Eniz Orakçıoğlu

Birleşik Kıbrıs Partisi Genel Başkanı İzzet İzcan, Türkiye ile KKTC arasında imzalanmayı bekleyen su protokolü hakkında ciddi eleştirilerde bulundu. İzcan,  yaptığı değerlendirmede, UBP, CTP ve DP’nin su protokolünü şimdiki haliyle imzalamak için göbek attıklarını belirtirken, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın ise su konussunda üzerine düşeni yapmadığını söyledi.

“Ciddi bir yönetim zafiyeti var”

BKP Genel Başkanı İzzet İzcan, su konusuna değinerek, “BKP şu anda en hareketli partilerden biridir. Aktif, parlamentonun dışında olmasına rağmen faal ve her alanda yoğun bir çaba içindedir. Simdi ise bir su problemi ile karşı karşıya kaldık ve bu su sorunu artık su olmaktan çıktı. Bizi işsizlik, tekelleşme ve üretimi sonlandırma olarak tehdit ediyor. Devlet, hükümet edenler bir su alışverişine girelim dedi ama artık onlarda bu işi yönetemediklerini kabul ediyor. Bugün Tarım Bakanı Erkut Şahali çıkıp kendi Başbakanı Ömer Kalyoncuya ‘sen bu işi beceremedin, istifa et’ diyorsa, CTP Parti Meclisi durmadan toplanıyor ve PM başka, Genel Başkan, Genel Sekreter, Başbakan ve Bakanlar başka telden çalıyorsa ciddi bir yönetim zafiyeti var demektir” şeklinde konuştu.

“Ret oyu vermemek için parlamentoya gitmediler”

Bu sorunun yeni başlamadığını belirten İzcan, “Bu sorun 5 yıl önce başladı. Siz su alışverişine giriyorsunuz ama ne o zaman, ne de şimdi, ne kadar su satın alacağınızı, kaç paraya satın alacağınızı, nasıl yöneteceğinizi dahi konuşmadınız, anlaşmadınız ve önünüze dayatılan geçmiş protokolleri de imzaladınız. 2012 yılında su protokolünün benzeri parlamentomuza geldi ve İrsen Küçük hükümeti DP vekillerinin desteği ile bu protokole evet dedi. CTP ise bilerek ve isteyerek milletvekillerinin yarısı parlamentoya gitmedi, bir kısmı da giderek ret oyu verdi. Diğer bir ilginç durum ise TDP’nin 3 milletvekilinin 3’ü de parlamento oturumuna katılmadı. Sırf ret oyu vermesinler diye, sırf AKP ile ilişkilerini bozmasınlar diye göz göre göre ilk protokolü halktan gizlediler, gündeme getirmediler, tartıştırmadılar ve parlamentoya dahi gitmediler ve bu ana maddeleri içeren protokol imzalandı” dedi.

“Su platformu oluşturuldu”

Çok geç söylemlerine de karşı çıkan İzcan, “Çok geç değildir. Kıbrıs Türk toplumu yollara düşmek üzeredir ve BKP siyasal önderlik görevini bu konuda da yapmıştır. Aylar var su konusunda mücadele verip halkı bu konuda aydınlatıyor, sendikaları ziyaret ediyoruz. Genel hava ise bu konuda korkunç bir öfkenin ön planda olduğudur. Geçtiğimiz gün yapılan toplantıda Genel Sekreterimiz alınan kararları aktardı, Su platformu oluşturuldu, bu su platformunun yönetimi oluşturuldu ve su haktır, su bu toplumun malıdır ve Güzelyalı tesisinde bu su teslim alınacaktır ve belediye ile bizim kurumlarımız tarafından da yönetilecektir. Bunun yanında parası neyse de ödenecektir” diye konuştu.

“Bütün kaynaklarımızı ele geçiremezsiniz”

İzcan, sözlerine şu şekilde devam etti; “Biz bu suyu satın alacaksak, müşteriysek, bize müsaade edin müşteri olarak bu suyun fiyatını verelim, satın alalım ve suyu ülkemizde halkımızın seçtiklerinin iradesine uygun olarak, halkımızın isteklerine bağlı bir şekilde dağıtalım parasını toplayıp size verelim. Benim ülkemde bu suyu getireceğim diye benim bütün yer altı ve yer üstü kaynaklarımı ele geçiremezsin ve su satacağım diye Allah’ın yağmur suyunu toplayıp yine bana satamazsın” dedi.

“Toplum tehdit ediliyor”

Bakanların ve partilerinin taşeronluğa soyunduğunu belirten İzcan, “Bu bakan ve partiler bu protokolü imzalamak için göbek atmaktadırlar. Bir diğer yapılan ayıp, toplumu ‘maaşları kesintili ödeyeceğiz’ şeklinde tehdit etmeleridir. Bu toplumu tehdit etmektir, çünkü bu sözlerine altında yatan ‘su protokolünü imzalamadığımız için Türkiye Hükümeti bizimle mali protokolü görüşmüyor, mali protokolü de görüşmediği için para akışını serbest bırakmıyor ve para gelmediği için ödenmeyeceksiniz. Protokolü imzalayalım ve maaşınızı ödensin’  demek istiyor” şeklinde konuştu.

“Kendinize kariyer yapmaktan da vazgeçin”

Maliye Bakanı Birikim Özgür’ün ‘Ben istifa etmeyeceğim ve babamın akıbetini yaşamayacağım’ sözlerini sert bir dille eleştiren İzzet İzcan şunların söyledi; “Siz artık babanızın adını ağzınıza almayın. Kusura bakmayın Birleşik Kıbrıs Partisinin kurucusu olan babanız bizim siyasi önderimiz olan Sayın Özker Özgür, özelleştirmeye de, taşeronluğa da, AK Partinin politikalarına da karşıydı ve emekten, haktan, ezilenden yana bir siyaset izliyordu. Tabi ki Birikim Özgür ve Özker Özgür’ün farklı başka bir çizgileri var ve biz bunu saygı ile karşılıyoruz, ama ikide bir duygu sömürüsü yapıp, Sayın Özker Özgür’ün ismini kullanıp kendinize kariyer yapmaktan da vazgeçin” dedi.

“5 senedir aklınız neredeydi?”

İzcan, UBP ve CTP’nin yaptığının yalancı pehlivanlık olduğunu söyleyerek, Sunat Atun’un yaptığı açıklamada ‘Akıllı insanlar sorunu çözer’ sözlerine değindi. İzcan, “5 sene var aklınız neredeydi?” diye sorarak, “Bu protokol siz hükümetteyken, siz bakanken imzalandı ve bu konu o dönemden bu yana süre gelen bir sorundur” dedi. İzcan, hükümetin UBP kanadının ‘Cuma’ya kadar ya imzalar atılır, ya da biz bu işi bozarız’ sözlerine de değinerek, “Biz bu hikâyeyi 1 ay dinledik ve şantajla ülke yönetilmeyeceğini de kaç kez söyledik. Kaldı ki UBP bu hükümeti bozamaz, çünkü geçtiğimiz gün Bakanlar Kurulunda hükümeti bozmama kararı alındı. Bunun yanında Sayın Başbakan Türkiye yetkilileri ile görüşecek, ama yine Başbakan Türkiye’ye gideceğim de diyemiyor, çünkü Ankara’daki hükümet 20 Ekim’den beri Sayın Mehmet Ali Talat’a ve Ömer Kalyoncuya randevu vermiyor” dedi.

“Belediyeler tepki göstermekte haklı”

Belediye başkanlarının haklı yere isyan ettiğini ve tepki gösterdiklerini belirten İzcan, “Belediyelerin en temel geliri suya bağlıdır. Suyun üzerinden çöp, aydınlatma gibi ufak tefek vergilerde vardır. Örneğin; Gönyeli belediyesinin 4 milyon TL su geliri var, eğer bu protokol bu şekilde imzalanırsa söylenen ise su paraları toplandığı zaman belediyelere yüzde 10 katkı verileceğidir. Bu durumda 4 milyon TL sudan gelir sağlayan Gönyeli Belediyesinin geliri 400 bin TL olacaktır. Bu para su bölümünde çalışan personelin maaşı bile değildir. Belediyelerin elinden bütün altyapılarını alacaklar ve suyu dağıtacak firmaya verecekler. Bu kabul edilebilir değildir. Borular, kanalizasyon, istasyonlar, kuyuları, yağan yağmuru hepsi belediyelerin elinden alınacaktır. Kısacası belediyelerin elinde ne varsa alıp Türkiye’deki bu özel firmaya verilecek. Biz su satın almaya çalışırken, Türkiye bizi satın almaya çalışıyor. Yaşanan budur” dedi.

“Hep beraber sokağa ineceğiz”

UBP ve DP’nin su konusunda teslim olduğunu vurgulayan İzcan, “DP yine yavaştan oyun havası çalmaya başladı ama Serdar Denktaş kapı sinyalleri vermeye başladı ama artık DP’nin de bir kapısının kalmayacağının farkında değil. DP bitti bir şeyi kalmadı ve bunu farkına hala varamıyorlar. Bütün ülkede konuşulan, tartışılan partinin yolsuzluklarıdır, önce Serdar Denktaş bu konuşulanları temizlemeli. Kısacası bu hükümetin yapmaya çalıştığı bir yolunu bulup, ufak tefek iyileştirmelerle suyun metninin altına imza koymaktır ve zaman kazanıp hükümetlerini sürdürmektir. Ama bu halk buna müsaade etmeyecek, hep beraber yarından tezi yok sokağa inecek, göze göz, dişe diş mücadele edeceğiz” diye konuştu.

“Memleketimiz pompa istasyonu mu?”

Su protokolündeki bir maddeden bahseden İzcan, şunları söyledi; “Maddeye göre 3’üncü ülkelere satış yapılacaksa tek yetkili ülke Türkiye Cumhuriyetidir. Peki bizim memleketimiz pompa istasyonu mu? Türkiye üzerinden Rusya doğal gaz boruları geçip Avrupa’ya doğal gaz sevk ederken, o doğal gazın yüzde 10’unu kira bedeli olarak Türkiye Cumhuriyeti alıyor ki boruların geçtiği yerin mülkiyeti de Türkiye’ye aittir. Bu proje kapsamında gerek duyulan yerlerin kamulaştırma ve bu şirkete devretme görevi yükümlülüğü hükümete aittir maddesi mümkün değildir. Boruların geçtiği ve istasyonların kurulduğu yerlerde insanların mallarını alarak, parasını da Kıbrıs Türk Halkına ödeteceksin ve bunu özel şirkete devredeceksin. Böyle bir şey olamaz, bunun altına imza atacak olan adamı gördüğün yerde tokatlaman gerekir. Bu kabul edilemezdir” dedi.

“Ülke kaynakları peşkeş çekiliyor”

Özelleştirmeye değinen İzcan, “Bizde yapılanın vahşi kapitalizmin tekelleşme adı altında güçlü sermaye guruplarına ülke kaynaklarının peşkeş çekilmesidir. Bunun çalışan bir ekonomik modelle alakası yoktur. Dünyada genel olarak kabul gören ve toplumun yararına olan model ki İskandinav ülkelerinde uygulanan model karma bir modeldir. Kamu ve özel sektöre dayalı model harmoni, içinde sosyal devlet anlayışına göre insan odaklı bir şekilde odaklanmaktadır ki doğru olan bir modeldir. Bunun yanında bir de vahşi modellere dayalı gelişmemiş, az gelişmiş Güney Afrika ülkeleri gibi ülkelerde uygulanan bir model de vardır ki egemenlere, tekellere dayanır ve bu tekeller halkın kanını emer ki bu en tehlikelisidir. Avrupa Birliği ise serbest piyasa ekonomisine dayanır, ama yasaları ile tekelleşmeyi önlemiştir. AB özelleştirme yapacağında önce sosyal yanının ne olacağına bakar, sonra bu çalışmaları yürütür. Bizde bunların hiçbiri yoktur” dedi.

“Yüzlerce insan ne olacak?”

Özelleştirmeye değinirken KTHY’nin kapanışına, işsiz kalanlara ve intiharlara da değinen İzcan, “Su özelleştirildiği takdirde yüzlerce insan ne olacak? Bu insanları sokağa atarsanız bu insanlar ne olacak? Siz üreticiyi ürününü sulayamaz hale getirirseniz bunun sonucu ne olacak” şeklinde konuştu.

“Hükümet miadını doldurdu”

Bu hükümetin miadının dolduğunu vurgulayan İzcan, “Bu iş sonunda halka gidecektir. Hükümet su konusunu atlatsa limanların veya telefona dairesinin özelleştirmesinde insanlar birbirlerinin boğazını sıkacaklardır. Halka gitmek en iyi yoldur ve alternatif yaratmak da en iyi yoldur. BKP bu noktada en iyi alternatiftir. Eğer toplumun üzerine acımasız, düşüncesiz ve gaddarca gitmeye devam ederlerse bankalar krizinde yaşananın yine aynısı olacaktır” diye konuştu.

“Akıncı, üstüne düşeni yapmamıştır”

Cumhurbaşkanının su konusunda şuana kadar kendisinden bekleneni yapmadığını belirten İzcan, “Cumhurbaşkanının ‘pişmiş aşa su katmak doğru değildir’ demesi çok yersiz ve yanlıştır. Pişmiş bir aş yoktur, pişirilmek üzere olan aş vardır ve bu aş piştiği zaman bu toplum yerse zehirlenecektir. O yüzden cumhurbaşkanının ben bu işe karışmam demesi doğru değildir. Sayın Akıncı, Seçim kampanyalarında halka verdiği sözleri de unutmamalı ki o dönemde tarafsız, halkın yanında bir cumhurbaşkanı olacağını söylemişti. Eğer bu konuda belediyelerin batırılması gündemdeyse ve suyun belediyelerin elinden alınmasını kabul etmiyorsanız, bunu daha açık bir şekilde söyleyin. Eğer bu protokolü kabul etmiyorsanız ve düzeltilmesi gereken yerler varsa cumhurbaşkanı olarak çıkın toplumunuzun yanına geçin ve hükümeti, uyarın, yardım edin, yol gösterin ve Ankara’daki yetkililerle temas kurup bu sorunu çözmelerine yardımcı olun. Sayın Akıncı’dan beklenen budur ve şu ana kadar Sayın Akıncı üstüne düşeni yapmamıştır” dedi.

Kaynak: Yeni Bakış Gazetesi