Özlem Çimendal

BKP Genel Başkanı İzzet İzcan, KKTC Meclisi’nde bulunan partilerin tercihlerini emekten yana değil, egemenlerden yana yaptıklarını söyledi.  İzcan, “Emek en yüce değerdir” diyen parti ve gazetelerin hükümete geldiklerinde muhalefetteyken söylediklerini unuttuklarına işaret ederek, “Sendikaların ve emek örgütlerinin nasıl susturulacağı, aidatlarının devlet tarafından kesileceğini, nasıl Ankara tarafından tekelleştirmeyi getiren paketleri dayatacaklarını, ülkenin öz kaynaklarının havaalanından, elektriğinden limanlarından başlayarak her şeyin özelleştireceklerini düşünüyorlar. Bunları kim yapıyor?” diye sordu. Ayrıca İzcan, solda yeni bir oluşum çatısı altında YKP ile birlikte birleşme çağrısı yaptıklarını örgütlü mücadeleyi, sol ve sosyalist olduğunu ifade eden bütün çevrelerle birlikte geliştireceklerinden de bahsederek, ülkenin topyekün bir değişime ihtiyacı olduğunu söyledi.

“Sistem egemen kesimin kar hırsı üzerinde işliyor”

KKTC’deki sendikasız, güvencesiz, kaçak ve 8 saatin çok üzerinde çalışan özel sektör emekçileri ve hakları sömürülen çevreler hakkında açıklamalarda bulunan İzcan, “Kapitalist ve neoliberal yönetilen günümüz dünyasında emek ve sermaye arasındaki çelişki ve mücadele devam her zaman devam edecek. Her şey, egemen kesimin kar hırsıyla çevrili bir anlayış üzerine kurulmuştur. Devlet sosyal devlet anlayışı çerçevesinde hak, adalet ve eşitliği sağlayacağı yerde, siyasal örgütlenmeleri aracılığıyla egemen sınıf, hükümetleri elinde tutuyor” dedi.

“Partiler, tercihlerini emekten yana değil, egemenden yana yaptı”

KKTC Meclisi’nde bulunan partilerin tercihlerini emekten yana değil, egemenlerden yana yaptıklarından bahseden İzcan, “‘Emek en yüce değerdir’ diyen parti ve gazeteler dahi, hükümete geldiklerinde muhalefetteyken söylediklerini unuttular. Sendikaların ve emek örgütlerinin nasıl susturulacağı, aidatlarının devlet tarafından kesileceğini, nasıl Ankara tarafından tekelleştirmeyi getiren paketleri dayatacaklarını, ülkenin öz kaynaklarının havaalanından, elektriğinden limanlarından başlayarak her şeyin özelleştireceklerini düşünüyorlar. Kim yapıyor?” diye sordu.

“1 Mayıs’ta yürüme cesareti gösteren CTP emek deyip, tersini yaptı”

Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin sol değerler ekseninden kayarak özelleştirmelere kapı araladıktan sonra, 1 Mayıs’a katılma cesareti göstererek ve mahcup şekilde yürümesini de eleştiren İzcan, “1 Mayıs kutlamalarında yürüme cesareti de gösteren, yorgun ve küçük bir katılımla gelen CTP, izlediği siyasetle emeğin yanındayız diyerek bunun tam tersini yaptı” şeklinde konuştu.

“CTP’nin yapamadığını UBP yaptı”        

İş kazaları, güvencesiz, esnek çalışma koşulları, düşük asgari koşulları mevcut sistem ve bu sistemi ayakta tutanlarla bütünleştirilerek tartışılması gerektiğini savunan İzcan, “Sol sosyalist düşünceyi benimsemiş, çalışanlara ve haklarına saygı gösteren, emekçileri ürettiklerinden onları pay sahibi yapmak gibi bir amaçları olduğunu savunan ve patatesleri bahçede kalan çiftçilerin, sütleri sokaklara dökülen hayvancıya ihracat teşviği vermeyen kendisine sol sosyalist bir parti diyen CTP hükümetinin yapamadığını UBP yaptı” ifadelerini kullandı.  

“Emekçiler örgütlenerek gücünü artırmalıdır”

Ülke çiftçisi ve emekçisinin elektrik parasını ödeyebileceği, insanca yaşayabileceği bir refaha kavuşturulmasının sorumluluğunun siyasi erkte olduğunu söyleyen İzcan, “Emekçi diye tabir ettiğimiz kesimlerin örgütlenerek, gücünü artırması gerekir ve kendinden yana siyaset üreten partilerin de farkına varmalıdırlar” şeklinde konuştu.

“Sendikal mücadele, sadece kamu görevlilerine mi ait?”

Rejimin kendisini yüksek barajlarla, devlet katkılarını kendi kasasına alarak, medyayı kendi propagandasını yaptırarak koruduğundan bahseden İzcan, “1 Mayıs kutlamasının yapıldığı zaman birçok emekçi çalışıyordu. Bu böyle olmamalı. Sendikal örgütlenme sadece kamu görevlilerine mi ait olmalı?” şeklinde sordu.

“Şimdiye kadarki bütün hükümetler sermayeyle göbek bağlarını kesmedi”

Meclis’te bulunan tüm partilerin bugüne kadar hükümet olduklarına işaret eden İzcan, “CTP, UBP, DP uzun süre hükümetçilik yaptı. Bir yasa çıkaramazlar mıydı, emekçinin örgütlenerek sendikalaşmasını sağlayacak, iş ölümlerinin önüne geçebilecek?” diye soran İzcan, hükümet edenlerin sermayeyle göbek bağlarını kesmediklerini ifade etti. 

“YKP ile örgütlendik”

BKP ve YKP’nin bir araya gelerek toplumsal muhalefetin sesini yükselteceğini ifade eden İzcan, “Ülkedeki bütün sorunların tartışılacağı ve sadece bu iki partiyle kalmayacak olan bir örgütlenmeye gideceğiz. KTÖS’ü de iki parti birlikte ziyaret edeceğiz. Sendikalarımızın istediğinize oy verin ancak barış yanlılarına oy verin çağrısı siyaset yapmak değildir” dedi.

“CTP topluma dibe vurdurdu”

KKTC’nin artık siyasi arenadaki herkesi görüp tarttığını ve tecrübe ettiğini ifade eden İzcan, “CTP hükümet oldu, gitti geldi UBP’yi seçti toplumu dibe vurdurdu. DP’yi seçti parti kurdurttu Ankara hükümetiyle birlikte ÖRP adında parti kurdu, tüm bu kombinozanlar emekçilerin haklarına saldırdı. Özelleştirmeyle sokakları sokağa attı, direnmeye kalktıkları zaman insanlar, Ercan olayında olduğu gibi otobüslere doldurtup polis hücrelerine attırdı” diyerek, “Bu topluma kim yol gösterecek?” dedi. İzcan, “Yine eskisi gibi taktiravalli gibi oynayacak mıyız, yoksa açık biçimde kendilerini de ortaya koyarak çizgi ve duruşlarını ortaya koyarak, emek haklarının korunmasını ve daha ileri taşımak adına biz buradayız mı diyeceğiz?” şeklinde sordu. Bunların bazı sendikaların tartışmaya açtığını da ifade eden İzcan, bu mücadeleyi yayarak ve genişleterek güçlendireceklerini ifade etti. 

“Sermaye yanlısı siyasi güçler güç kaybetti”

KKTC’de gelinen ortamda sermaye yanlısı siyasi güçlerin kendi içlerinde bölünerek bunalıma girdiklerini söyleyen İzcan, “Kendi içlerinde başarısız olarak arayışa girerek, toplumun saygısı, güveni ve desteğini yitirmişlerdir. Bunu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Anayasa referandumunda gördük. Halkın yüzde 62’si Hayır dedi” şeklinde konuştu.

TDP’ye de çağrı yapıldı

Solda yeni bir oluşum çatısı altında birleşme çağrısını TDP’ye de yapan İzcan, “Onlara da çıktığımız bu yolda, otobüste yer var. Gün artık partilerin birbiriyle yarışacağı, rekabet edip, hırpalayacağı, birbirinden kadro çalacağı gün değildir. Toplum artık batma noktasına gidiyor. Kurtuluş topyekün birleşmedir. TDP’ye de diyoruz ki siz de bu yeni bir oluşum mücadelesi içerindeki solun yanında olun” dedi. İki ay önce başladıkları çalışmalarına YKP’ye de eylem birlikleri ve bu birlikteliği genişletme adına ziyaret talebinde bulunduklarını, TDP’ye de aynı şekilde talepte bulunduklarını söyleyen İzcan, “Maalesef TDP ne yazılı, ne sözlü cevap vermedi. Bu hiç dostane bir davranış değildi” dedi.

“Yedi Kocalı Hürmüz hükümetinin yamaları patlayacak”

CTP dışında kalan bütün kesimlerin toparlandığı, bir çatı, cephe birlik olarak toplumun önüne çıkıldığında, peşkeş, emek, sömürü, sermayenin önüne set çekildiğinde toparlanma için bir adım atılacağına inanç belirten İzcan, “Son olarak Yedi Kocalı Hürmüz hükümetinin diktikleri yamaları çok geçmeyecek patlayacak” dedi.

“Bu arabanın şoförü nereye gittiğini bilmiyor”

Hükümetin kaynayan kazan misali geldiği noktanın içerisinde birçok ismin olduğunu söyleyen İzcan, “Sayın Eroğlu, Ankara’da bazı çevreler, yakın zamanda partilerinden istifa eden isimlerin hepsinin içinde olduğu bir yapı mevcuttur. Serdar Denktaş’ı bir hafta önce acımasızca eleştirenler gidip güvenoyu veriyor. Bu iş gitmez, bu arabanın tekerlekleri patlak ve bu arabanın şoförü nereye gideceğini bilmiyor” dedi.

Su ihalesini alacak olan şirket hazırladı

AKP’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde su konusunda ihaleyi alacak olan şirket tarafından hazırlanmış sözleşmeyi kabul ettirmeye çalışmasının Türkiye basını tarafından da ele alındığına değinen İzcan, “35 yıllığına yapılacak dedikleri böylesi bir tekelleşme dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Fiyatı belli olmadan alım garantisi verme tek fiyatı dayatma, su artarsa verilecek denilen ve kıskaca alınmış bir zihniyetin karşısında durmamız lazım” şeklinde dedi.

“CTP’yle yan yana aynı yolu yürümemiz mümkün değil”

CTP’nin su protokolüne de ekonomik protokole de evet dediğini ve sadece Elektrik Kurumu’nun üçe bölünerek özelleşmesini kabul etmediğini de hatırlatan İzcan, “DPÖ’nün kapanmasını kendileri önerdi, limanların özelleşmesini kabul etti, havaalanının bu hale gelmesini onayladılar yine havaalanında pis kokular gelen, milyonluk yolsuzluğun Ombudsman raporuna yansımasına rağmen, işlem yapmayarak UBP’yi yine kendileri korudular” ifadelerini kullanarak CTP’de anlayışın değişmediği sürece ve CTP’ye halktan özür dilemediği sürece yanlarında yer veremeyeceklerini söyledi. Ayrıca İzcan, yaptıklarından hicap duymayan bir CTP ile yürüyecekleri yolları olmadığını da ifade etti.

“Türkiye barış isteminde samimi değil”

Türkiye’nin barış isteme konusunda samimi olmadığının göstergesinin KKTC’nin elinde avcunda ne varsa her şeyini alması olduğunu ifade eden İzcan, barış isteyen bir Türkiye’nin Kıbrıs’ın içişlerine karışarak, döve döve maaşlar üzerinden tehdit ederek, vatandaş baskısında bulunmaması gerektiğini savundu.

“Güney’de barış isteyen partilerin yükselişi var”

Güney’deki seçimlerde barışı destekleyen partilerin yükselişinin Kıbrıs sorunu konusunda olumlu hava yaratacağını söyleyen İzcan, “Seçimlerden sonra AB, NATO ve Türkiye’nin de içerisinde olduğu tarafların barışı gerçekten isteyip istemediklerini gösterecekleri adımları atabilecekler mi bu çok önemlidir” dedi.