Eniz Orakcıoğlu

BKP Genel Sekreteri  Abdullah Korkmazhan, Yeni Bakış'a UBP Kurultayı, koalisyon hükümeti ve su projesiyle ilgili ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

“Sağlığa ve eğitime yeterince para ayrılmıyor”

Birleşmiş Kıbrıs Partisi (BKP) Genel Sekreteri Abdullah Korkmazhan, ülkede para olduğunu fakat bu paranın uygunsuz yerlere harcandığını belirterek, “Sağlığa ve eğitime toplumun olmazsa olmazlarına bütçeden ne yeterince para ayrılıyor, ne de ayrılan kalemler bu alanlara doğru dürüst harcanıyor. Neredeyse eğitim dönemi bitecek, ama hala daha öğretmen eksiklikleri giderilmiyor. Bunun yanında Göç Yasası ile açlık sınırı altında yaşayan ve mağdur olan birçok öğretmen  mevcut. Okullarda hala daha inşaatlar devam ediyor, okul mu inşaat mı belli değil, okullardaki eğitim seviyesini kimse tartışmıyor ve bu kalite yerlerde sürünmektedir. Diğer taraftan doktorlarımız feryat ediyor . Bugün hastanelerde ilaç yok, yeterli doktor yok. Nüfusun artmasına parelel olarak hastalıkların yaygınlaşmasıyla insanlar  hastanelere akın ediyor ama ne ilaç bulabiliyorlar, ne doğru ve yerinde sağlık hizmeti alabiliyorlar, ne de doktorlar hastaların taleplerine yetişebiliyor” dedi.

 “Kaynaklarımız yeterlidir”

Korkmazhan, sözlerine şu şekilde devam etti; “Siz devlet olarak sağlık ve eğitim noktasında düzenlemeler yapacak, yasalar uygulayacak ve sorunları çözmek için çalışacaksınız. Tüm sorunların bahanesi kaynak yok diye gösteriliyor. Ama bu kaynak neden yok bunu açsınlar ve biz de inceleyelim bakalım bütçede kaynak var mı, ülke kaynakları yeterli mi… Biz BKP olarak iddia ediyoruz ki kendi kaynaklarımız yeterlidir. Hatta bu kaynakları doğru kullanabilirsek kendi ayaklarımız üzerinde durmaya bile yeterlidir. Siz hükümete geldiğinizde 70  müşaviri vardı siz 2 sene içerisinde bu müşavir sayısını 144’e çıkarıyorsunuz ki yaratmayacağız diye de söz verdiniz. 144 müşavir için bütçeden ayırdığınız para 18 milyon TL, bu boşa giden büyük bir paradır .”

“Parayı sokağa atıyoruz”

Kaynak yok diye bahaneler sunan hükümetin, birçok parayı sokağa attığını belirten Korkmazhan, “Başkanlık seçimlerine girip kaybeden siyasiler, normal demokratik ülkelerde evine gider veyahut siyasete devam etmek isterlerse de kendi kaynakları veya parti kaynaklarıyla devam eder. Bizde ise bu kişilere ofis, makam aracı, şoförü ve koruması tahsis edilir. Örneğin Sayın Talat ve Sayın Eroğlu’na bu haklar tanındı. Bu boşu boşuna sokağa atılmış bir paradır. Bugüne kadar Başbakanlık yapan kişilere de hepsine koruma ve şoför tahsis edildi. Örneğin Ferdi Sabit Soyer’e bu haklar tanınmıştır ve bu tanınan hakları devlet yani halk öder” şeklinde konuştu.

“Kendilerinden başka kimsenin çıkarını düşünmüyorlar”

Memlekette bir gecede 2-3 tane şirketin 100 milyonlarca TL vergi borçları silindiğine vurgu yapan Korkmazhan, “Dolayısıyla kaynak istersek yaratırız. İki liderin hellim konusunda  anlaşmasına rağmen, biz hala bugün hellimi Avrupa standartlarına uygun olarak üretmek için bir adım bile atmadık. 6 ay sonra hellim ihracatı başladığında bizim hellimlerimiz standartlara uygun olmadığı için Avrupa Birliği kapılarından geri dönecek. Yapabilirsek, üretebilirsek ve satabilirsek kaynak yaratırız. Ama bu siyasetçiler hem beceriksizdirler, hem isteksizdirler, hem de kendi çıkarlarından başka kimsenin çıkarını düşünmüyorlar” diye konuştu.

“2 parti zorunlu evlilik yaptı”

Korkmazhan, sözlerine şu şekilde devam etti; “Şimdiki hükümettekilerin tek derdi UBP, Sayın Özgürgün kurultayı atlatsın, CTP yani Sayın Talat’ta dağılmak üzere olan partiyi toparlamak ve yeni bir seçime gidip bir yıkım yaşamamak için çabalıyor. Kısacası 2 statükocu parti kendi statükolarını koruyabilmek için zorunlu bir evlilik yapmışlar. Reform diye yola çıkan geniş tabanlı hükümet verdikleri zamanlar ve yapacaklarını bile gerçekleştirmiş değiller. Sayın Özgürgün UBP kurultayını kazansın diye binlerle üye yazdığı yetmezmiş gibi, diğer taraftan da Özgürgün birtakım yandaşlarını müdür, müsteşar ve müşavir olarak atamaya çalışıyor ve işin ehli olmayanları yerleştiriyor.”

“Memleketi Türkiye’ye teslim ettik”

2012 yılında İrsen Küçük hükümeti ile dönemin AKP hükümeti arasında bir protokol imzalandığını belirten Korkmazhan, “Bu protokol çerçevesinde biz Kıbrıs Türk tarafı olarak Geçitköy Barajı’nın mülkiyetinin, boruların geçtiği yüzlerce kilometrelik toprağın ve arıtma tesisinin mülkiyetini Türkiye Cumhuriyeti Devlet Su İşleri’ne devrediyoruz. Bununla da yetinmiyoruz suyun özel bir şirket tarafından yönetileceğini kabul ediyoruz. Bu da yetmiyor ilerde Türkiye bu suyu herhangi bir 3’üncü ülkeye satmak isterse her türlü karar verme fiyatlandırma hakkı Türkiye’ye verilmiştir. Bu yapılanların ismi bizim memleketi Türkiye’ye teslim ettik demektir. Bu bana göre bir ilhaktır, çünkü ben toprağımı barajımı, suyun yönetimini başka bir devlete devrediyorum” dedi.

“Su Kıbrıs üzerinden İsrail’e gidecek”

Korkmazhan, 80 kilometre boru hattı döşeyen bir devletin bunun projesini çok önceden yapmış olduğu iddialarında bulunarak, “Çok önceden yapılan başka projelerde vardır ve 100 kilometre daha boru hattı döşenip bu su İsrail’e kadar gider ve gidecek de demektir. Çünkü İsrail’in 5 yıllık suyu kaldı, ürettiği su yetersiz ve hatırlayacaksınız 90’lı yıllarda da Türkiye ve İsrail arasında bir anlaşma vardı ve bu su İsrail’e gidecektir. Böyle bir projede normalde Kıbrıs Türk tarafının komisyon alması gerekir. Siz benim ülkemden boru hatları geçiriyorsunuz, arıtma tesisi ve baraj kuruyorsunuz ve buradan başka bir ülkeye su satacaksınız. Benim omurgasız siyasetçilerim 2012’de bu anlaşmayı imzalıyorlar ve utanmadan borunun içinden çıkıp kameralara poz veriyorlar” şeklinde konuştu.

“Siyasi irade ayaklar altına alındı”

Korkmazhan, sözlerine şu şekilde devam etti; “CTP ve TDP bu suyun bu şekilde yönetilmesine mademki karşıydı, neden çıkıp kamuoyunu bilgilendirmedi, bunun kavgasını vermediler ve yumurtanın kapıya dayanmasını bekledi. Tamam bu suyu biz yönetelim, hatta Sayın Talat önerdiği özerk su kurumuna BKP olarak destek veriyoruz, ‘Sayın Talat yanındayız, halkta yanınızda, halkta bu suyun özelleştirilmesini istemiyor, hadi yürüyelim’ da diyoruz. Şimdi ne oldu da son 1 haftadır bu konu kapatıldı, ne BESKİ, nede belediyeler konuşmuyor. Sayın Ahmet Benli’yi dinliyorum su Gönyeli’ye akmaya başladı ama suyu kimin yöneteceği hala belirsiz. Kısacası yaşananlar trajikomik bir durum. Kıbrıs Türk Toplumunun siyasi iradesi kıtanın o bir tarafındaki yöneticiler tarafından tamamen ayaklar altına alınıyor.”

“Her şeyi bırakında seçime gidelim”

Hükümetteki siyasilerin boşuna uğraştıklarını belirten Korkmazhan,  “Benim bu kişilere önerim ise her şeyi bırakında seçime gidelim yönündedir. Olmuyor yönetemiyorsunuz, memleketi bırakın hükümeti bile yönetemiyorsunuz. Başbakan Sayın Kalyoncu  koalisyonu yönetmeye çalışıyor. Şimdi bütün CTP yönetimi yatıp kalkıp Özgürgün kurultayı kaybetmesi için diye dua etmektedir. Çünkü yeni bir seçime gitmek istemiyorlar ve giderlerse kötü sonuçlar çıkacağını biliyorlar. Bu anlayış içinde olan Başbakan ve hükümetten bir şey bekleyemezsiniz. Bu hale gelen bir UBP’de artık yeni aşamalara gebedir, ya parçalanacak, ya içinden yeni oluşumlar çıkacak, ya da alternatifi oluşmaya başlayacak. Dolaysıyla bu çelişkiler parti içerisinde o kadar bir gelişti ki nereye gitse gelse yeni bir şeylere gebedir” diye konuştu.

“Kurultaydan sonra hükümet bozulmaz”

Korkmazhan, kurultaydan sonra hükümetin bozulacağına inanmadığını vurgulayarak, “CTP-UBP hükümeti her iki taraf için de bir ihtiyaçtan kaynaklandı. Dolayısıyla Sayın Özgürgün seçilmez ve başka biri başkan olursa bu hükümeti bozacağını düşünmüyorum. Belki birtakım noktalarda yeni düzenlemelere gidebilirler, ama bu hükümetin bozulup da erken seçime gidileceğini sanmıyorum. Erken seçim şu an da paramparça olmuş UBP’nin çıkarına değildir, CTP’nin çıkarına hiç değildir. Bu koalisyonun amacı geniş tabanlı bir hükümet kuralım halka iş yaptığımızı gösterelim ve güven verelim sonrada seçime gidip tekrar kazanalımdı. 2 tarafta bu projeyi bilerek bir araya geldi. Dolayısıyla 2 tarafta bu projenin aleyhine hareket etmez, hareket ederse de 2 parti de zarar görür” dedi.

Kaynak: Yeni Bakış