Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun seçim hükümetine ilişkin açıklamalarına tepki gösteren HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, Davutoğlu'nun AK Parti'nin bakanlarını bile belirlemeye yetkisinin olmadığını iddia etti.

HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, Diyarbakır milletvekilleri Çağlar Demirel, Sibel Yiğitalp, Ziya Pir, Nimetullah Erdoğmuş, Şanlıurfa Milletvekili Dilek Öcalan ve parti yöneticileri tarafından, Diyarbakır'ın Lice ve Silvan ilçelerinde yaşanan olaylara ilişkin basın toplantısı düzenlendi. Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti'nde (GGC) düzenlenen toplantıya, Silvan'daki olaylarla ilgili çekilen fotoğraflar ve boş kovanlarla katılan Baluken, son 1 ay içinde asker, polis, PKK'lı ve sivil 200'e yakın kişinin hayatını kaybettiğini, 500'e yakın kişinin de yaralandığını söyledi. Baluken, "Çalışmaya başlayan bu savaş makinesini durdurmadan her gün kıyılan canlarla karşı karşıya kalacağımız kaygısı, hepimizi derinden sarsmaya devam etmektedir. Böylesi acı bir tablo içerisinde hepimizi üzen durum da bu savaş makinesinden korumamız gereken sivil halkın yaşadığı sıkıntılar ve karşı karşıya kaldığı pervasız katliamlardır" dedi.

Silvan'da 17 Ağustos'tan itibaren bütün bir kentin ablukaya alındığını ve 18 Ağustos'ta sabah 05.00 civarında da son derece kanlı olan bir operasyonun düğmesine basıldığını savunan Baluken, hükümeyi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı suçladı. Baluken, "Şu anda bölge illerinin tamamında köy boşaltmalar, orman yakmalar ve güvenlik ayanları gibi gerekçelerle coğrafyayı insansızlaştırma uygulamaları 90'lı yılları kat ve kat aşacak şekilde devreye koymuş durumdadır. Gerilimi ve çatışmayı arttırmak ve ülkeyi Suriye'de olduğu gibi bir iç savaş zeminine hızla sürüklemektir" diye konuştu.

"TSK'NIN AÇIKLAMASI YENİ KATLİAMLARIN HABERCİSİ"

Genelkurmay Başkanlığının açıklamasını eleştiren Baluken, "Genelkurmay'ın yaptığı açıklama, önümüzdeki dönemlerde yapılacak katliamların habercisi niteliğindedir. Lice'deki canlı kalkanları ölümlerden sorumlu tutmak, açık bir şekilde önümüzdeki günlerde yapılacak olan sivil katliamlara gerekçe sunmaktır. Oradaki canlı kalkanlar kendi hayatlarını tehlikeye atarak, daha fazla asker, polis, sivil ve gerilla yaşamını yitirmesin diye gece gündüz nöbet tutuyorlar. Bir resmi açıklama ile onların durumuna işaret edilecekse o canlı kalkanlara ancak teşekkür edilebilir. Onlar orada olmasaydı yaşanılacak can kayıplarının boyutu çok daha büyük olurdu. Biz canlı kalkan görevi yapanların yanında olduk. Bundan sonra da yanlarında olacağız. Parti olarak da başka anaların çocukları için kendilerini ortaya koyan bu fedakar insanlara teşekkür ediyoruz. Bu katliamların hiçbirinin üstü örtülemez hepsinin hesabı sorulacak. Başta Diyarbakır mülki ve idari amirler olmak üzere bu sivil katliam girişimlerini devreye koyan bütün devlet ve hükümet yetkililerini hesap vereceğine hep birlikte tanıklık edeceğiz. Biz buradan bir kez daha tüm halkımızı ve Türkiye halklarını kirli katliam politikalarına karşı sesini yükseltmeye Silvan, Lice, Varto ve Şemdinli başta olmak üzere katliama maruz kalan bütün halkımızla birlikte dayanışmaya davet ediyoruz" ifadelerini kullandı.

"BÜTÜN KARARLAR CUMHURBAŞKANI TARAFINDAN VERİLİYOR"

Baluken, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Seçim hükümetine ilişkin partisinin tavrı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun HDP'ye yaklaşımı sorulan Baluken, "Seçim hükümeti ile ilgili kararımızı daha önce kamuoyu ile paylaştık. Anayasanın vermiş olduğu yetkiliyi kullanacağımızı ve halkımızın yüzde 13 oyla önümüze koyduğu görevi yerine getireceğimizi ifade ettik. CHP'nin kararının HDP'nin kararını değiştirip, değiştirmediği yönünde bir soru işareti oldu. HDP diğer siyasi partilere göre politikasına değiştirecek bir parti değil. Usul acısından bizim karar süreçlerimize parti organlarımıza karar verir. Dışardan herhangi bir şekilde karar süreçlerimize müdahale anlamına gelecek hiçbir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Sayın Başbakanın söylemine cevap vermek gerekirse HDP'li değil AKP'li bakanları belirleme yetkisinin de kendisinde olmadığını herkes biliyor. Bütün karar süreçleri cumhurbaşkanı tarafından veriliyor. Sayın Davutoğlu halen kabinenin nasıl şekillendirileceği ile ilgili tek bir bilgiye sahip değil. Seçim hükümetinde HDP'nin bulunması ile ilgili tavrını da anlamış değiliz. Davutoğlunun açıklamalarını hiçbir karşılığı yoktur. Erdoğan bir tavır belirlemeden, biz AK Parti'nin yaklaşımının ne olduğunu öğrenme şansına sahip değiliz. Dün ifade ettiği şeyleri kabul etmek mümkün değil" yanıtını verdi.

"MESELE ADAYA GİDİP, GİTMEMİZ DEĞİLDİR"

Çözüm sürecine ilişkin soruları da cevaplayan Baluken, şu açıklamalarda bulundu:

"Bu süreç içesinde hem yazılı başvuralar yaptık hem de sözlü gayri resmi başvurularda bulunduk. Bugüne kadar heyetimize İmralı adasına sayın Öcalan ile toplantı yapmak üzere olumlu ya da olumsuz hiçbir geri dönüş yapılmamıştır. Ortadaki realite şudur; 4,5 ayı aşkın süredir sayın Öcalan ağır bir tecrit altındadır. Ne ailesi ne de partililerimizle görüşmesi söz konusu değil. Ama hükümet bu algıyı kırmak için sayın Öcalan ile görüştüklerini sürekli basına servis ediyorlar. Biz bu bilgilerin hiçbirinin güvenilir olduğuna inanmıyoruz. Siyasi heyetimiz sayın Öcalan ile görüşmeden devlet ya da hükümet yetkililerin yapmış olduğu hiçbir açıklama bizim için bağlayıcı değildir. Mesele heyetimizin adaya gidip, gitmemesi değildir. Mesele eşit koşullarda müzakere mekanizmaların devreye girip girmemesi meselesidir. Köyler bombalanırken gençler sokak ortasında infaz edilirken, sivillere yönelik katliamlar yapılırken topyekun bir savaş konsepti devreye koyarken meseleyi salt heyetimizin İmralı'ya gidip gitmemesi üzerinden ele almak son derece yanılgılı bir yaklaşımdır. Mesele devlet Kürt meselesinde savaş yöntemlerini mi uygulayacak yoksa demokratik çözüm ve müzakere yöntemlerine mi başvuracak? Eğer demokratik yöntemlere başvuracaksa ağırlaştırılmış savaş koşulları tecrit ortamının kaldırılması gerekiyor. Bütün bunlarla ilgili tek bir tartışa yürütülen HDP heyeti İmralı'ya gidecek mi gitmeyecek mi üzerinden yaratılan gündem iyi niyetli değildir. HDP'den önce AKP'nin yetkilendirdiği siyasi heyet İmralı'ya gitmelidir. Biz bu sorunun masada müzakere edilerek çözüleceğini söylüyoruz. AKP tarafından uzun bir süredir bütün bu müzakere sürecinin kazanımlarını reddeden bir anlayış var. Masa yok, mutabakat, Kürt sorunu, izleme heyeti yoktur diyen onlar. Böyle düşünüyorlarsa buradan bir çözümün gelişmesi mümkün müdür? Belli ki kafaları karışık. Önce onların çözüm heyetinin İmralı adasına gitmesi gerekiyor. Bu karışık kafaların berraklaşması gerekiyor. Kürt sorunu varsa, mutabakat varsa müzakere yapılacaksa gidişimizin bir anlamı var.

"ÇÖZÜM SÜRECİ HER GÜN BOMBALANIYOR"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Çözüm süreci buzdolabında" şeklindeki açıklamalarına ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Baluken, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Süreç her gün bombalanıyor. Cumhurbaşkanının süreçle ilgili bir yetkisi yok. Neye dayanarak bu açıklamayı yapıyor, onu da anlamıyorum. Çözüm süreci ile ilgili muhatap hükümet ve başbakandır. Başbakan sürecin nerede olduğunu ifade edemiyor. Konuşamaması gereken bu konuda düşünce açıklaması bile sakıncalı olan bir konumda olan cumhurbaşkanı. sürecin nerede olduğunu tespit ediyor. Bu savaş konseptinin devreden çıkması, müzakere masasına geri dönülmesi gerekiyor. Defalarca açıklama yaptık. KCK yönetimi ateşkese geri dönmeye hazır olduklarını ifade etti. Ancak yanıt alamadığımız yer AKP hükümeti ve politikalarını belirleyen Erdoğan'dır."