Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, ülkemizde önemli işlerde imzası bulunan Emek İnşaat’ın Avrupa Birliği ile yaşadığı sıkıntıları konuştu ve nasıl bir yol haritası izlendiğini aktardı.

Amaçlarının bu süreç içerisinde Avrupa Birliği ile ilişkileri germek değil, bir orta yol bulmak olduğunu ifade eden Gürcafer,iyi niyet sürecini devam ettireceklerini ancak bu iyi niyet sürecinin bir netice vermemesi durumunda ise Avrupa Birliği’nin hiç bir işine katılamayacaklarını söyledi.

Gürcafer, “çünkü burada kuralları çiğneyen biz değiliz. Kuralları çiğneyen Avrupa Birliği’dir.Avrupa Birliği kendi koyduğu kuralları bu süreçte kendi eliyle ihlal etmektedir. Ümit ederim ki hem başlatmış olduğumuz bu iyi niyet süreci neticelenir” dedi.

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği’ne üye olan Emek İnşaat’ın yaşadığı sıkıntılar nelerdir? Bizlere kısaca bahsedebilir misiniz?

Emek İnşaat konusunda göreve geldiğimizde belirli bir mesafe kat edilmiş ve belirli şeyler yaşanmıştı. Avrupa Birliği kaynaklı açılan Gazimağusa Kanalizasyon projesi ihalesiydi. Bu ihalede Emek İnşaat ana yüklenici posizyonundaydı ve bir Alman firmayla ortaktı.  Dolayısıyla işin neticesine gelindiğinde Avrupa Birliği ile aralarında bir anlaşmazlık ortaya çıktı. Bu süreçte işle ilgili projenin hatalı yapılmış olmasından kaynaklanan bir takım aksaklıklar ortaya çıktı, netice olarak Emek İnşaat’ın ciddi bir alacağı ödenmedi. Konu mahkemelik oldu. Biz göreve geldikten sonra mahkeme süreci başlamış olması nedeniyle konuya çok fazla müdahil olmayı doğru bulmadık. En azından mahkeme sürecinin tamamlanmasını bekledik ve daha sonra meseleyle ilgili bir tavır belirleyelim dedik. Bu süreçte Hiç bir şekilde bir girişim yapmadık.  Bir süre sonra karar çıktı. Karara göre Emek İnşaat’a 5 milyon 400 bin Euro para ödenmesi lazımdı. İdarenin konuyu bir üst mahkemeye götürme hakkı yok muydu?  Tabi ki vardı.  Avrupa Birliği ihalelerinde esas olan ve kuralları belirleyen bir kitap vardır. Bunları incelediğimiz zaman ,ayrıca hukukçularımızdan aldığımız görüşleri de değerlendirdiğimizde evet Avrupa Birliği bunu Arbitration’a (hakem kararıyla çözme, tahkim, hakem yolu ile uzlaşma)götürebilir. Ama bu parayı her halükarda ödemek zorundadır. Öder ve götürür.

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği’nin bu konuda ki çalışmaları nelerdir? Sorunun çözümü konusunda nasıl bir yol haritası izleniyor?

Neticede konuyla ilgili iyi niyet girişim süreci başlattık ve Brüksel’e gittik.  Brüksel’de üst düzey yetkililerle konuyla ilgili görüştük. Bu görüşmelerin neticesinde edindiğim intiba, maalesef ülkemizde sorunun olduğu dönemde, taraf olan yetkililerimizin büyük bir çoğunluğunun Avrupa Birliği’ni olumsuz yönde adım atması konusunda cesaretlendirdikleridir. Yanlış yönlendirildiklerini ve bilgilendirildiklerini düşünüyorum. Özellikle Gazimağusa  Belediyesi’nin o dönemki yöneticileri ve teknik elemanları tarafından.Emek İnşaat busektörün medarı iftiharlarından sayılan bir firma. Böylesi bir firmayla ilgili Doğruyu söylemekten ve savunmaktan asla imtina etmem. Karşımda kim olursa olsun. ama her şeye rağmen bizim amacımız bir orta yol bulmak ve sorunu çözmektir.Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi germek değildir.

“Bir ara formül önerdik”             

Tam tersine aracı gibi gittik ve görüştük.  Bir ara formül önerdik. Önerdiğimiz ara formül de mahkeme kararına göre yapılan tamiratların yüzde altmış beşinin Avrupa Birliği tarafından ödenmesi zorunluluğu belirtilmiş olmasına rağmen, biz bütün tamiratların Emek inşaat tarafından herhangi bir ücret talep edilmeden yapılmasını önerdik. Bunun karşılığında bir takvimlendirme çerçevesinde alacağı olan paranın Emek İnşaat’a ödenmesini önerdik. Bizlere Emek İnşaat’ın bu işi tamamlayamayacağı gibi bir takım endişelerini dile getirip bu çerçevede telkinlerde bulundular ama bu noktada Müteahhitler Biriliği olarak bu işin arkasında durmaya hazır olduğumuzu işin selameti için her türlü katkıyı koymaya hazır olduğumuzu söyleyerek gerekli güvenceleri verdik. Aslında görüşmeler o kadar sıcak ve olumlu geçti ki,  bende bıraktığı intibaa bu işin çözüldüğü yönündeydi. Ve yine AB kuralları gereği, yani Avrupa Birliğinin konuyu Arbitration’a taşıyabilmesi için 56 günlük süre içerisinde bir iyi niyet görüşmesi yapma zorunluluğu vardı. 55’inci gün Emek İnşaat ile bir toplantı yaptılar. Neticede bu toplantı çok gergin geçti.ve İpler koptu. 

Avrupa Birliği’ne nasıl bir girişimde bulundunuz? Süreçle ilgili bilgi verebilir misiniz?

Bunun devamında Avrupa Birliği’ne bir yazı yazdım ve Avrupa Birliği ile başlatmış olduğumuz bu iyi niyet süreci neticelenmesi için adım atmaya hazır olduğumuzu kendilerine bildirdim. Ancak bu arada Gazimağusa Belediyesi tarafından Avrupa Birliği kaynaklı iki tane ihale açıldı. Birisi CCTV ihalesidir. Bu ihale de boruların içerisinden gezen bir robotla arızların tespit edilmesi çalışmasıdır. Bunu anlayışa karşılarız. Bunun yapılması gerekiyor. İkinci ihale dağıtım ve toplama hatlarının üzerindeki dolgu malzemesinin kalitesi ve sıkışmasının tespit edilmesine yönelik bir ihaledir. Teknik olarak bunu değerlendirdiğimiz zaman,  bunun iyi niyetli,yani arızaları gidermeye yönelik bir çalışma olmadığını açık yüreklilikle söyleyebilirim. Bu çalışma tam tersine Arbitration’a yani bir üst mahkemeye giderken (mahkeme sürecinde) bir üst mahkemede Avrupa Birliği’nin elini güçlendirmek için atmaya çalıştıkları bir adımdır.  Yani peşinde oldukları şudur; “bu dağıtım hatlarının  üzerlerini örtmek için kullanılmış olan dolgu malzemesi kalitesi ve sıkışması uygun değildir. Bundan dolayı bu arzılar oluştu” açılmış olan bu ihale bu argümanı oluşturmak için AB yetkilileri tarafından hazırlanmış bir düzmece olduğunu düşünüyorum.yani teknik olarak arızaları gidermeye yönelik bir adım olmadığını her teknik eleman rahatlıkla söyleyebilir.

“Tespit çalışması yapılması abesle iştigaldir”

Açıkçası benim bildiğim Avrupa Birliği kaynaklı ihalelerde, ihalenin her aşamasında Avrupa Birliği yetkililerinin onayı ile Müteahhit adım atar. O boruların kanallara yerleştirilmesinden sonra üzerine yapılacak olan dolgu malzemesi AB yetkilileri tarafından kontrol edilip, onaylandı ve daha sonra malzeme oraya kondu. Bunun devamında yeterli sıkıştırma yapıldığı AB yetkililerince onaylandı, daha sonra yine onların teknik elemanlarınca onay verilerek üzerine asfalt serimine geçildi. Yani kendilerinin onay verdikleri bu işlerde bir tespit çalışması yapmak istemelerinin bir mantığı yoktur ve tamamen abesle iştigaldir. Eğer bunun yapılması gerekiyorsa bu noktada da şunu önerdik. Bu tespit çalışması mahkeme kararını taraflardan birinin lehine ya da aleyhine etkileyebileceğinden dolayı bu çalışmanın bağımsız bir ekip tarafından yapılmasının gerektiğini söyledik.  Yani bu çalışmanın AB tarafından değil bağımsız oluşacak bir kurul tarafından yapılmasını,yani örneğin içerisinde hem bizim hem Avrupa Birliği’nin temsilcilerinin de bulunacağı veya bağımsız bir üniversitemizin  temsilcilerinin,teknik elemanlarının olduğu bağımsız bir teknik heyet.oluşacak olan böylesi bir teknik heyet bu çalışmayı yapar. bu endişelerimizi AB yetkililerine bildirdik ama herhangi bir cevap alamadık Dolayısıyla bu ihalenin yapımını engellemek için boykot kararı aldık. Teklif verdirmedik,

Emek İnşaat bu süreçte günah keçisi mi seçildi? Bizlere kısaca bilgi verebilir misiniz?

Başında söylediğim gibi eğer kriz çıktığında o günkü yetkililer bu kriz sürecini doğru yöneltseydiler bu iş şimdiki noktaya gelmesi. Ama anladığım kadarıyla siyaseten Emek İnşaat’ın o günlerde günah keçisi olarak seçilmesi bir takım siyasi kazanımlara sebebiyet verecektir. Örneğin, eğer ihale iptal olmamış olsaydı, Gazimağusa Belediyesi asfaltlama çalışmasını yapamazdı. Seçim sürecinde asfalt yapmak bütün belediyeler için büyük bir getiri kaynağıdır.Biz Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi iyi tutmak ,iyileştirerek geliştirmek için olabildiğince dikkatli davranmaya özen gösteriyoruz.. Avrupa Birliği bizim için bir hedeftir. Kıbrıs’ta çözümün, barışın, Bileşik Kıbrıs’ın olması, Avrupa medeniyetinin bütününün bizim toplumumuz içerisinde yaygınlaşması, bütün bunlar bizim hedeflerimizdir. Bu ayrı bir şeydir. Ama teknik olarak bir sorun varsa ve karşımdaki Avrupa Birliği yetkilileri benim baktığım çerçevede bakmıyorsa,  o zaman da gerektiği yerde kendimi savunmak için yapabildiğimi yapmaktan imtina etmem. Bu benim en doğal hakkımdır. Kimsenin bunu Avrupa Birliği karşıtlığı olarak algılamaması gerekiyor. Avrupa Birliği’ni, ilkelerini ve Avrupalılığı savunmak başka bir şeydir. Burada teknik bir sorun vardır. Ve illaki Avrupa Birliği yüzde yüz haklıdır diye bir durumda söz konusu değildir. Dolayısıyla ben üyemi haklı olduğu noktada,  haklılığı süresince savunmaya devam edeceğim.

Avrupa Birliği’nin ülkemizde açmış olduğu ihaleler de kullandığı kontrol mekanizması hakkında bizlere bilgi verebilir misiniz? Teknik elemanları uzman kişilerden mi oluşuyor? Size göre kontrollük nedir?

Bizim tam üye olamamamızın,  tanınmamış bir ülke olmayışımızın verdiği bir sürü dezavantajlar vardır. yargı sürecinden tutun da şartnamelerden kaynaklanan sıkıntılar veya ihale süresince karşılaşabileceğiniz sıkıntılara kadar tanınmamış olmamızdan dolayı her şeyin bedelini çifte çifte ödüyoruz. Örneğin Emek İnşaatın bir Arbitration’a (mahkeme süreci) gidebilmesi için iki milyon STG’ye ihtiyacı vardır. Hem firmanın dünya kadar alacağı vardır, hem de bir üst mahkemede kendini savunabilmesi için bir iki milyon daha bulması gerekir. eğer on lira alacağınızı alma hususunda mahkemeye gitmeniz gerekiyorsa ve bu on lirayı almak için yüz lira harcamanız gerekiyorsa orda adaletin engellenmek istendiği aşikardır. Demokrasi ve insan hakları kağıt üzerinde değil fiiliyatta hayat bulduğu zaman anlamlıdır.yoksa kağıt defter üzerinde yazıyor olmasının hiçbir anlamı olmaz.burada göz göre göre kırk yıllık pırıl pırıl geçmişi olan bir firma yok ediliyor.

“Atadığı teknik elemanlar, işin uzmanı değil

Gördüğüm kadarıyla Avrupa Birliği’nin burada açmış olduğu ihalelerle ilgili görevlendirdiği ve oluşturduğu kontrollük mekanizması çok sağlam bir mekanizma değildir. Atadığı teknik elemanların, işin erbabı ve uzmanı olmadıklarını tespit ettik . Şimdi kuralları uygulama hususunda hassas davranmak, yani kitabı okuyarak harfi harfine uygulanmasını istemek başka bir şeydir, teknik eleman olarak kontrol yapmak başka bir şeydir. işin başında doğru teknik eleman olur, doğru bir teknik heyet olur , bir taraftan işin doğru yapılmasını sağlarken, diğer taraftan da bir öğretmen gibi eğitici olur.

Avrupa Birliği’nde özellikle bu ihalede kontrollük görevini üstlenen firmanın tamamen sınıfta kaldığını söyleyebiliriz. Çünkü gördüğüm kadarıyla kontrollüğü yanlış yapılan işleri tespit etmek gibi algılayıp öyle yaptılar. Hâlbuki kontrollük 24 saat işini takip eder.  Projede, işin yapımda, zeminde ve nerde hata varsa tespit eder.  Çok kısa bir süre içerisinde onunla ilgili çözüm üretir. Ürettiği çözümle,  en kısa sürede işin sağlıklı bir şekilde yapılmasını sağlar. Kontrollük budur.

Ülkemizde istihdam edilen kişiye ödeyecek ücretle, Avrupa’dan getirilen kişiye ödenecek ücret arasında korkunç bir fiyat farkı olduğundan bahsettiniz. Konuyla ilgili ne yapılmalı? Bizlere kısaca bilgi verebilir misiniz?

Avrupa Birliği’nin kontrollük mekanizmasının bu ülkede kendisine yani AB’ye yakışır bir şekilde olduğunu söyleyemem. Örneğin “bir betonarme işinin makine mühendisi tarafından kontrol edilmesi hiçbir akla ve mantığa sığmaz.”tabii eminim bunu yalnız KKTCde yapabilirler. Bu ve bunun gibi bir sürü örnek verebiliriz. Bir diğer  konu ise kontrollüklerin bizim ülkemizden  teknik elaman istihdam edilmek suretiyle de olabileceği hususudur.  Mesela UNDP bunu yapar. Her işle ilgili burada İnşaat Mühendisi, Mimar olarak kriterlerini belirler ve geçici süreyle istihdam eder.

 

“Bir nevi bizim cebimizden gider”

 Buradan istihdam ettiğiniz zaman ödeyeceğiz ücretle, Avrupa’dan getirdiğiniz kişiye ödediğiniz ücretler arasında korkunç fiyat farkları vardır. Ve bu bizim için ayrılan bütçeden ödenir. Bir nevi bizim cebimizden gider. Kısacası bu ilişkileri düzenleyen çok ciddi bir birimimizin olmamış olması bir boşluk yaratıyor. Gördüğüm kadarıyla Avrupa Birliği yetkililerin de bu konularda keyfi davranıyor olmalarına sebebiyet veriyor. “Nasıl olsa burası tanınmamış bir ülkedir. Bu insanların da buna ihtiyaçları vardır. Her şeyi kabullenmek zorundadır”. belki bakış açısı bu değildir. Ama yaşananlardan çıkan sonuç böyle düşünmemize sebebiyet veriyor maalesef.İşte ben bunu kabul etmiyorum.  Çünkü benim ayakta durabilmem,  toplumsal varlığımı koruyabilmemle bağlantılıdır. Kendime göre koyduğum kuraların bütün bu değerlere ve amaçlara hizmet etmesi için konmuş bir takım kurallardır. Biz Kıbrıs sorununun çözülmesini istiyoruz. Avrupa Birliği’ne tam üye olmak istiyoruz. Ama her şeyden önce öteye Kıbrıs Türk toplumu olarak varlığımızı sürdürmek istiyoruz. Kıbrıs sorununun yarın çözüleceği ve ya bu yıl içerisinde çözüleceği hususunda bir güvencemiz yoktur. Ama bizim toplum olarak var olabilmemiz için, yok olmamamız için kendimizi korumaya yönelik koymuş olduğumuz kurallarımızı belirsizlik ve çözümsüzlük sürdüğü sürece uygulamaya ihtiyacımız vardır.

Sürdürmekte olduğunuz iyi niyet süreci bir netice vermezse nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Bu iyi niyet sürecini devam ettireceğiz. Ümit ederim ki bir neticeye varırız. Ama eğer bu iyi niyet süreci bir netice vermezse herhalde bundan sonra Avrupa Birliği’nin hiç bir işine katılmayacağız. Bunu açık yüreklilikle söyleyebilirim. Çünkü burada kuralları çiğneyen biz değiliz. Kuralları çiğneyen Avrupa Birliği’dir.Avrupa Birliği kendi koyduğu kuralları bu süreçte kendi eliyle ihlal etmektedir.Ümit ederim ki hem başlatmış olduğumuz bu iyi niyet süreci neticelenir, hem Emek İnşaat sıkıntılardan kurtulur hem de Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimiz iyi bir noktaya gelir.