CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, İç Güvenlik Paketi'nin uygulama yönetmeliğinde yapılan değişiklikle ilgili, "Eğer bir bu ülkede demokrasinin D'sinden bahsediyorsak bu yönetmeliğin uygulanma şansı yok" dedi.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, parlamentoda düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. "İç Güvenlik Paketi" olarak bilinen 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'nın uygulama yönetmeliğinde değişiklik yapıldığına yönelik kararın bugün Resmi Gazete'de yayınlanmasıyla ilgili soru üzerine Altay, paketin geçtiğimiz dönem parlamentoda büyük tartışmalarla geçtiğini hatırlattı. CHP'nin İç Güvenlik Paketi'ni Anayasa Mahkemesi'ne götürdüğünü belirten Altay, "Oradan talebimizin olumlu karşılanacağına dair bir umut ve beklenti içindeyiz. Hal böyleyken dün Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nu uygulama yönetmeliği çıkarıldı. Yönetmeliğe baktık, inceledik, gerçekten demokrasilerde kabul edilebilir ve uygulanabilir bir yönetmelik değil. Eğer biz bu ülkede demokrasinin D'sinden bahsediyorsak bu yönetmeliğin uygulanma şansı yok. Ayrıca bireylerin de sivil toplumları ve sendikaların da bu yönetmeliğin iptali için Danıştay'a gidecekleri muhakkak, öyle öngörüyoruz" ifadelerini kullandı.

"DEMOKRASİ BİR TEPKİ VE PROTESTO REJİMİDİR"

Altay, şöyle devam etti:

"Hükümetin, AK Parti'nin yıllardır anlamadığı, bizim yıllardır AK Parti'ye anlatamadığımız demokrasinin tanımıyla ilgilidir. Demokrasi bir tepki ve protesto rejimidir. Hiçbir güvenlik kaygısı, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına dayanak olamaz. Böyle bakıldığı vakit bu tam bir temel hak ve özgürlükleri gasp eden yönetmelik, hiçbir şekilde kabulü mümkün değil. Bu yönetmeliğin yargıdan döneceği muhakkak. Bu vesileyle Anayasa Mahkememizin de bir an önce başvurduğumuz İç Güvenlik Paketi'yle ilgili görüşmeleri de hızlandırması, bu kaosun, gaspın ortadan kaldırılması açısından son derece önemidir. Tekrar hükümete şunu hatırlatıyorum ki demokrasi bir tepki ve protesto rejimidir. İnsanlar tepki ve protesto hakkını kullanamıyorsa o ülkede demokrasiden bahsedilmez."

"BİR HUKUK DARBESİ PLANLANIYOR"

Erken seçim tartışmaları hatırlatılarak, "Erken seçime nasıl gidilecek? AK Parti kanadında "Meclis Genel Kurulu komisyona da gerek kalmadan karar alabilir ve mevcut hükümetle seçime gidilir." Siz bu görüşe ne diyorsunuz?" sorusuna ise Altay, "Bu görüş kanunları ve anayasayı dolanmaktan başka bir şey değil, bu bir ip cambazlığı. Burhan Kuzu'nun akademisyenliği bir kere daha tartışmaya açılmıştır böylece. Hukuk bilgisi, hukukla ilgili anlayışı bir kere daha tartışmaya açılmıştır. Başından beri söylediğimiz, Türkiye'nin bir erken seçime değil güçlü bir hükümete ihtiyacı var. Ancak 7 Haziran'dan beri Saray bir koalisyon kurulmaması için elinden geleni yapıyor, Saray muhafızları da yürütülen bir hükümet kurma sürecini sabote etmek için elinden geleni yapıyor" yanıtını verdi.

"Bir hukuk darbesi planlanıyor" diyen Altay, TBMM İç Tüzüğü'nün 95. maddesinin çok açık olduğunu belirtti. Altay, "Geçmiş bütün örneklerde de geçmiş bütün erken seçim ya da hemen seçimle ilgili uygulamalara baktığımızda bu Anayasa Komisyonu'nda görüşülmeden TBMM Genel Kurulu'nda bir seçim kararı alınması bir eylemli iç tüzüğüdür. İkincisi, Anayasa'nın 116. maddesi seçimlerin Cumhurbaşkanınca nasıl yenileceğine vurgu yapmış ve 45 günlük süre bitiminde Cumhurbaşkanının seçimleri yenileyebileceğinin altını çizmiştir" ifadelerini kullandı.

"SEÇİMDEN KORKMUYORUZ"

Altay, açıklamalarına şöyle devam etti:

"Meclis tabii ki gündemine hakimdir, TBMM'nin her zaman seçim kararı alma yetkisi vardır. Ama yetkiyi Anayasa'ya ve İç Tüzüğe uygun bir çerçevede kullanması lazım. Burhan Kuzu'nun açıklamalarını okudum. Hiçbir şekilde hukuk normlarıyla izah edilemeyecek, kabul edilemeyecek bir açıklamadır. Biz seçimden korkmuyoruz, çekinmiyoruz. Türkiye'yi seçime götüren partinin seçmen tarafından cezalandırılacağının bilincindeyiz. Böyle baktığımız zaman 7 Haziran'da milletin iradesine saygının gereği olarak Türkiye'nin bir an önce hükümete kavuşması noktasında elimizden geleni gayreti ve fedakarlığı gösterdik. Buna 77 milyon vatandaşımız şahittir. CHP, saray tarafından, Erdoğan tarafından Türkiye'nin seçime götürülmesi sürecine seçimden korkmayan bir parti olarak elbette biz de eğer böyle bir kararı TBMM alırsa seçime en hazır parti olduğumuzun iddiasıyla seçime gireriz ve en başarılı sonucu alırız. Altını çizerek söylüyorum Türkiye'nin ihtiyacı olan şey erken seçim değil başta ekonomi, Kürt sorunu, demokrasi olmak üzere temel sorunlarını, dış politikadaki sorunlarını çözecek güçlü hükümete ihtiyaç var."

"YETKİLİ KURULLARIMIZDA DEĞERLENDİRİRİZ"

Erken seçim kararının grup önerisiyle TBMM Genel Kurulu'na getirilmesi konusundaki yaklaşımların sorulması üzerine Altay, "Biz her hal ve şartta hukukun üstünlüğüne saygı gösteren bir partiyiz. TBMM üyelerinin tümü yemin metninde hukukun üstünlüğüne bağlı kalacağına dair yemin ederler. Biz işimize gelir, seçimden korkmuyoruz ama ortamda bir eylemli iç tüzüğü durumu olursa bunun mahkemeye götürülmesi noktasını yetkili kurullarımızda değerlendiririz. "Mahkemeye götüreceğiz" demiyorum, partimizin Merkez Yönetim Kurulu durum görüşülür, burada çok açık bir eylemli iç tüzük ihlali durumu olursa -olmasını temenni etmiyorum- yetkili kurullarımızda görüştükten sonra gerekirse Anayasa Mahkemesi'ne bu konuda bir başvuru yapma durumu gerçekleşebilir" dedi.

Komisyon oluşturulsa zaten seçimlerin yenilenmesiyle ilgili kanun teklifinin orada görüşüleceğini vurgulayan Altay, "Buna bir itirazımız olmaz. Genel Kurulu komisyon raporlarını görüşür. Neticede bir seçim kanunun çıkaracaksınız. Komisyon raporu olmadan Genel Kurul'da hiçbir şey görüşülmez. İç Tüzüğün 74 ve 75. maddeleri bunu düzenlemiş. Yani kanun tasarısı gelirse kanun teklifi gelirse de önce komisyonlara gider, başkan komisyonlara havale etmek zorunda zaten. Başkan komisyona havale etmeden bir öneriyi, kanun teklifini Genel Kurul'da görüştüremez. Başkanın da yeni seçilmiş bir başkan olarak TBMM İç Tüzüğü'nü ayaklar altına alacağına ihtimal vermek istemiyorum" diye konuştu.

"BİZİM ŞU NOKTADAN İTİBAREN SÖYLEYECEK BİR SÖZÜMÜZ YOK"

"AK Parti ile koalisyon çıkmaza mı girdi?" sorusuna Altay, "Bugün istikşafi görüşmelerin AKP kanadındaki heyeti Başbakan'a uzun bir bilgilendirme yaptı. Bundan sonra top Davutoğlu'nda. Şu anda hükümeti kurma görevini üstlenmiş olan Davutoğlu durumu değerlendirir. Bizim şu noktadan itibaren söyleyecek bir sözümüz yok. Sayın Davutoğlu, Sayın Genel Başkanımızla görüşme talebinde bulunursa elbette iki sayın genel başkan oturup heyetlerin görüşmelerde ortaya koyduğu bir değerlendirme yapılabilir. Bu her zaman mümkündür. Sayın Davutoğlu eğer saray vesayetinden biraz kurtulabilirse Türkiye hükümete kavuşur ama Davutoğlu'nun böyle bir vesayet altında olduğu çok açık" yanıtını verdi.

"SAYIN BAHÇELİ HDP'YE OY VEREN SEÇMENİ NASIL KIRDI ANLAMIŞ DEĞİLİM"

"3 bin kişilik şerefsiz listesi ve kaçak viski tartışmaları konusunda sizin düşünceniz nedir?" sorusunu Altay şöyle yanıtladı:

"Siyasette polemik hep olmuştur, olur da bundan sonra da olacaktır. Ama hep söylediğim bir şey var; siyaset öncelikle nezaket ve vicdan işidir. Böyle bakıldığı zaman bu üslubu yani 6 milyon seçmene yönelik çok kırıcı, kaba yaralayıcı bir üslubu tasvip etmemiz mümkün değil. Sayın Bahçeli çok tecrübeli bir siyasetçidir ancak nasıl böyle bir üslupla HDP'ye oy veren seçmenleri yaraladı, kırdı ben halen anlamış değilim. 3 bin kişilik liste akla şunu getirir; AKP'nin işidir bu, herkesi fişlemek. Allah muhafaza ileride bir MHP hükümeti olursa AKP'nin yaptığı gibi MHP'de herhalde herkesi fişleyecek. Öyle anlaşılıyor. Bu da üzücü bir durum."

"SAYIN BAHÇELİ'NİN NE İSTEDİĞİN ANLAMIŞ DEĞİLİM"

"MHP'nin "1-2 aylık seçim kararı alınması durumunda mevcut hükümeti destekleriz" şeklindeki mesajlarını nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna Altay, "7 Haziran'dan beri MHP'nin, Sayın Bahçeli'nin özellikle ne istediğini, nerede durduğunu anlayabilmiş değilim. Meclis Başkanlığı seçimi, 7 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıkan tablonun yorumlanması ve en son HDP seçmenine yönelik sözleri dahil. Siyasi partiler iktidar olmak için kurulur ve siyasi faaliyette bulunurlar. Seçim biter bitmez "biz muhalefette kalacağız, şunlar şunlar hükümeti kursun" şeklinde bir tasarımda bulunmak anlaşılır değil. Siyasette her şey mümkündür, hiçbir şey imkansız değil. Bahçeli hem elini taşın altına koymuyor hem de işi dizayn etmeye çalışıyor. Bu siyasette çok karşılık gören bir tutum değildir ama bizi sevindiren şu; birbirine tahammül bile edemeyen iki partinin MHP ve HDP'nin Türkiye'nin sorunlarının çözüm adresi olarak CHP'yi göstermeleri, CHP'nin ne kadar doğru bir politika sergilediğinin, Türkiye'nin adeta sağduyu merkezi haline geldiğinin çok açık kanıtıdır. Bu partimiz açısından olumlu ve sevindirici bir durum" karşılığını verdi.

"PKK'NIN KOŞULSUZ, ŞARTSIZ SİLAH BIRAKMASI LAZIM"

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin ardından da çağrı yaptıklarını hatırlatan Altay, "PKK'nın koşulsuz şartsız silah bırakması lazım. Elde silahla barış istenmez. Kafasına silah dayanan insan barış çığlıklarını duymaz. PKK silah bıraktıktan sonra Kürt sorununun TBMM'de derhal birinci iş olarak ele alınıp çözülmesi mümkündür. Ama herkes rahat olsun, Türkiye'nin bölüneceği kaygısını kimse yaşamasın. CHP siyasi ömrünü sürdürdüğü müddetçe Türkiye'nin bölünmesi, parçalanması mümkün değildir. PKK'nın sıktığı her kurşun 7 Haziran'da ortaya çıkan barış ve demokrasi iradesine sıkılan kurşundur" ifadelerini kullandı.