Özge Kizir

Organik Üreticiler Birliği Başkanı Bozdağ Engin Savim, dışarıda veya halk pazarında organik yazısı altında satılan ürünlerin organik olmadığını kaydetti. Savim, “Bir ürüne ‘organiktir’ demekle organik olmuyor. Organik olup olmadığını anlamak için sertifikalanması gerekiyor. Bizde pazara çıkan bütün organik ürünler etiketli olmak zorundadır. Konvansiyonel ürün satarken aynı tezgâhta organik ürün satamazsınız. Organik ürünlerin üzerinde ICEA firmasının logosu, Avrupa Birliği’nin logosu ve üreticiye ait olan kod olmak zorundadır. Eğer bunlardan 3’ü varsa bu üründen hiçbir şekilde şüphelenmesinler. Çünkü Birlik ve Tarım Dairesi denetliyor” şeklinde konuştu.

“Organik tarıma 2005’te başladığımız zaman devlet destek verirse biz bu işi yaparız demedik”

Savim, sözlerine şöyle devam etti: 

“Organik tarıma 2005’te başladığımız zaman devlet destek verirse ‘biz bu işi yaparız’ demedik. Örneğin ben çocuklarım için yapıyorum. ‘Soframda ne kadar az kimyasal tüketirsek’ diye başladım bu işe. Devlette ilk defa Mersinlik Köyü ile bu proje yapılmış gibi bir durum oldu. İki grup üretici arasında ayrımcılık yapıldı. TC Yardım Heyeti vasıtası ile gelmiş bile olsa birileri, ‘eski üretici grubumuz da var, onları hiçe sayamayız’ demesi lazımdı. Biz bunu ilk duyduğumuz zaman Tarım Dairesi’yle bir konuşmamız oldu. ‘TC Yardım Heyeti vasıtasıyla bu proje geldi’ dediler.”

“Avrupa Birliği için projeler kâğıt üzerinde önemlidir”

Avrupa Birliği için projelerin sadece kâğıt üzerinde olduğunu vurgulayan Savim, “Avrupa Birliği için projeler kâğıt üzerinde önemlidir. Sizin yaptığınız projelerde, verdiği desteklerde kullanılan malzemeyi veya ekipmanı kimse ne oldu diye sormuyor. Hâlbuki tam tersine sorması gerekiyor. Avrupa Birliği’ne sorduğumuz zaman ‘hayır biz projeleri onaylayıp üreticiye devrederiz, sonra üretici ne yaparsa yapar’ dediler. Biz öyle olsun istemiyoruz. Bizde bu projeler devam ederken kâğıt üzerinde kalmasın istiyoruz. Her şey devamlı kontroller altında olsun. İlgi istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz” ifadesini kullandı.

“GDO’su değiştirilmiş tohumlar varsa bunlar hibrit tohumlardır”

Organik ürünlerin tohumlarından tekrar ürün elde edilebileceğine dikkat çeken Savim, “ GDO’su değiştirilmiş tohumlar varsa bunlar hibrit tohumlardır. Ancak bir defa kullanabilirsiniz. İkinci defa ektiğiniz zaman size ürün vermez. Örneğin bir torba dikiyorsanız, içinden sadece 2-3 tane çıkar, ama 90 tanesi çıkmaz. Bizde organik tohumlar var. Ya Türkiye’den takas şeklinde tohum getirtiyoruz, ya da üretici arkadaşlarımız yurt dışına gittiği zaman tohum satın alıyorlar. Tohum bulmak zor bir durumdur. Ancak üretici kendisi için tohum yetiştirebiliyor. Geçen sene Tarım Dairesi tohum isteyen üreticilerimize bir miktar tohum verdi, fakat yetersizdir. Verilen tohumları diken üreticiler tohum çoğaltmaya çalışıyorlar” dedi.

“Elimizde yeterli sermayenin olmayışından dolayı satış yeri açamıyoruz”

Devletin son çıkardığı teşviklerle organik üretimi artırmak için bir çalışmalar yaptığını belirten Savim şunları söyledi: 

“Bizlere verebileceği katkılar iyi sayılabilir durumdadır. Biz bunun için Tarım Bakanı Erkut Şahali’ye teşekkür ediyoruz. En büyük sıkıntımız, elimizde yeterli sermayenin olmayışından dolayı satış yeri açamıyoruz. Üretici önünü göremediği için bu sefer de ‘ben üreteceğim, ama elimde kalacak’ korkusu var. Çünkü üretici profiline bakıldığı zaman yüzde 80’imiz ikinci iş olarak organik üretimi yapıyor. Gönlümüzden geldiği için bu işi yapıyoruz. Onun dışında geri kalan çiftçi kesimimizdir. Onların da pazarlama ile ilgili sıkıntıları var. Çünkü bugüne kadar tarım ürünlerinin pazarlanmasında sorun yoktu, ürünler konvansiyoneldi, tüccar gelip yerinden alıyordu. Fakat Organik Üretime geçilmesi ile şimdi öyle bir noktaya geldik ki, üreticinin bir yeri olması ve pazarlama işlemini gerçekleştirmesi gerekiyor. Bu konuda Tarım Bakanlığı ile görüşmelerimiz devam ediyor.

“Kanser Hastalarına Yardım Derneği çatısı altında organik dükkân açtık”

Yer ve pazarlama konusunda Tarım Bakanı’na girişimde bulunduk. En azından bizim ve vatandaşın bildiği bir satış noktası olur. Daha önce satış noktasını 2 buçuk ay periyodunda denedik. Kanser Hastalarına Yardım Derneği çatısı altında organik dükkân açtık. Zaman zarfında gördük ki, bu ürünün müşterisi vardır. Girne’den gelen müşterilerimiz vardı. Birliği kurarkenki amacımız, bir an evvel satış noktasının oluşturulmasıydı. Ardından proje tutarsa diğer noktalara da bu sağlanacaktı. Fakat elimizde yeterli sermayemiz olmadığı için şu anda durdurduk. Bakanlıktan cevap bekliyoruz.”

“Proje başlatıldığında sayılarımız 160’lara çıkmıştı, şimdi 67…”

Organik ürünün, konvansiyonel ürüne göre alıcısının farklı olduğunu ifade eden Savim, “Organik ürünün, konvansiyonel ürüne göre bakıldığı zaman alıcısı farklıdır. Kesimin yüzde 25’i bunu alabilecek noktadadır. O yüzden şu an bekliyor. Bu bekleyiş üreticinin zaman zaman ‘artık bana bu bir şey kazandırmıyor’ diyerek bu programdan çıkmasına sebep oluyor. Bu proje2005 yılında başlatıldığında sayılarımız 160’lara çıkmıştı. Şimdi ise şu anda 67 kayıtlı üreticimiz vardır” ifadesini kullandı.

“Üreticimizin de bu konuda bir adım atması gerekiyor”

Adanın birçok yerinde kayıtlı organik üreticilerin olduğunu belirten Savim, “Kayıtlı olan üreticilerimiz adanın her yerine dağılmaktadır. Mayıs ayında tekrar bir kontrolümüz var. Bununla beraber yeni müracaatlar var. Onlar da büyük ihtimal bu programın içerisine girecek. O yüzden sayımız biraz daha artacak. Sayının artması demek, üretimin artması anlamına gelmiyor. Biz, her üretici, ürettiğini bir yerde pazarlayabilsin istiyoruz. Çünkü üreticimiz, ‘elimde zeytinyağı veya başka bir ürünüm var ama bir türlü pazarlayamıyorum’ diyor. ‘Etiket yaptırdın mı’ diye sorduğumuz zaman ‘hayır etiket yaptırmadık’ diyorlar. Üreticimizin de bu konuda bir adım atması gerekiyor” dedi.

“Domates 1 TL ise, organiğin satışı 1,25 TL’dir”

Organik ürünlerin pahalı olup olmaması konusunda değerlendirmede bulunan Savim, “Dünya çapında bir satış politikası vardır. Organik ürün konvansiyonel ürün fiyatının yüzde 25’i üzerindedir. Örneğin, domates 1 TL ise organiğin satışı 1,25 TL’dir. Nasıl konvansiyonel üründe sezonuna göre domates azaldığı zaman piyasada fiyat yükselirse, organikte de aynı şekildedir. Astronomik fiyatlarda satış rakamları yoktur. Çünkü herkes ekonomik sıkıntı içerisindedir. Biz organik ürünleri herkes tüketsin istiyoruz” şeklinde konuştu.

“Organik konusunda en büyük üretici Avustralya ve Arjantin’dir”

Savim, sözlerine şöyle devam etti: 

“3 senedir ekonomik yönden asgari ücrete bile doğru dürüst artış yokken vatandaş gelip de organik ürün mü tüketeyim diyecek? Aksine demeyecek. O nedenle konvansiyonel ürünleri bile bile almaya devam edecek. Organik konusunda en büyük üretici aslında Avustralya ve Arjantin’dir. Fakat mesafe çok uzundur. Avrupa’da yapılan savaşlardan dolayı toprakları kirlendiği için 1986 yılında Türkiye’de ilk Organik Üretim çalışmaları başlamıştır. Bizde UNDP PFF’in başlattığı proje ile 2005 yılında üretim başladı.”

“Gönül arzu ediyor ki, daha fazla ürün üretelim”

Organik ürünlerin dayanıklılık süresinin az olduğunu vurgulayan Savim, “Organik ürünlerde dayanıklılık süresi azdır. GDO’su değiştirilmemiş ürünler kullanıldığı için yerel tohumlar kullanılır. 2003 yılında Avrupa, Türkiye’yi bu pazarın içerisine soktu. Şu anda Türkiye, Avrupa’ya çok iyi bir ürün yetiştiriyor. Birleşmiş Milletler Kalkındırma Programı  (UNDP) tarafından Organik Yaşam ve Tarım Derneği (ORYAT) kuruldu. Ziraat mühendisleri, gönüllüler ve veterinerler bu işin içine girdiler. Bizler de üreticiler olarak bu sistemin içerisine girdik. Gönül arzu ediyor ki, daha fazla ürün üretelim” ifadesini kullandı.

“Yılda iki kez denetleniyor”

Savim, sözlerini şöyle bitirdi: 

“Denetleyici firma geldiği zaman, programa girmeden önce sizin arazinizi kontrol ediyor. İsterse içinde en bakımlı ağaçlarınız olsun veya en iyi domatesleriniz olsun, denetleyici o arazinin koşulları uygun mu diye bakıyor. Denetleme konusunda kimsenin ufacık bir şüphesi olmasın. Denetleyen firma yılda iki defa geliyor. Şu anda sezon kurak gitmezse sebze dikimine başlanıyor. Dikilen sebzelerin ürünleri Mayıs sonu gibi yavaş-yavaş meyveye dönmüş olacak. Denetleyiciler onun meyvesinden, yaprağından veya toprağından numune alıyor. Kuzey Kıbrıs sınırları içerisinde etiketli ve logolu olarak satılan ürünleri vatandaş güven ile alabilir. Bu ürünler organiktir. Sertifikasız ve etiketsiz ürünlere veya söylemlere itibar etmesinler. ”