“Bu işin vefa ile bir bağlantısı yok. Yenilenme gerekiyordu, böyle bir yenilenme yapıldı..”Yurdagül ATUN

Ömer Kalyoncu, Başbakanlığa önerilmesinin bir vefa himmeti olmadığını söyledi. “Bu aklıselimin hakim olmasıdır… Partide bir işbirliği olanağının ortaya çıkması, taşların yerli yerine oturmasıdır” dedi…

“Yenilenme gerekiyordu, böyle bir yenilenme yapıldı. Parti Başkanı değişti biliyorsunuz. Milletvekili olsaydı, Başbakan o olacaktı. Milletvekili olmadığı için de vekil olan birinin olması için yoklama yapıldı, parti meclisi üyelerinden ve parti teşkilatından başka bir isim çıkabilirdi, Kalyoncu ismi çıktı.”

Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler (CTP-BG) yetkili organları yeni hükümeti kurma görevinin Girne Milletvekili Ömer Kalyoncu’ya verilmesini önerme kararı aldı. Şayet Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı onaylarsa Kalyoncu, KKTC’nin 11. Başbakanı olacak. 

Haberal Kıbrıslı Gazetesi’nin sorularını içtenlikle yanıtlayan Ömer Kalyoncu, kendisinin Başbakanlığa önerilmesinin bir vefa himmeti olmadığını söyledi. “Bu aklıselimin hakim olmasıdır… Partide bir işbirliği olanağının ortaya çıkması, taşların yerli yerine oturmasıdır” diyen Kalyoncu,  partide herkese ihtiyaç olduğunu, dinamizm ve tecrübenin bir araya getirilmemesi halinde bu yolu yürümenin mümkün olmadığını dile getirdi.

Başbakan olduğu takdirde önceliğinin ekonomik sorunlar olmak üzere, eğitim ve sağlık olacağına dikkat çeken Kalyoncu, sendikalarla tartışmaya girmeden, fikir teatileriyle çalışmalarını sürdüreceklerini ifade etti. Kamuda alınacak tedbirlerle özel sektörün yatırım sürecini kolaylaştırıcı ve yabancı sermayeyi çekici bir durum yaratılması gerektiğini belirten Kalyoncu, tüm bunları tek başına yapmasının mümkün olmadığını anımsattı. 

Soru: Son seçimlerde CTP, gençleşerek değişme yönünde kendini gösterirken, bugün sizin Başbakan olarak gösterilmeniz vefa örneği mi? Hak ettiğinizi düşünerek ödüllendirdiler mi?

Her şeyden önce münhal açılıp da, münhale başvuru şeklinde yapılmış bir iş değil bu. Biliyorsunuz CTP’nin cumhurbaşkanı seçimlerinde iyi bir netice almaması, mevcut parti başkanının istifa etmesi ve başbakanlıktan çekileceğini duyurmasıyla beraber gündeme gelmiş bir konudur. Yoksa ortada bir vefa meselesi yok. Bu işi yapamayacağını düşündüğün birinin vefa duygusuyla oraya getirilmesi lüksü yoktur. Böyle bir şey olamaz. Onun için vefa ile bir bağlantısı yok bu işin. Yenilenme gerekiyordu, böyle bir yenilenme yapıldı. Parti Başkanı değişti biliyorsunuz. Milletvekili olsaydı, Başbakan o olacaktı. Milletvekili olmadığı için de vekil olan birinin olması için yoklama yapıldı, parti meclisi üyelerinden ve parti teşkilatından başka bir isim çıkabilirdi, Kalyoncu ismi çıktı. Önemli olan kimin çıktığı değil, ülkemiz. 

“Koalisyon yapacağımız kişilerle pazarlık sözkonusu”

Soru: Zor bir süreçte görevi aldınız. Hükümetin yenilenme süreci var. Parti Genel Sekreteri Tufan Erhürman “bizim manifestomuz var. Bu manifestoyu hayata geçirecek, bizimle aynı yolda yürüyecek bir partiyle koalisyon yapabiliriz” diyor. Karşı tarafın kendi beklentileri olamaz mı? Koalisyon yapacak olan parti kendi ilkelerini bir kenara mı itmeli?

Pazarlıkta ben her şeyimden vazgeçiyorum her şeyimden demez partiler. Burada bir pazarlık söz konusudur. Doğrudur, bir manifesto vardır ortada. Zaten birde hükümet program taslağı hazırlanıyor. Bunların hepsi partilerle yapılacak görüşmelerde masaya konacak ve bunlar üzerinden bir pazarlık oluşacak. Bu pazarlıkta herkes nereye kadar gerileyeceğini kendisi bilir. Sonrada bir karar verilecek, hangi noktada işbirliği yapılabileceği konusunda ve yeni hükümet oluşturulacak veya oluşturulamayacak.

Liyakat sistemi getirilmeli…

Şartların zorluğu doğru. Hem kamuda birtakım yenilemelerin gerektiği ortadadır. En çok konuşulan şeylerden biri bürokrasideki üçlü kararname ve liyakat sisteminin ortadan kalkmasıdır. Bunun yeniden gelmesi gerekiyor. Bunlarla ilgili olarak komite çalışmalarını sürdürüyor. Tam sonuçlanacağı noktada geldi tatile dayandı. Burada esas yasanın hazırlanması lazım. Tatile denk geldi. Şimdi onun tartışması yaşanıyor. Arada toplanılsın mı, toplanılmasın mı diye… Anayasa değişikliği çalışmaları esnasında ortaya çıkan bir şey oldu. Tatili sürekli olarak ortadan kaldıramazsınız diye bir tartışma yaşandı geçtiğimiz dönem. Milletvekillerin bir takım tatil planları var. Tatil süresince bazı yasaların geçirilebilmesi için Meclisin olağanüstü toplanabilmesiyle ilgili girişimlerimiz sürüyor. 

“Bankalarla, vadelerin uzatılması görüşüldü”

Öte yandan ekonomik problemler artmış durumda. Döviz aldı başını gidiyor, onun yarattığı problemler var. Herkesi vuran çerçeve taşımaktadır. Hem iş yapan insanları hem de dar gelirliyi sıkıntıya soktu. Dövizle yapılan her alışverişte problem var. Tabi dövizin yükselmesi sonunda Türk Lirasıyla yapılan harcamalarda artmıştır. Zor bir dönemdir. Şimdiden tedbir konusunda tartışmalara başlanmıştır ancak net ne gibi bir tedbir alınacağını söyleyemeyiz. Okulların duhuliyeleri (Okul ücretleri) dövizle. Okulların onlara tedbir alması lazım. Hükümet okullarla görüşmüş zaten. Biraz önce başbakan grupta bilgi verdi. Meclis Bankası’yla da birtakım görüşmeler yapıldı, vadelerin uzatılmasıyla ilgili. Ama bu bütüm sorunu çözmez tabi… Sorunun tümünü çözmek zaten mümkün değil çünkü bizim sışımızda, ülkemizin ekonomisin dışında gelişen, bağımlı olduğumuz dünya ekonomisinin bize dayattığı problemlerdir bunlar… Bizim tarafımızdan, daha hafif geçiştirilmesine yönelik tedbirler alınabilir. 

“Yatırımcıyı çekmemiz lazım”

Soru: Şu an öncülünüz ekonomik sorunlar ama daha önce “ben başbakan olsaydım, şunu şu şekilde yapardım” dediğiniz konular var mıydı? 

Yapılması gereken bir çok şey var. Kamu sektörüne bakarsak, kamunun mevcut saatler içinde verimli çalışmasını sağlamak lazım. Ne kadar isterseniz artırın, eğer verimli bir çalışma süreci yakalayamazsanız kamuda bunun ekonomik anlamda çok anlamı olmaz. Yani kamu yapacağı değerlendirmeler, alacağı tedbirlerle özel sektörün yatırım sürecini kolaylaştırıcı ve yabancı sermayeyi çekici bir durum yaratması lazım.

Soru: Tam tersi bir durum yok mu? 

Ülkemizde yatırımcının çok problemleri var. Bunların ortadan kaldırılması lazım. Bunlar yıllardır söylenen şeyler. Özel sektörde ise bunun tam tersi bir durum var. Çalışma saatleri çok uzundur ve belli alanlardaki ücretler de düşüktür. Bunun yarattığı büyük bir haksız rekabet vardır. Bunun giderilmesi lazım. Ekonomik veriler, değerler, istatistiki değerler, ülkemizde çabuk değerlendirilip, hem kamu, hem özel sektörün kullanımına sokulacak bir durumda değil. Bir bakıyorsunuz Türkiye üç ayda tüketici endekslerini, birçok verilerini  koyabiliyor, kişi başına düşen gelirin ne kadar arttığını hesaplayabiliyor, bizde bir yıl geçiyor ve rakamlar çıkmıyor. Tüm bunların düzene sokulması lazım.

“Hedefimiz ısrarcı olmak, inatçı olmak ve işin peşini bırakmamaktır”

Tabi bu baştaki hükümetin de, bundan önceki hükümetin de bir çalışması vardı ama sonuçlanma zamanının geldiğine inanıyoruz. Benim kişi olarak, kapasitem dahilinde değil tüm bunları düzeltmek. Onun için partiler vardır orta yerde… Partiyle ortak hareket etmek lazımdır. Tabi şimdi bir de koalisyon durumu var. İki partili bir koalisyon hükümeti olacak. Dolayısıyla o kadar kolay değil bunlar. Ama hedefimiz ısrarcı olmak, inatçı olmak ve işin peşini bırakmamaktır.

Soru: Sendikalara verilen geniş yetkilerin kamu kurumlarında laçkalık yarattığını biliyoruz. Örneğin bir kamu kurumunda kişi izin ister, müdür onaylamazsa gider rapor alır. Bu kişiye dairenin bir şey yapma hakkı yoktur çünkü sendika ensesine çöker. Bu sorunun çözümü nedir sizce?

Doktor raporu alıp gelmişse, sorun doktor raporuna yapılacak olan muameledir. Bununla ilgili Tabipler Birliği’ne görev düşüyor. Bu kişinin gerçekten hasta olup olmadığını sorgulayamazsınız, gerçekten hasta olmuş olabilir. Ülkenin tümü kamu sektöründen ibaret değil, dışarıda çalışan 10 binlerce insan var… Özel sektör var, esnaf var, büyük işyerleri var, bunların kamuyla olan ilişkilerinde önemli düzenlemeli getirilmesi lazım. Kamudan aldıkları hizmetin doğru dürüst hale getirilmesidir sorun. Bunun düzenlenmesi lazım. Kamu reformu düzenlemeleri bunun için yapılıyor. Okullar var, sağlık sistemimiz var, bununla ilgili bir takım projelerimiz var. Özellikle sağlık sigortasının geliştirilmesi konusunda Türkiye’yle ilişkiler sürüyor. 

“Okullardaki itişme kakışmayı durdurmamız gerek”

Okullarımızdaki itişme kakışma sürekli yaşanan bir olay. Bir şekilde bunu durdurmamız ve eğitim kalitesinin artırılması lazım. Buna çaba sarf etmemiz gerekir önümüzdeki dönemde. Ama şimdi sendikalarla kavga edeceğiz, itişeceğiz tartışacağız demek, bunu ilan etmek bence doğru değil. Uyumlu bir biçimde, konuşarak anlaşarak bu sorunları çözmekte yarar var.

“Bıyıklıların zaferi diyemeyiz”

Soru: Aklınızdan geçen kabine kimlerden oluşuyor?

Bir kere yeni kabine sadece benim kabinem olmayacak. Aynı zamanda CTP Merkez Yönetim Kuruluyla da beraber oluşturulması gereken konudur. Yeni başkanımız daha çok dışarıdan olması taraftarı. Konuşacağız… Grubun istekleriyle, parti merkez yönetim kurulunun isteklerini birleştirip, olumlu bir sonuç çıkaracağız. Değişiklikte fayda var… Böyle bir seçim gelir, değişikliğe gidersiniz, bakanları değiştirirsiniz yeniden nefes alır yürürsünüz. Bunun partilere yararı olmuştur, umarım bize de yararı olur. Daha iyi netice alırız. Önemli olan bizden çok ülkeye yararı olması, sorunların çözülmesi.

Soru: Gelinen noktada bunu bıyıklıların zaferi olarak nitelendirebilir miyiz?

Bunu böyle değerlendirmek doğru değil. Bu aklıselimin hakim olmasıdır… Partide bir işbirliği olanağının ortaya çıkması, taşların yerli yerine oturmasıdır. Bıyıklılar derken, yaşlılar ve gençlerin ayrılmasıydı. Partide herkese ihtiyaç var. İşbirliğine ve elbirliğine ihtiyaç var, dinamizme ve tecrübeye ihtiyaç var. Bunları bir araya getiremezseniz bu yolu yürüyemezsiniz. Biz tecrübeyle dinamizmin bir arada olduğu bir yapılanmadan yanayız, zaten başka türlüsü de olamaz.

Ömer Kalyoncu kimdir?

1973 yılında üye olduğu Cumhuriyetçi Türk Partisi’nde MYK üyeliği dahil birçok görev alan, 1993-1998 yılları arasında yapılan Genel Seçimlerde Cumhuriyetçi Türk Partisi’nden Girne Milletvekili olarak seçilen Ömer Kalyoncu o günden bu güne, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Parti Genel Sekreterliği görevlerinde bulundu.

2011 yılında gerçekleşen CTP Genel başkanlığı yarışında Özkan Yorgancıoğlu’yla yarışan Ömer Kalyoncu 299 oy, Özkan Yorgancıoğlu 334 oy alınca yarıştan çekildi. İkinci tura kalmayacağını baştan söyleyen Kalyoncu, aradan geçen 4 yıl sonra genel başkanlığa olmasa da, başbakanlık makamına önerildi.