Fehime Alasya

Kolan British Hospital, Nöroloji Uzmanı Yrd Doç. Dr. İlker İpekdal, resmi olmayan kayıtlara göre şu ana kadar ülkemizde beş kişide ‘deli dana’ hastalığı görüldüğünü söyledi.

Deli dana hastalığa karşı alınması gereken önlemlerle ilgili Halkın Sesi’ne bilgi veren İpekdal, “Ülkemize kontrolsüz et ithal ettirmemeliyiz. Veteriner hizmetlerimizin çok iyi olması gerekiyor. Şüphe duyulan hayvan, hızlıca, uygun koşullarda yok edilmeli. PRİON 130 derede ölüyor. Az pişmiş etler, sakatatlardan uzak durmalıyız. Az pişmiş, pişmemiş kırmızı ette bu ihtimal bir milyarda bir iken, sakatatlarla geçme ihtimali yüzde bir civarıdır. İthal olan sosis ve salamların çok iyi denetimden geçmesi gerekiyor. Hollanda malı olan ve Kıbrıs’ta çok fazla tüketilen bolibiflerin çok iyi araştırılması ve denetlenmesi gerekiyor.”  dedi.

İpekdal şöyle konuştu:

 “Bu hastalık PRİON denilen patolojik bir proteindir ve vücutta yıkım sürecine neden olur. İlk olarak koyunlarda görülen bu protein ineklerde de çok daha yıkıcı bir şekilde ilerleyen bir hastalık oluştu. ‘Deli dana’ hastalığı deniyor ama aslında bu hastalık sığırlarda görülen bir hastalık, danalarda değil. Hastalık vücuda girdiği zaman iki ile on yıllık bir kuluçka dönemi geçiriyor. Çok uzun bir zaman yani. Örneğin vefat eden hasta veya yoğun bakımda olan hasta bu rahatsızlığı birkaç ay içerisinde alarak bu hale gelmedi. Bu proteini yıllar önce aldıkları ve tesadüfen ayni anda tanı konuldu. Bu tanının kesin olmadığını da hatırlatmak lazım.”

HASTALIK, İNSANDAN İNSANA BULAŞMAZ

Hastalığın insandan insana bulaşmayacağı bilgisini veren İpekdal, hastalığın, enfekte bir hayvanın etinin pişirilmeden yenmesi, salam, sosislerde kullanılan atık malzemeler, sakatatların insanlara geçmesiyle veya bazı durumlarda ineklerden elde edilen serumlar yolu ile vücuda girdiğine dikkat çekti. Hastalığın belirtilerine de değinen İpekdal şöyle devam etti:

“Belirtileri, halsizlik, yorgunluk, isteksizlik, unutkanlık, davranış değişiklikleri olabiliyor. Zaman içerisinde konuşamama, yürüyeme bozuklukları gibi hareket bozuklukları da ortaya çıkıyor. Altı ay ve iki ay gibi bir süreçte hastanın kaybedilmesi söz konusu oluyor. Hastanede olan hastaların, mide bulantısı, baş dönmesi şikâyetleri olduğunu biliyoruz, henüz kesin bir tanı olmamakla birlikte bu belirtiler görülmüştür.”

“TEDAVİSİ YOK, TANISI HASTA ÖLÜNCE KESİNLEŞİYOR”

Dünya genelinde hastalığın tedavisinin olmadığını ve tanı konmasının da hastanın vefatından sonra yapılabileceğini sözlerine ekleyen İpekdal, “Tedavisi yoktur. Maalesef tanı, hastanın vefatından sonra, 14:3:3 proteinine bakılarak, yani beyinden sıvı alınarak anlaşılabiliyor. Tanının en dramatik kısmı da kişinin vefatından sonra beyinden alınan sıvı ile tanı konulmasıdır. Resmi rakam olmamakla birlikte, ülkemizde ortalama beş civarı deli dana hastalığı görülmüştür diyebiliriz. Meslektaşlar arası bilgimiz doğrultusunda bu söyleyebiliriz.” dedi.