Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletimiz 1 Kasım'da "Ben koalisyon istemiyorum, güçlü bir tek parti iktidarıyla yoluma devam etmek istiyorum" mesajını verdi" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Aydın, Balıkesir, Bilecik, Bolu, Denizli, Düzce, Eskişehir, İstanbul, Kocaeli, Konya ve Yalova'dan gelen muhtarlarla 14. Muhtarlar Buluşması'nda bir araya geldi.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden gelen bazı kanaat önderleriyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yaptığı görüşmeleri hatırlatan Erdoğan, bir toplantıda Güneydoğulu bir iş adamının kendisine anlattıklarını şöyle aktardı:

"Güneydoğu'nun insanı ve 11 yıldır bekletilen bir yol işini almış. Aynen Batı'daki bizim "beton asfalt" dediğimiz -ki uzun yıllara sari dayanıklılığı olan, üzerine de daha sonra soğuk ve sıcak asfaltın atıldığı bu tür- bir yol yapacak. 11 yıldır bu iş sürüyor. "Ben o yolun ihalesini aldım, orayı yapıyorum ve yanımda çalışanların hepsi oradaki iki ilçenin yani benim Kürt kardeşlerim, onlar çalışıyor orada. Geliyorlar tehdit ediyorlar, işte patronunuz şu kadar para verecek, vergi verecek. Vermediği takdirde burası yakılır." Verilmediği için 20 adet iş makinesi ve kamyonunu yakıyorlar, şantiye şefinin de taksitle aldığı kendi otomobilini, onu da yakıyorlar. "Ben de Kürdüm. Biz burada çok hayırlı bir iş yapıyoruz. Buralar hep kazalarla, sürekli yaşadığımız bir yoldu. Şimdi burada Batı'da olduğu gibi yol yapıyoruz, yapmayın etmeyin" demesine rağmen onun da aracını yakıyorlar."

"BİZ AYRIMCILIĞI KABUL ETMEDİK"

"Tüm bu kesimler bölücü terör örgütü her gün kan akıtırken, can alırken, yolları, sokakları döşedikleri bombalarla yaşanamaz hale getirirken bunun faturasını hükümete hatta şahsıma kesmek gibi olağanüstü bir gayret içerisine girdiler" diyen Erdoğan, "Ne dediler "katil devlet', ne dediler "katil saray." Biz hizmetten başka bu ülkede bugüne kadar bir şey düşünmedik. Bizim bütün derdimiz, bu ülkede hizmet oldu. Biz bir şey söyledik: "Bugün gelişmiş ülkelerde, Batı dünyasında ne varsa benim ülkemde de o olacak. Ülkemde de Batı'da ne varsa Doğu'da da Güneydoğu'da da o olacak, Kuzey'de ne varsa Güney'de de o olacak" dedik. Geldiğimizde hatırlayın, Türkiye'nin 26 havalimanı vardı ama şuanda 55 havalimanı var. En doğuya git havalimanı var. Evinden çık yarım saatte havalimanındasın. Bunları 15 yıl önce konuşsaydık kim inanırdı? Ağrı'ya, Muş'a, Hakkari'ye, Iğdır'a havalimanı yapılacağına kim inanırdı? Soruyorum, Şırnak'a havalimanı yapılacağına kim inanırdı? Bunları biz yaptık. Biz ayrımcılığı kabul etmedik. Benim Batı'daki vatandaşım nasıl kardeşimse Doğu'daki Güneydoğu'daki vatandaşım da ister Kürt olsun ister Zaza olsun o da kardeşim. Niye? Beni yaradan Allah onları da yarattığı için onlar benim kardeşim" ifadelerini kullandı.

"SÜREÇ MİLLETİMİZİ GERÇEKTEN ÇOK RAHATSIZ ETTİ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Maalesef yalanın, iftiranın, riyakarlığın, kibrin, terbiyesizliğin, uzlaşmazlığın her çeşidinin sergilendiği bu karmaşık süreç milletimizi gerçekten çok rahatsız etti. Sadece içeride bu fitne ateşini körüklemekle yetinmediler, yurt dışında da ülkemiz aleyhine kampanyalar organize ettiler, bunları yürüttüler. Örneğin bir yandan ülkemizi ziyaret eden Almanya Şansölyesi Merkel'e "gelme" çağrısı yaparken, öte yandan çeşitli ülkelerde etki edebildikleri akademisyenleri, yazarları, gazetecileri toplayıp bildiriler yayınlattılar. Onlar da "Gerçekten bu işin aslı bu mudur" diye sorma nezaketini göstermediler veya Türkiye'ye gelip de "Ya gerçekten bu ülke böyle midir" nezaketini de göstermediler. Yani Türkiye'yi tanımadan uzattıkları kağıda imza attılar" dedi.

"SESSİZ KALMAM DÜŞÜNÜLEMEZDİ"

"Türkiye'nin yaşadığı bu sıkıntılı durum karşısında benim seyirci olmam, bir kenarda beklemem, sessiz kalmam düşünülemezdi" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları söyledi:

"Hatta hatırlarsanız 10 Ağustos'tan önce geçtiğimiz yılda "Alışılmış bir Cumhurbaşkanı olmayacağım" demiştim. Hep ifade ettiğim gibi benim tarafım bellidir. Bazıları diyor ki "Tarafsız olman lazım." Tarafsız olmak hak konusundadır ama ben tarafım. Kimden tarafım? Milletin tarafım, ben milleten yanayım. Milletimin menfaati neyi gerektiriyorsa onu korumak zorundayım, onun yanında olmak zorundayım. Cumhurbaşkanı olarak Meclis çatısı altında bir koalisyon hükümeti kurulamaması üzerine Anayasa'nın bana verdiği yetkiye dayanarak Türkiye'yi yeniden seçime götürdüm. Çok eleştiriler yaptılar, "şöyledir, böyledir vesaire Cumhurbaşkanı taraf tutuyor, bilmem ne, filan falan." Ben burada muhtarlarımıza bir şey söyledim: "Beştepe'nin yolunu bilmeyenlerle yola gidilir mi?" Bunu söyledim. Biz bugüne kadar tüm sorunlarımızın çözüm adresi olarak milleti, milli iradeyi gören bir anlayışa sahibiz. Bu defa da aynı yola başvurduk. Çözümün dışarıdaki veya içerideki güç odaklarında, terörde, kaosta değil millette, millet iradesinde aranmasını istedik. Bak hemen anında millet iradesi tecelli etti, işi bitirdi. Hamd olsun milletimiz bizi mahcup etmedi. Bir kez daha bizim kendisine olan güvenimizi, itimadımızı, teslimiyetimizi teyit etti. Biz bugüne kadar milletin tercihlerine hep saygı gösterdik bundan sonra da aynı şekilde davranmaya devam edeceğiz."

"BÜTÜN ENERJİMİZİ YENİ TÜRKİYE VİZYONUMUZA TEŞRİF EDECEĞİZ"

Türkiye'nin Gezi olaylarıyla ilk kıvılcımı çakılan, 17-25 Aralık darbe girişimiyle bir adım öteye taşınan, bölücü terörler daha da tırmandırılan zor bir dönemi artık geride bıraktığını belirten Erdoğan, "Bundan sonra tüm zamanımızı, enerjimizi ve imkanlarımızı 2023 hedeflerimize, bölgedeki sorunların çözümüne, büyük ve güçlü yeni Türkiye vizyonumuza teşrif edeceğiz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Kasım seçimlerinin çok iyi okunması, çok iyi değerlendirilmesi gerektiğine inandığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Açıkçası 7 Haziran seçimlerinden sonra yani bu konuda siyasi partilerimiz çok iyi bir sınav vermedi, veremedi. Milletin ve ülkenin menfaatleri için uzlaşmaya varmak yerine kendi hesapları doğrultusunda hareket etmeyi tercih eden partilere milletimiz, bu politikalarını onaylamadıklarını sandıkta gösterdi. Tabi bu iş burada bitmedi, bitmez. Milletimiz 1 Kasım'da "Ben koalisyon istemiyorum, güçlü bir tek parti iktidarıyla yoluma devam etmek istiyorum" mesajını verdi. Yine milletimiz, siyasetin meşru imkanları yerine terör örgütlerinin yöntemlerini benimseyenlere bu yolun yanlış olduğunu net bir şekilde ifade etti. Azınlığın çoğunluğa tahakkümü anlamı taşıyan taşkınlıklara yönelenler milletimiz tarafından bir kez daha seçim sandığı marifetiyle ikaz edildi, uyarıldı. Bundan daha güzel yol olur mu? Eğer siyaset yapacaksan işte buradan geçiyor bunun yolu, silahlarla değil, yolları kazmakla değil. 1 Kasım seçimleri göstermiştir ki bu millet Türkiye'yi istikrar ve güven ortamından uzaklaştıracak hiçbir siyasete, hiçbir girişime geçit vermemektedir. Bu ülkede demokrasiyi, huzuru, kalkınmayı, gelişmeyi önceliği haline getirmeyen hiçbir partinin milletimizin takdirini, desteğini kazanamayacağı açıkça ortaya çıktı. Sözünü özellikle millete söyleyenlerle, içerideki ve dışarıdaki farklı odaklardan destek arayanlar arasındaki ayrımı görmek isteyen herkese 1 Kasım'ın sonuçlarını çok iyi analiz etmelidir. Ülkenini ve milletin geleceği için siyaset üretenlerle yeni Türkiye'yi savunanlarla eski Türkiye'nin söylemleri ve refleksleriyle hareket edenler, bu seçimde bir kez daha görülmüştür."

"1 KASIM MİLLİ İRADENİN PERÇİNLENMESİ BAKIMINDAN SON DERECE ÖNEMLİ"

"1 Kasım Türkiye'de demokrasinin gücünü, milli iradenin hakimiyeti perçinlemesi bakımından da son derece önemlidir" diyen Erdoğan, "Milletimiz teröre, terör örgütlerine, onlara sırtını dayayanlara, her türlü paralel yapıya ve bunlar karşısında gerekli dirayeti ortaya koyamayanlara mesajını açıkça ifade etmiştir. Toplum mühendisliği çabaları milli irade karşısında yine sonuçsuz kalmıştır. Milletimiz yerli ve milli duruş sergileyenlerin yanında yer aldığını, geleceğine sahip çıktığını göstermiştir" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Her fırsatta tekrarladığımız bir şey var, bunu 7'den 70'e hepimiz inanıyorum ki kavrayacaktır: Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. En Batı'dan en Doğu'ya en Kuzey'den en Güney'e 78 milyonuyla biz, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı, Gürcüsü, Boşnağı, Romanı, Zazası... Kim varsa 78 milyon biz tek milletiz. Bunu bir defa kabulleneceğiz ve birbirimizi de makam, mevki, ırk için sevmeyeceğiz, birbirimizi Allah için seveceğiz. Yani kimse beni Cumhurbaşkanı olduğum için sevmesin veya kimse birisini "çok parası var" diye sevmesin, makam, mevkisi için sevmesin. Hepimiz öleceğiz unutmayın. Bu kardeşiniz de ölecek ve bizi mezara gömdükleri gün kimse, "Bu Cumhurbaşkanıydı" demeyecek. Hoca efendi "er kişi niyetine" diyecek ve o şekilde defnedip gidecekler. Ama Baki'nin dediği gibi "Bu kubbede hoş bir sada bırakmışsak" ne mutlu bize. Mesele bu. Bu hoş sadayla beraber de "Cumhurbaşkanımızdan Allah razı olsun" dedirtebildiysek ne mutlu bize. Mesele bu. Eğer bunu yapamıyorsan vay haline, yandın gittin o zaman."

"1 KASIM'IN VERDİĞİ MESAJA SAHİP ÇIKACAĞIZ"

"1 Kasım'ın verdiği mesaja sahip çıkacağız" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları söyledi:

"Biz tek milletiz. Biz birbirimizi seveceğiz. Biz bu oyunlara Türkçülük, Kürtçülük, şuculuk, buculuk... Gelmeyeceğiz. "Ben Türküm" de "ben Kürdüm" de "ben Arabım, Lazım, Gürcüyüm, Boşnağım, Romanım" de ama Romancılık yapma, Kürtçülük yapma, Türkçülük yapma. Mesele bu. Bunu yaptığımız zaman bölünürüz. Unutmayalım, biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Bu bilinçle yürümemiz lazım ya. Niye bizi bölüyorlar ya, niye bizi parçalıyorlar ya? Ne eksiğiniz vardı ya, biz buralara hangi yatırımı yapmadık ya? Yani bizim şu anda Güneydoğu, Doğu bölgelerine yaptığımız yatırım 260 katrilyon. Cumhuriyet tarihinde yok böyle bir yatırım. Okullarından hastanelerinden bütün altyapısından ulaşımına varıncaya kadar bütün bu yatırımlar yapıldı ya ve hala da yapılmaya devam ediyor. Ama biz yapıyoruz, siz yakıyorsunuz, yıkıyorsunuz ya. Şu anda 81 vilayetin tamamında üniversite var ya. Göreve geldiğimde 76 üniversitemiz vardı şimdi 193 üniversite var ya. Bunları niye yaptık? "Benim Hakkari'deki kardeşim fakirdir, çocuğu üniversiteye gidecek, çoğunun İstanbul'a, Ankara'ya, İzmir'e gönderemeyebilir. Biz üniversiteyi onun ayağına götürelim, rahatlıklar çocuğunu üniversiteye gönderebilsin" diye. Ama sen ayağına gelen üniversiteyi tararsan, orayı kalkıp da bombalarla yıkmaya çalışırsan, oralardaki akademisyenleri, öğretim üyelerini tehdit edersen oraya biz profesör bile gönderemeyiz, doçent bile gönderemeyiz. Çünkü onların bir yerde can güvenliğini de sağlamak zorundayız. Ama bunlar işimizi zor kılıyor. Ben onun için Güneydoğu'da Doğu'da akademisyenlik yapan öğretim üyelerini de aynen Mehmetçiklerimiz nasıl kahramansa, polisimiz nasıl kahramansa, köy korucularımız nasıl kahramansa ben özellikle akademisyenlerimizi de sağlık görevlilerimizi de tüm öğretmenlerimizi de ben ilimde birer vatansever, kahraman olarak görüyorum ve böyle alkışlıyorum."