Özlem Kaya Yalgın 

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Bakanlar Kurulu'nun son dönemde aldığı yasa gücünde kararnameler ile bazı kararların iptali talebiyle  Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, “seyrüsefer affı” ve “muhaceret affı” olarak bilinen yasa gücündeki kararnameler ile “Toprak Ürünleri Kurumu’na (TÜK) katkı adı altında 109 kalem ithal ürününe % 3 fon konulmasına” ilişkin  Bakanlar  Kurulu kararının  Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurunun ardından, parti merkezinde konuyla ilgili basın toplantısı düzenledi.

Basın toplantısında CTP Halkla İlişkiler, Basın Yayın, Propaganda Sekreteri Ürün Solyalı da hazır bulundu.

“YASA GÜCÜNDE KARARNAME YALNIZCA EKONOMİK KONULARDA, İVEDİLİK VARSA ÇIKARILABİLİR”

CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, “UBP-DP azınlık hükümetinin kararnamelerle ülke yönetmesine göz yummamız mümkün değil” dedi.

Anayasa’nın 112’nci maddesine göre, yasa gücünde kararnamelerin yalnızca “ekonomik konularda, ivedilik varsa çıkarılabileceğine” işaret eden Talat, “Oysa UBP-DP azınlık hükümeti tarafından çıkarılan yasa gücünde kararnamelerden bir kısmının ‘ekonomik konularda’ olup olmadığının belirlenmesi ciddi bir hukuki tartışmayı gerektirirken, bunların ‘ivediliği’nin söz konusu olmadığı da son derece açıktır. Meclis’in çalışmaya başlamasına çok az zamanın kaldığı bir dönemde bu yasa gücünde kararnamelerin ‘ivediliği’nin herhangi bir gerekçeyle açıklanması mümkün değildir” dedi.

“Meclis’in çalışmaya başlaması beklenmeyerek, Meclis’te bu düzenlemelerin komitelerde, Başsavcılık temsilcilerinin de katılımıyla sağlıklı bir şekilde tartışılması ve Meclis’in iradesinin düzenlemelere yansımasının engellendiğini” söyleyen Talat, bu durumun hem hukukun üstünlüğü ilkesinin gereği olan kuvvetler ayrılığına hem de yasama organının yetkilerini düzenleyen Anayasa maddelerine açıkça aykırı olduğunu savundu.

1473334754.jpg

SEYRÜSEFER AFFI

CTP Genel Başkanı Talat, kamuoyunda “seyrüsefer affı” olarak bilinen yasa gücünde kararnameyle, daha önce çıkarılan benzeri düzenlemelerden farklı olarak, sadece gecikme zamları değil ana borçların da affedildiği, dolayısıyla hem maliyenin ciddi zarara uğratıldığı, hem de borçlarını daha önce ödeyen yurttaşlara ciddi haksızlık yapılarak eşitsizlik yaratıldığını belirtti.

Af ile mükafatın birlikte değerlendirilmesi yani, düzenli ödeyenlerin ödüllendirilmesi durumunda bu uygulamanın bir ölçüde hazmedilebileceğini ifade eden Talat, “Hükümet, bu düzenlemeyle bundan sonrası için yurttaşlara adeta, ‘borçlarınızı ödemeyin çünkü nasılsa bir gün affedeceğiz’ mesajını iletmekte ve maliyenin gelirlerine geleceğe dönük bir zarar da vermektedir “ şeklinde konuştu.

Talat, “bu yasa gücünde kararnamede, yararlanmak isteyenler için 90 günlük sürenin öngörülmüş olmasının, fiilen Meclis’in kararnameyi görüşmesinin anlamını ortadan kaldırmakla, yasama organının yetkisini de iki kez ihlal etmek sonucunu doğurduğu” yorumunu yaptı.

MUHACERET AFFI

CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, “kayıt dışı çalışmayla ilgili “Muhaceret affı” kararnamelerinin de Meclis’in çalışmaya başlamasını bekleyemeyecek kadar ivedi olmadıkları, bu düzenlemelerde, geçici affın dışında, adeta affı kalıcı hale getiren birtakım hükümler getirilmesinin de, Anayasa’nın 112’nci maddesi çerçevesinde kabul edilebilir olmadığı” değerlendirmesini yaptığı basın toplantısında, şöyle devam etti:

“Böyle bir düzenlemenin ivediliği tamamen açıklanamaz bir şeydir. Kaldı ki bu düzenlemelerin ekonomiyle dolaylı bir ilinti içinde olduğu söylenebilse bile, bu ilintinin Anayasa’da yer alan “ekonomik konularda” ibaresiyle ne kadar örtüştüğü, Anayasa’da istisnai bir yöntem olarak öngörülen yasa gücünde kararnamelerin alanını Anayasa koyucunun öngörüsünün ötesinde genişletip genişletmediği hukuken yorumlanmaya muhtaçtır. Kaldı ki yabancılar ile ilgili hakların yasa ile düzenlenmesi diğer bir Anayasal gerekliliktir”.

İTHAL ÜRÜNLERE %3 FON

Bakanlar Kurulu’nun, “Toprak Ürünleri Kurumu’na katkı adı altında” 109 kalem ithal ürün ve ürün grubuna % 3 fon konulmasına”  ilişkin kararını da Anayasa ve yasalara aykırı bulduklarını kaydeden Talat,  şunları ifade etti:

“Anayasa’nın 75’inci ve 135’inci maddelerindeki düzenlemeler fon ve/veya vergilerin ancak yasa ile konulabileceğini öngörmektedir. Bakanlar Kurulu bu kararı alırken, bu anayasal zorunluluğu görmezden geldiği gibi, TÜK’e yapılacak olan bu katkıların 32/1992 sayılı Toprak Ürünleri Yasası’nın 10’uncu maddesinde kurumun gelirleri başlığı altında sayılmadığını ve böyle bir katkının bu şekilde yapılmasının Yasa’ya aykırı olduğunu da görmezden gelmiştir.

Ayrıca, alınan bu kararla, elde edilecek gelirin nerede, hangi kalemlerde harcanacağı da belirlenmemiştir. Toprak Ürünleri Kurumu yasa ile kurulmuş bir kamu kurumudur ve hem bütçesi, hem de kesin hesapları Sayıştay denetimine tabidir. Bunlar Meclis’in onayından geçerek yasalaşmaktadır. Kurumun bütçesinde böyle bir gelir kalemi ve karşılığı gider kalemi öngörülmüş değildir. Dolayısıyla bu kararın uygulanması halinde birçok belirsizlik ortaya çıkacak, halkın cebinden çıkacak olan paranın nereye gittiği takip edilemeyecektir. Böyle bir yetkinin ancak Meclis tarafından bir yasa ile çerçevesi çizilerek yürütmeye verilmesi, anayasal şart ve demokratik düzenin gerekliliğidir.”

Talat, Meclis’in ilgili komitesinde onaylanmış olan 2016 yılı TÜK bütçesinde, fon veya katkı payı gelir kalemi bulunmadığı ve bu şartlar altında kesinti yöntemiyle tahsil edilecek miktarların nasıl muhasebeleştirileceği ve hangi amaçlar için harcanacağının da belirsiz olduğunu söyledi.

Bu uygulamanın TÜFE ve maaş yansımalarını da etkileyerek vatandaşlar arasında ayırıma neden olacağını savunan Talat şöyle konuştu:

“Kamu maliyesinin % 80’lik en büyük gider kalemi maaş ve maaş benzeri ödenekler olup eşel mobil ile her 6 ayda bir oluşan TÜFE maaşlara yansıtılmaktadır. Fon uygulamasından dolayı TÜFE’ye eklenen ilave oranın maaşlara yansıması, fon kaldırılsa bile kalıcı hale gelecektir. Yani, bundan sonraki TÜFE artışları da fon artışından kaynaklanan ilave artışlı yeni maaşlara eklenecektir. Sadece maaşlarla da kalmayıp herhangi bir kamu çalışanının tüm hizmet yılları dikkate alınarak hesaplanan ikramiye ve kıdem tazminatlarına da yansıyacaktır. Tüm bunları kabul etsek bile özel sektörde çalışan kesimin kamu çalışanı gibi eşel mobilden faydalanmadığını dikkate aldığımız zaman bu uygulamanın seyrüsefer affında olduğu gibi vatandaşlar arasında ayırım içerdiğini söylemek de yanlış olmayacaktır.”

Talat, “yapılan bu düzenlemelerin tümünde hukukun üstünlüğü ilkesinin doğal bir sonucu olan kuvvetler ayrılığının ve yasama organının yetkilerinin ihlal edildiğini, dolayısıyla bunların tümünün Anayasa’ya aykırı olduğunu gösterdiği” yorumunu yineleyerek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Elbette bu konuda herkesi bağlayacak kesin hükmü Anayasa Mahkemesi verecektir. Ana muhalefet partisi olarak CTP’nin görevi, hükümetin yetkilerini kullanırken anayasal sınırlar içerisinde kalmasını sağlamak ve bu sınırların aşıldığına ilişkin kanaatinin oluştuğu durumda, meseleyi son karar mercii olan Anayasa Mahkemesi’ne taşımaktır. Bu davalar bu görev bilinciyle açılmıştır. Elbette Partimiz Yüce Mahkeme’nin bu konuda vereceği her türlü karara saygılı olacaktır.”

1473334753.jpg

“CTP DÖNEMİNDEKİ AFLA HİÇBİR BENZERLİĞİ YOK”

Talat, sosyal medyada, CTP’nin de bulunduğu hükümetlerde kanun gücünde kararnamelerle af  yapılıp yapılmadığıyla ilgili bazı tartışmalar yer aldığına işaret ederek, bu konuda da kısa bir değerlendirme yaptı.

CTP’nin de Özkan Yorgancıoğlu hükümeti döneminde af çıkardığını ancak bunun şimdiki uygulamalarla hiçbir benzerliği olmadığını söyleyen Talat, söz  konusu olanın bütünlüklü bir yasa olduğunu, kayıt dışına çıkan işletmelerin ekonomik faaliyetlerinin kayıt altına alınmasını hedeflediğini, belediyelerin donuk alacaklarının tahsiline de yönelik olduğunu ve meclisten geçtiğini ancak dönemin Cumhurbaşkanının “bazı yakınlarını da kapsaması için” yasayı geri gönderdiğini, ardından Meclisin tatile girmesiyle 3 ay hiç vergi toplanamayacağı için bunun kanun hükmünde kararnameyle geçirildiğini, Meclis açılınca  da yasalaştığını savundu. 
Talat, “konu tamamen ekonomik ve ivediydi. Hiçbir benzerliği yok; ne hukuki ne de vicdani. Vergileri değil cezaları affetmişti. Burada hepsi bağışlanıyor ” şeklinde konuştu.

SORULAR…

Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan CTP Genel Başkanı Talat, hükümetle Cumhurbaşkanı arasında yaşanan bazı tartışmalarla ilgili, partisinin düşüncesinin sorulması üzerine, “şu andaki hükümet ve onu oluşturan partiler çözüm olacak korkusuna kapıldı; bunu istemiyorlar çünkü işlerine gelmiyor. Onlar dünyalı olamazlar ancak dünyaya kapalı faaliyet  yürütebilirler… Çözüm ihtimali ortaya çıktıkça veya arttıkça akla hayale gelmeyen tepkiler ortaya koyuyorlar ” ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı’nın AB yardımlarıyla ilgili açıklamalarına da değinen Talat, Başbakanlık AB Koordinasyon Merkezi eski yöneticisi ve müzakere heyetindeki bir kişiyle ilgili şaibe yaratılmasının yakışık almadığını ifade ederek şu anda o merkezin başına  yapılan görevlendirmeyi eleştirdi ve “merkezin başına getirecek kişi bulamayıp bir şirketten hizmet satın alınarak, bir kişinin  şirket  adına orada durarak ‘koordinasyonun başı benim’ dediğini ve yasal hiçbir  yetkisi olmadığını” iddia etti.

Talat, “bir başbakan yardımcısının, AB’ye basın yoluyla yazılı soru sorması - Maliye bunları bilirken bütün bunlar önceden maliyenin elineyken- yakışır mı?” diye de sordu.

NAMAZ KILDIĞIYLA İLGİLİ SOSYAL MEDYA YAZIŞMALARI

Talat, sosyal medyada çıkan  “Türkiye’deki darbe girişiminin başarısız olmasının ardından şükrederek namaz kıldığı” şeklindeki yazışmalara atfen olayın nasıl geliştiğinin sorulması üzerine ise, Mısırlı bir gazetecinin kendisiyle röportaj yaptığını, birkaç gün sonra kendisini arayarak  bir şeyi eksik bıraktığını belirtip, darbe girişiminin başarısız olmasını nasıl karşıladığını  sorduğunu; kendisinin de “mutlu oldum” dediğini, “herhalde şükrettiniz de” diye sorunca da  “evet” diye yanıtladığını anlattı.

Bu konuşmanın İngilizce yapıldığını ve bazı sözlerin Arapça karşılığının farklı olabileceğini belirten Talat, kötü niyetle yaptığını düşünmediğini, kendi anlayışı çerçevesinde yorumladığını söyledi.