Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ercan Hoşkara ile DAÜ TV Haber Spikeri Çiğdem Duvarcı’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Kent ve Mimarlık” adlı programda bu hafta “Çözüm Süreci ve Türkiye’den Gelen Suyun Yönetimi” ele alındı.

Yrd. Doç. Dr. Ercan Hoşkara Kıbrıs’taki çözüm süreci ve sonrasında yaşanacak olumsuzluklara dikkat çekti. “Çözüm önemli bir unsur ama sonrasının nasıl yaşanacağı ve onun bırakacağı izler çok daha önemli.” diyen Yrd. Doç. Dr. Hoşkara, çözüm neticesinde ciddi anlamda fayda elde edebileceğimize ancak, onun yaratacağı ortamdan da ciddi tahribatların oluşabileceğine dikkati çekti. Annan Planı sonrası yaşanan süreç ile birlikte ülkede bir inşaat patlaması yaşandığını hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Hoşkara, son verilere göre KKTC’de 29.000 tamamen boş ev ve 21.000 ikincil ev bulunduğunu dile getirdi. Yrd. Doç. Dr. Hoşkara, boş olan evlerin 4 milyar TL’ye denk geldiğini ve KKTC’nin bir yıllık bütçesi olan bu meblağın boşa atıldığına vurgu yaptı. Bir mimar olarak değerlendirme yapacak olursa, çözüm sonrası en önemli konunun mülkiyet ile ilgili düzenlemeler olduğunu bildiren Yrd. Doç. Dr. Hoşkara, yer değiştirme söz konusu olduğunda yeni konut planlarının gündeme geleceğini ve yine planlamada sıkıntı yaşayabileceğimizi kaydetti.Yrd. Doç. Dr. Hoşkara, “Evet referandumun erken bir zamanda olması önemli ama referandum sonrası için de planlamalarımızı yapmamız gerekiyor. Yer değiştirme mümkün olacaksa, yeni taleplerin hangi bölgelerde olacağını çözüm arifesinde bilmeliyiz. Dolayısıyla, hayata geçen Ülkesel Fiziki Planı altında bölgesel imar planlarının hazırlanması elzemdir.” dedi. İmar planlarının hazırlanmasında belediyelerin de inisiyatif göstermesinin önemine vurgu yapan Yrd. Doç. Dr. Hoşkara, yapılaşmadaki inisiyatifin tamamen özel sektörde oluşunun plansızlığı da beraberinde getirdiğini ifade etti.

Yrd. Doç. Dr. Hoşkara, Türkiye’den gelecek suyun yönetimi ile ilgili görüşlerini de paylaştı. Geçmişten beridir su konusunda ülkemizde sıkıntıların varoluşunu herkesin bildiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Hoşkara, bunun özele devretme ile çözülmesinin yanlış olduğunu ifade etti. Güney Kıbrıs’ta su kullanımının 290 milyon metre küp, Kuzey Kıbrıs’ta ise 110 milyon metre küp olduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Hoşkara, söz konusu oranlarla su tasarrufunu iyi yapmadığımızın görüldüğünü belirtti. Yrd. Doç. Dr. Hoşkara, “Tarımsal açıdan çok gelişmiş bir ülke olmamamıza rağmen, ülkemizde 70 milyon metre küp su bu amaçla kullanılmaktadır. Bu da gösteriyor ki, sulama teknolojimizi gözden geçirmeliyiz. Eğer su kaynağımız yeterli gelmiyorsa, ilk yapmamız gereken şey su tasarrufu olmalıydı. Tasarruf edemezsek, su gelse bile suyu israf etmeden kullanmayı öğrenemeyecek ve verimli kullanmamaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı. Suyun özelleştirilmesi konusunda da açıklamalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Hoşkara, suyu özel bir şirketin yönetmesi fikrinin özelleştirmenin ötesinde olduğunu, böyle bir durumda bir tekel yaratılacağı görüşünü savundu. Yrd. Doç. Dr. Hoşkara, “Kamunun mutlaka serbest piyasanın yarattığı sosyal ve çevresel olumsuzlukları denetlemesi ve müdahil olması gerekiyor. Bu bağlamda ekonomik anlamda eğer bir tekel olması gerekiyorsa bu tekelin kamuda olması gerektiğini savunuyorum. Özelleştirmelerin rekabetle verimliliği arttırdığını düşünenlerdenim ve bu konuya nasıl onay verdiklerini anlayamıyorum.” dedi.

“Kent ve Mimarlık” adlı programın söz konusu bölümü, 9 Ocak 2016 Cumartesi günü, 19.00 – 19.45 saatleri arasında, BRT 2 kanalında yayınlanacaktır.