Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkârlar Odası  Genel Koordinatörü Hürrem Tulga, TL'nin döviz karşısında hızla değer kaybetmesi nedeniyle ülkede büyük bir kaos yaşandığına dikkat çekti.

"İnsanlar artık yerlerde sürünüyor, ne borçlanma kapasitesi ne de borçlanacak güç kaldı. Çek yasakları ve iflaslar zirve yapmaya başladı"

"Alım gücü hızla çöküyor ve maaşlar eriyor. 2008-2009 yıllarından bu yana alım gücü durmadan geriliyor ve iç piyasa ile ekonomi durmuş durumda. Bunlara bağlı olarak ithalatta da gerileme yaşanıyor.”

Bu kadar kötümser tabloya karşın dövize karşı birtakım tedbirler alınabileceğine dikkat çeken Tulga, önlemleri şöyle sıraladı; “Birinci adım olarak ithalatta döviz kur olarak sabitlenebilirdi. Ama en önemlisi alım gücünü artırmaya yönelik politikalar üretilmeli. Alım gücünü artırmak, turizmden insanların pay alması, üreticinin ithal bağımlısı olmaktan kurtulması, üniversitelerin ticari olmaktan çıkarılması, tekelciliğe son vermek demektir.”

Eniz ORAKCIOĞLU

Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkârlar Odası Genel Koordinatörü Hürrem Tulga, TL'nin döviz karşısında hızla değer kaybetmesi ve ortaya çıkan tabloyu Yeni Bakış'a değerlendirdi.

“Üretim namına bir şey kalmadı”

Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkârlar Odası (KTEZO) Genel Koordinatörü Hürrem Tulga, ülkede üretimin durması nedeniyle ithalata bağımlı bir konuma gelindiğini belirtti. Üretim namına hiçbir şey bırakılmadığına dikkat çeken Tulga, “Hal böyle olunca da ithalata muhtaç kaldık. Örneğin; hayvancılıkta KDV bütün ülkelerde neredeyse yüzde 100 iken, bizde ise et ve süt üretimi yüzde 80’dir, o bile ithalata bağlıdır. Kaldı ki bizde sadece arpa yetiştiriliyor, onda da mevsimler iyi giderse verim alınabiliyor, bunun dışında geriye kalan her şey dışardan alınıyor. Kısacası yüzde 90 oranında hayvancılık bile dışarıya bağlı. Tabi ki her şey ithal onunca buna bağlı olarak fiyatlar da aynı oranda pahalılaşıyor” şeklinde konuştu.

“Alım gücü hızla çöküyor”

Tulga, sözlerine şu şekilde devam etti; “İthalata bağımlı bir ülkeyiz ve toplam ithalatın yüzde 80’i – 90’ı da dövize bağlıdır. Bir tek yiyecek ve giyecek Türkiye’den geldiği için TL üzerindendir. Bunların dışında her şey dövizle ithal ediliyor. Hal böyle olunca Ocak ayından bu güne kadar dolarda yüzde 30’luk bir artış, Euro’da yüzde 23 oranında bir artış seyrediyor ve bunun sonucu olarak da siz aldığınız malın üzerine kar koyamadan satın almak zorunda kalıyorsunuz. Bu da hayatın oldukça pahalı olduğu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla alım gücü hızla çöküyor ve maaşlar eriyor. 2008-2009 yıllarından bu yana alım gücü durmadan geriliyor ve iç piyasa ile ekonomi durmuş oluyor. Bunlara bağlı olarak ithalat da gerilemeye başlıyor. Bir süre önce eski Maliye Bakanı istifa ederken bütçenin yüzde 90 oranında yerel giderleri karşılay bilecek duruma geldiğini söylüyordu. Bu vergi artışından kaynaklanıyordu, çünkü dövizin yükselişine hiçbir tedbir alınmadığı için aynı oranda vergiler de yükseliyordu. Ülkede, gümrük girişleri döviz üzerinden hesaplanır ve vergi öyle alınır, bu yüzden de bütçenin yüzde 90’ı yerel giderleri karşılıyordu. Ama şimdi ithalat bittiği için, gümrük vergisi de olmayacak.”

“Çek yasakları ve iflaslar başladı”

2001 yıllarında da benzer bir olay yaşandığını hatırlatan Tulga, “TL  o dönemde de muazzam bir gelir kaybı yaşamıştı. Ama alım gücü güçlü olduğundan dolayı o süreç aşılabilmişti. Ama şu anda TL’nin değer kaybının çok etkili olmasının sebebi artık alım gücünün kalmamasından kaynaklanıyor. İnsanlar artık yerlerde sürünüyor. Bunların yanında borçlanma kapasitesi de kalmadı ve borçlanacak güç de kalmadı. Merkez Bankası’nın ve Maliye Bakanlığı’nın verileri de insanların borçlanacak gücü kalmadığını gösteriyor.  Dolayısıyla vatandaş gelen artışı artık borçlanarak tolere edecek durumda değil. Alım gücü yerlerde süründüğünden ve borçlanma maksimum noktaya geldiğinden dolayı insanlar artık ihtiyaçlarını karşılayamayacak duruma geldi. Böylelikle de çek yasakları ve iflaslar başladı. Biz emlak ve kiralar gibi birçok şeyi dövize bağladık” dedi.

“Toplumun yüzde 80’i diplerde sürünüyor”

Dövizin yükselişine karşı alınabilecek tedbirler olduğunu anlatan Tulga; “İthalatta döviz kur olarak sabitlenerek, birinci adım önlem alınabilirdi. Ama en önemlisi alım gücünü artırmaya yönelik politikalar üretilmeli. Alım gücünü artırmak, turizmden insanların pay alması, üreticinin ithal bağımlısı olmaktan kurtulması, üniversitelerin ticari olmaktan çıkarılması, tekelciliğe son vermek demektir. Böylelikle de gelir dağılımında adalet sağlanarak alım gücü de artırılabilirdi. DPÖ’nün geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarda kişi başına düşen gelirin 15 bin dolar olduğunu söyledi, peki bu geliri biz neden göremiyoruz nerde? Bu da bize genel olarak toplumun yüzde 80’lerinin diplerde süründüğünü gösteriyor. Kısacası yapılması gereken gelir dağılımında adaleti sağlamak ve diğer taraftan da ekonomiyi büyütmektir. Kimse bize artık yapılamaz, edilemez, elimizde değil gibi sözler sarf etmesin, çünkü bu kadar zavallılık biraz fazla artık” diye konuştu.

“Elektrik zammına gerek kalmaz”

Hükümetin elektrikle ilgili açıklamalarına da değinen Tulga, sözlerine şu şekilde son verdi; “Biz sigara üzerinden öneri götürdük. Sadece 120 bin paket sigara satışına vergi koysanız, elektrik zammına gerek kalmayacağını söyledik. Günlük sigara, içki veya tütün tüketimine siz 1 TL’lik bir artış getirseniz zam yapmak zorunda kalmayacaksınız. Bugüne kadar yapılmayanlardan dolayı dövizin yükselişi ülkemizde bu kadar etkili oldu, ama bugün hemen başlamamak için de bir neden yok.”

Kaynak: YeniBakış