Eniz Orakçıoğlu

Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mustafa Naimoğulları, kuraklığın yağmurunda yağmamasından dolayı yine kapıda olduğunu belirterek, “2014 yılında susuzluk, kuraklık nedeniyle çok büyük sıkıntılar yaşadık. 2016 yılına girdik ve yine aynı sıkıntıları yaşamaya başladık. Bu ülkede 3 yılın 2 yılı kurak geçerken, 1 yılı yarı kurak geçmektedir. Bazen verimli bir yıl yaşarsınız onunda değerini bilmek gerekir ki atalarımız ‘sakla samanı gelir zamanı’ diye bir atasözü kullanmaktaydı ama bugün öyle bir durumdayız ki bizde saklayacak saman bile yok” dedi.

“Su, üretimde biran önce kullanılmalı”

Naimoğlulları, Türkiye’den gelen su konusunda yaşanan krize de değinerek, “ülkemiz kuyularında su kalmadığı için, artık çiftçi ve hayvancı kendi kuyusunu kazarak su bulmaya çalışıyor. Tatlı su kaynaklarımızın tükenmesiyle birlikte insanlar hayvanlarına tuzlu, acı su içirmeye başlamıştır. Bugün İsrail denizden suyu arıtarak 0,35 sente (1 TL’ye) hayvancıya su vermektedir. Bizim ülkemize ise hazır gelmiş bir su söz konusudur ve bu suyu tarıma ve hayvancıya verilmesi şarttır. Hala daha bu gün biz gelmiş olan suyu özel sektör mü, devlet mi işletsin, belediyeler dağıtsın, kaç para olsun diye tartışmalar devam ettirmekteyiz. Artık minimum fiyat belirlenerek Türkiye’den gelen bu suyun üretimde kullanılması gerekiyor. Biz de bu suyun bedeli neyse onu ödemeye de hazırız. Biz zaten suya vereceğimiz bedeli verimlilikten alacağız, sütün kalitesinden ve hayvanın sağlığından alacağız. Kısacası söylemek istediğim en kısa zaman da bu su önce hayvanlara sonrada bitkilere verilmezse ciddi kuraklıkla karşı karşıya kalacağız” şeklinde konuştu.

“Rant elde etmek için tartışıyorlar”

Hayvanlara zorunlu olarak verilen tuzlu suyun birçok hayvan ölümlerine yol açtığını vurgulayan Naimoğlulları, “Süt verimliliğini de  geçtim, tuzlu su yüzünden hayvanlarda oluşan karaciğer, barsak gibi problemler ölümler yol açıyor. Birçok ülke tuzlu suyu arıtarak ülkesindeki üreticiye en düşük ücretle  verirken, biz hala hazır ve gelmiş olan suyun kim tarafından yönetileceğini, kimin dağıtacağını tartışıyoruz. Bu işten kim daha fazla rant elde eder tartışmalarını artık bir tarafa bırakıp hale hazırdaki suyun biran önce bizlere verilmesi gerekmektedir” dedi.

“Hükümet bozulsun, ellerinden kurtulalım”

Naimoğlulları, sözlerine bu şekilde devam etti; “Ülkede bu kadar sorun varken ve ciddi bir kuraklık tehlikesi yaşanırken bugün hala hükümet bozulacak mı, bozulmayacak mı kavgası yapılıyor. Artık biz de sıkıldık, bizde usandık hükümet bozulacaksa bir an önce bozulsun, biz de bunların elinden kurtulalım ve bu işleri yapabilecek birileri gelsin. Bu kadar tehdit, bu kadar kavga eden ve yine de sorunları çözemeyen, kabiliyetsiz ve beceriksiz bir idare ve yönetim olamaz. Halkın ne istediğini bile anlamadan hala daha kavga ile bu işi çözmeye çalışıyorlar.”

“Reform adı altında ceza paketi ortaya koyuyorlar”

Ülkede tarım politikasının olmamasının eksikliğini yaşadıklarını belirten Naimoğlulları, Tarım ve Gıda Bakanı Erkut Şahali'ye yönelik de eleştirilerde bulundu. Naimoğulları sözlerini şöyle sürdürdü; “Bu sektörde dik durmak önemlidir. Zorbalıkla ve kavgayla bir iş yapamazsınız. Öncelikle siz Tarım Bakanısınız, Maliyenin bir memuru değilsiniz. Siz durmadan 60 milyon TL’lik bir bütçe açığı olduğunu ortaya koyuyorsunuz ve bu bütçe açığını reform adı altında bir cezalandırma paketi olarak adlandırararak, ben reform yapacağım anlayışıyla bu açığı kapatmaya çalışıyorsunuz. Böyle bir şey kabul edilemez. Reform yenilik demektir, reformun önce ne olduğunu bilmek gerekir. Reform, dışardan gelen ürünlere tepki göstermek, yerli ürüne Pazar bulmak, ürünün kalitesini artırmak ve gıda güvenliğini sağlamaktır. Eğer reform yapmak isliyorsanız, müşavir kadrosunu da çalıştırıp dünya kadar parayı boşa harcamayacak ve her gün müşavir kadrosu oluşturmayacaksınız.”

“22 Milyon Dolarlık süt ürünü bu ülkeye geldi”

Hükümeti ithal ürünlerdeki düzenlemeleri konusunda eleştiren Naimoğlulları, “Sadece 2015 yılında 22 Milyon Dolarlık süt ürünü bu ülkeye geldi. Bugün biz bu ülkeye 400 ton bloklar halinde ürün getirdik. Bu ürünler bu ülkenin depolarında, ambarlarında ambalajlama makineleri kurularak ambalajlandı, sağlıksızlık ortamlarda paketlendi etiketlendi ve son kullanma tarihi koyarak halka sunuldu. Bu yapılan çok büyük yanlıştır ve siz reform yapacağız diyorsanız bunları düzenleyin orijinal paketinde ürün getirin. Dünyanın neresinde bir ürün paketlenmemiş olarak getirildiği görünmüştür. Bu ürünleri paketlenip, ambalajlanırken bunları kim kontrol etmektedir?, Kimse, peki sorarım bu noktada insan sağlığı ne olacak?, veteriner dairesine ‘siz bunları kontrol ediyor musunuz?’ diye sorduğunuzda aldığınız cevap ‘şikayet gelirse kontrol ediyoruz, çünkü paketlenme serbesttir’ şeklinde oluyor. Böyle bir şey kabul edilemez” dedi.

“Haksız rekabetle bizi ezdiler”

Yanlış politikalar yüzünden bugün üreticinin  ithal ürünlerle rekabet edemediğini de belirten Naimoğlulları, “Market raflarına yerli ürünleri sokmuyorlar, çünkü paketlenmeden ülkeye gelen ve burada paketlenen ürünler hem ucuza adaya geliyor, hem de istenilen fiyatlardan piyasaya sürülebiliyor. Bunun yanında ilgili firmalar ürünlere istediği gibi indirim, 4 aylık vade ve yüzde 30 kar marjı koyarak rekabete dahil olmamıza da izin vermemektedir. Kısacası haksız rekabetle bizi ezdiler. 22 milyon dolarlık süt ürünü, 14 milyon dolarlık kaşar, bir o kadar da beyaz peynir geldi, ve biz bu şartlarda rekabet  edebilirliğimizi kaybettik” şeklinde konutu.

“Yüzde 20 yerli ürün alma zorunluluk yetersiz”

Otellerde kullanılan yerli ürünlerin oranındaki yetersizliğie de işaret eden Naimoğlulları, “Bugüne kadar eski ve yeni Tarım Bakanlarıyla bu konuyu defalarca  görüştük ve bütün görüşmelerimiz sonrasında otellerin yerli üretimi desteklemeleri konusunda yüzde 20’lik bir zorunluluk getirebildik. Güney Kıbrıs’ı bu konuda örnek verecek olursak Güney yasal uygulamalarla restoranlara dâhil yerli ürünleri desteklemek zorunluluğu getirdi” diye konuştu.

“İç piyasayı kaybettik”

İç piyasayı süt anlamında kaybettiklerine de vurgu yapan Naimoğlulları, “2005 yılında üretilen sütün 95 bin ton olduğunu ve bu 95 bin tonun 65 bin tonunu  yüzde 70’ini iç piyasada tüketiyorduk. Şu anda 145 bin ton süt üretmemize rağmen bunun sadece 50 bin tonunu iç piyasada tüketiyoruz. Yüzde 30 tüketime düştük ve sıkıntı da tam bu noktadadır. Eğer yüzde 70 sütü iç piyasada tüketiyor olsaydık, dış piyasada da elimiz güçlü olurdu ve fiyatları biz belirledik. Ama şu anda tam aksine iç piyasada süt yüzde 30 tüketildiği için yüzde 70 elde kalıyor ve bu sütü pazarlamak zorunda olduğunuz için birçok şeye boyun eğiyoruz. Bu sorunun başlıca nedeni de ithal ürünlerdir” dedi.

“İthal ürünleri de kontrol edin”

En önemli noktanın gıda güvenliği olduğuna dikkat çeken Naimoğlulları, “Veteriner dairesinde gıda laboratuvarı kuruldu, fakat bu referansımızı kullanamıyoruz. Bizim ürünümüz dışarıya giderken veteriner dairesi en ince ayrıntısına kadar inceliyor, araştırıyor, peki dışardan gelen ürüne neden aynı uygulamayı yapmıyor” diye konuştu.

Kaynak: Yeni Bakış Gazetesi