Özlem Çimendal

Şehir Plancıları Odası Başkanı Merter Refikoğlu,  Yeni Bakış’a çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Birçok tarihi binaya hatta dünya üzerinde bir çivi bile çakılması yasak olan değerlere yıkım emri ya da talan politikası uygulandığını dile getiren Refikoğlu, zorla odaya kapatılarak çizim yaptırılan, tehdit edilen Şehir Plancılarından, çekmecesinde tomar tomar para çıkan müdürlere kadar birçok iddiayı da kamuoyunun gündemine taşıdı. 

“2 yılda yapmamız gerekeni 35 yılda yaptık”

Gelişmeye çalışan ve gelişen ülkelerin planlarla yönetildiğini ancak KKTC’de durumun böyle olmadığını anlatan Şehir Plancıları Odası Başkanı Merter Refikoğlu, İngiliz döneminde çıkarılan Fasıl 96’dan sonra çıkarılması ön görülen imar planın şimdiye dek yapılmadığını ifade etti. Lefkoşa’da imar planı olduğunu ancak bunun birçok kez delinerek uygulanmadığını da ifade eden Refikoğlu, şu anda da Lefkoşa İmar Planının uygulanmadığını söyledi. Ülkede yapılması planlanan yeni hastanenin de İmar Planı’na aykırı olduğunu vurgulayan Refikoğlu, “İmar Yasası’nda KKTC çapında 2 yıl içerisinde Ülkesel Fiziki Plan yapılması ön görülüyordu. Ancak biz 2 yılda yapmamız gerekeni 35 yılda yaptık” dedi.

“Emirnameler her dönemin kendi çıkarına göre şekillendi”

Ülkesel Fiziki Plan yerine emirnamelerin hayata geçirildiğini anlatan Refikoğlu, “Emirnameler her ülkede var ve bir yeri imar açısından frenlemek amacıyla kullanılır” şeklinde konuştu. KKTC’de de bu Emirnamelerin çıkarıldığını ancak kötü niyetli siyasetçiler, kötü niyetli şehir plancıları ve kötü niyetli müdürler nedeniyle emirnamelerle sürekli  oynandığı ve döneme göre şekil aldığını kaydetti.

“2 yıl geçerliliği olan emirnameleri sonsuz yaptık”

Emirnamelerin sonsuz olmadığını ve en fazla iki yıl geçerliliği olduğunu kaydeden Refikoğlu, İmar Planı oluşturulduktan sonra emirnamenin iptal olması gerekirken durumun şu an hiç de öyle olmadığını ifade etti., Merter Refikoğlu, “Biz bu emirnameleri sonsuz yaptık” dedi. Refikoğlu her gelen bakan ve müdürün de kendi çıkarları doğrultusunda bunlarla oynadığını da ifade etti.

“İmar Planı’yla oynamak zor, Emirnamelerle oynamak kolaydır”  

Lefkoşa’da imar planının mevcut  olduğunu ve bununla kolay oynanamadığını ifade eden Refikoğlu, İmar Planında ancak 5 yılda bir değişiklik yapılabildiğinin altını çizdi. İmar Planları ile oynamanın zor olduğunu ancak yasaya uygun bir şekilde emirnamelerle oynamanın daha kolay olduğuna da değinen Refikoğlu, bazı bölgelerde imar planı olmasına rağmen, emirnamelerle oynamaya devam edildiğini söyledi.

Zorla ve tehditle çizim yaptırılan Şehir Plancıları, çekmecelerde tomar tomar para

Müdürün odasına kapatıp zorla çizim yaptırılan şehir plancıları olduğundan söz eden Merter Refikoğlu, hatta bazı müdürlerin çekmecelerinden tomar tomar paraların çıktığına da vurgu yaptı. Refikoğlu, Sözkonusu olayın 5-6 yıl önce yaşandığını belirtti.

“Frenlemek için çıkarılan emirnameler, gaza basmak için kullanıldı”

Girne Emirnamelerinin turizm bakımından da cazip bir halde olması dolayısıyla üzerlerinde defalarca oynandığını anlatan Refikoğlu, “Günün sonunda frenlemek için çıkarılan emirnameler tam tersi gaza basmak için kullanılır oldu. Girne’de 36 kata kadar çıkarılmış emirnameler oldu, daha sonra bunların 10 kata indirildi” diye konuştu.

“CTP de sütten çıkmış ak kaşık ve masum değil”

Son zamanlarda yaşanan olaylarla toplumun da emirnameler ve imar planları hakkında farkındalıklarının arttığına işaret eden Refikoğlu, “Beş ay önce Girne Zeytinlik bölgesinde yapılacak yurt binasına gösterilen tepkiler neticesinde, kat sınırlamasında aşağı çekim oldu. Bu iyi bir değişiklikti” şeklinde konuştu. Emirnameler konusunda her gelen iktidarın ve partinin kendi çıkarları doğrultusunda değişiklikler yapıldığı gerçeğinin de gözler önünde olduğunu söyleyen Refikoğlu, ne sağ parti ne de sol partilerin bu aşamada birbirinden masum olmadığına işaret ederek şöyle konuştu: “CTP döneminde de aynı şeyler yaşandı. CTP de sütten çıkmış ak kaşık ve masum değildir.”   

“Değişikliğ otel yetkililerinden duyduk”

Kamuoyunda da birçok tartışmalara neden olan eski Zeyko Yağ Fabrikası’nın da yer aldığı  bölgede inşaatına başlanan butik otel hakkında da değerlendirmelerde  bulunan Refikoğlu, “CTP’nin de hükümette olduğu dönemde gündeme gelen ve bölgeye otel yapılmak istendiğinin araştırmaların başlandığı dönem otel yetkililerine 4 kat sınırı olduğu bilgisi verildikten sonra gel zaman git zaman son aşamada biz otel yetkililerinden bölgenin mavi bölgeden kahverengi bölgeye dönüştürüleceğini duyduk” dedi.

“Israrın nedeni, otelin baştan aşağı yasa dışı oluşu”

Otelin zeminde de büyümeye gidildiğine işaret eden Refikoğlu, otelin yasalara aykırı şekilde devamındaki ısrarların ana nedeninin aslında  baştan aşağı yanlış inşaattan kaynaklandığı gerçeği olduğunu vurguladı.

“Girne Belediyesi uyudu”

Otel inşaatı ve yaşanan süreçte Girne Belediyesi’ni de “Uyumak”la suçlayan Refikoğlu, “Herkes uyurken halk ve sivil toplum örgütleri ayaklanmaya başlıyor ve hemen akabinde emirname değişikliği süreci hayat buluyor” dedi.

“Serdar Bey, Fasıl 96 ile verdiği sözleri yerine getiremeyecek”

Yaşanan süreç neticesinde sivil toplum örgütleri ve yapılmak istenilene karşı olan tarafların mahkeme süreci başlattığını ve mahkeme süreci başlamadan hükümetin işlediği suçun kabul ettiğini dile getiren Refikoğlu, “Durum böyle olunca da dava bizim kazancımızla sonuçlandı. Sayın Başbakan Yardımcısı Serdar Bey ise davayı kaybedeceğini anlayınca da o sinir halinde talihsiz bir açıklama yaptı ve bütün emirnamelerini kaldıracağını söyledi. Ancak bu çok bilgiden yoksun bir açıklamadır. Neden? Girne Beyaz Bölge Emirnamesi’ni kaldırırsa şu anda yapmak istediklerini Fasıl 96 bu imkanı vermiyor, o nedenle bilgiden yoksun diyorum. Eğer bu kalkarsa, Fasıl 96 ile verilen sözler yerine getirilemeyecek” dedi.

“SİT alanının verilmesi konusunda iyi niyetli görüş alınmadı”

SİT alanının bir üniversiteye verilmesi konusunda da açıklamalarda bulunan Refikoğlu şöyle konuştu: “Bilmediklerini iddia ediyorlar ve evet bakan olarak her şeyi bilmek zorunda değiller ancak Bakanlar Kurulu’na bir cümle dahi götürülecekse bunun araştırması ve bilirkişi raporları tam yetkin olmalı, alınmalı. Şehir Planlama Dairesi’nden, Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan ve Belediye’den görüş istenir ama gelin görün bunların hiçbiri yapılmadı. Alındıysa da iyi niyetli alınmadı” ifadelerini kullandı.

“1. derece SİT alanları dünya mirasıdır”

Bölgenin 1. derecede SİT alanı olduğunu bunun da dünya mirası anlamı taşıdığını da vurgulayan Refikoğlu, “Dünyada buralara dokunulmaz hatta bir çivi bile çakamazsınız ama bizde bu alan bir üniversiteye 49 yıllığına kiralandı. Daha da acısı hala bu karar Bakanlar Kurulu’ndan geri çekilmedi, orada durur. Çekilmezse de bunun mücadelesi de hukuk yoluyla çok rahat bir şekilde verilebilir” diye konuştu.

“Fuat Azimli’nin başkanlığında 2 kat izne 3 kat verildi”

Açıklamaları sırasında, 3-4 yıl önce Anıtlar Yüksek Kurulu’nun gündemine gelen bir olayı da anımsatan Merter Refikoğlu, “Eski Eserler Müdürü  Fuat Azimli’nin , Girne Liman’da yine tartışmalara neden olan 3-4 katlı bir inşaat olayı var. Bundan 3-4 yıl öncesinde Anıtlar Yüksek Kurulu’na bu inşaatın onayı geldi. Büyük kavgalar ve olaylar çıktı. Hatta Şehir Plancılar Odası temsilcimiz sonuna kadar konuyla ilgili mücadele verdi. Ve günün sonunda bu inşaat onaylandı. Bu bölgede 2 kat sınırı vardı. Ancak Anıtlar Yüksek Kurulu yetkisini aşarak, mal sahibi ile 3 katlı bir proje hazırlıyor ve onaylıyor. Daha sonra Şehir Planlama da Anıtlar Yüksek Kurulu izin verdiği için izin verdi, belediyeye gelince, belediye de dedi ki madem Şehir Planlama onayladı  ben de vereyim dedi ve bu onay verildi. Biz bunun da üzerine gideceğiz. Bu bir cinayettir” şeklinde konuştu.

“Mağusa-Suriçi’nde Orta Çağ’dan kalan bina yıkıldı”

Mağusa-Suriçi’nde Orta Çağ’dan kalan bir binanın da katledildiğini açıklayan Refikoğlu, mal sahibinin Eski Eserlere yıkım için başvurduğunu, Eski Eserlerin de olayı Anıtlar Yüksek Kurulu’na getirmek yerine memurunu görevlendirerek rapor istediğini kaydetti. Refikoğlu, “Görevlendiren memur gidip kontrol ediyor ve yıkılabilir raporu veriyor” dedi. Daha sonra uzmanlar tarafından yapılan inceleme neticesinde ise binanın kesinlikle yıkılamayacağı görüşünün ortaya konduğu, ancak uzmanların Mağusa’dan Lefkoşa’ya dönene kadar binanın yıkıldığını anlatan Refikoğlu, “Fuat Azimli’nin gerekçesi de yazılı olarak binanın yıkılmasının bildirilmemesiydi” şeklinde konuştu. Refikoğlu bu binanın yıkımının da bir cinayet olduğunu ve Mağusa Belediyesi’nden yıkım emri alınmadan yıkımının gerçekleştirildiğini ve prosedüre uygun hareket edilmediğini savundu.

“Salamis Harabeleri girişindeki meyhanenin yıkımı engellendi”

 Bir süre önce Salamis Harabeleri girişinde Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından bir kulübe yapılmasına onay verildiğini ancak, zamanla yapılan bu küçük kulübenin büyüyerek bir meyhaneye dönüştüğünü anlatan Refikoğlu, “Yemek, kebap yapılan ve içerisinde alkol satılan bir yer oldu. Konuyu gündeme getirdik, Fuat Azimli’nin engellemelerine rağmen buna devam ettik. Fuat Bey yıkılsın yönünde oy kullanan 10 kişiden 9’unun onayına rağmen, yıkılmaması yönünde imza atmıştır. Ancak yasa bir şeye ret oyu kullanacaksanız, bunun gerekçesini de açıklamayı şart koşuyor ancak Fuat Bey’in bunu yazmadığı ve yazmadığını biliyoruz. Söylemediğini ispat edemeyebilir belki ama yazmadığını ispat edebiliriz. Sonra öğrendik ki Fuat Bey yıkılmaması yönünde Savcılıktan görüş bekliyor ve öğreniyoruz ki Savcılık yıkılmaması yönünde görüşü veriyor” dedi.

“Her yeri hoyratça katlettik”

Müzakere sürecinde  mülkiyet konusunun da yeniden gündeme gelmesiyle birlikte KKTC’deki mal varlıklarının ve arazilerin, bölgelerin durumunun da tartışma konusu olduğunu dile getiren Refikoğlu, hoyratça yok edilişle karşı karşıya kalındığının gün yüzüne çıktığını vurguladı. Sahillerden belli bir metre uzaklığına kadar bina yapılamayacağı gerçeğinin Girne’de tam tersi işlediğini ve bugün sahillere bakıldığında olayın katliam şeklini aldığına dikkat çeken Refikoğlu, “Çevreyi katlettik, Girne’de sahillere oteller yapıyoruz, yoldan kokudan geçilmiyor. Oraya balık, deniz ürünü nasıl gelecek de yaşamını sürdürecek bunu anlamak mümkün değil” dedi.

“Toplumun farkındalığı arttı”

Son zamanlarda toplumda farkındalık ve bilincin en üst seviyeye çıkmasının, alınan yanlış kararların mücadelesinin verilmesinin sevindirici ve umut verici olduğunu ifade eden Refikoğlu, “Herkese naçizane bir önerim var. Herkes kendi kapısının önünü korusun. Daha sonra da mahalle mahalle koruyalım. KKTC’de artık bunlarla mücadelenin başka yolu kalmadı” dedi.