Eniz Orakcıoğlu

Hür İşçi Sendikaları Federasyonu (Hür-İş) Genel Başkanı Yakup Latifoğlu, Yeni Bakış’a konuşarak asgari ücretin bugün halen belirlenip yürürlüğe girmemesini eleştirdi. Bunun yanında siyasetin sendikasızlaştırma yönündeki uğraşını, hükümetleri, ülke barışını, ülke ekonomisini ve Kıbrıs konusunu da değerlendiren Latifoğlu, çok önemli noktalara değindi.

“Asgari ücret Ocak ayında yürürlüğe girmeliydi”

Hür İşçi Sendikaları Federasyonu (Hür-İş) Genel Başkanı Yakup Latifoğlu, Ocak ayında asgari ücretin yürürlüğe girmesi gerektiğini belirterek, “Kısacası asgari ücretin Aralık ayında belirlenip, Ocak ayında yürürlüğe girmesi gerekirdi. Ama bizim ülkemizde ne yazık ki birçok etken asgari ücretin ya belirlenmesine, ya da geç belirlenmesine sebep olmaktadır. Bunların en başında da yılın ilk asgari ücretinin o yıl vergide kişisel özel muafiyetin belirlenmesinde esas alınması yatır, kısacası asgari ücretin ocakta yürürlüğe girmemesinden en temel nedenlerinden biri budur. Ocak ayında eğer bir asgari ücret yürürlüğe girmiş olaydı bu asgari ücrete bağlı olarak da kişisel muafiyet Maliye Bakanlığının inisiyatifi ile değil asgari ücrete bağlı olarak belirlenecekti, bu olmadığı için Maliye Bakanlığı kendine göre bir rakam belirledi” şeklinde konuştu.

“Toplumda asgari ücretin iyileştirilmesi yönünde beklentiler var”

Latifoğlu, sözlerine şu şekilde devam etti; “Asgari ücretin belirlenme ve yürürlüğe girmesinde diğer bir gecikme nedeni de İlgili kişilere göre 1 Eylül’de yürürlüğe giren asgari ücretin, 3 aylık kısa bir sürede yeniden belirlenmesinin bir gereği olmadığı yaklaşımından dolayıdır. Biz bunları gördükten sonra Hür-İş olarak Şubat ayı içerisinde yasanın ön gördüğü çerçevede talepte bulunduk ve Asgari Ücret Komisyonu toplantıya çağrıldık, bu toplantıdan sonra 2 defa bir araya geldik, toplantılardan birine Sayın Bakan Asım Akansoy’da katılarak bizlere umut vaat eden ifadeler kullanmıştı. 2’inci toplantı da ise ortaya çıkan o günkü veriler ışığında ne düşündüğümüzü karşılıklı bir birimize belirtmek için bir araya geldik, ancak nedense DPÖ’nün belirlenmede esas alınan verileri bizlere verilmedi, hazır olmadığı gibi söylemlerle geçiştirildi. Hemen arkasından da hükümet değişikliği yaşadık. Yeni gelen hükümetin de biran önce bu konuda adım atması gerektiğini düşünmekteyiz ki bu konuda bizzat ben Sayın Ersan Saner’i uyardım ve toplumda asgari ücretin iyileştirilmesi ve artırılması yönünde beklentiler olduğunu, bununda ivedi görevlerinden bir tanesi olduğunu belirttim. Bakanda bu doğrultuda bunu gerçekleştireceğini ifade etti. ”

“Hükümetin, yeni üyelerini komisyona atamasını beklemekteyiz”

Asgari ücretin yeniden belirlenememesinin ve yürürlüğe girememesinin diğer bir nedeninin ise Asgari Ücret Tespit Komisyonu Başkanının emekliliğini talep etmesi ve şu anda izinlerini kullanıyor olmasından dolayı olduğunu belirten Latifoğlu; “Her hükümet de kendi atamalarını kendisi yapmaktadır. Asgari ücretle ilgili olarak ise Sağlık Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Devlet Planlama Örgütü’nden oluşan bir resmi taraf vardır. Bizim ülkemizde yeni hükümet, yeni kişiler demektir, bundan dolayı da konuda şu anda bir duraklama oluşmaktadır, yeni hükümetin, yeni üyelerini komisyona atamasını beklemekteyiz. Bunun en kısa sürede atanması ve ülkede, özellikle de özel sektörde asgari ücretle çalışanların beklentisi olan asgari ücret iyileştirmesi en kısa zamanda gerçekleştirilmelidir. Bu konuda kaybedecek zaman yoktur, çünkü belli kurumların son günlerde vergileri artırmaya çalıştığı bir ortamda cebimizdeki para günden güne erimekte, alım gücü geriye gitmektedir ve bunun telafi edilmesi şarttır” dedi.

“Sendikalaşma, denetimsizliği ortadan kaldıracaktır”

Sendikalı olmanın yalnızca ücret iyileştirmesi değil, örgütlü bir yaşamda insanların iş güvencesinin de birlikte sağlanması demek olduğunu belirten Latifoğlu, “Bundan dolayı da örgütlü yaşamın gerekliliği olan sendikalaşma göz ardı edilmemelidir. Sendikalı olmanın diğer bir gerekliliği ülkemizde son zamanlarda tavan yapan iş kazaları ve özellikle işçi cinayetleri örgütlü bir yaşamda en alt düzeye taşınabilecektir, çünkü iş kazalarının temel nedeni denetimsizlik ve aşırı kar hırsıdır. Sendikalaşma denetimsizliği ortadan kaldıracak ve Sendikaların görevleri olan iş yerlerindeki iş sağlığı ve güvenliği denetimleri ile çalışanların iş hayatındaki sorunlarını kısa zamanda çözümlenmesinin tarafı olacaklardır, bundan dolayı da çalışanların sendikalı olması gerekmektedir” diye konuştu.

“Sendikalar siyasete göre diken”

Sendikaların siyasete göre diken olduğunu vurgulayan Latifoğlu, “Dikensiz gül bahçesi olmaz sözüyle hareket edersek Sendikalar, siyasetçiler açısından hayata geçirmek istedikleri politikaların önündeki engellerdir. Liberal ekonominin dünyada yayıldığı bu dönemde siyasiler sermayenin taleplerini yerine getirmek için yasa yapıp adım atmaktadırlar, bunların önündeki en büyük engelde sendikalardır bundan dolayı da siyasetçilerin en temel hedefleri sendikasızlaştırmaktır. Her ne kadar siyasilerin söylemlerine baktığınız zaman sendikalar demokrasinin vazgeçilmezidir deseler de onlara göre sendikaların bölünerek çoğalması, yani sendikal eflasyon onların yollarını açacak bir durumdur ve bunu teşvik eden durumdadırlar. Bundan dolayı da her iş yerinde yeni bir sendikayı görmeniz mümkün, aslında bunu yerine örgütlü tek çatı altında bir araya gelmiş sendikaların olması en doğru adımdır diye düşünüyorum” dedi.

“Kim için icraat yapacaklarını göreceğiz”

Latifoğlu, 1 dönemde 3’üncü hükümet değişikliğini ve yeni hükümeti değerlendirerek, şunları söyledi; “Hükümete ömür biçildiği dönemlerde de tüm söylemlerimde kurulmuş olan CTP-UBP hükümetini seçim dönemine kadar hayatını devam ettirmesi ve ülkenin daha iyiye daha refaha taşınabilmesi için gerekli uygulamaları ve yasaları hayata geçirmesi gerektiğini söylemiş biriyim. Hükümetlerin temel görevi talimatları yerine getirmek değil, seçim meydanlarında oy almak için söylediklerini hayata geçirmek ve bunun sonucunda da ülkede yaşayan bireylerin refahını, huzurunu ve geleceğini güvence altına almaktır. Son yaşanan hükümet değişikliği ile oluşan azınlık hükümeti, kendi siyasi ikballeri için mi? Yoksa halk için mi? İcraat yapacaklarını hep beraber göreceğiz. Kısa zamanda da bu gerçeğin ne olduğu gün yüzüne çıkacaktır, temennim bundan önceki hükümetlerde olduğu gibi hükümet edenlerin kendi siyasi ikbal ve kendi siyasi gelecekleri yerine ülkenin geleceğini daha iyiye götürmek için adımlar atıp, gerekli düzenlemeleri ve yasaları geçirmeleridir.”

“Ekonomik protokol hükümet programının zeminini oluşturuyor”

Hükümet programı ve ekonomik protokolden de bahseden Latifoğlu, şunları söyledi; “Türkiye ile imzalanmak üzere olan ekonomik program, şimdiki ismi ile yapısal dönüşüm programı dedikleri ve bugünkü hükümetin de aslında zeminini oluşturan metne baktığımız zaman gördüğümüz, yine emeği ile geçinenlere herhangi olumlu bir geleceğin işaret edilmediğidir. Aynı zamanda cebimizdeki paranın yine el uzatılıp alınacağı, emekliliğin ileriye öteleneceği gibi ifadelerde programda yer almaktadır. Bunların yanında özellikle karşı olduğumuz ulaşım, iletim ve enerjinin özelleştirilmesinin yine bu hükümet programında gündemde olması, bizde sıkıntılı dönemin artarak devam edeceği izlenimi yaratmaktadır. Bu ülkede var olan sosyal kesimleri umarım bu konularda söz hakkı verilir, söylenenler dinlenir ve bu doğrultuda adım atılır. Su sorunun da yaşadığımız ikilemlere baktığımızda ise bu konuda çok da ümitli olmadığımı söyleyebilirim”

“Özelleştirme işsizliği getiriyor”

Özelleştirme konusuna iki pencereden baktığını söyleyen Latifoğlu, “Bunlardan biri stratejik kurumların devletin tekelinde ve yönetiminde kalması gerektiğidir ki bunlar ulaşım, haberleşme ve enerjidir. Bizim ülkemizde içinde bulunduğumuz şartlara ve bu çözümsüzlük sürecine baktığımız zaman bu kritik sektörler devletin elinde kalmalıdır. Bir diğer bakış açısı ise özelleştirme dünyanın her yerinde işsizliği de birlikte getirmiştir ki biz bu iki temel nedenden dolayı özelleştirmeye karşı durmaktayız.  Diğer taraftan bakıldığında ise özelleştirme bizim ülkemiz gibi küçük ölçekli ekonomilerde devlet tekeli yerine özel tekellerin yaratılmasını getirir. Bunu hava yolları örneğinde yaşadık ve Ercan’ın özelleştirilmesinden dolayı bugün her yolcu çıkışında 15 Euronun doğrudan o şirkete cebine gidecek olması ve hükümetlerin ülke insanının lehine burada herhangi bir esneklik yaratamamış olmalarından dolayı pahalılığı getirdi. Bir diğer taraftan da KTHY batırılıp kapatılmasından sonra da bugün uçak biletlerinde yaşadığımız faiz fiyatlar özelleştirmenin neleri getirdiğinin göstergesidir” dedi.

“Emeği ile geçinenler sefilleri oynuyor”

Ülkemizdeki tüm sektörlerin bugün sıkıntı içinde olduğuna dikkat çeken Latifoğlu, “Ülkede ekonomik şartların normal çalışmadığından dolayı, yani sürdürülebilir bir ekonominin olmadığından ve yeterli artı değer yaratılmadığından dolayı her sektör kendinin var olan bu küçücük pastadan daha çok pay almak için bir rekabet içerisindedir. Ama göz ardı edilen esas unsur emeği ile geçinen insanların da bu ülkede bir taraf olduğu ve bu insanların bugün var olan bu ücret politikası ve ekonomideki durağanlıktan dolayı sefilleri oynar durumdadır. Ülkede ülke barışını sağlayabilmek için tüm kesimlerin olacağı bir masanın kurularak, tüm kesimlerin düşüncelerini ve sorunlarını masaya oturup ülkenin geleceği için ortak akıldan yararlanılacak bir çalışmanın yapılması gerekir. Bu çalışmadan sonra da her konuda adımların ileriye götürülmesi en doğrusudur. Yoksa bugünkü sisteme baktığımız zaman her kesimin ekonomiden ben daha çok pay alayım diye bir yarış içerisinde ve hepsi de emeği ile geçinenleri göz ardı eder durumdadır. Ülke barışı için, üretilen katma değerin kesimler arasında yarattıkları oranda pay edilebileceği ve emeği ile katkı koyanların da ailesini insanca yaşatabileceği sistemin oluşturulması ve katma değerin buna göre bölüştürülmesi esas olmalıdır” diye konuştu.

“2016’da çözüm olacağı yönünde umutlu değilim”

Kıbrıs sorununun çözüm konusunda ümitsiz olmak istemediğini belirten Latifoğlu, “Gelişmelere ve iki tarafın açıklamalarına baktığımız zaman, güneyde yaşanacak olan seçim sürecinin çözüm sürecini yavaşlattığı ve bazı istenmeyen ifadelerin de söylendiğini hepimiz gözlemlemekteyiz. Yine de 2016’da bir çözüm olacağı konusunda birçokları gibi çok da umutlu değilim, çözümün daha uzun bir süreye yayılacağını düşünmekteyim. Ama eline sonunda ülkemizde barışın ve çözümün bir ihtiyaç olduğu ve ulaşılması gereken hedef olduğunu söylemek isterim. İnşallah söylendiği gibi 2016’nın sonuna kadar bu çözümü getirmek mümkün olur, çünkü herkesin beklentisidir” şeklinde konuştu.

“Sıkıntılar ve sorunlar ortadan kaldırılmalı”

Latifoğlu, sözlerine şu şekilde devam etti; “Ülkemizde birçok devlet kurumunda siyasilerin icraatlarından ya da geçen zamandan dolayı hep sıkıntılı durumlar oluşmuştur. Bunların başında BRT, DAÜ, Din görevlilerinin sorunları öne çıkmaktadır. Buraların artık günün şartlarına uygun, orada çalışan insanların da iş güvencesini sağlayacak yasal düzenlemelerin kısa süre içerisinde hayata geçirilmesi sağlanmalıdır. İnsanlarımızın iş güvencesinin yasal şekilde sağlanması, siyasilerin inisiyatifi ve iki dudak arasından çıkartılması için gerekli düzenlemelerin ivedilikle yapılması beklentimiz de vardır. Bunun yanında çalışma hayatının en büyük sorunu bugün iş mahkemelerinin olmamasıdır. Var olan Toplu İş sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası ve İş yasasının da tam olarak geçirilmemiş olmasının yarattığı sıkıntıların da ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulamak isterim.”

“Sosyal Güvenlik Kurumları ile ilgili sorunlar masaya yatırılmalı”

Bir diğer çözülmesi gereken sorunun son günlerde yine gündem olan Sosyal Güvenlik Kurumlarının ve en başta da sosyal sigortaların içine düşürülmüş olduğu durum olduğunu belirterek, “Bu sorunu artık tarafların da bir araya geleceği bir platformumda tartışılması gerekir. Bu konuda nasıl dengenin sağlanacağı ve bugünkü sıkıntıların nerden ve neden kaynaklandığını masaya yatırılması gerekmektedir. Bunun yanında 2008’de yürürlüğe girecek olan sosyal güvenlik kurumunun artık hayata geçirilmesi şarttı. Bunun yanında da söz konusu olan Genel Sağlık Sigortasını da hep beraber tartışacağız” diye konuştu.