Çiğdem AYDIN

Hükümet tarafından hazırlanan Yeni Yurttaşlık Yasası, sadece Ulusal Birlik Partisi (UBP) tarafından değil, koalisyon ortağı DP tarafından da tepkiyle karşılandı. Diyalog’a konuşan UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün, vatandaşlık başvuruları için 15 yıl şartının getirilmesini sert bir dille eleştirerek “Meclis’te bu yasaya ret oyu vereceğiz” dedi.

DP Milletvekili Fikri Ataoğlu, sözkonusu yasa tasarısının ‘insani ve hukuki değerlere aykırı olduğunu’ belirtirken, TDP milletvekili Mehmet Çakıcı, hükümete bu konuda destek verdi. CTP Genel Sekreteri Kutlay Erk de “Yurttaşlık yasası, halkımızın tepkilerine cevap verecek şekilde hazırlanmıştır. Ancak sürenin 5 yıldan 15 yıla çıkarılması, samimi olarak söylersem insan hakları açısından bayağı uzun bir süredir” şeklinde konuştu.

Özgürgün: İnsan haklarına aykırı

Diyalog, Kuzey Kıbrıs’ta çalışan yabancı uyruklu vatandaşların aylardır beklediği ve geçtiğimiz günlerde tamamlanarak Cumhuriyet Meclisi’ne sevk edilen yeni Yurttaşlık ve Muhaceret Yasa tasarısı hakkında siyasi parti temsilcilerinin görüşüne başvurdu. 

UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün, Yeni Yurttaşlık yasasına ilişkin,  “Bu bir tasarıdır ve yasallaşmamıştır, meclisin gündemine getirildiği takdirde elbette daha sağlıklı bir görüş verebileceğiz fakat bu haliyle özellikle bazı maddelerinin tamam olmadığını görüyorum” dedi.

Yeni vatandaşlık yasasının uluslararası normlar dahilinde dizayn edilmesi gerektiğine ve kamuoyuna açıklanan şekliyle bunu söylemesinin mümkün olmadığına vurgu yapan Özgürgün şunları söyledi, “Bu haliyle uluslararası normların dışındadır. İngiltere en çok Kıbrıslı Türkü göç alan ülkedir. Kıbrıslı Türkler orada çalıştılar yerleştiler hayatlarını orada kurdular. Bu insanlar İngiliz yasalarına ve ülkenin kurallarına uyarak vatandaşlık aldılar. Tabii 15 yılda değil. ABD’ye bile bakacak olursak eğer orada da hamile bir bayan düşünün gitti ve orada doğum yaptı bazı eyaletlerde hemen vatandaş kabul edilir o çocuk. Başka Avrupa ülkelerinde de benzer uygulamalar vardır. Burada ne yazık ki halkı da proveke ederek iş yürütmeye çalışan hükümet etmeye çalışan bir zihniyet vardır. Hele ki konu vatandaşlık ise. Özellikle vatandaşlık konularında çok ciddi yanlışlıklar içerisindedirler. Halkı provoke etmek de doğru bir yaklaşım değildir. Özellikle vatandaşlık konularında belli normlar vardır hamasi işlerle devlet yönetilmez. Hamasi işlerle yasa hazırlanmaz. Bunlar devleti hamasi yönetmeye çalışıyorlar. Bir kere Devlet olarak kabul edilmenin kuralları vardır bunların en önemli konusu da vatandaşlıktır. Siz devlet olarak kabul görmek istediğinizde size nüfusunuzu da  sorarlar. Mevcut bir vatandaşlık yasası var zaten. Bu yasa üzerinde bazı tadilatlar yapılabilirdi kanaatindeyim. Bu şekliyle insan haklarına aykırıdır, UBP olarak bize göre tamam değildir. Ama yine de Meclis'e sunulduğunda düzeltileceğini düşünüyorum. Bu ülkede yıllardır yaşayan, bu toprakları kendi ülkesinden daha iyi bilen, ülkenin örf adetleri kuralları sosyal yaşamına uyum sağlamış ekmeğini buradan kazananlar var bu insanların vatandaşlık hakları vardır, göz ardı edilemez.” 

“10 veya 15 yıl kabul edilebilir bir süre değil…”

Özgürgün, Avrupa Birliği ülkelerinde, 15 yıl gibi uzun bir sürede vatandaşlık verilmediğini ve yasal statüde çalışan bir kişiye vatandaşlık yolunun kapatılmadığına dikkat çekerek,  “Size İngiltere örneğini verdim belirli özel kurallar konulabilir ve yasalar da o kurallara göre belirlenebilir. Ama siz o ülkede 10 yıl kalan bir insanı ben vatandaş yapmam diyemezsiniz. Çünkü o kişi ailesini düzeninin sosyo- ekonomik durumunu hayatını o ülkeye göre kurar 10 yılda veya 15 yılda bu kabul edilebilir değil” dedi. 

Rum tarafı, ‘gollifa’ gibi vatandaşlık dağıtıyor

Rum tarafındaki vatandaşlık uygulamasına da değinen Özgürgün şunları kaydetti, “Güneyde Rumlar gollifa gibi vatandaşlık dağıtıyor. 2004 Annan Planında hatırlayın 416 bin Rum oy kullandı Kuzeyde ise 160 bin Türk oy kullandı. Bunu nüfusa göre oranladığınız zaman egemenlik ve yönetimdeki hakkınız 2 buçukta 1 olur, yani azınlık konumuna düşersiniz. Şu anda ise Rum tarafının nüfusu 1 milyonu geçti Kuzeyin ise 300 bin. Orana vurduğunuz zaman nüfusun 7’de 3’ü yapar. Şimdiye bakıldığında yönetim 8 de 2 olur. Sizin nüfusunuzla orantılıdır. Nüfusunuz ne ise bir anlaşma halinde size verilecek haklar da o kadar olur. Rumların manevralarına stratejik planlarına Türk tarafında da ne yazık ki katkı sağlayanlar vardır. Kendi devletine inanmayan zihniyete müsaade etmeyeceğiz.” 

Erk: Son hali Meclis’te belli olacak

CTP Genel Sekreteri Kutlay Erk, Yeni Yurttaşlık ve Muhaceret Yasa Tasarısı’nın Meclis’te tartışıldıktan sonra yasalaşacağına dikkat çekerek, “Yeni yurttaşlık yasası yapmak için hazırlanan tasarı, mecliste siyasi gruplarca tartışılacak ve son şekli verilecektir. Yeni yurttaşlar kazanırken, ülke, bu yeni yurttaşlara yeterince aş, iş, barınma, eğitim, sağlık gibi hizmetleri de sağlayabilir mi diye de bakılması gerekiyor. Çünkü devletin yurttaşlarına karşı anayasal sorumluluk ve yükümlülükleri var ve yeni yurttaşa da aynı şekilde davranması gerekiyor” dedi.

“15 yıl bayağı uzun bir süre…”

KKTC’de yurttaşlık verilmesi konusunda geçmişten günümüze yapılan uygulamaların mevcut yurttaşların vicdanında ve sosyal yapıda huzursuzluklar yarattığını savunan Erk, “Adaya ayak basar basmaz yurttaşlık verilenler, mevcut yurttaşları çok tedirgin etmiştir. Halkın vicdanı, haksız yere verilen yurttaşlıklarla, hele ki seçim öncesi oy avcılığı amacıyla verilen yurttaşlıklarla yaralıdır. Dolayısıyla, yurttaşlık verme sözkonusu olduğunda halkımızda 'alarm'lar çalmaktadır.
Dolayısıyla, yeni hazırlana yurttaşlık yasası, halkımızın bu tepkilerine ve yaralarına da cevap verecek şekilde hazırlanmıştır. Yurttaşlık verme süresinin 5 yıldan 15 yıla çıkarılması buna bir çözümlemedir belki ama insan hakları açısından, samimi olarak söylersem, bayağı uzun bir süredir” ifadelerini kullandı.

“Çözümde sayısal değil siyasal eşitlik…”

Kutlay Erk, bir çözüm olması durumunda adadaki Türk nüfusun, Rum nüfus karşısında sayıca az olmasının herhangi bir risk yaratmayacağı iddiasında da bulunarak sözlerini şu şekilde tamamladı, “Kıbrıs sorunu, iki halkın tam siyasi eşitliğine dayanan bir federal bir yapı ile çözülecektir. BM ölçütleri de budur. Dolayısıyla, hangi etnik halk kaç kişidir üzerinden bir güç paylaşımı yoktur. Sayısal eşitlik değil, etkin siyasal eşitlik ile federal yapı kurulacaktır. Dolayısıyla, Kıbrıs'ın iki halkının sayısal farklılığı çözüm için engel değildir. Ancak, sürdürülebilir çözüm için sayısal farklılıktan kaynaklanan güvende hissettme ihtiyacı da vardır. Bu da 1960'daki Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluş anlaşmaları ile birlikte imzalanan Garanti Antlaşmaları ile çözümlenebilecek bir husustur. Bir süre sonra iki halk eğer birbirinden hiçbir tedirginlik duymayacak kadar yakınlaşabilirse, bu antlaşma da muhatapları ile görüşülerek değiştirilebilir veya sonlandırılabilir.

Ataoğlu: Bunun neresi insani?

Hükümetin küçük ortağı Demokrat Parti Milletvekili Fikri Ataoğlu “Bu yasa tasarısını henüz incelemedim. Fakat bu tasarı anladığım kadarıyla basından takip ettiğimiz kadarıyla özellikle çalışma izniyle ülkede yıllarını geçirmiş bir birey için vatandaş yapılmayacak maddesi insan haklarına uygun değildir” dedi. 

Ataoğlu, bunun kabul edilebilir bir uygulama olmadığına değinerek, “Düşünün bir insan 10 sene 15 sene burada yaşayacak, çocukları bu ülkede dünyaya gelecek, belki de evini yerini burada kuracak, hayatı burada olacak ve siz ona sen bu ülkede hep işçi kalacaksın diyeceksin. Seni vatandaş yapmıyorum diyeceksin. Bunun neresi insani?” diyerek tepkisini ortaya koydu. 

Avrupa Birliği ülkelerinde böyle bir vatandaşlık uygulaması olmadığını savunan Ataoğlu, “Yasanın mecliste tartışılacağını ve tüm siyasi partilerin ortak bir kararı doğrultusunda değiştirilerek hayata geçeceğine inanıyorum fakat bu haliyle benim oyum hayır olacaktır” dedi.

Çakıcı: İnsan hakları ihlali yoktur…

Muhalefetteki Toplumcu Demokrasi partisi (TDP) Milletvekili Mehmet Çakıcı, CTP-DP koalisyon hükümetinin İçişleri bakanlığı tarafından hazırlanan yeni Yurttaşlık ve Muhaceret Yasa Tasarısına tam destek verdiğini belirtti.   

Çakıcı, yeni yurttaşlık yasasında vatandaşlık verilme süresinin 5 yıldan 15 yıla çıkarılmasını desteğini “Bence çok olumlu. Zaten bir insan buraya çalışmaya geliyorsa çalışır ve ülkesine geri döner. Bana gör bir insan hakları ihlali yoktur. Çünkü İnsan Haklarına göre bir insanın bir vatandaşlığı yoksa ihlal vardır ama buraya gelen insanların zaten kendi ülkelerinin bir vatandaşlığı bulunmaktadır. Yani burada ikinci bir vatandaşlık için başvuru yapılıyor. Dolayısıyla bir ihlal yoktur. Benim için 5 yıldan 15 yıla çıkarılmasında bir sakınca yoktur” sözleriyle ifade etti. 
Avrupa Birliği Ülkelerinde vatandaşlık süresinde benzer uygulamalar olduğunu ileri süren Çakıcı, 
“AB’de de benzer hatta daha sert uygulamalar vardır. Mesela İngiltere’de. İngiltere bu durumu kontrol altına almak için o ülkede doğan  çocukları dahi anne veya babası bir İngiliz vatandaşı ise yurttaşlığa alıyor. Ayrıca her ülkenin kendine öz yasaları vardır, yurttaşlık da öyle.”