Suna Erden

İnsan tacirliğinin acı gerçekleri 235 Suriyeli mültecinin ölümle burun buruna kalması ile bir kez daha gündeme geldi. Daha iyi bir yaşam vaadiyle yola koyulan genç, çocuk, yaşlı, kadın, erkek yüzlerce mülteci bulundukları geminin bozulması ile Akdeniz’in dalgalı sularında korku dolu anlar yaşadı. İtalya’ya götürülecekleri vaadiyle 1 milyon 300 bin dolar para ödeyen mülteciler, diğer birçok mülteci gibi kandırıldıklarını daha sonra anladı. KKTC yetkili makamları tarafından kurtarılan mülteciler, geldikleri gibi geri gönderildi. Umutları Akdeniz’in sularına gömülen mülteciler paralarından olup, canlarını zor kurtarırken, bu işten insan tacirleri tomarlarca para kazandı. Öte yandan Kıbrıs adası birçok kez insan kaçakçılığına tanık oldu ancak buna rağmen yasada insan tacirlerini cezalandıracak etkili önlemler alınmadı. Konuyla ilgili Star Kıbrıs’a konuşan Avukat Boysan Boyra, insan kaçakçılığı yapanların fasıl 154 ceza yasasının 371.maddesine göre yargılandığını, “Ağır bir suç işlemek için gizli ittifak kurma” suçlaması ile yargılanan tacirlerin en fazla 7 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabileceğini söyledi. 

BOŞ VAATLERLE KANDIRILIYORLAR 

Ülkelerinde baskı, sefalet ve yokluk içinde yaşayan bu insanlar, her şeyi göze alıp Akdeniz’in azgın sularına aldırmayıp kaçak yollarla başka ülkelere gidiyor. Bu insanlara daha iyi yaşam vaatleri eden insan tacirleri de umut satarak bu işten kar elde ediyor. Umut yolculuğu için, kişi başı 3 veya 5 bin Euro ya da 3 veya 6 bin Dolar alan tacirler, boş vaatlerle insanları kandırıyor.Avrupa Birliği toprağı diye Kuzey Kıbrıs’a getirilip bırakılan insanlar, adanın siyasi durumundan ise habersiz. KKTC ile Güney Kıbrıs diye bir ayrım olduğunu bilmeyen bu insanlar, bırakıldıkları KKTC’nin AB toprağı olduğunu sanıyorlar. Bazı mülteciler kaçış yolunda canlarından olurken, bu insanların sırtından para kazanan insan tacirleri ise umut satmaya devam ediyor. İnsanların sırtından binlerce dolar kazanan insan tacirleri tutuklanmaları durumunda ise en fazla 7 yıl hapis cezası ile yargılanabiliyor. 

KKTC, İNSAN KAÇAKÇILIĞI İÇİN MÜSAİT BİR ÜLKE 

Avukat Boysan Boyra, KKTC’nin insan kaçakçılığı için müsait bir yer olduğunu, Rum tarafının Avrupa Birliği toprağı olması ve oradan Avrupa’nın diğer ülkelerine gitmenin daha kolay olması nedeni ile cazibesinin arttığını söyledi. İnsan kaçakçılığına çok fazla rastlanıldığını kaydeden Boyra, buna rağmen KKTC yasalarında bu kişileri cezalandıracak yeterli düzenleme olmadığını dile getirdi.Boysan Boyra sözlerini şöyle sürdürdü: “Birkaç yıl önce aralarında polislerin de bulunduğu 30’a yakın kişi insan kaçakçılığı yaptıkları gerekçesi ile tutuklanmışlardı.Ercan’dan giriş yapan insanları Rum tarafına kaçırdıkları iddia edilen bu kişilerin aleyhine, fasıl 154 ceza yasasının 371 maddesinde öngörülen “ağır bir suç işlemek için gizli ittifak kurma” suçlaması getirildi.Yedi yıl hapislik öngören bu maddenin ne tutuklanan insan tacirlerini mahkûm etmeye ne de insan kaçakçılığı ile mücadele etmeye zerre kadar faydası yoktur.İnsan kaçakçılarını bu madde ile suçlamak ve mahkûm etmeye çalışmak komiktir.” 

“MAĞDUR OLDUKLARI YETMEZMİŞ GİBİ SAHİP DE ÇIKILMIYOR” 

Olayın iki yönlü olduğunu kaydeden Boyra, hem insan tacirlerinin yeterince cezalandırılmadığını, hem de mağdur edilen mültecilere sahip çıkılmadığını ifade etti. Boyra, “Resmi makamlar, mültecilerle ilgili bir yasa olmadığı düşüncesinde olduğu için ihtiyaç duyulması halinde eski sömürge düzeninden kalan fasıl 105 “yabancılar ve muhaceret yasası” ile bütün işlerini çözmeye çalışıyor. Bu yasa altında, yasa dışı yollardan ülkeye giren kaçaklar ile mülteciler aynı muameleyi görüyor” dedi. 

“SÖZLEŞMEYE UYULMALI” 

İnsan kaçakçılığı konusundaki en önemli şeyin mültecilerin hakları olduğunu kaydeden Avukat Boyra, “Resmi makamlar mülteci hakları konusunda yasal düzenleme olmadığını sanmaktadır. Fakat mültecilerle ilgili aranan mevzuat, Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde 1952 yılında Birleşmiş Milletler Mülteci Sözleşmesi imzalanmıştır.1967 yılında ise protokol imzalanarak sözleşme daha da kapsamlı ele alınmıştır.Bu sözleşme Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde yapılmış olsa da tıpkı Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinde olduğu gibi bu sözleşmenin ülkemizde kullanılması gerekmektedir” şeklinde konuştu. 

“ONLARI KORUMALIYIZ” 

Boyra, “Bu nedenle en son yaptığımız gibi mültecileri kulağından tutup başka bir ülkeye göndermek yerine bize sığınan insanları 1951 yılında imzalanan sözleşme çerçevesinde hukuki durumlarını ve hukuki statüleri ilişkin olarak ülkemizde korunma altına almalıyız” dedi.