Özge Kizir

Avukat Seyhan Yıldırım, toplum baskısı olunca raporların çıktığını kaydetti. Yıldırım, “Olayların üzerine gidince ve belirli bir toplum baskısı oluşunca raporlar yavaş yavaş piyasaya çıkmaya başlıyormuş. Keşke bu rapor bu kişiler salıverilmeden önce burada olmuş olsaydı” dedi.

Yaşanan olayla ilgili farklı iddiaların ortaya atıldığını ifade eden Avukat Hakkı Önen de,  “Çocuklar gerçekten anne karnında mı öldü, yoksa doğduktan sonra mı öldüler onun daha açıkça belli olması gerekiyor. Gerçekten öyle bir şeyse bu insan öldürmeye girer” şeklinde konuştu.

Yasadışı kürtaj olayındaki fetüs raporlarının gecikmesini sorgulayan ve bu konuyu manşete taşıyan Haberal Kıbrıslı Gazetesi, kamuoyunun vicdanını harekete geçirdi. Geçtiğimiz günlerde yapılan haberde, otopsi raporlarının gecikmesi eleştirilirken, raporların değiştirilebileceği endişesi de dile getirildi. Dün bir gazete tarafından açıklanan raporlarda 34 haftalık bebekte propofol maddesine rastlandığı öğrenilirken, bu maddenin, bebeğin ölümüne neden olabileceği bilgisine ulaşıldı.

Girne’de meydana gelen ve kamuoyunun yakından takip ettiği gebeliği yasadışı sonlandırma olayıyla ilgili Türkiye’de ‘Adli Tıp Kurumu’nda incelenen fetüsler ve 34 haftalık bebekle ilgili raporlar ortaya çıktı. 
Fetüslerde potasyum, 34 haftalık bebekte propofol maddesine rastlandığı öğrenildi. Avukat Seyhan Yıldırım ve Hakkı Önen yaşanan gelişmeyi Haberal Kıbrıslı gazetesine değerlendirdi.

Yıldırım: “Olayların üzerine gidince ve belirli bir toplum baskısı oluşunca raporlar yavaş yavaş piyasaya çıkmaya başlıyormuş”

Avukat Seyhan Yıldırım, toplum baskısı olunca raporların çıktığını kaydetti. Yıldırım, “Olayların üzerine gidince ve belirli bir toplum baskısı oluşunca raporlar yavaş yavaş piyasaya çıkmaya başlıyormuş. Keşke bu rapor bu kişiler salıverilmeden önce burada olmuş olsaydı. O zaman belki de davranın seyri değişecekti. Ancak gerçek olan tek bir nokta vardır ki, en azından mahkeme ne konuşulduğunu görebiliyor. Yani savcının elinde bir rapor vardır.  Ne yapabileceklerine karar verebilecekleri bir dosya oluşturabilecekleri bir rapor vardır” şeklinde konuştu.

“Bu tarz cinayet davalarında cinayet olmaz”

Davanın ciddi bir mecraya girdiğine dikkat çeken Yıldırım, “Otopsi raporu gelmeden ne istinaf yapmanın ne bu konuyu konuşmanın ne de bu konuyla ilgili kişilerin özgürlüğünden mağdur bırakılmasının hiçbir anlamı yoktur. Kaldı ki olay cinayet davasına dönüşülecek ise kişilerin özgür kalma taleplerinde bulunmalarında da bir anlamı kalmaz. Çünkü cinayet davalarında teminat yoktur. Özellikle bu tarz cinayet davalarında cinayet olmaz” ifadesini kullandı.

“Burada kullanılan ilaçlar Amerika’da idam mahkûmlarının iğne enjekte edilerek öldürülmesine neden olan ilaçlardır”

Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti: 

“Burada kullanılan ilaçlar Amerika’da idam mahkûmlarının iğne enjekte edilerek öldürülmesine neden olan ilaçlardır. Bizim Fasıl 154’ün içerisinde konuyla ilgili bir madde vardır ve çok açıktır. Nefes alır veya almaz, kordon bağı kesilir veya kesilmez anneden canlı bir şekilde ayrılmış olması lazımdır. Bu bebek canlı mıydı? Madde 212’ye göre bu çocuk anneden ayrıldığında canlı mı yoksa cansız mı ayrıldı? 

“Bizdeki genel hava anneden ayrıldıktan sonra canlı olup olmamasına bakıyor”

Avrupa’da istinaf kararlarına baktığımda hukukun tartıştığı konu şudur. Müdahale edilmemiş olsaydı canlı ayrılabilecek miydi? Esas hukuk iki duruma bakıyor. Bizdeki genel hava anneden ayrıldıktan sonra canlı olup olmamasına bakıyor. Ciğerinde hava olup olmaması çok önemlidir. Fakat Avrupa’daki İngiliz hukuku ve bizim ceza yasamızda oradan gelmedir, o kadar net değildir. Anneden sağlıklı bir çocuk olarak yaşarken ayrılabilecek miydi de kendisine müdahale edilip bu önlendi. Ona da bakıyor. Eğer İngiliz usulünden gidecek isek o zaman bariz bir cinayet davası vardır. KKTC’deki fasıl 154’ün ilgili maddesine göre gidecek isek anneden canlı ayrılıp ayrılmadığını dikkatlice bu rapora göre tespit etmemiz gerekecek.

“Çocuk yaşam hakkını elde etmiş bir durumda mıdır değil midir?”

Unutulmamalıdır ki, Fasıl 2 ve 154 Ceza Yasamız, İngiliz menşeilidir. İstinaf kararları da Fasıl 154’ün esas alındığı İngiliz Ceza Hukuku’ndan neşet eden kararlardır. Bunların içerisinde bir tanesi çok önemlidir. Ker davasıdır. O dava özellikle diyor ki ille de çocuğun anneden canlı ayrılıp nefes alması gerekmeyebilir. Çocuk yaşam hakkını elde etmiş bir durumda mıdır değil midir? Yani ana rahminden çıktığında yaşayacak mıydı? Bunun önlenmesi de yaşam hakkını almak sayılabilir, o da cinayete sokar.”

“Bunun muhakkak sadece yasadışı kürtajla atlatılmaması gerekir”

Ortada Amerika’da idam mahkûmlarına verilen ilaçlarla zehirlenmiş çocukların olduğunu belirten Yıldırım, “Bunun muhakkak sadece yasadışı kürtajla atlatılmaması gerekir. Bu raporun çok evvelden Kıbrıs’a gelmesi gerekirdi. Aslında bu rapor hala gelmiş değildir. Bir şekilde elçiliğe ulaşıyor. Bu raporu açıp şimdi savcılığın rapor önünde ne yapacağını düşünmesi lazımdır. Daha evvel yapılmaya ve söylenmeye çalışılan işlerin hiçbirinin anlamı yoktur. Ortada bir cinayet davası var otopsi raporu yok, ortada yasa dışı kürtaj iddiası var otopsi raporu yoktur” dedi.

Önen: “Farklı bir hukuki sürecin başlaması lazımdır”

Yaşanan olayla ilgili farklı iddiaların çıktığını ifade eden Avukat Hakkı Önen de, “Hukuki açıdan genel olarak bilgim dışında fazla bir bilgim yok. O ilaçların ne olduğunu bilmiyorum. Şu anda artık belli olduğuna göre tahmin ediyorum ki bu ilaçlar yüzünden, bazıları ‘canlı doğdu, sonra öldürüldü’ gibi iddialarda bulunacaklar” dedi.

Önen, sözlerini şöyle tamamladı: 

“Çocuklar gerçekten anne karnında mı öldü, yoksa doğduktan sonra mı öldüler onun daha açıkça belli olması gerekiyor. Gerçekten öyle bir şeyse bu insan öldürmeye girer. Fakat öbür türlü ise hamileliğin yasa dışı sonlandırılması ve ölü doğmuş bir çocuğun alınmasıysa, o zaman daha farklı bir hukuki süreç başlaması lazımdır. 

“Ciğerlerinde oksijen varsa canlı doğmuştur”

Çocuklar gerçekten anne karnında mı öldü, yoksa doğduktan sonra mı öldüler onun daha açıkça belli olması gerekiyor. Ciğerlerinde oksijen varsa canlı doğmuştur. Boğulmuş ise su vardır.  Eğer canlı öldürülürdüyse insan öldürmekle yargılanmaları gerekir. Henüz tam anlamıyla netlik kazanmadığı için bir şey söylemek doğru olmayacaktır.”