Esra Aygın

Kıbrıslı Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis, 2016 yılı içerisinde çözüme varmanın mümkün olduğunu, bundan sonra işin büyük kısmanın siyasi cesaret gösterip siyasi kararların alınmasına kaldığını belirtti. Mavroyannis “Bugün Kıbrıs’ın yeniden birleştirilebilmesi olasılığı hiçbir zaman olmadığı kadar büyüktür” dedi.

Stelios Vakfı’nın iki toplumlu Cafe’sinde müzakerelerdeki son durum ile ilgili bilgi veren Mavroyannis, Kıbrıs müzakere tarihinde ilk kez tarafların masada rakip olarak değil ortak olarak oturduklarını, liderlerin kendi toplumlarının çıkarlarını korumaya odaklanırken karşı tarafın çıkarlarını da gözönünde bulundurduğunu ve her iki taraf için iyi bir gelecek vizyonu ile çalıştıklarını belirtti. Mavroyannis, “İnsanın muhatapları ile gurur duyması fevkalade bir şey. Ben muhatabımın Özdil Nami olmasından gurur duyuyorum. Aynı şey liderler için de geçerli” diye konuştu.

Türkiye’nin katkısı önemli

Çözümün gerçekleşmesi için her iki tarafın da elinden geldiğini yaptığını, ancak Türkiye’nin belli konularda katkısı olmaksızın bir çözüme ulaşmanın imkansız olduğunu belirten Mavroyannis “sadece garantiler konusunda değil, çözümün uygulanması ve finansmanı konusunda da Türkiye’nin katkısına ihtiyacımız var” dedi. Mavroyannis sözlerine şöyle devam etti:

“Bugün Kıbrıslı Türklerin Türkiye’ye 17 milyar euro dolaylarında bir borcu var. Türkiye Kıbrıslı Türklerin borçlarını silmez ve bu miktarı geri isterse çözüm imkansız hale gelir. Federal devlet daha oluşmadan çöker.”

Rum müzakereci, Türkiye’nin bu borcu silmeye istekli olduğu yönünde işaretler aldıklarını da sözlerine ekledi.

Mülkiyette önemli aşama

Mülkiyet konusunda tarafların büyük bir aşama kaydettiklerini belirten Mavroyannis, liderlerin geçtiğimiz yıl içerisinde vardıkları bir mutabakatla bireysel mülkiyet hakkını tanıdıklarını hatırlattı, ancak bireysel mülkiyet hakkının tanınmasının herkesin malına geri döneceği anlamına gelmediğini vurguladı.

Mavroyannis “Hiç kimsenin mülkiyet hakkı ihlal edilmeyecek. Ancak kişilerin mülkiyet hakkını tanımak, herkesin malına geri döneceği anlamına gelmez. Mülkiyet hakkı tazmin edilebilen bir haktır. 1963’teki mülkiyet yapısına geri dönmek imkansızdır” dedi.

Rum müzakereci çözümden sonra kurulacak olan Mülkiyet Komisyonu’nun 2-3 yıl içerisinde tüm mülkiyet sorunlarını çözmesini planladıklarını da belirtti.

andreas-mavroyannis-3.jpg

BM Genel Kurulu’na başkan olursa

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Başkanlığı’na aday olan Mavroyannis, Mayıs sonuna kadar görevinin başında olacağını ancak Mayıs sonunda adaylığı için çalışmak üzere New York’a gideceğini söyledi. Mavroyannis gidişinin müzakereleri etkilemeyeceğini çünkü zaten müzakereciler olarak yapabileceklerinin sonuna yaklaştıklarını belirtti.

“Biz müzakereciler olarak yapabileceklerimizin sonuna gelmek üzereyiz. Süreç artık tamamen siyasileşiyor. Bundan sonra iş liderler tarafından siyasi iradenin gösterilmesine, siyasi kararların alınmasına kalacak” diye konuşan Mavroyannis “Eğer ben gittikten sonra hala müzakerecilere ihtiyaç olursa yerime birisi atanacaktır. Hiç kimse yeri doldurulamaz değildir. Müzakereler kişisel değil kolektif bir çalışmanın ürünüdür,” dedi.

Aşamalı garanti formülü

Garantiler konusunda tarafların eski uzlaşmaz pozisyonlarından çok daha farklı bir noktada olduğunu belirten Mavroyannis, “Taraflar, her iki toplumun da kendisini güvende hissedeceği bir sistemin oluşturulması gerektiği konusunda mutabık. Bu da şu anki garanti sisteminin değişmesi gerektiği anlamına geliyor. Aşamalı bir yaklaşım üzerinde duruyoruz. Çözümün ilk günündeki garanti yapısı ile zaman geçtikten ve toplumların birbirlerine olan güveni arttıktan sonraki garanti yapısı aynı olmayacak” dedi. Rum müzakereci, Garanti Antlaşmasından çok İttifak Antlaşmasının devrede olacağı ve BM’nin güvenlik konusundaki rolünün artacağı bir formül üzerinde durduklarını belirtti.

TC kökenliler ve 4’e bir oranı

Türkiye kökenli KKTC vatandaşlarının durumunun ne olacağının sorulması üzerine Mavroyannis şöyle konuştu: “Kıbrıs’ta Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasında geleneksel ve tarihi olarak 4’e 1’lik bir nüfus oranı var. Bu oran bozulmadığı sürece Kıbrıs Türk tarafında kim Türkiye kökenli, kim Kıbrıslı Türk diye sorgulamayacağız. Nüfus kompozisyonu veya yapısı Kıbrıs Türk tarafının kendi meselesidir.”

andreas-mavroyannis-1.jpg

UBP-DP hükümetinin etkisi

Kuzeydeki hükümet değişiminin müzakereleri nasıl etkileyeceğinin sorulması üzerine Mavroyannis, teoride Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı’nın bağımsız olduğunu ve hükümet değişimlerinden etkilenmeden müzakereleri sürdürebileceğini, ancak pratikte hükümetin süreci etkileyebilecek adımlar atmasının mümkün olduğunu söyledi. Mavroyannis UBP-DP hükümetinin, kuzeydeki bazı kiliselerde ayin yapılması için yapılan başvuruları reddettiğini verilen bazı izinleri de iptal ettiğini belirterek, “Bu gibi şeyler olumlu ortamı bozacak ve toplumlar arasındaki güveni sarsacak şeylerdir,” dedi.

“Çatışmayı düşünülemez kılmalıyız”

Mavroyannis son olarak, Kıbrıs’ta aynı bir barış projesi olan Avrupa Birliği’nde olduğu gibi, barışın organik koşullarını oluşturmak için çalıştıklarını belirtti ve “Yapmamız gereken Kıbrıs’ta iki toplum arasında bir çatışmayı düşünülemez, tasavvur edilemez kılmaktır. Aynı Fransa ve Almanya’nın bugün savaşa girmesinin tasavvur edilemez olduğu gibi” dedi.