Başbakan Ahmet Davutoğlu, "DEAŞ adı altında dinimizi istismar ederek çocuklarımızı Suriye'ye götürenler de, PKK adı altında Kürt kardeşlerimizin hissisayatını istismar ederek gençlerimizi Kuzey Irak'a götürenler de aynı şekilde devletimizin kararlı tutumu karşısında boyun eğmek zorunda kalacaklar" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Anadolu köy korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu'nu Çankaya Köşkü'nde kabul etti. Yüzyıllık büyük bir hesaplaşmanın, yüzleşmenin, büyük kırılmaların yaşandığı bir coğrafyada bulunulduğunu belirten Davutoğlu, "Anadolu, Mezopotamya, Rumeli coğrafyası asırlarca kardeş olarak yan yana yaşamış kavimlerin tek bir millet olma şuuruyla birlikte aynı havayı teneffüs ettiği, aynı kıbleye yöneldiği, aynı değerleri savunduğu, aynı gönül dilini konuştuğu nice asırlara şahit oldu. Bizler, çok zor dönemlerde de omuz omuza olduk. Şanlı zaferleri birlikte yaşadığımız dönemlerde de bu onuru hep birlikte yaşadık. Bu topraklarda parçalı kaderler olmadı. Birinin kaderi diğerinden farklı olmadı. Eğer, değişik kavimler, etnik, mezhebi gruplar, aşiretler, boylar omuz omuza olmuşlarsa parlak geleceğe birlikte yürüdüler. Eğer, parçalanmışlarsa dışarıdan ve içeriden birtakım unsurlarca sen şu obadansın, aşirettensin, etnik kökendensin, diğerleri ise farklı onlara karşı kendi kaviminle, aşiretinle beraber ol diye bir çağrı olmuş ve buna yönelinmişse büyük acıları, kardeş acılarını da hep beraberce yaşadık" ifadelerini kullandı.

Çok ciddi hesaplaşmaların olduğu dönemde kardeşi kardeşten ayırmaya çalışanların çıktığına dikkat çeken Davutoğlu, "Bugün Suriye, Irak'a baktığınızda nice parçalanmışların, acıların bütün köyleri, dağları, şehirleri, kasabaları birbirinden ayırdığını görüyoruz. Böyle kritik bir aşamada Türkiye, bütün vatandaşların eşit hukukuna riayet eden demokratik bir ülke olarak çevredeki bütün parçalanmalara, ekonomik krizlere rağmen, istikrarın, demokrasinin, özgürlüklerin olduğu ve çevrede hangi ülkede problem varsa oradan kaçanların sığındığı emin diyar olduğu günleri yaşadı" dedi.

"Sizler Anadolu'nun ve Mezopotamya'nın yiğit insanlarısınız" diyerek köy koruculara seslenen Davutoğlu, "Sizler bu emin beldenin korucularısınız. Tabiriniz köy korucusu diye geçmiş olabilir literatüre, sizler bu toprakların emin olması için gönüllerin koruyucusunuz. İşte, böyle bir dönemde insanlar sığınacak yer aradıkları dönemde birileri Türkiye'yi karıştırmaya çalıştı. Demokrasinin hakim olduğu dönemde elde ettiğimiz kazanımları gözardı ederek, bu kazanımları yok edip kardeşi kardeşe kırdırmak için Türkiye'ye bir terör dalgası halinde saldırıda bulunuldu. Suruç saldırısı DEAŞ tarafından doğrudan sadece Suruç'taki kardeşlerimize değil, sadece orada bulunanlara değil, doğrudan Türkiye'ye yapılan bir saldırıydı. Aynı gün, Adıyaman'da bir askerimizin şehit edilmesiyle başlayan süreçte PKK'nın günlerce yürüttüğü saldırılarla şehit ettiği askerler ve polislerimiz, sadece o terör kurbanları değil. O saldırılar bütün bir milletimize dönük, hepimize dönük saldırılardı. Yine, DHKP-C'nin bütün bu tabloları teşvik ve tahrik edercesine şehirlerde yürüttüğü faaliyetlerle aynı hedefin gözetildiğini gördük. Yani, Türkiye'nin huzuru, kardeşliği ve Türkiye'nin her bir yerinde yaylasında yaşayan insanların omuz omuza verdiği gönüldaşlık duygusunu yok etmek" açıklamasında bulundu.

'KAMU DÜZENİ" VURGUSU

12 Eylül ve daha önceki dönemlerin ret ve asimilasyon politikalarına karşı çıktıklarını ve bu politikaların haksızlığa yol açtığını hep söylediklerini belirten Davutoğlu, "Bir tarafta bu yanlış politikaların getirdiği birikim ama diğer tarafta hiçbir insan onuruna saygı göstermeyen, insan onurunun yaşama hakkını yok sayan, çağ dışı örgütlenmeyle Kürt kardeşlerimizin hakkını savunuyor görüntüsü altında önce Kürt vatandaşlarımıza zulüm eden bir terör örgütü. 35 yıldır çok büyük acılar yaşadık, çok ciddi sancılı dönemlerden geçtik. Sizler ilk kez 1985 yılında köy korucuları olarak adları duyulan ve sadece köyleri, mezraları koruyan insanlar olarak değil, kendi onurunu koruyan yiğit insanlar olarak bu anlamda mücadeleye katıldığınızda aslında bir çağrıya kulak vermiş oldunuz" diye konuştu.

O zamandan bu yana 3 temel hususun tehdit ve yok edildiğini anlatan Davutoğlu, bunlardan birincisinin can güvenliği ve yaşama hakkı olduğunu ve yaşama hakkını teminat altına alacak şeyin "kamu düzeni" olduğunu söyledi.

İkincisinin nesillerin geleceğinin karartılması olduğunu belirten Davutoğlu, "Diyarbakır annelerini kabul ettiğimde, o annelerin yüreğinden gelen sesi hala hatırlıyorum. "Çocuklarımızı kurtarın" diye sesleniyorlardı. Bu çocuklar, Allah şahit ki Batı'daki çocuklardan hiçbir şekilde ayrım gözetilmeyen masum çocuklar. Onları terör örgütünün kan ve ölüm mekanizması, robotları haline dönüştürenler insanlık suçu işliyorlar. Hem bugünkü vatandaşlarımızın hem gelecek nesillerinin güvenliği terör tarafından doğrudan hedef alındı" diye konuştu.

Yine bu çerçevede asırlarca süren "kardeşlik ve birlikteliğin" hedef edinildiğine dikkat çeken Davutoğlu, mekanların insanların buluşup, şereflendiği mekanlarda bir şekilde demografik değişiklik yapılma çabalarının söz konusu olduğunu ifade etti.

Son 12 yıl içinde bütün bu acıların bitmesi için her türlü tedbiri aldıklarını anlatan Davutoğlu, bütün yanlış uygulamaları sona erdiklerini dile getirdi. Davutoğlu, "Bize gelen talepler ne varsa çağdaş hukuk devleti bağlamında bunları çözmek için yola koyulduk. 2013 yılında madem ki Türkiye'de demokratikleşme üzerinden bütün temel taleplerin konuşulduğu en uygun zemin vardır, madem ki her şey konuşulacak TBMM'de temsil gücü vardır herkesin. O zaman zaten mazur görülmesi mümkün olmayan bütün silahlı unsurların mevcudiyeti Türkiye'ye terketsin" dedik. Bir ülkede meşru ve doğrudan demokratik süreçlerden güç almayan herhangi bir silahlı unsurun bulunması mazur görülemez" şeklinde konuştu.

Anadolu'nun ve Mezopotamya'nın çocuklarını kendi kör ideolojileri karşısında tutsak etmek isteyenlere karşı mücadelelerinin süreceğini anlatan Davutoğlu, "DEAŞ adı altında dinimizi istismar ederek çocuklarımızı Suriye'ye götürenler de, PKK adı altında Kürt kardeşlerimizin hissiyatını istismar ederek gençlerimizi Kuzey Irak'a götürenler de aynı şekilde devletimizin kararlı tutumu karşısında boyun eğmek zorunda kalacaklar. Burada gri alan yoktur" dedi.

"BURADAN ÇAĞRIDA BULUNUYORUM"

Bir kez daha ilgili bütün kesimlere, siyasi partilere ve sivil toplum kuruluşlarına çağrıda bulunan Başbakan Davutoğlu, "Gelin hep beraber terörün her türlüsüne karşı çıkalım. DEAŞ terörüne nasıl karşı çıktıysak, PKK terörüne de karşı çıkalım. Etnik ayrımcılığa nasıl karşı çıktıysak dini ayrımcılığa da karşı çıkalım. Diyelim ki hep beraber, bu ağlar, meralar şenlik içinde yayla olarak kullanıldığı günlere geri dönsün. Korucu kardeşlerimiz, sizler geçici bir misyonun yolcuları değilsiniz aslında sizler Anadolu'nun, Mezopotamya'nın dağlarını, yaylarını, mezralarını korurken aslında evinizi koruyorsunuz. Birileri gelip yaylalarda, mezralarda, köylerde gelip buralarda sadece benim dediğim olur, yolların barajların inşaatını engellerim, haraç alırım diye eşkıyalık, terör yapmaya kalktığında siz yiğit insanlar "Hayır bu yaylalar, mezralar sizin değil bizim ortak alanıdır buralara sizi sokmayacağız" dediniz. Bu çağrıyı bir kez yapmanın vaktidir. Herkes meşru siyasal platforma gelsin. Orada her şeyi tartışalım. Kim terörü bu millete musallat olan bela olarak üzerimizde demokrasinin kılıcı gibi kullanmak isterse o kılıcı alır ve kırarız" diye konuştu.

"NE TUZAK KURARSANIZ KURUN"

Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sizlerin varlığı bize büyük bir kıvanç veriyor. Şunu bütün şer odaklarına seslenmemize vesile oluyor. Ne tuzak kurarsanız kurun, dışarıdaki ağababalarınız neyi söylerse söylesin bu topraklardaki Kürt, Türk, Zaza kardeşliği ebediyen sürecek. (Şer odakları) Siz kimleri arkanıza alırsanız alın, hangi odaklardan "Gidin Türkiye'yi karıştırın" diye talimat alırsanız alın işte bu yiğit Anadolu e Mezopotamya insanları var ya onlar sizin karşınızda o talimat aldığınız odaklara da ders vermeye kararlıdır. Silahlı kuvvetlerimiz, emniyet birimlerimiz kahramanca mücadele ediyorlar. Her şehit haberinin yüreğimize nasıl ateş gibi düştüğünü ancak yaşayanlar bilir. İster asker, korucu tek bir olay haberi geldiğinde gece yarısından sabaha kadar nasıl uykusuz kaldığımızı Allah bilir. Bugün şehit cenazelerini istismar ediyorlar, bu ülkenin birliği için bir damla alın terini dökmemiş olup şimdi ahkam kesenler var ya onlar da şehitlerimizin ruhlarına büyük ıstırap veriyorlar. Şehitlik makamı makamların en yücesidir."

Türkiye'de şiddet ve terörden kim besleniyorsa onlara karşı muhabbetin sözcülüğünü yapacaklarını anlatan Davutoğlu, zor bir yolda ve fedakarlıklar gerektiren bir aşamada olunduğunu söyledi. Fedakarlık yapılmazsa emniyet içinde bir gelecek bırakılamayacağını belirten Davutoğlu, omuz omuza verilmesi halinde güzel günlere barış ve demokrasi içinde yürüneceğini söyledi.

Yürütülen operasyonların kesinlikle etnik ve mezhebi gruba karşı olmadığını söyleyen Davutoğlu, Türkiye'de tek bir sivilin zarar görmemesi talimatını verdiklerini ifade etti. Omuz omuza verildiğinde zorlukların aşılacağına işaret eden Davutoğlu, barışa ve kardeşliğe zarar verecek olanlara karşı omuz omuza verme zamanı olduğunu dile getirdi.

Kabulde, İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk ve Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz de hazır bulundu.