Gül Çakır

Gazeteci-Yazar Hasan Kahvecioğlu, Kıbrıslı Türk olarak su konusunda gelinen noktanın kendini mutlu etmediğini söyledi. Kahvecioğlu, bu konumda insanın durup dururken mutlu olabileceği bir durum olmadığını da ifade etti. Kıbrıs’la ilgili Kıbrıs’a su taşınmasına ilişkin ilk fikirler ortaya çıktığında, Kıbrıslıların buna genelde inanmadığına dikkati çeken Kahvecioğlu. bu konunun 1960’lara kadar uzandığını savundu. 

Ada TV’de yayınlanan ve Cansu Örmeci’nin hazırladığı Öğlen Ajansı programına konuk olan Hasan Kahvecioğlu, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bu konu üzerinde çaba harcadığı dönemde bile, Kıbrıslıların buna inanmadıklarını söyledi. 

Kahvecioğlu, bu konunun “bekledim de gelmedin” şarkısının hikayesine benzediğini vurgulayarak, bu olayda da Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmediğinin anlatılmaya çalışıldığını kaydetti. Kahvecioğlu; “Türkiye’de bir Cumhurbaşkanı inat etti, sözü de gerçekten etkiliymiş ki devlet mekanizmalarında yasa kural falan dinlenmedi ve bu proje hep yürüdü. Sonunda su Kıbrıs’a ulaştı.” şeklinde konuştu. 

“BÜTÜN ÜLKELERE BİR ÜSTÜNLÜĞÜMÜZ OLACAKTI” 

Kıbrıslı Türkler olarak çevreye bakıldığı zaman çok sevinilmesi gerektiğini vurgulayan Kahvecioğlu, bütün rakip ülkelere ve rekabet edilebilecek alanlarda söz konusu olan ülkelere ciddi anlamda bir üstünlük sağlamak olanağı doğduğunu kaydetti. Kahvecioğlu konuşmasına şöyle devam etti; 

“Çevredeki bütün ülkelere suyla mukayeseli bir üstünlüğümüz olacaktı. Tarımda, sanayide, turizmde biz bu suyu kullanacaktık ve harika bir mutlu döneme girecektik. Asıl istediğim buydu.” 

“NE BİRİNİN NE ÖTEKİNİN DEDİĞİ DOĞRUDUR” 

Gelinen noktada herkesin birbirini çok tükettiğini savunan Kahvecioğlu, gelen suyun bile kimsede bir sevinç yaratmadığını, tam tersine marazi bir durum yarattığını söyledi. Üzerinde durulan anlaşmanın 2010’lardaki anlaşmadan bile çok daha kötü bir anlaşma olduğunu savunan Hasan Kahvecioğlu, ülkenin Bakanlar Kurulu’nun Türkiye ile anlaştıktan sonra Meclisten yasa geçirdiğini belirtti. 

“TARİHİN EN BÜYÜK ÖZELLEŞTİRMESİNİ GERÇEKLEŞTİRDİK” 

Kıbrıs’ta tanınsa da tanınmasa da bir devlet olduğunu söyleyen Kahvecioğlu, karşı tarafta da Türkiye Cumhuriyeti denen başka bir devlet olduğunu kaydederek, birinin su ihraç edeceğini, diğerinin de su ithal edeceğini sözlerine ekleyerek şöyle dedi; 

“Meseleye böyle bakıp parasını ödeyeceğiz, suyu alacağız. Beleşçilik yok, gibi algılamıştım. Ama aklımın ucundan bile belediyelerin devreden çıkarılacağı doğrusu geçmemişti. UBP’li bir bakan “tarihin en büyük özelleştirmesini gerçekleştirdik” dedi. 

Bu aslında doğru bir laftır. Karşı taraf da diyor ki; “hiçbir özelleştirme olmadı.” İki tane hükümet ortağı düşünün ki; yaptıkları ve altına imza attıkları işi bile biri özelleştirme diye kabul ediyor, biri ise müthiş bir başarı olarak. Kutlamamız da gerekir diyor Sayın Başbakan. Birbirimizi nasıl anlamadığımız, nasıl körlerle sağırları oynadığımız da burada bir kere daha ortaya çıktı.” 

“KAMU&ÖZEL ORTAKLIĞI UCUBE BİR MODELDİR” 

Anlaşmaya güvenini “kamu-özel ortaklığı” denildiğinde kaybettiğini dile getiren Kahvecioğlu şunları söyledi; 

“Çok ucube bir modeldir kamu-özel ortaklığı. Kimin eli kimin cebinde biraz karışıklık var o işte ve ben hep kuşkuyla bakarım. Dolayısıyla şimdi ne at ne deve misali bir şeydir. Şimdi çok ucube bir şey ve üstelik bu sözleşmenin ne kadarında doğru dürüst bizimkiler koyabilecekler kocaman bir soru işareti. Biz Ercan’ı verirken de öyle yaptık. Ercan’ın şartnamesine özel sektör kuruluşu denetlemenin parasını ödeyecek diye madde koyduk ama oturup kazanan şirketle sözleşme imzaladığımızda o maddeyi koymadık. KDV verip vermeyeceğini koymayı da unuttuk. Dolayısıyla bu sözleşmeler sağlam olacak mı? Özel sektör kuruluşuyla uygulama sözleşmeleri ne kadar yürüyecek? ”