Üniversiteyi bitirdikten sonra hem çalışıp, hem çocuklarını büyütmeye çalışan iki kadın, bir sabah birikimlerini kendileri için kullanmaya karar verip yola çıkarlar. Hem de bir geleneği de bozarak. Normalde herkes önce arkadaş olur sonra da birlikte iş yapacaksa yapar. Damla ve Nur için böyle olmadı. Onlar iş kurmak için eşleri tarafından tanıştırıldılar... “Kimyamız o kadar uydu ki, iki ay içinde işyerimizi açtık” diyorlar. “Çocuk da yaparım, kariyer de” sözünü anımsatan bu iki kadının hikayesini sizin için, Dereboyu’nda “Delatte” cafede konuştuk. Damla Boğaç EMİROĞLU ile  Nurhayat AKTUNÇ  bütün içtenlikleri ile hayatlarını değiştiren yolculuğu HK Ajansa anlattılar. Girişimci olmak isteyecek olanların model olarak alabilecekleri bir cesaret sergileyen Damla ve Nur, “evliyim mesaiden sonra evde olmam gerekir, iki çocuğum var ben bir anneyim belli saatte evde olmam gerekir, eşim ne der, kayınvalidem ne der, annem ne der, e para yok ki zaten yapamayız” şeklindeki söylemlerin ne kadar yanlış olduğunu başardıkları ile bizlere kanıtladılar. Eşlerinin, annelerinin, kayınvalidelerinin de desteklerini yanlarına alarak bugün henüz daha iki buçuk aylık bir geçmişi olan ancak ciddi bir müşteri memnuniyeti yakalayan bir Cafenin sahibi oldular.

Delatte’de küçük, sıcak ve samimi bu ortamda kahvenizi yudumlayıp bilgisayarınızda işlerini yapabilirsiniz. Orada bulunan veya getirdiğiniz bir kitabı okuyabilirsiniz. Kahve, turta ve omlet ağırlıklı bir menüye sahip mekanda çeşit çeşit bitki çayının da tadına bakma şansınız var. Delatte Cafe’de Damla ve Nur çoğu şeyi kendileri üretiyorlar, Yumurtalar çiftlikten, domates, salatalık, yeşillikler, limon ve portakal hep kendi bahçelerinden geliyor. Tatlıları annelerimizin yaptığı gibi, şekersiz, kremasız yapıyorlar. Daha çok 30 yaş üzeri kesimin uğradığı mekanın duvarlarında bulunan birçok şeyi de satın alabiliyorsunuz.

Hafta sonu bir araya geldiğimiz Damla ve Nur’la konuşurken çocuklarını da tanıma imkanı bulduk. Eminiz bu iki genç kadının hikayesinden siz de etkileneceksiniz.

SORU: Hikayeniz nasıl başladı?

DAMLA: Bizim hikayemiz önceleri bir marka yaratmak maksadıyla başladı. Yerli bir marka yaratmak istiyorduk. İki kadın, iki anne olarak başladık. “Yola çıkarken kafamızdaki ilk kahve miydi? diye sorarsanız” en azından benim kafamdaki o değildi. Pişirme, pasta börek yapma merakımız da vardı tabi.

img_1181.jpg

SORU: Cafe açma fikri nasıl oluştu?

DAMLA:  Ben kendim içim bir şeyler pişirirdim. Önce sağlıklı yemekler pişirmekle başladım evde, daha sonra buna turtaları da ekledim. Turta ve sağlıklı yemekler servis edilen bir yer açma fikri ile yola çıktık ilk olarak. Ancak, turtanın  yanında verilebilecek en uygun şeyin ne olduğunu düşünürken, bunun kahve olduğunu fark ettik. Nur ile tanıştık. Daha sonra bizi yönlendiren Türkiye’den Orkun Bulut adlı gurme, Sabah Gazetesi’nde köşe yazarı ve Alem Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmenidir kendisi, fikirlerimizi onunla paylaştık. O bize dedi ki: “Sadece sağlıklı yemeklerle olmaz, bunu bir şekilde bağlamanız lazım” Zaten bizim de geçmişten gelen bir kahve merakımız vardı. Bir de sektörde, yerli anlamda bir kahve sunan yer eksikliği vardı.  Çünkü, gerçekten hep bir Fransız çağrışımı vardı mekanların. Biz, yerli bir kahve mekanı yaratmak istedik. Oradan bu noktaya geldik. Konumlandırmamızı yerel kahve mekanı olarak yaptık ve oradan yürüdük.

SORU: İkinizin tanışıklığı nereden?

DAMLA: Aslında bu işe başlamadan önce hiç tanışmıyorduk.

NUR: Eşlerimiz tanışıyor ama biz hiç daha önce görüşmemiştik. Çocuklardan dolayı biz yan yana gelememiştik. Bizimki tamamen mantık birlikteliği oldu. Çünkü, insanlar arkadaştır ve daha sonra birlikte iş yapmaya karar verir. Bizimki tam ters oldu. Önce birlikte iş yapmaya karar verdik, sonra arkadaş olduk.

DAMLA: Düşünün ki biz, bir birimizi hiç tanımıyoruz. Eşlerimizin bize söylediği “ ikinizin de çocuğu var, ikiniz de bir birinizi anlayacak frekanstasınız” yönünde idi. Çünkü ben  kafama takmıştım. “Ne isterse olsun bu işi yapacağım” diyordum. Eşim de bunu anladığı için bana bir yoldaş düşündü. Nur’un eşi de, ona uygun bir iş arıyordu.

NUR: Çocuklardan dolayı 4 yıldır ben evde oturuyordum ve artık sıkılmıştım. “Bir şeyler yapmam gerekiyor” diye cıvınıyordum. Çocuklar okula başlamıştı. Ya özel sektöre gidip çalışacaktım, ya da kendi işimi kuracaktım. Açıkçası devlet dairesine girme gibi de bir düşüncemiz yoktu bizim.

DAMLA: Biz kendimiz için bir şeyler yapmak istiyorduk. Nur ile görüşüp düşüncelerimi  paylaştığım zaman, kendisi bana  hemen “evet” dedi.

NUR: Benim cafe gibi bir düşüncem hiç yoktu. Bir butik olabilirdi, takı dükkanı olabilirdi benim için. Ama hiç kahve dükkanını düşünmemiştim. Böyle bir hayalim yoktu. Damla ile görüştüğümüz zaman ve bana anlattığında kahve dükkanı fikrini, durup bir an düşündüm ve “ evet neden olmasın, olur” dedim. Toplum olarak kahveye düşkünüz. Sabah kahvelerimiz meşhurdur ve ben de sabah kahvemi içmeden güne başlayamayanlardanım.

DAMLA: Aslında biz burayı açarken, kahve mekanı derken, espresso  kahveler ve filtre kahveler tarzı olarak düşündük ve öyle başladık. Ama yönelme olarak baktığınızda bugün Türk kahvesi ile eş şekilde satılıyor bu kahveler. Diğer mekanlarda bu kadar Türk kahvesi değil, çünkü onların da hep ağırlığı espresso kahvelerdir. Ama bizde tamamen nötr durduğumuz için Türk kahvesi oldukça güzel gider. Dolayısıyla, tam kahveciyiz diyebilir.

SORU: En fazla satışı yapılan kahveniz Türk kahvesidir diyebilir miyiz?

DAMLA: Yarışmaya başladı diğer kahvelerle Türk kahvesi diyebiliriz. Biz hiç bu kadar satılacağını düşünmezdik aslında. Daha az satılacak diye düşünmüştük.

SORU: Müşteri profilinize baktığımız zaman daha çok Kıbrıslı Türklerin gelip zaman geçirdiği bir yer. Bu da ondan kaynaklanıyor olabilir mi?

DAMLA: Kesinlikle doğrudur.

img_1215.jpg

SORU: Ne kadar oldu mekanınızı açalı?

DAMLA: İki ayı tamamladık, üçüncü ayın içerisindeyiz.  Mekanımızı açmak için 2 buçuk ay uğraştık.

NUR: Kasım ayının 18’inde Damla ile görüşüp konuştuk, burayı açmaya karar verdik.

DAMLA: Hatta insanlar bize diyorlar ki, “ Herhalde burayı açmak için aylarca düşündünüz” Hiç öyle bir şey yok. Çünkü ikimiz o kadar iyi bir enerji yakaladık ki, her şey kendiliğinden geldi. Uyum çok güzel gitti. Dolayısıyla hızlı hareket edebildik.

NUR: Bir şey seçmeye gittiğimiz zaman saatlerce düşünmedik, dükkan dükkan gezmedik. Çünkü ne istediğimizi biliyorduk. Hemen girdiğimizde aramızda uyum olduğu için beğenip çıkıyorduk.

DAMLA: Biz bunu bir proje  olarak düşündük. Baktığınızda çok kısa bir sürede hayata geçti gibi görünebilir ancak, kağıt üzerinde çok çalıştık.  Adımız, logomuz ne olacak, ana renkler ne olacak, o renkler mekana, logoya nasıl yansıyacak, tüm bunları kağıt üzerinde planladık. Bir proje gibi kağıt üzerinde çok çalıştığımız için uygulamaya geçtiğimizde çok zorlanmadan hızlı bir şekilde ilerledik.

NUR: Ne zaman ne yapılması gerekir? Şimdi nasıl olmazı lazım, hep adım adım ilerledik. Ustalarla savaştık. İşin başında hep biz durduk. Temizliğine kadar, tırnaklarımızla kazıdık diyebiliriz. Seçtiğimiz partnerlerimiz de çok iyi idi.

SORU: Yatırım yaparken, maddi kaynağı nasıl sağladınız?

DAMLA: Herkes gibi bizde borçlandık ve hala daha yatırım yapmaya devam ediyoruz. Bir yıl boyunca bir işletme bunu yapar aslında. Bunun dışında hiçbir destek almadık, kendi imkanlarımızı ortaya koyduk.

SORU: Nur  Hanım siz bu işe başlamadan önce ne iş yapıyordunuz?

NUR: 4 yıl önce, medikal bir şirkette çalışıyordum. Daha sonra evlendim. Çocuklar için işten çıktım çünkü arka arkaya iki doğum yaptım. 4 yıl sonra çalışmak için artık vaktin geldiğine karar verdim ve yola çıktım. 2,5 ve 3.5 yaşında iki çocuğum var.

SORU: Eşiniz bu işe başlarken size yaklaşımı nasıl oldu?

NUR: Bu işe kendisi bana getirdi. İlk ben tedirgin oldum aslında. Çocuklar ne olacak diye düşündüm. Çünkü biliyorsunuz bizim ülkemizde erkekler çok da yardımcı değildir evde. Ancak eşim bana, “ hiç tedirgin olma, hallolur” dedi. Annem ve kayınvalidem de destek çıktı. Hafta sonları çocukları kayınvalidem alır. Hafta içinde çocukların okuldan aranma saatine göre 15.30-16.00’ya kadar buradayız. Sadece, Çarşamba, Cuma ve Cumartesi günleri gece kalınmasın gerekiyor. Onda da Damla ile günleri bölüştük. Dönüşümlü olarak kalıyoruz. Diğer gecelerde de bir elemanımız var Reşat, o kalıyor.

SORU: Burada satılan tatlıları kim pişiriyor?

NUR: İkimiz beraber yapıyoruz, ağırlık Damla’da. Turta ağırlıklı çalışıyoruz. Turta, cheese cake, mozaik. Bunlar sürekli bulunanlar ancak değişik değişik tatlılarımız da oluyor.

DAMLA: Biz dedik ki, bizim standart bir tatlı mönümüz olmasın. Farklı farklı tatlar sunalım. En önemlisi de, annelerimizin evindeki tatlar olsun burada satılan. Pastane pastaları, ekstra süs ve kremalı olmasın. Burada yumurtalar hep çiftlikten gelir. Malzemeler bizim için çok önemlidir. Artık bahçede ekip biçmeye başladık. Domates, salatalık, biber ekiyoruz. Baharatlar dağdan toplanır. Ada çağı, lazmarin, papatya gibi. Nanelerimizi gördüğünüz gibi saksılarda burada yetiştiriyoruz. Limonlar, portakallar bahçeden. Çilek reçellerini kendimiz yapıyoruz. Çay karışımlarımız çoktur.

NUR: Bu iş bizim için bir terapi gibi. Buranın enerjisi gerçekten çok farklı. Hiç yorulduğumuzu hissetmiyoruz. Örneğin, dün gece saat 21.00’de eve gittim. Hiç sabah 07.00’de işe başladım ve bu saat eve geldim aman çok yorgunum moduna girmedim. Her gün sabah 07.00’de açıyoruz iş yerimizi. 

SORU: Çay karışımlarınızın özelliği nedir burada?

DAMLA: İlk anda, çay çeşitlerimiz bol olsun diyerek birçok bitkisel çay koyduk. Ama çeşitleri gören misafirler seçim yaparken, kendi karışımlarını kendileri seçtiler. Örneğin, ada çayı ile nane çayını karışık içen var. Misafirlerimiz kendi çaylarını kendileri yaratıyorlar. Anasan ile ıhlamuru karıştırıp içen var. Bizim kendi karışımlarımızın dışında kişiler farklı tat yaratıyorlar. Bizim özelliğimizden birisi de, o karışımı içen kişileri aklımızda tutup, tekrar geldiklerinde biz onlara bunu sunmaya başladık.

NUR: Kahve konusunda da öyleyiz. Aynı kişi tekrar geldiği zaman kahvesi hiç sorulmadan yapılıyor. Bu da insanlara keyif veriyor. Önemsenmek güzeldir.

SORU: Mekanınıza daha çok kimler geliyor?

DAMLA: Çalışan kesim, 30 yaş üzeri kişiler. Biz zaten burayı açarken de, hedef kitlemiz çalışan kesimdi. Tabii arada gelen öğrencilerimiz de var.

NUR:  Oturup bilgisayarı ile çalışan daimi üyelerimiz de var. Onlar gelmediği zaman inanmayacaksınız merak eder, endişeleniriz. Ne oldu acaba, bir şey mi var? diye. Bu, sabah kahvesi için evlerinde toplanan kişilerin oluşturduğu kültüre benzedi. “Acaba komşu neden bu sabah kahveye gelmedi” diye onunla ilgili kaygı duyarsınız ya. Aynen ona benzedi bizim buradaki ortam.

DAMLA: Kıbrıs köy kahvesi kültürünü burada canlandırıyormuşuz gibi hissediyorum gün geçtikçe. Sürekli aynı insanlarla sohbet ettikçe her sabah, o hissi yaşıyorum. “Güne güzel sohbetle başlamak, gününüzü güzelleştirir” anlayışı ile sabahları sohbetlerimizi kahve eşliğinde gerçekleştiriyoruz misafirlerimizle. Siyasetten tutun da çocukların sorununa kadar burada her konuyu konuşuyoruz. Kişiler kendi aralarında da farklı konuları tartışabiliyorlar burada.

NUR: Aynı tarz insanlar değil, farklı bakış açısı olan insanları da bir araya topluyoruz.

DAMLA: Evet, düşünün burada 3 farklı grup oturabilir farklı masalarda. Ve konu öyle bir olur ki( küçük mekan olduğu için kulak misafiri oluyorsunuz doğal olarak) günün sorununda bir bakıyorsunuz ki 3 gurup bir olmuş konuşup, tartışıyorlar. Daha erken ayrılacakken, daha geç ayrılırlar yani.. Öyle olur ki uzun zamandır görmediğin arkadaş ve dostlarınızı görüyorsunuz..

NUR: Farklı farklı kişilerle tanışmaya başladık burada. Arkadaşlık, dostluklar kuruyoruz.

SORU: Yemek olarak neler veriyorsunuz?

DAMLA: Daha çok atıştırmalık , kahvaltı ve öğlen yemeği veriyoruz ama yine bu da atıştırmalıktır. Full yemek vermiyoruz. Zaten kahve ile gidebilecek lezzetler yaratmaya çalıştık. Yanımızdaki küçük işletmelerle de işbirliği yapıyoruz. Dolayısıyla, yan tarafımızdaki işyerleri ile ilişkilerimizi bozmayacak tatlar sunmaya çalışıyoruz yemek açısından.  Onlar örneğin, sandviç tost veriyor, pizza veriyor. Biz de onların paralelinde lezzetler sunuyoruz. Casadia’yı seçmemizdeki neden de o idi.( lavaş arası omlet) Farklı şeyler yaratmaya çalışıyoruz özetle. Daha çok omlet çeşitleri sunuyoruz öğlen yemeğinde.

SORU: Gelecekle ilgili hayalleriniz nedir?

Gelecekte, Delatte olarak diğer şehirlerde de şubeler açmak istiyoruz. Özellikle Mağusa’dan çok talep var. Yerel bir marka yaratma hedefindeyiz.

SORU: Adınız neden Delatte?

Kahve ile bağlantılı değil aslında. İtalyanca bir isimdir. Söylenmesi kolay. Latte’den Delatte’ye gittik. Türk kahvesi sunmaya sonradan geçtik. Türk kahvesi olarak her çeşit markamız var. Onları da destekliyoruz. Bizim dükkanımızda vitrinde görülen her şey satılıktır. Yastıklar, bardaklar, duvarda asılı tablolar, kitap ayraçları. Yazarlarımız isterlerse kitaplarını getirip buraya koyabilirler.  Birçok kişi buraya kitabını getiriyor. Buraya gelenler hatta kitaplıktan kitap alıp burada okuyorlar. Bu çok hoş bir duygu. Bu kadar yıl piyasada çalışarak bir birikim oluşturduk tecrübe anlamında. Artık bu birikimi kendimiz için kullanmak istiyoruz.

Amacımız mekanımızı sadece kendimizin kullanması değil. Başkalarının da yararlanmasını istiyoruz . Sevgi ne kadar paylaşılırsa o kadar artar. 

NUR HAYAT AKTUNÇ kimdir? 

1984 Adana doğumlu. Lefkoşa’da büyüdü. YDÜ Psikoloji bölümü mezunu. Mezun olduktan sonra  6 yıl boyunca bir medikal şirkette Lefkoşa sorumlusu olarak çalıştı. 2 çocuk annesi.

DAMLA BOĞAÇ EMİROĞLU kimdir?:

1979 Lefke doğumlu.  DAÜ İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Uzun süre özel sektörde iletişim alanında çalıştı. Özellikle markalama ve sosyal medya üzerinde uzmanlaşmış. (HK Ajans)