Eniz Orakcıoğlu

CTP-BG Gazimağusa Milletvekili Asım Akansoy, komitelerin meclisin tatil dönemi boyunca çalışamadığını vurgulayarak, “Bazı komiteler henüz çalışmalarına başladı. Komitelerin çalışmalara başlayamamasının birçok sebebi mevcut, bilindiği üzere hükümet değişti, hükümetin yasalar üzerindeki öncelikleri saptandı ancak UBP’deki kurultay süreci komite çalışmalarını etkiledi. Tabi ki bütün sıkıntıları da UBP kurultayına dayandırmak istemiyorum, ama reel durum budur. Bizim de komiteler olarak ön gördüğümüz 1 Eylül itibarı ile çalışmaya başlamaktı. Dolayısı ile yoğun bir şekilde çalışacağız. Burada komitelerin çalışıp çalışmamasının bir dereceye kadar anlamı var, esas olan hükümet programıdır. Hükümet programında hükümet belli bir takvim açıklamıştır, bu takvime göre belli yasalar, belli zaman dilimlerinde hayata geçirilecektir ve biz komiteler olarak bunun için çaba göstereceğiz. Bu çerçevede küçük aksamalar olabilir ama yine de Kamu Reformu, Siyasi Partiler Yasaları, Seçim ve Halk Oylaması gibi yasalar önümüzdeki dönemin önemli yasaları olarak tartışılacaktır” dedi.

“Siyasal sistemimizde önemli değişiklikler yaratacaktır”

Kamu yapılanmasının yeniden ele alınması, reforme edilmesi ve düzenlenmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Akansoy, “Bu yıllardır hepimizin tartıştığı bir konudur. Bunun yanında Seçim ve Halk Oylaması Yasası, tek bölge sistemine geçilecek olması siyasal sistemimizde önemli değişiklikler yaratacaktır. Dolayısıyla bu konularda yoğunlaşacağız, Meclis performansı olarak olayı değerlendirdiğimizde ise kısa zamanda bunların sonuçlanmama ihtimali yok” şeklinde konuştu.

“UBP’yi şaşkınlıkla izliyorum”

Akansoy, UBP kurultayına yönelik 7 adayın ortaya çıkmasını şöyle değerlendirdi; “Siyaset fazla kişiselleşti ve siyaset kişilerin gelecekleri üzerine bir ikbal alanına döndü halbuki siyaset düşünsel ve proje temellidir. Herhangi bir yere aday olursanız kendi projelerinizle aday çıkarsınız. Eğer projeniz, programınız, kadronuz, alternatifiniz ve var olan duruma daha farklı bir yorumunuz yoksa aday olmak isteyebilirsiniz ama toplumsal gelişim ve siyasetin ilerlemesi açısından çok fazla mana taşımaz. Dolayısıyla ben UBP’yi şaşkınlıkla izliyorum. ”

“Bazı komitelerin çalışması için Meclis’in açılması beklenmeli”

UBP kurultayından komite çalışmalarını da etkilendiğini belirten Asım Akansoy, “Örneğin benim komitemde 2 tane UBP milletvekili vardır bir tanesi Nazım Çavuşoğlu’dur, diğeri de Ersan Saner’dir dolayısıyla o komitelerin canlanması ve çalışması mümkün değil, ben bu durumda 1 Ekim’de açılacak Meclis’i bekliyorum.  UBP belki de bu 2 milletvekilini komitelerden çekerek,  yerlerine başka iki milletvekili koyacak. Dolayısıyla komite çalışmaya başlayacak, en azından bazı komiteler açısından Meclis’in açılmasını beklemek zaruri bir durumdu” diye konuştu.

“Ciddi anlamda atılacak adımlar vardır”

Meselelerin kişileştirilmesi nedeni  ile çok fazla önlerini göremediklerini belirten Akansoy, “Ben şu anki hükümete toplumun ciddi anlamda şans tanıdığını düşünüyorum. Ciddi anlamda atılacak adımlar vardır, takvim ve hükümet programı vardır, bunların hayata geçmesi çok önemlidir. Burada hepimize düşen görev gerek siyasiler, gerek vatandaş hükümet programının hayata geçmesi yönünde baskı unsuru olmak, destekleyici, cesaret verici olmak ve süreci ileri taşımaktır” şeklinde konuştu.

“Hükümet topluma güven veriyor”

Akansoy şu anki hükümetin geniş tabanlı ve topluma güven veren bir hükümet olduğuna dikkat çekerek, “Dolayısıyla ciddiyetle çalışmaktadırlar. Siyasete güveni yeniden sağlayacak olan unsur verilen sözlerin yerine getirilmesi ile mümkündür. Güven bunalımı, siyasetçi bir yerde itibarsızlaşıyorsa, sağda solda yaptığı konuşmaların, verdiği söz ve vaatlerin arkasında duramamasının verdiği bir tahribattan kaynaklanıyor. Dolayısı ile ben hükümet programını ciddi anlamda önemsiyorum. Hayat pratik üzerinden dönüyor, güvende pratik de sağlanacaktır. Yani siyasete güvenin sınandığı ana unsur pratiktir, düne göre daha iyiyiz, şu an ki hükümet bence ciddiyetle çalışıyor, kararlılıkları vardır. Hükümet içi gerginlikler ve tartışmalar kamuoyuna herhangi bir şekilde yansımamaktadır ki eğer varsa” dedi.

“Ciddi anlamda sorumluluklarımız var”

Akansoy, sözlerine şu şekilde devam etti; “Parlamenter sistemdeyiz ve 2 büyük parti koalisyon ortağı oldu. Bu siyasi tarihimizde görülmemiş bir örnektir ve sorumluluğu da yüksektir. Toplumun beklentisi de bu bağlamda daha yüksektir ve hükümet programında yazılanların hayata geçirilmesini yani verilen sözlerin tutulmasını beklemektedir. Hükümet milletvekili olmak bize görmezden gelmeyi veya susmayı getirmiyor, tam tersi bize de ciddi anlamda sorumluluk vardır. Hepimiz bu hükümete güvenoyu verdik ve parti olarak bunu destekledik. Herhangi bir noktada yapılacak hataları, eksiklikler veyahut yanlışlıklarında açık bir şekilde ortaya konması konusunda herhangi bir tereddüt içinde olmayacağımızı belirtmek isterim.”

“Büyük krizlerin tam ortasındayız”

Bugün Ada'nın çevresindeki coğrafyaya bakıldığında büyük krizlerin tam ortasında olunduğunu belirten Akansoy, “Türkiye’de büyük bir kaos, siyasi kriz, ekonomik kriz ve iç savaş vardır. İnsanlar her gün ölüyor ve öldürülüyor. Bundan dolayı ciddi anlamda üzülüyoruz. Yan tarafa bakıldığında Suriye ciddi anlamda kriz içerisindedir, Irak zaten bataklığa dönmüştür. İran istikrarlı görünse de ilerde ne olacağı belli değil. Aşağıya baktığımızda İsrail’in durumu ortada, Mısır’da ise bir süre önce yaşananlar ortada ve Doğu Akdeniz’de de doğalgaz sürecinden dolayı ciddi anlamda bir rekabet ve sıkıntı var. Tüm bunların içerisinde küçük bir ada kendi sorununu ve Kıbrıs sorununu çözmeye çalışıyor. Kendi içerisinde tüm sıkıntılara rağmen dengesi ve istikrarı var, bu yüzden biz olayları geniş odaklı değerlendiriyorsunuz. Bu bağlamda birçok faktörden dolayı Kıbrıs sorununun çözümünü sadece Sayın Akıncı ile Anastasiadis’in görüşmelerine indirgeyemeyiz. Müzakere masasında  garantiler konusunu konuşmaya geldiğimizde kriz çıkacak, uluslararası faktörler gündeme gelecek ve o noktada da  uluslararası faktörlerin ne olduğunu anlayacağız” dedi.

“Seçimlerde tablo değişmeyecektir”

Akansoy Türkiye'de son dönemlerde yaşanan siyasi istikrarsızlık ve yaşanan gerginliği de değerlendirdi. Asım Akansoy, sözlerine şu şekilde devam etti; “Sayın Tuğrul Türkeş’in Kıbrıs’tan Sorumlu Devlet Bakanı olarak atanması biraz sembolik bir mesele, şimdi Türkiye seçimlere gidiyor ve onun ardından ne olup bittiğini hep beraber göreceğiz. Geçtiğimiz seçimlerde ortaya çıkan tablo yine ortaya çıkacaktır, HDP yine barajı geçecektir, belki MHP’den AK Parti bir miktar oy alacaktır ve oyunu yükseltecektir, ama yine tek başına iktidar olamayacak ve Anayasa’yı kendi başına değiştirecek çoğunluğu sağlayamayacaktır. Türkiye’de Kürt sorunu çözülmelidir, Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’de siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması mümkün değildir.”

“Yavaş yavaş çatı kurulmaya başladı”

Asım Akansoy açıklamalarında devam eden Kıbrıs müzakere sürecine yönelik değerlendirmelerde de bulundu. Masadaki gelişmelerin olumlu olduğunu belirten Akansoy, “Her iki tarafta yapıcı biri tavırla Kıbrıs sorununu çözümüne  yönelik irade ortaya koyuyor. Bugüne kadar olmadığı kadar her iki tarafta da bir çözüm isteği var ve bu çok önemli bir fırsat olmakla birlikte bizim bu fırsatı kaçırmamamız gerekiyor. Tarihte böyle bir fırsat Talat ve Hristofyas döneminde ne derece gelmişti bilemiyorum, tabi ki orada da ciddi bir irade ve çaba vardı ama bu dönemde ortaya konulan çalışmalar ve irade o dönemi aştı diye düşünüyorum. Gelinen noktada yavaş yavaş çatı kurulmaya başladı ve yılsonuna kadar da nasıl bir çözüm modeli olduğu ortaya çıkacak. Hedeflenen 2016 da bir referandum vardır ve referandumda her iki toplumun da beklentilerine cevap verebilecek kalıcı bir çözüme doğru gideceğiz, gitmeliyiz. Tabi ki bunların yanında ülkede insanlarımızın huzursuz edilmesine asla izin vermeyiz ve vermeyeceğiz, barış büyük resmi göstermekle mümkündür, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rumlarının dünyaya entegre olacağı adanın birleştirileceği yeni bir döneme giriyoruz. Bu dönemde yeni düzenlemeleri elbette beraberinde getirecektir. Toprak, mülkiyet konusu ve devlet yapılanması gibi pek çok alanda değişiklikler hayatımıza girecektir. Tarihsel bir dönemeçten geçiyoruz ve bunun bilincinde olmamız lazım, özellikle bazı gazetelerin tahrik edici, huzursuzluk verici söylemlerine asla geçit vermeyeceğiz” dedi.

“Sizin böyle bir hakkınız yok”

Akansoy, sözlerine şu şekilde devam etti; “Bizde hukuk sistemi çağdaş ve beklentileri karşılayacak şekilde çalışıyor olsaydı ‘yatağın altındaki silahları çıkaracağız’ şeklinde manşet çeken bir gazeteyi yaşatmazlardı. İnsanın hayatına kastedecek ve tahrik edecek açıklamalar yapmak bu kadar kolay olmamalı. Sizin böyle bir hakkınız yok. Bu olay basın özgürlüğü değil, basının toplumu teröre teşvik etmesidir. Biz bunu kabul etmeyiz dolayısıyla bunun da önüne geçmek için sonuna kadar mücadele ederiz. Bu doğrultuda inanlar gelebilir evlerine bakabilir, cumhurbaşkanının söylediği gibi bu kişileri evinize davet edin, kahve için, sohbet edin bu normaldir ve bunlar elbette ki yaşanacaktır.”

“Çözüm dinamizmi göremiyoruz”

Akansoy, 2004 referandumuna atıfta bulunarak sözlerini şöyle sürdürdü; “2004’e gelene kadar bankalar krizi, ardından sürekli olarak Kıbrıs Sorunu ile ilgili yoğun tartışmalar, mitingler, grevler ve meclis baskınları oldu. Bunların yanında Bu Memleket Bizim Platformu diye korkunç bir örgütlenme toplumun tüm kesimlerini çözüm perspektifinde buluşturan mükemmel bir çalışma. Bunun yanında ortak vizyon diye sermaye kesimi ile emek cephesini bir araya getiren yeni bir örgütlenme. Tüm bunlar toplumun gündeminde canlı bir unsur olarak devinim halindeydi. 1’inci miting, 2’nci ve 3’üncü miting gibi Annan planının 1’inci versiyonu açıklandı, 2’ncisi de yolda gibi toplum aslında barış inşasının öznesi haline geldi, barışı o noktada yapacak olan sadece teknik heyetler değil bizzat toplumun kendisiydi. Bugün baktığımızda yeni koşullar var şartlar değişti, kırgınlıklar yaşandı, Kıbrıslı Türklerde belli travmalar yaşandı, mülkiyet düzeninde değişiklikler oldu yatırımlar arttı çok değişik faktörler gündeme geldi. Kıbrıs Rum tarafında da aynı şekilde. O dönemde Avrupa Birliği’nin parlak üyesi olmanın heyecanı ile hareket eden Kıbrıs Rum kesiminin bugün baktığımızda ayakları yere bastı. Bugün gelinen noktada ne yazık ki ne sivil toplum örgütlerinden, ne siyasi partilerden, ne de toplumun genelinden, hatta medyadan bile çözüme yönelik ciddi bir girişim ve çözüm dinamizmi göremiyoruz. Toplum bu noktada daha aktif hale gelmesi ve en önemlisi de siyasi partilerin ayağa kalkması gerekiyor.”

“Barış sürecini sadece masaya bırakmamalı”

Akansoy, CTP’nin kurumsal anlamda güçlü ve büyük bir parti olarak artık daha etkin olması gerektiğimi söyleyerek, “Barış sürecini sadece masaya bırakmaması gerekiyor. Toplumun tüm kesimlerine yönelik çalışma yapması ve medyayı daha aktif kullanması gerekiyor. Müzakere sürecinde yapılan çalışmaları toplumla paylaşacak ana unsur haline gelmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanlığının da halkla ilişkiler ve medyaya yönelik olarak girişimlerini artırması gerekiyor. Güven artırıcı önlemler konusunda daha iradeli, daha güçlü ve daha etkin olunmalı. Aynı şekilde Aplıç ve Derinya kapılarının açılması konusunda her iki liderinde daha etkin olması gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Masaya dair bir endişe taşımıyorum”

Akansoy, sözlerine şu şekilde devam etti; “Haftada bir her Cuma Sayın Nami müzakereler hakkında siyasi partilere bilgi veriyor, toplantı yapılıyor. Bu hafta içinde sayın cumhurbaşkanı meclise gelecek ve bize Kıbrıs Sorunundaki gelişmelerle ilgili olarak görüşlerini iletecek. Çok yoğun ve çok farklı konular sürekli olarak görüşülüyor ve uzmanlar sürekli olarak sürece katılıyor. Ama dediğim gibi ben masaya dair bir endişe taşımıyorum. Ben müzakere masasının görevini en iyi şekilde görevini yerine getirmeye çalıştığını görüyor ve okuyorum, bu da ciddi anlamda beni memnun ediyor. Endişem sadece toplumların bu sürece katılamamasında, toplumların büyük bir dönüşüme henüz hazırlanmadığını düşünüyorum. Gerek Güney'den, gerekse Kuzey'den aldığım izlenim ve bilgiler bu yönde. Aldığım bilgiler Güney'de bir sessizliğin hakim olduğudur. Biran önce bilgilendirme toplantılarının bölge bölge köy köy yapılması lazım diye düşünüyorum.”

“Hiçbir ülkenin Suriye’yi arka bahçesi yapmaya hakkı yoktur”

Akansoy, açıklamalarının sonunda büyük bir trajediye dönüşen mülteci sorunuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Akansoy, “Bu büyük bir dram bu konu çağımızın konusu ve göç sadece orta doğuyu ilgilendiren bir konu değil. Dünyanın 4 bir tarafından özellikle Afrika kökenli insanlar uzun süredir hiçbir şekilde istikrarı bozmayacak şekilde Avrupa’ya göç ediyor ve kendilerine yeni hayatlar arıyor. Aynı şekilde Orta Doğu da ciddi bir şekilde göç veriyor. Televizyonda karşılaştığımız görüntüler içimizi yakıyor. Orta Doğuda durum şekillenmeden Orta Doğudan kaynaklanan bu mülteci akınlarının engellenmesi mümkün değildir. Buna bir çare bulmak lazım Akdeniz kan gölüne döndü, her gün onlarca çocuk ölüyor, bunun tahammül edilebilir bir yanı olmamakla birlikte bu ölümler karşısında çok kararlı bir duruş sergilenmesi gerekiyor. Burada özellikle Suriye üzerinden rant kavgası veren büyük güçlere sorumluluk yükleniyor. Dolayısı ile bütün dünyadaki barış gönüllülerinin artık buna bir ses vermesi gerekiyor ve Suriye’nin de artık istikrara kavuşması gerekiyor. Hiçbir ülkenin Suriye’yi kendi arka bahçesi yapmaya hakkı yoktur. Suriye’nin geleceği ile ilgili karar verecek olan Suriyeli insanlardır” dedi.

“Yasa tasarısı elimizde”

Akansoy, Mültecilerle ilgili olarak sözlerine şu şekilde son verdi; “Bu konuda bizim Mülteci Hakları Derneğimiz var, onlarla bizim yakın temasımız var, bu yönde bir yasa tasarısı yapıldı ve bizimle de paylaşıldı inanıyorum ki önümüzdeki süreçte gündeme gelecektir. Elimizden ne gelirse yapmamız ve sorumluluğu yerine getirmemiz gerekir.”

Kaynak: Yeni Bakış Gazetesi