Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cudi Dağı'nda askerle PKK arasında çatışma yaşandığı bilgisi üzerine bölgeye giden HDP'li vekillerin canlı kalkan olmak için Cudi Dağı'na çıkmasına ilişkin, "Kime canlı kalkan oluyorlar? Eğer milletvekilleriyse elleriyle konuşsunlar, silahlarıyla değil" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Show Tv televizyonunun canlı yayını "Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Türkiye Sandık Yolunda" programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, milletvekili aday listesinde ne gibi mesajların verilmeye çalışıldığına ilişkin değerlendirmede bulunarak, "Bazı kaydırmalar yaptık, bunlar bilinçli yapılan, atılan adımlardı. Sayın Beşir Atalay'ın Van'da görevlendirilmesi birkaç sebepten, üzerinde ciddiyetle durduğumuz verdiğimiz kararlar. Çünkü, Sayın Beşir Atalay kendini Kırıkkale'de kabul ettirmiş bir isim. Bu, operasyonlar ve teröre karşı mücadele yürürken tüm bu tecrübeyi Doğu ve Güneydoğu'da aktaracak dili, üslubu, söylemiyle de bunu iyi aktarabilecek siyasi aktörlere de ihtiyaç var. Bu anlamda Sayın Atalay'ın gerek milli birlik ve kardeşlik projesi, gerek çözüm süreci bağlamında üstlendiği roller ve devlet tecrübesi Van gibi son derece kritik bir ilde ve genelde de bölgede bu meselenin anlatılmasında çok ciddi bir avantaj olarak düşünüyorum. Kendisi için zor olacak biliyorum, konuştuk da. Haberdar da değildi, listede gördüğü anda geldi o da sağolsun istişare için kendisiyle görüştük. Beklemiyordu böyle bir görevlendirme ama görevlendirmemizin esası Doğu ve Güneydoğu'da bütün bu süreci içeriden bilen birinin en iyi şekilde halka anlatması. Deprem anında Van'ın yeniden inşasında öncü bir rol oynadı. Eminim Vanlılar da bunu takdir edecekti. Van'a dışarıdan giden bir isim değil Beşir Atalay, Van'a içeriden, Van'ın çilesini, ızdırabını yaşayan, onu en iyi bilen birisi olarak Beşir Atalay'ın doğru isim olduğu kanaatindeyim. Sayın Mehdi Eker'in Diyarbakır tecrübesini İstanbul'a taşıması. Her birinin bir izah çerçevesi var. İnşallah bu liste bu anlamda da vatandaşlarımız tarafından kabul görecektir" ifadelerini kullandı.

'HDP'nin baraj altında kalması" gerektiğine ilişkin yaptığı açıklamanın hatırlatılması üzerine Davutoğlu, "Biz, herhangi bir şekilde siyasi mücadele yürütülürken barajı bir kalkan gibi görmedik, görmeyiz. Bizim tek başına iktidar olmamız için HDP'nin barajın altında kalması ve barajın muhafaza edilmesi gibi bir anlayışla davranmadık. Hatta koalisyon görüşmeleri sürerken CHP ile barajın kaldırılması konusunda da mutabık da kalmıştık, eğer ya koalisyon kurabilseydik ya da daha sonra teklif ettiğimiz şekilde seçim hükümeti kurabilseydik. Dış politikada belli alanlarda 180 derece değişmesi gerekir politikanın" dendiği için koalisyon olmadı, bizim arzumuza rağmen. Bu da CHP'nin politikası, ben buna karışmam. İstikşafi görüşmelerde ifadeler bu şekilde keskin ifadeler olduğu için önümüzü göremedik ama seçim hükümeti kuralım birlikte seçime reform yapalım gidelim dediğimizde anlaştığımız maddelerden birisi barajın kaldırılması veya barajın indirilmesi. Yani, eğer biz barajı savunuyor olsaydık böyle bir mutabakata varmazdık. Sayın Kılıçdaroğlu gerek ben biraraya geldiğimizde şu konularda reform yapabiliriz dediğimiz maddelerden birisi barajın indirilmesiydi, yüzde 5 mi, yüzde 7 mi olur bunlar konuşulurdu ama indirilecekti. Dolayısıyla baraja sığınma diye bir husus yok" diye konuştu.

"SİLAHLARI BIRAKACAKLARINI DEKLARE ETSELERDİ FARKLI SEYREDERDİ"

Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ben HDP'nin yanlış politikalarından bahsettiğimde kitle HDP'nin Meclis'ten çıkarılmasını talep eden bir slogan attı. Ben de bu bizim işimiz değil, bu sizin işiniz eğer istemiyorsanız vatandaşlar oy vermez barajın altında kalır. O diyalog orada görülmedi. Orada bu sizin işiniz, sizin vereceğiniz karar diye söylediğim bir söz. Bu sizin işiniz, oy vereceksiniz barajın altında kalacak o zaman dedim. Türkiye'nin bölünmesi barajla alakalı bir şey değil, kimse Türkiye'yi bölünmez. Kuzey Irak'taki kampları vurduk, 30 yılın en etkin operasyonları yapıldı. Türkiye'yi tehdit eden ne varsa onlar susana kadar biz mücadeleyi sürdürürüz. Arkalarını Kuzey Irak'a verecekler, şehirlerde birtakım şeyler, sonra da 80 milletvekili ile Meclis'te bir tavır sergileyecekler. Bir yere Türkiye'yi sürüklemeye çalışacaklar, çözüm sürecinden kastedilen bu değil. Kuzey Irak'a yönelik operasyonlar, geçen Karayılan'ın telsiz konuşması da yansıdı, bildiğimizi düşünmedikleri yerleri de vurduk. Son şansı Mart'ta kaçırdılar, silahları bırakacaklarını deklare etselerdi farklı seyrederdi. Sonra şehirdeki güçlerine yönelik operasyon yaptık. Zannettiler ki Kürt kökenli kardeşlerimiz bunlar oluyor diye sokaklara inecekler, büyük kitlelerle büyük protestolar yapacaklar. Bugün Kurban Bayramı'a giriyoruz, geçen sene bize Kurban Bayramı'nı nasıl zehir ettiklerini unuttuk mu zannediyorlar?. Şimdi de şehirlerin etrafındaki yerleri temizliyoruz, talimatımız çok açık ve net ve bunların geri dönüşü yok. Halka baskı uygulayan ne kadar yer varsa, hiçbir yerde kurtarılmış bölge gibi Cizre'de, Silopi'de olmaz. Eğer siz anayasaya bağlılık yemini etmişseniz önce buna saygı göstereceksiniz. Türkiye, Suriye değil. Türkiye'de Kürtler asli unsur, hiçbir şekilde ötekileştirilemez."

CANLI KALKAN OLMAK İSTEYEN HDP'Lİ VEKİLLERİN CUDİ DAĞI'NA ÇIKMASI

Cudi Dağı'nda askerle teröristler arasında çatışma yaşandığı bilgisi üzerine bölgeye giden HDP'li Mehmet Ali Aslan, Enise Güneyli, Ferhat Encü, Leyla Birlik ve Aycan İrmez'in "canlı kalkan" olmak için güvenlik güçlerinin engellemesine rağmen Cudi Dağı'na çıkmasına ilişkin açıklamada bulunan Davutoğlu, "Bugün işte Cudi Dağı'na yürüyorlar. Cudi Dağı'nda ne arıyor bunlar? Bu milletvekillerinin Cudi Dağı'na yürüyüş gerekçeleri ne? Kime canlı kalkan oluyorlar. Eğer milletvekilleriyse elleriyle konuşsunlar, silahlarıyla değil. Birilerine silahlar üzerinden konuşmasınlar. Canlı kalkan olarak gittikleri o katiller 12 yaşındaki Fırat'ı Silvan'da katleden. Bunlar insani hikayeler değil, insani gerçeklikler. Hem sivil halkı katledeceksiniz, sonra da katledenlere canlı kalkan olacaksın. Hepsi cezalandırılacak. İşte, Tunceli'de bir operasyonda bu bölücü terör örgütünün üst düzey yöneticilerinden birisi etkisiz hale getirildi. Bu mücadele sürecek. Yol açık, bir yolun önünde HDP, ya barış içinde demokrasi yolunu tercih edecek, 1 Kasım'a doğru bütün bu terörü lanetleyerek silahları bırakın diyerek seçime gidecek ya da Cudi Dağı'na yürüyecek. Cudi Dağı'na gidenler teröristlerle aynı işi yapmış olurlar. Cudi Dağı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir parçasıdır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarının her santimetrekaresinde meşru güvenlik birimleri vardır. Eğer, o meşru güvenlik güçlerinin şöyle ya da böyle hareket etmeleri yönünde bir iradeleri varsa gidecekler seçime hükümet olacaklar ve talimatları onlar verecek" diye konuştu.