Duygu Alan

Kıbrıs Türk Narenciye Üreticileri Birliği Başkanı Ali Alioğlu, kuraklık sorunu ve mevcut su kaynaklarının tuzlanması nedeni ile bu yıl ülke genelinde bulunan 35 bin dönüm narenciye bahçesinin 15 bin dönümünün kuruma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu açıkladı.

Narenciyede rekoltenin ise yıldan yıla düşüş gösterdiğini kaydeden Alioğlu, 2016 yılı narenciyede rekoltenin 110 bin ton civarında beklendiğini kaydetti.

Ali Alioğlu, sektördeki sorunları, bu sorunların neden olduğu sonuçları anlattı, sorunların çözümüne yönelik bir takım öneriler ortaya koydu.

“Sektör batma noktasında”

Ali Alioğlu, gerek narenciye bahçelerinin dönemsel rekolte olarak gerilemesinden dolayı gerekse narenciye konusunda bir devlet politikasının olmayışının narenciye plantasyon alanlarının her geçen gün yok olmasına sebep olduğunu öne sürdü.

Alioğlu, 1974 yılı sonrasında 74 bin dönüm olan narenciye bahçesi ile üretim yapılırken şuanda 35 bin dönüm bahçe ile üretime devam edildiğini kaydetti.

Narenciyenin bol suya ve yıl 365 gün bakıma ihtiyaç duyduğunu ifade eden Ali Alioğlu, “Yer altı kaynaklarının yılda 18 ile 20 milyon metreküpünün Lefkoşa, Gönyeli ve Mağusa’da kullanılması, özel şirketlerin su kuyu izinleri ile ticari su satma noktasında yer altı kaynaklarını kullanmaları ve mevcut bahçeleri sulamak için üreticilerin daha da derinlerden suyu çekmek adına borular uzatarak deniz suyunu iç kısımlara çekmesi bu sektörün hem kurumasına hem de rantabl verimin istediğimiz noktalarda olmamasına neden olmuştur” dedi.

“Hükümetler sorumluluk üstlenmedi”

Alioğlu, bu noktada devlet politikasının devreye girmesi gerektiğini ancak bu hususta bir adım atılmadığını iddia etti.

Hükümet yetkililerinin zamana oynayarak narenciyeyi kendi başına erime noktasına getirdiğini öne süren Ali Alioğlu şunları söyledi: “Deniz kenarlarındaki çakıl ve kumun alınmaması lazımdı, tuzlanmaya yönelik bölgelerde su kuyuları dengeli bir şekilde Sular Komitesi’nin elinde olup analizleri yapılıp o şekilde bahçelere verilmeliydi. Suyun yeterli miktarda mevcut olmamasından dolayı mevcut bölgesel narenciye bahçelerimizi farklı ürün yelpazesine çevirip rantabl verim alınacak hale getirilmeliydi, narenciye bahçelerinin periyodik şekilde fazla su tüketildiği için kurutulup yerine başka bir şeyler yapılabilirdi. Narenciye bahçelerini sökülüp yerine farklı bir meyve sebze yelpazesi oluşturulması tek geçim kaynağı narenciye olan üreticiler de başka iş alanlarına kanalize edilmeliydi. Bu noktada da sorumluluk hükümet yetkililerindeydi. Ancak onlar zamana oynayarak narenciyeyi kendi başına eritip bitirme noktasına getirdi. İnsanları kendi haline bıraktı.”

“Yapılması gerekenler belli”

Ali Alioğlu, gelinen noktada yapılması gerekenin ise önce narenciyenin devamlılığının olup olmayacağına kanaat getirmek olduğunu ve narenciye üretiminin devam edilmesini yönünde bir kanaate varılması halinde de Türkiye’den gelen suyun ne kadarının sulu tarıma verileceği, ne kadar zaman verileceği ve fiyatının ne olacağının belirlenmesi gerektiğini kaydetti.

Alioğlu, “Eğer bu su verilecekse de mevcut 35 dönüm narenciye bahçesi ile devam edecek miyiz sonrasında da bunu belirlemek gerekir. Diyelim ki 35 bin dönümle devam edeceğiz o zaman fiyatların eşit olması ve tüm üreticilerimizin eşit oranda su alması gerekmektedir” dedi.

AB standartlarına göre bugün 1 dönüm narenciye bahçesinden alınan rantabl verimin 8-12 ton arasında değişirken KKTC’de şuanda narenciyede 1 dönümün ortalama veriminin 3.5 ton olduğunu söyledi.

“Mevcut ağaçlar miadını doldurdu”

Ali Alioğlu, sektördeki bir diğer sorunun ise bahçelerdeki mevcut ağaçların tümünün artık beklenen verimi vermemesi olduğunu kaydederek, “Üreticinin bu şartlar altında artık para kazanamamaktadır. Bir narenciye ağacının verim ömrü 50-60 sene arasında değişmektedir ve bizdeki ağaçların tümü bu miadını doldurmuş durumdadır.  Yeni yapılanma olacaksa şuanda mevcut bahçelerin tümünün sökülmesi gerekir” dedi. Alioğlu, suyun da rantabl şekilde verilmesi gerektiğini belirtti.

Alioğlu, “Bu sökümün yapılması ve suyun rantabl şekilde verilmesinden sonra yeni ekilecek dikim alanları ile ilgili bizi yönetenlerin bir projesi olması gerekir” dedi.

“Pazar, tür ve üretim miktarı netleştirilmelidir”

Narenciye yelpazesi ile geniş bir sektördür olduğuna işaret eden Ali Alioğlu, narenciyede hasadın Eylül-Ekim ayında başlayıp Haziran ayına kadar devam ettiğini bu sürecin de ülkeye istihdam katkısı, döviz getirisi sağladığını, sürecin ülkeye en büyük getirisinin ise katma değeri yaratmak olduğunu söyledi.

Bu nedenle tek tip tür ile narenciye yapılamayacağına değinen Alioğlu, bu bağlamda Tarım Bakanlığı uhdesinde bilirkişi uzman kadrolar ve ilgili tüm paydaşların bir masa etrafında oturup narenciyeyi baştan sona incelemesi gerektiğini belirtti.

Bu noktada da ürünün pazarlanması hususunda bir çalıştay yapılması gerektiğini kaydeden Alioğlu, “Bu çalıştayda da hangi türden kaç tona ihtiyaç var, ne kadarı pazarlanabilir, belirlenmesi gerektiğini söyledi.

Ali Alioğlu, “Örneğin üretici şuan piyasa değeri yüksek ürünlere talep etmeye başlamıştır ve King Mandarin türüne aşırı bir talep vardır. Burada üreticiyi bekleyen tehlike ise bu çeşidin aşırı derecede ekilmesi halinde değerini kaybetmesidir” dedi.

Ağaç dikimlerine ise tüm hesaplamalar doğrultusunda yapılması gerektiğini dile getiren Alioğlu, “Bu işlem de her sene üç-dört bin dönüm sökülüp yeniden ekilerek yapılmalıdır. Bir anda tüm bahçeleri sökerek değil” diye konuştu.