Başbakan Ahmet Davutoğlu, koalisyon turları sırasında HDP ile bir görüşme yapılıp yapılamayacağı konusunda, "Türkiye'de halkın verdiği oylara saygının gereği olarak yüzde 13 alan partiyle "görüşmem" diye bir şeyi zinhar söylemem" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Habertürk TV ve Show TV ortak yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in vefatına ilişkin, "Her şeyden önce Allah'tan rahmet diyorum. Sayın Demirel, Türk siyasi hayatında demokrasi ve kalkınma denklemi içinde önemli hayat çizgisi ve Türk siyasetine damgasını vurmuş bir isimdir. 1960'lı yıllarda kalkınma hamlesi adına önemli katkısı oldu. Tam o dönemde tarım üzerinden sanayileşmeye geçme politikalar esnasında önemli bir rolü oldu. 27 Mayıs'ta Adnan Menderes'in şehadete yürümesi sonrasında Türkiye siyasetinin yeni denge oluşturma noktasında çok önemli katkılar yapmış, bizim de o anlamda selefimiz olması hasebiyle, kendisine has üslubuyla siyasetimize çok renk katmış bir isimdir. Ben siyasi kariyerini de takip etmişimdir. Kendisi ile ilgili tatlı bir hatıram vardır. 2001 yılında dersten çıktım odama gittim bazı çalışmalar yapıyorum. Bir telefon çaldı, doğrudan "ben 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel" dedi. Bir an tereddüt ettim bildiğiniz gibi bana Micha Komisyonu'nda görev verdiler, buraya bir rapor hazırlamamız lazım, bu konuda yardımcı olur musunuz diye başladı. O komisyona Filistin'e çözüm bulmak için komisyon oluşturulmuştu. Sizin bu konulara vakıf olduğunu söylediler dedi. Ses benziyor ama ben de komisyon hakkında fikir beyan ederek, acaba karşı taraf komisyonu biliyor mu diye. Dedim bana ne kadar süre var, bir ay. Dedim hazırlarız. Diğer çalışmaları bir kenara bıraktım ve bir rapor hazırladım. Sonra da teşekkür mesajı aldım. Sonra da o rapor tek tek bölümlere ayrılarak bir kitap haline getirildi.Benim denetimimden sonra bir kitap haline getirdik. Akademik hayatımıza da katkıda bulunmuştu. Çok açık görme imkanı oldu, çalışmadaki titizliği doğrudan temas ederek kendisinin üstlendiği görevin gereğini yapması. Yaşayan bir tarih. Allah rahmet eylesin. Siyasette de herkesin örnek alması gereken üslup incelikleri katmış. Kişilerle tek tek temas etmesi. En zor şartlarda tebessüm edip, o aynı zamanda güçtür de" ifadelerini kullandı.

"BÜTÜN TEŞKİLATI YENİDEN MOBİLİZE ETME ÇABAMIZ VAR"

Genel seçimlerde AK Parti'nin aldığı oy oranını değerlendiren Davutoğlu, "Siyasi ve sosyal hareketler de kişiler gibidir. Hayat akışı içinde hep dışarıya dönük yaşayanlar bir süre sonra olayları bir müddet sonra doğru değerlendiremeyebilirler. Siyasi hareketlerde belli aralıklarla kendi içinde bir muhasebe olur. Halkın verdiği karar karşısında yukarıdan bir tavırla "sen yanlış karar verdin hani bir daha deneyelim" demek yerine halkın mesajını doğru anlamak için halkın huzuruna gideceğiz. Bir taraftan açık söyleyeyim bu bir başarıdır. Şimdi yüzde 41'e inmişsek bunu değerlendirmemiz lazım. Detaylı olarak tahliline bunun girmemiz mümkün olamazdı. Bizim şu anda birinci görevimiz, hükümeti kurarak yeni şartlarda neler yapacağımızı ortaya koymak. Daha sonra yaptığım ikili görüşmelerde acaba nerede bir aksaklık var buna dikkat çekmek istedim. AK Parti'yi farklı kılan; 2002'de halkla birlikte yürümesi. Beni açıkçası ilgilendiren acaba halka yürüyüşümüzde bir şey mi oldu, bir açı mı oluştu ve biz yürürken arkamızdan gel mi diyoruz, halkla beraber mi yürüyoruz? 12 yıllık iktidar, 12 yıl süren başarı hikayesinin arkasında bazen aşırı bir özgüven oluşma ihtimali vardır. Bazen değil çoğu zaman" dedi.

Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kişiler bir bakıp kendine tekrar tanzim edemezse şahsi hayatta da bazı iniş çıkışlar yaşayabilir. Ola ki yanlışlıklar olabilir. Birtakım güç kullanımından gelen özellikler yanında bazı yanlış anlamalar olabilir. Çok geniş bir cepheyle mücadele ettik. Siyaset mühendisliği üzerinden Türkiye de bu seçimlerde neler yapıldığını görüyor. Biz, kendi içimize bakmak durumundayız. Gençlerle bir araya geldiğimizde gençlere 18 yaşında seçilme yaşını da sağlayacaktık fakat muhalefet buna itiraz etti. Ama eğer genç seçmen bize yönelmede bir şey varsa bunu masaya yatırmamız lazım. Gençlik teşkilatıyla yaptığımız toplantıda ona önem verdim. Alanda da çok iyiydi gençlerimiz. Bizim yeni AK Parti gençliğimiz, biz eğer gençlere kendimizi anlatmada eksiklik varsa ki var bunu çözmemiz lazım. 12 yıl önce AK Parti içinde mücadeleye başlamış kişilerle ikili görüşmeler yaptım. Atılması gereken adımlar önemlidir. 12 yıllık miras büyük bir mirastır. Türkiye'nin ise en geniş tabanlı siyasi örgütüdür. Bu yapının bir 12 yıllık mirasın üzerinde birtakım aksamalar doğmuşsa şimdi tam vaktidir. AK Parti'nin yenilenmesine de ihtiyaç var, Yeni Türkiye için. Biz bunu yenileyeceğiz."

"Yerel yönetimlerde aksama varsa onu da tespit etmemiz lazım" diyen Davutoğlu, "Bizim kendimize ve halkımıza karşı dürüst ve açık olma sorumluluğumuz var. Geniş bir araştırma yaptırıyorum, araştırma şirketlerine araştırmalar yaptırıyorum. Bize oy vermeyen kitle, şu benim için önemli kriterdir. AK parti'ye oy veririm ve AK Parti'ye oy verdim diyenler arasındaki oran çok önemli. Gri alan geçmişte daha büyüktü. Biz gri alana hitap edebiliyorduk. Şimdi bu alan daralmışsa bunun niye daraldığını sormak benim görevim. Bu alan şimdi daha da daralmışsa burada bir kemikleşme sonucudur. Bu oran azalmış da, hatta seçimlerden 15-20 gün önce gelen araştırmalarda da bunu görüyorduk. Vermedim ama verebilirim diyenlerin oranı önemli. Biz onlara ulaşabilirsek kendimizi de doğru anlatırsak kazanabiliriz demektir. Demek ki bizim değişik toplum kesimleriyle diyalog kanalı oluşturmamız lazım. 8 Haziran sabahı şunları yapacağız diye sıralamıştım. Bir ay önce zihnimde olanlar vardı, sivil anayasa özgürlükçü sivil anayasa, başkanlık bunun içinde yer alacak dedim. Üçüncüsü toplumsal uzlaşı için yeni kanallar açacağız dedim. Bunun için Başbakan olduktan sonra da Hacıbektaş'a yaptığım ziyaret ve birçok şeyle bu alanı genişletmeye çalıştık ama istediğimiz başarıyı sağlayamamış demek ki. Sürekli temasları devam ettireceğiz. AK Parti'ye tekrar oy verebilirim diyen alanı genişletmek. Niye bize oy vermedin diyen yaklaşım değil de, çok kapsamlı samimi hiçbir şekilde gerçeklikten kaçmayan bir iç muhasebe yaşıyoruz. Biz bunu yapmakla birlikte kimseyi kimseyi suçlamadan akıl yürütmesi bizim büyüklüğümüzü gösteriyor. Şu anda partinin vicdanı diyor ki biz şu anda bir birlik içinde bu değerlendirmeleri yapmalıyız. Kaç bekliyorsunuz diye sorduklarında, AK Parti'ye oy veren vermeyen herkesle temas kurmak" ifadelerine yer verdi.

Bütün teşkilatı yeniden mobilize etme çabalarının olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Ramazan dolayısıyla her ile 3 kişilik, bir ana kademe, bir gençlik, bir kadın kollarından genel merkezden heyetler gidecek. Bu raporları bana getirecekler. İl bazında tek tek konuları masaya yatırıp hepsini gözden geçireceğiz" diye konuştu.

Davutoğlu, "Şöyle de bir yaklaşımı doğru bulmam. Abartılı bir özeleştiri şeyiyle, insanın, toplumda da bunun yaygınlaşması, biz bunu dürüst ve saygın bir şekilde yaparız. Bu seçim tabloları AK Parti'yi ciddi bir krizle karşılaştı gibi bıraktı gibi biri yorum yaparsa buna karşı çıkarım. AK Parti Türkiye'nin bütününe yayılan kadrodur. Daha iyisini yapabilmek, ulaşamadığımız kitlelere nasıl ulaşabileceğimizi araştırmak bizim sorumluluğumuz. Olan ve olmayan her şey benim de içimde bulunduğum arkadaşlarımın birlikte ürettiği bir şeydir. Dönüp de hayatta yapmadığım bir şeydir, beraber yürüdüğüm arkadaşlarıma sorarım Genel Başkan olarak, teşkilatlarda, belediyelerde yanlış giden işler varsa benim yetkim. İç değerlendirmeyle birlikte bunu yapmak. Bu anlamda partimizde de sağlıklı bir kültürün oluşmakta olduğunu görmekten mutluyum. İncitmeden eleştirmek, bir özgüven kaybına yol açmadan özeleştiri yapabilmek kuvvetin işaretidir, iç direncin. Bir özgüven kaybına da izin vermem. Dışarıdan bir dille görev verdiğim arkadaşım dışarıdan bir dille eleştirmeye kalkarsa o görevi ondan alırım. Kendisini içine koymadan başarıya yürüyen, neticede kendisini içine koymayan birinin ahlaki tutarlılığı yoktur, AK Parti çatısı altında da yeri yoktur. Herkesin dürüst bir şekilde o yaklaşımı sergilemesi lazım. Bu konuda da değişim yaşanacaksa AK Parti içinde yaşanacaktır" dedi.

KOALİSYON TABLOLARI

AK Parti'nin HDP'nin kapısını çalıp çalmayacağının sorulması üzerine Davutoğlu, "Meşruiyet, yani bu hukukilik yasallık anlamında değil. Attığınız adımın toplumun nezdinde meşru görülmesi. Var olan yasal çerçeve ve teamüllere uygunluğu. Kim olursa olsun meşruiyet çizgisi aşacak tepki göstermem. Bu şu anlama gelir, bana görev verildiğinde, bütün partilere ziyaret yapmam gerekliyse, meşruiyetin gerektirdiği budur. Bunu yaparım. Koalisyon kurup kurmama o ayrı bir değerlendirmedir. Teamüllerin gereği olarak, Türkiye'de halkın verdiği oylara saygının gereği olarak yüzde 13 alan partiyle görüşmem diye bir şeyi zinhar söylemem. Dolayısıyla Mecliste grubu olan partileri Cumhurbaşkanlığımız görevlendirmesi sonucu ziyaret edeceğim. Ben bu meşruiyet çizgisi içinde bu çerçeveyi çizerken bütün partilerin de meşruiyet çizgisi içinde siyaset yapmasını da vurgularım. Yani, terörle ve şiddetle bağını koparmamış siyasi partinin zamanla bir meşruiyet sorunuyla karşı karşıya kalacağını da fark etmeleri lazım. Şu anda böyle bir görevlendirmede herkesle açık bir şekilde, şu 10 günlük yaşananlar halkımız tarafından takip ediliyordur. Kim halkın verdiği sorumluluğu, her opsiyonu değerlendirmeye çalışıyor. Kimisi de duvarlar örerek AK Parti'yi sıkıştırmaya çalışıyor. Neler söylendi bizlerle ilgili ama yeni bir gün başladı dedik ve kimseye duvar örmedik. İsteniyor ki AK Parti köşeye sıkışsın emrivaki projelere boyun eğsin. Bunu yapmayacağımızı herkes bilir" diye konuştu.

Selahattin Demirtaş'ın seçim gecesi yaptığı konuşma (Ortadoğu'ya yönelik ifadeleri) ve ertesi gün de ABD Başkanı Obama'nın Türkiye'ye yönelik ifadelerine (yabancı savaşçıların geçişi) ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "Türkiye'de ne olup bittiğini bilen müttefik bir ülkenin lideri olarak da gerçeği yansıtmadığı aşikar. Kabulü bizim açımızdan mümkün olmayan ifadeler. Demirtaş'ın ve bazı çevrelerin ikili açıklamaları vardı. 7 Haziran akşamı barajı geçemeselerdi içeride ve dışarıdaki açıklamalarda bir senkron vardı. Nasıl AK Parti'nin otoriterleştiği yönünde konuşacaktı. Türkiye'de bir kaos havası yaratılacaktı. Öbür senaryo olsaydı bunu da söylediler. Kan gölüne dönecek, musluklardan akan kanlı figürler... Herkes şimdi Türkiye'deki demokrasinin faziletinden bahsediyor. Türkiye'de bugün Demirtaş açıklama yaptığında Kandil'den bir açıklama geliyor. Ortadoğu'nun kaderi meselesi ne zaman değişti, Arap Baharı ile birlikte. Bugün Mursi ile ilgili veren karar aslında tabloyu ortaya koyuyor. Yavaş yavaş yeşermeye başlayan Ortadoğu'daki demokrasi unsurları. Gözüm yaşararak hatırladığım bir olay vardır ki, Konya'da 2011 yılında Mısır'dan 30 kadar genç gelmişti, gençler Türkiye tecrübesi yaşamak için geldiler. Hala o gençlerin heyecanı. Bir gece geç vakitlere kadar demokrasi üzerine konuşmuştum. Soru soruyorlardı. Şimdi onarın yüzlerini hatırladığımda acaba hangisi hangi hapishanede diye. 2011 Ramazan'ında gelen mültecilerle yapmıştım. 4 yıldır Suriye'de bu acı yaşanıyor. Türkiye'yi suçlayanlar, içeriden Demirtaş'ın bunları göz önüne getirmesi lazım. Bazen gelen tehditlere rağmen kucağımızı açıyor olmasaydık acaba ne kadar yaşıyor olacaktık. IŞİD'e vurulan her darbeyi biz destekledik. Buna karşı da net tutum takındık. Kobani'nin kurtarılmasında Türkiye'nin ne kadar aktif rol oynadığını Sayın Barzani bilirler. Şimdi sormak lazım, Tel Abyad'dan IŞİD'in çekilmesi, yenilgiye uğratılması son derece doğrudur. Demirtaş'ın şu soruya cevap vermesi ve diğerlerinin Esed'le 3 yıl işbirliği yapan PYD hangi suçlara ortak oldu? Bir yıl IŞİD'le yan yana yaşayıp hiçbir çatışma ibaresi göstermeyen PYD" açıklamasında bulundu.

"DEAŞ REJİMLE KOORDİNELİ ŞEKİLDE ÖSO'YA SALDIRDI"

Davutoğlu, Suriye'de yaşanan gelişmelere bağlı olarak şu anda yaşanan olayları doğru okumanın icap ettiğini belirterek, "Ortadoğu'nun kaderi, Türkiye'yle birlikte yürüyecek demokrasinin önü kesildi. Mayıs ayında adım adım, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ilerlemeye başladı, İdlib'i ele geçirdi. Bayırbucak Türkmenlerinin olduğu yerde ciddi başarılar sağlandı. Yine, Tel Abyad'da olanlar üzerinden PYD'de güzelleme yazanlar bilsin diye söylüyorum, ne oldu biliyor musunuz? Halep'te de Özgür Suriye Ordusu ilerledi tarih 27-28 Mayıs. Bizim bildiğimiz mekanda Haseke'de PYD kontrolüne yakın bir yerde oturdu görüşme yaptı ve iki bölgeden rejim çekildi. DEAŞ ilerledi, buna karşılık da DEAŞ, ÖSO'ya saldırmaya başladı. DEAŞ rejimle koordineli bir şekilde Özgür Suriye Ordusu'na saldırdı. Hedefleri neydi, Azzaz'ı alıp Kilis'e kadar kontrol edip bütün sınırı PYD ile DEAŞ'ın paylaşacağı bir hat oluşturmak. Rejim de DEAŞ'a hava desteği verdi. Kimse Türkiye'yi delilsiz bir şekilde suçlamaya kalkmasın. Bu oyunun mağdurları hiçbir terör eylemi içinde olmayan Suriyeliler. Rejim ve DEAŞ, DEAŞ ve PYD değişik dönemlerde işbirliği yaptılar. Niye DEAŞ, Rakka'ya, Özgür Suriye Ordusu'na yöneldi. Sonunda Suriye'yi terör örgütleriyle rejim arasında paylaşmak istiyorlar" diye konuştu.

MURSİ HAKKINDAKİ KARAR

Mısır'ın devrik lideri Muhammet Mursi ile ilgili alınan idam kararını da değerlendiren Davutoğlu, "Kılıçdaroğlu bunu kınayan bir şey yayınladı mı? Bahçeli bu idamı kınayan bir şey söyledi mi? Özgürlükçü Demirtaş'tan böyle bir şey duydunuz mu? Bizim için tek ölçü vardır, halkıyla barışık olması. Kimsenin iç işine karışmadık. Orada, askeri, istihbari, diplomatik her türlü değerlendirmeleri yaptık. Elimizde zaten mevcut bir tezkere var. Genelkurmay Başkanlığımıza açık bir direktifle Türkiye'nin sınır güvenliği için ne yapılması gerekiyorsa yapılması talimatını verdim. Benden talep edilen neyse Türkiye'nin sınır güvenliği için alınması gereken tedbir neyse her türlü talimat verilmiştir. Burada yapılmak istenen ne biliyor musunuz? Fiili bir göç dalgası ile demografiyi değiştirmek. Bir taraftan Türkiye'yi bu etkilerin dışında tutmak. Bir taraftan da buralardaki demokratik güçleri desteklemek. Tekrar çağrı yapıyorum Demirtaş'a, yeni bir Ortadoğu'nun işareti diyorsa, Türkiyelileşmekten bahsediyorsa derhal bu faaliyetlere karşı tutum almalıdır. Sokağa çıktılar, illegal birçok silahlarla gösteriler yaptılar. Madem böyle düşünüyorlar, yeni bir Ortadoğu, işte sınav. Türkiye'de şiddete karşı net tavır sergilemeleri lazım. Onlara muhalif olduğu için diğer Kürt unsurlara yeni şeyler söylemek lazım" dedi.

7 HAZİRAN'IN ARDINDAN

Davutoğlu, 7 Haziran genel seçimlerinden sonra ortaya çıkan koalisyon tablolarını değerlendirerek, "Azınlık hükümeti de koalisyon görüşmelerinin, soyut olarak, azınlık hükümeti de opsiyonlardan biri olduğunda bir desteği almanız lazım. O görüşmelerde o da gündeme gelir. Önemli olan burada şu, bu ülkeyi hükümetsiz bırakmama iradesi göstermek ve bu iradeyi gösterirken kendi şahsi konumunuzdan daha çok veya partinizden daha çok ülkeyi düşünmek. Bizde hiç zihni, psikolojik dağınıklık gördünüz mü? Ne halleri varsa görsünler gibi bir tavır gördünüz mü? Görmediniz. Biz ülkenin çıkarı için siyaset yapıyoruz. Kendi egonuz için yapıyorsanız, millet bizi anlamadı gibi tavra girersiniz ama ülke için yapıyorsanız milletin verdiği karara saygı duyacaksınız. Bu anlamda haddini bilmek gerekiyor. O günden bu yana bizden hiçbir parti yetkilimizin açıklamasında benim açıklamamda herhangi bir şekilde milli iradeyi tartışan bir söz duymadınız. Şunu yapmaya çalıştık, seçim kampanyası esnasında birtakım psikolojik duvarlar örüldü, bunları kaldıralım ve her şeyi konuşacak ortam hazırlayalım. Biz bunu yaparken muhtemelen aynı saatlerde, Sayın Bahçeli odasında daha sonra benim konuşmamdan sonra yapacağı o sert konuşmayı hazırlıyordu. Sayın Kılıçdaroğlu da yüzde 25'i ben nasıl kurtarırım diye bir başarı hikayesine dönüştürmeye çalışıyordu. Demirtaş da Diyarbakır'da sokağa çıkıp da gösteri yapanların coşkusuna veya o bölgede katılıyordu. Bizim için ise birinci soru şuydu, teşkilatımızı, partimizi güçlü şekilde ayakta tutmak" ifadelerini kullandı.

O günden bugüne AK Parti'nin tavrında hiçbir değişiklik olmadığını anlatan Davutoğlu, bir liderin yapmaması gereken en önemli şeyin "kendi kitlesini aldatmak" olduğu söyledi. Davutoğlu, "Halk koalisyon istedi, herhangi bir şey peşinde koşmayacağız" dedik ama Sayın Kılıçdaroğlu ne diyor "Ben Başbakan olacağım. Halkın vermediği bir şeyi sen nasıl talep ediyorsun? Yüzde 60 derken bizim oyumuzu da koyuyor. Ben bunları sadece izliyorum. Şu anda herkesin yapması gereken tabloyu realist bir biçimde okumak, ülke çıkarını öne almak ve bu ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için hangi opsiyonlar var bunu birer birer denemek. Tekrar seçime gidelim diye bir şeyin içine girmemek, bu seçilen milletvekillerimize de saygısızlık olur. Bırakalım, Meclis açılsın, milletvekillerimiz görevlerini yapmaya başlasınlar. Bu arada da biz o milletvekillerimizle bir istişare, güvenoyu alacak hükümetin formülasyonu üzerinde duralım. Azınlık hükümeti nihayet bir başka parti oy verdiği sürece ayaktasınız. Bir gensoru verilir size sizden daha çok o küçük azınlık partisinin insafına bırakılmış olur. Onun yerine mertçe, gerekirse kıran kırana pazarlık sonucunda bir ortakla doğru dürüst bir şirket kurmayı tercih ederim. İlk borçlandığımda gidip borç almak gibi bir zilleti yaşamaktansa senin paran bu, benim param bu birlikte bir şirket kuracağız. Birbirimize güvenerek kuracağız, herkesi memnun edeceğiz. Bunu diyecek dürüst samimi bir muhatap bulduğumda koalisyon hükümeti kurmayı tercih ederim" diye konuştu.

Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti: "Tek başına azınlık hükümeti istemek daha kolaydır, nihayet hepsi senin partinden ama alacağın her kararda masada oturmayan, Bakanlar Kurulu'nda oturmayan bir başka partinin, o ihtimal dahi, MHP, CHP azınlık hükümeti HDP dışarıdan destek vermek demek, orada Sayın Bahçeli haklı. Her kararı Kandil'de onaylatmak anlamına gelir. Böyle bir şeye ben razı olmam. Yani, HDP için söylemiyorum, MHP de verse azınlık hükümetine diğerleri de. Bunun yerine kim azınlık hükümeti için bize destek verecekse, gel kardeşim oturalım sen ne istiyorsun, benim gücüm ne senin gücün ne? Adil bir paylaşım ne, temel ilkelerimiz ne? Oturup koalisyonların anayasası olan protokolü birlikte yazarız, herkes de o protokole uyar. Ben de bilirim ama böyle bir şey olmadan azınlık hükümeti formülü... Ne zaman olur azınlık hükümeti, bütün bunları deneriz başka da yol kalmaz, görüyorsunuz Suriye sınırında olanları, ekonomik kriz dünyada yaşanıyor, Türkiye'nin bu kadar kritik bir ortamda hükümetsiz kalmaması için en son şey olarak azınlık hükümeti denenir, buna da kapıyı kapatmayız hiçbir opsiyona kapatmadığımız gibi ama başta niyetimiz bununla başlamaz."

"BURADA ZORLANMAMASI GEREKEN EŞYANIN DOĞASI"

İyi niyetin işi başlatmak, iradenin ise işi bitirmek için önemli olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Bizde iyi niyet var açığız, irade de var. Muhataplarımızda bu olduğunda yol alacağımıza inanıyorum. Mesajlara baktığımızda da açıkçası her ikisi de siyasi geçmişi itibarıyla, Sayın Bahçeli ve Kılıçdaroğlu, baktığımda kendine güvenen olgun siyasi tavırlar olarak görmüyorum. Böyle olmaz, sen kendi istişareni yap, müzakareye hazır ol, karşı taraf geldiğinde de şunlar şunlar. Şimdi şey veriyorlar, alttan alta done, dönüşümlü başbakanlık. Şu rakamlara bir baksınlar, aynaya bir baksınlar. Bir şey getirirken makul olmak icap eder. Eşyanın doğasına aykırı bir şey yürür mü? "Dönüşümlü Başbakanlık olacak" bu yetmez, "ilk Başbakan da Sayın Kılıçdaroğlu olacak." Burada zorlanmaması gereken şey eşyanın doğası, matematiğin de doğası zorlanmamalı. Bak zorlanan yerlerde patlıyor" diye konuştu.