bekletildiği iddialarına yönelik olarak Bilgen, "Cenazeler gerçekten ailenin ve tabi ki o bölgede ki herkesin canını acıtıyor. Cenaze ölenle ilgili bir hukuk değildir. Cenaze kalanlarla ilgili bir hukuktur. İnsanların en tabi hakları, savaşların en kanlı, en şiddetli olduğu dönemlerde bile hem esirlere muamele konusu hem de cenazelere muamele konusunun oluşmuş bir hukuku vardır. Cenazeler şimdiye kadar ki yüzlerce cenaze, Kobani'de ki mücadeleye katkı vermek üzere hayatlarını kaybetmesiyle birlikte otopsiler yapılır, resmi prosedür gerçekleşir ve cenazelerin defiyle ilgili olarak Türkiye Cumhuriyeti sorun yaşatmazdı. Ama ne yazık ki aradan geçen yaklaşık 1.5 haftaya rağmen cenazelerin gelişine dair bir tutum içerisine girilmiş değil. Bu konuda sergilenecek sağduyunun ve insani tutumun belki de daha fazla insanın da hayatını kaybetmesini önleyebilecek bir fırsata dönüşmesinin mümkün olduğunu düşünüyorum" dedi.

AK PARTİ VE CHP'NİN KOALİSYON GÖRÜŞMELERİ

AK Parti ve CHP'nin koalisyon görüşmeleri hakkında Bilgen, şunları söyledi:

"Türkiye'nin bir seçime gitmek yerine seçmenin iradesi ortaya ne çıkartmışsa siyasetçilerin buna uygun davranıp uzlaşarak yönetmeyi, koalisyondan alerji duymamayı, kaşıntıya kapılmamayı ve Dünyanın birçok kalkınmış ileri demokrasisinde koalisyonun olduğu gerçeğini kabullenmesini diliyoruz. Seçmen iki büyük partiye bu sorumluluğu yüklemiştir. Biz de başından beri bu koalisyonun kurulmasını temenni ediyoruz. Bazıları gibi istemem yan cebime koy gibi bir yaklaşım içerisinde değiliz. Bu sürecin de başka niyetlerle tüketilmemesini istiyoruz. Yasal bir takvim var ve bu takvimin yarısı geçti. Türkiye 20 gündür geldiği nokta itibariyle dün ki son heyet görüşmelerinin açıklamalarına baktığımızda, koalisyon görüşmelerine başlanıp başlanmamasına karar verme aşamasındaymışız. Yani koalisyon yapıp yapmamaya dair siyasi iradeyi sürenin yarısını tükettikten sonra tartışmaya karar vermişlerdir. Türkiye'nin bir gün bile kaybedecek vakti yok. Her kaos, her gecikme bir kişinin hayatına, belki onlarca kişinin yaralanmasına sebep oluyor. Daha fecisi toplumsal kamplaşma derinleşiyor ve belki telafisi imkansız yarılmalar, belki bir iç savaş ortamına sürükleneceğiz. Dolayısıyla kimsenin küçük siyasi hesaplamalar yapmadan biran önce ülkenin bir yönetime kavuşması için sorumlu davranmalarını istiyoruz."