Deniz Abidin

Ekonomist Vargın Varer, Türkiye'de yaşanan gelişmeler neticesinde artan dövize karşı vatandaşın önlem almakta geç kaldığını belirterek, dövize borçlanan kesimin bugüne kadar zaten borçlandığını kaydetti. Varer,  dövizin artma ihtimali olduğu dönemde yapılan yorumların dikkate alınması gerektiğini belirtti. Varer, bu durumda hükümete düşen görevler olduğunu ifade ederek,  petrol fiyatındaki artışın ve elektrik fiyatındaki artışın dövize bağlı olarak arttığını kaydetti.

"Özel sektör çalışanı için tedbir şart"

Varer, dövizdeki artışla birlikte ithal ürünlerde fiyat artışı  olacağının da altını çizerek, bu aşamada önemli olanın vatandaşın satın alma gücünün korunması olduğunu vurguladı. Varer, kamu çalışanlarının eşel mobili altı ayda bir aldığını, bu noktada korunması gerekenin özel sektörde çalışan kesim olduğunu dile getirdi. Varer,  hükümetin  vergi düzenlemeleri ile daha fazla muhafiyet verilerek vatandaşın  satın alma güçlerinin korunmasının sağlanması gerektiğini kaydetti.

"Çok hoş gelişmeler yaşanmıyor"

Dövizin, Türkiye ekonomisinin ve siyasi gelişmelerin yarattığı iktidarsızlıktan dolayı yükseldiğine dikkat çeken Varer, ekonomideki modizmin değişmesiyle bu sürecin başladığını belirtti. Varer, şunları söyledi, "Türkiye'deki girişim sonrası hükümetin aldığı tavır  ve olağan üstü hal uygulamaları Türkiye ekonomisine yönelik tedirginliği artırdı. Bu dövizde hareketi getirdi. Bu hareket hem Türkiye'ye döviz getiren tarafların paralarını dövize çevirerek çıkmasından ve Türkiye'deki yerleşik insanların, özellikle özel kesimin ciddi bir borcu olduğu düşünülürse, buna karşı döviz talep ediliyor. Bu da dövizin yukarı çıkmasına neden oluyor. Döviz, Türkiye'deki siyasi belirsizliğin, karmaşanın  ve Güney komşularıyla olan askeri mücadele, patlayan bombalar, Başkanlık sistemi ile ilgili belirsizliğin ortadan kalkmasıyla düzelir.  O nedenle Türkiye ekonomisi açısından çok hoş gelişmeler yaşanmıyor"

"Finansal kaynak akışı  sağlanmalı"

Varer, Kuzey Kıbrıs ekonomisi açısından da güzel şeyler söylemenin mümkün olmadığını belirterek, Türk Lirası'nın elde tutulan bir para olmadığını söyledi. Varer, "Türk Lirası'nın sahibi biz değiliz, Türkiye Cumhuriyeti'dir" diyerek, Kuzey Kıbrıs ekonomisinin  daha küçük ve daha dışa bağımlı olduğunu belirtti. Bunun olumsuzluğunun yaşanmakta olduğunu dile getiren Varer, önemli olanın hükümetin bu olumsuzluğu giderecek finansal kaynak akışını ülkeye sağlaması olduğunu kaydetti. Varer, kayıpları önlemeye yönelik KKTC’deki  politikacıların işinin daha zor olduğunu belirterek, işletmelerin de döviz borcu olduğunu, alacaklarının ise vadeli olduğunu belirtti. Varer, "Her işletme kendisi ön görüp uygulamalıdır. Ancak bireyler öyle değildir. Bireyler için hükümet politikalarının ve kayıpları önlemeye yönelik tedbirler çok önemlidir. Umarım  hükümetimiz bu yönde bir adım atar"diye konuştu.