Çiğdem AYDIN 

KKTC’nin 4 eski Maliye Bakanı’na göre; CTP-UBP hükümeti, kamu çalışanlarıyla emeklilerin 13’üncü maaşlarını ödemek zorunda. Diyalog’un “13’üncü maaşlar ödenmezse ne olur?” sorusunu yanıtlayan eski Maliye Bakanlarından Salih Coşar, “Ödenmezse diye bir şey olmaz. Bu devletin borcudur”dedi.

Eski Maliye bakanlarından Ersin Tatar, “13’üncü maaş devletin yükümlülüğüdür ve ödeme zorunluluğu vardır” derken, Ahmet Uzun, ödemenin yapılmaması halinde bunun bir ilk olacağını ve kabul edilemeyeceğini söyledi. Zeren Mungan ise “13. maaş bir zorunluluktur ve devletin borcudur. Ama ödenmezse dünyanın sonu olmaz” iddiasında bulundu.

Eski Maliye Bakanlarının değerlendirmeleri:

Salih Coşar: Devletin borcudur

Soru: Bu ülkede, 13.Maaşlar ödenmezse ne olur? 

Yanıt: “Ödenmezse diye bir şey olmaz. Bu devletin borcudur ve ödenmelidir, ödenir de. Geçmişte aksamalar oldu, 1 hafta 2 hafta ama ödenir. Anavatan Türkiye borçlandırır, hibe eder, yerel gelirler de toplanır ve ödenir. KKTC bütçesi iç borçlanmalara rağmen meclisten geçti. Bu da 13. Maaşların ödenmesi bakımından şu anda ciddi bir sorun olmadığını gösteriyor. 13. Maaş için ayrı bir yasa vardır ve bu yasada “öde” diye hüküm vardır. Eğer bir problem varsa, hükümet çıkıp bunu dürüstçe açıklamalıdır. Halk bu maaşı bekler. 1 hafta 2 hafta geç denecek, bu sebeple geç ödenecek diye açıklama yapılırsa, bir problem olacağını düşünmüyorum. Dediğim gibi ödenmezse diye bir şey olmaz.” 
Soru: Ödenirse ne olur? 

“Ödenirse, elbette insanımız esnafımız, sanayicimiz tüm sektörler mutlu olur. Borçlu borcunun bir miktarını kapatır, çarşı canlanır, Turizm sektörü de bundan nasibini alır.” 

Soru: Peki hükümet parayı bulamazsa nasıl ödenecek?

Yanıt: “Anavatan Türkiye bugüne kadar hiç yalnız bırakmamıştır bizleri. 2016 bütçesi iç borçlanmalara rağmen meclisten geçti. Türkiye’nin verdiği hibeler de vardır ve Türkiye’nin KKTC devletini borçlandırdığı meblağlarda da ödemeler bir şekilde yapılıyor. Fakat ileriye dönük Türkiye ve KKTC devleti 2018 2020 yılı için ekonomik program ve yol haritası çizmek zorundadır ki, ileride ciddi sıkıntılar yaşanmasın. 1993 yılına kadar, bizim döneme gelininceye kadar, Türkiye’nin buraya 1974 yılından hatta daha evvelinden gönderdiği tüm paralar hibe olarak gönderildi bir dönem, borç olarak yatırıldı ve 1993 yılında tüm borçlar silindi. Daha sonra da hem hibe hem de borç olarak gönderilmeye başlandı fakat şimdilerde ne kadar borç var, Türkiye bu borca faiz uyguluyor mu, ne kadar uyguluyor, bu konuda açıklama yapan olmadı. Doğrusu önümüzde böyle bir gerçek varken, bunu KKTC hükümetleri iyi düşünmeli ve ona göre ileriye dönük tedbirler paketi hazırlayıp uygulamalı.” 

Ersin Tatar: Devletin yükümlülüğüdür 

“13.maaş bu devletin bir yükümlülüğüdür, ödenmek zorunluluğu vardır. Aksi halde devlet kendi vatandaşına borçlanır ve ciddi bir yara alır. İnsanların birçoğu bu maaşı alacak diye devletine güvenmiştir ve borçlanmıştır. Bankalar daha 3-5 ay önce çağrı yaparak, ‘gelin 13. maaşlarınızı verelim’ deyip vermişlerdir. Birçok insan bu maaşı belki de eline bile almayacak. Bazılar zaten bu parayı alıp harcamıştır ve ödemesini yapacaktır. İnsanımız için de, devletimiz için de, hükümet için de ciddi bir mağduriyet olur.” 

“13. maaş ödenirse, insanlar daha önceden bankalardan peşin aldıkları 13. maaşlarının borcunu öderler. Kredileri vardır, onları öderler, çarşıya canlılık gelir, para sirkülasyonu olur. Halkımıza çağrımdır: Gidip paralarınızı Rum tarafında harcamayın. Kendi çarşımız ve kendi esnafımız kazansın. Maaşlar ödenmeyecek diye bir şey yoktur, bütçede vardır fakat biraz geç ödenecektir diye biliyorum. Maliye Bakanı bu konuda gerçekten çalışmaktadır. “
  “Şimdi bu ülkede personel giderleri 1.4 milyar TL, emeklilerin giderleri 70 milyon TL, Sosyal Sigorta İhtiyat Sandığı gibi giderler 400 milyon TL, Cari finanslar ki bunu devlet karşılıksız olarak veriyor kurumlara, örneğin BRT, Daü vs… gibi, 1.8 Milyar TL. Belediyeler 225 Milyar yılda katkı payı alacak. Yani, devletin 3.2 Milyar TL yükümlülüğü vardır. 13. Maaş ise toplam 70 bin kişi tarafından alınıyor. 150 milyon TL para çıkması lazım bütçeden. Fakat, Türkiye ile ekonomik program henüz imzalanmadı ve Türkiye ekonomik programda yer alan reformları yerine getirilmedi gerekçesiyle, 200 milyon TL’yi aktarmadı. Bu durumda ciddi sıkıntılar vardır. Buna ek olarak bir de su meselesinin uzaması, hükümetin işini zorlaştırıyor. Devletin vermekle yükümlü olduğu meblağların yanında 13. Maaş yüksek bir rakam olarak görülmez. Süratle ekonomiyi kayıt altına almamız gerekiyor. Ekonomik protokol çok önemli ve bu protokol imzalanmak zorundadır. Maliye Bakanı şimdi bunun imzalanması için ciddi uğraş veriyor. Henüz imzalanmış değil ve bu KKTC bütçesi için sorundur.” 

Ahmet Uzun: Ödenmezse bir ilk olur  

“13. Maaşlar ödenmezse bu bir ilk olur bu ülkede ve bu kabul edilebilir olmaz. Şimdi anladığım kadarıyla, bu konuda maliye bakanlığı biraz sıkıntılıdır. Maliye Bakanı eğer çıkar ve derse ki: ‘ben 13. Maaşların bir kısmını şimdi ödeyeceğim, bir kısmını da daha sonra, filan tarihte ödeyeceğim’ o zaman sıkıntı olmaz diye düşünüyorum. Fakat derse ki ‘napayım para yoktur ödeyemem’ işte o zaman çok ciddi sıkıntılar olur. Daha önce emsali yok ama buna halk tepkisiz kalmaz. Belki meclisi yıkmazlar, halk tepkili ama ona yakın bir şeyler olur diye tahmin ediyorum.” 
“Ödenirse eğer esnaf rahatlar, çarşı rahatlar insanlar yıl sonunda olsun rahat bir nefes alır. Şimdi 13. Maaş bazılarına göre gereksiz görülür ama ben öyle düşünmüyorum. Maliye bakanlığından 70 bin adet çek çıktığı söylenir ama bu çeklerden esnaf, kuaförcü, marketçi, konfeksiyoncu da fayda sağlar, ekonomik çark bu şekilde döner. Kimse 13. Maaşları bir hibe olarak düşünmesin.” 

“Bu ülkede aslında hiçbir konuda istikrar yoktur 13. maaşlar kaldırılsın deniyor. Peki, kaldırılsın o zaman. Her şey yoluna mı girecek? Girecekse eğer, kaldıralım. Ama yine düzelmeyecek, hatta ekonomik çarka bir takoz olacak. Vergi reformu diyorlar. Sendikalar ‘vergi topla bana paramı ver’ diyor ama öte yandan vergi verenler ile konuşuyorsunuz, onlar da kazançlarının zaten yarısını vergi veriyor, peki nasıl olacak bu iş? Biz kendi ekonomimizi tek başımıza idare etmiyoruz, Türkiye’nin yardımlarına muhtacız, bunu kabul etmemiz gerekiyor. Kendi para politikamız yok, kurum kuruluşlarımız Kıbrıs’taki çözümsüzlüğün kurbanıdır. Tanınmıyoruz, ticaret hacmimiz düşük. Peki, nereden bulacağız parayı? Ekonomik bir politika ve iç dinamitleri hareket ettirmek için Türkiye’den bulacağız. Dolayısıyla, bu yapı ile ekonomik bir istikrar da Türkiye ile birlikte olmazsa mümkün değildir. 1963’ten sonra ne yaptı bu halk? 30 lira ile herkes aynı maaşı aldı. Mercimek, makarna dağıtıldı ve bu şekilde yaşandı. Şimdi biz Türkiye’ye ‘ne seni ne paranı’ diyeceksek, o zaman yine aynı şekilde hayatımızı sürdüreceğiz. Maaşları yapalım 60 TL örneğin, herkes aynı maaşı alsın, makarna ve pirinç dağıtalım ve kendi ayaklarımız üzerinde duralım! Bu mu istediğimiz? Ona karar verelim. Aksi halde Kıbrıs konusunda nihai bir çözüm olmadığı sürece, Türkiye’nin yapacağı yardımlara ihtiyacımız vardır. Kendi kendimize alacağımız tedbirler sadece görsel olur. Tümüyle kendi 

Zeren Mungan: Ödenmezse dünyanın sonu değil 

“Bana göre 13. Maaşlar ödenmezse Dünya’nın sonu değildir. Maliyenin mükellefiyetlerinden biridir evet, ama, 13. Maaş diye bir şey olmazsa Dünya’nın sonu değil. Kaynaklar doğru şekilde kullanılmalıdır. Planlama yapılarak maliyenin kaynakları doğru şekilde kullanılması esas olmalıdır. 13. Maaş tüketim piyasaları için önemli kaynaktır fakat maliyenin kaynakları doğru ve ekonomik akılla yönetilirse çok ciddi bir sıkıntı olmaz.

13. Maaş yasal zorunluluktur, devletin borcudur ama devlet borcunu ödediği gibi devlete hizmet borcu olanlar da bunu ödemelidir.” 

“Mükellefiyet yerine getirilirse herkes mutlu olur, piyasa rahatlar, çarşı rahatlar.” 

“Devletin gücü yok noktasına katılmıyorum, devletin gücü vardır. Devlet bu gücünü devam ettirirken de, bazı mükellefiyetler altına giriyor. Bunun için de, mükellefiyetler altına girerken, planlı akılcı ve günün koşullarına uygun olarak girmelidir; yani dikkatli olmalıdır. Birçok faaliyet için Türkiye’den hibe edilen ekonomik programlar uygulanıyor. Örneğin savunma ve alt yapılar Türkiye tarafından hibe olarak karşılanmaktadır. Aynı şekilde, bütçeye aktarılan diğer kaynaklar da üçer yıllık protokollerle aktarılıyor. Dünyada da bu şekilde yapılır. Siz kendi ülkenizi gayri safi milli hasılasını da dikkate alarak önünüzde duran gerçeklikle hareket etmelisiniz. Ve bundan sonra da Türkiye’den KKTC’ye kaynak aktarılırken bunun kriterleri şartları net bir şekilde ortaya konması gerekiyor, aksi halde güçlü devlet olamaz ve sürdürülemez bir yapı ortaya çıkıyor.”