Deniz Abidin

Özgür, 2016 yılında Türkiye ile imzalanan protokole rağmen  255 milyon TL’lik kaynağa ulaşılamadığını belirterek, bunun da  maliye politikaları üzerinden tedbir alınmasını güçleşmekte olduğunu söyledi.

Özgür, 2017 yılı itibariyle hükümetin çok hızlı bir şekilde reformları hayata geçirmesi ve mali disiplini yeniden tesis etmesi halinde Türkiye’den kaynak akışının hızlanacağını belirtti.

Maliye Eski Bakanı Zeren Mungan da, hükümetin özellikle Merkez Bankası, Bankalar Birliği, ve reel sektör temsilcileri ile bir araya gelerek bir takım değerlendirmeler yapıp önerileri alması gerektiğini kaydetti.

Mungan, ülke olarak hareket faaliyetlerinin sınırlı olmasına karşın, Merkez Bankası’nın bir takım sınırlı faiz politikaları uygulayabileceğini hükümetin de geçici olarak ithalatta döviz kurlarını sabitleyebileceğini ifade etti.

Maliye eski bakanlarından Zeren Mungan ve Birikim Özgür, döviz krizi karşısında hükümetin izlemesi gereken yol ve  atabileceği adımları Yeni Bakış’a değerlendirdi. 

Maliye Eski Bakanı Birikim Özgür, ülkede Türk Lirası kullanılması nedeniyle para politikalarını belirlemenin mümkün olmadığını söyledi.  Özgür, dövizdeki artışın piyasasının ciddi şekilde pahalılaşmasına neden olduğuna dikkat çekerek, geliri döviz olanlar veya ülkedeki mevduatların yarısını teşkil eden döviz mevduatlı kişi veya kuruluşların  bu süreçten zarar görmediğini söyledi.

“Kira stopajında Türk Lirası sözleşmelerin oranını düşürülebilir”

Özgür, geliri Türk Lirası olan ve bilhassa dar gelirli vatandaşların döviz krizi nedeniyle gerek taksit ödemelerinde gerekse hızla artan  pahalılık karşısında  ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmakta olduğunu vurguladı. Hükümetin herkesi kazancı hangi para birimindense o para birimi ile harcama gerçekleştirme konusunda bilinçlendirmesi ve mümkünse birtakım özendirici tedbirlere yönlendirmesi gerektiğini ifade eden Özgür, hükümetin  kira stopajında Türk Lirası sözleşmelerin oranını bir süreliğine de olsa düşürülebileceğini kaydetti.

“Hükümet sektörlerin önerilerini dinlemeli”

Özgür, her sektörün bu krizden etkilenme şeklinin farklı olduğuna dikkat çekerek, hükümetin  sektörlerle bir araya gelip önerilerini  dinlemesi gerektiğini belirtti.

Özgür, şunları söyledi, “Bu önerilerin büyük çoğunluğu ise maliye politikaları ile ilgili olacaktır. Yani kamu gelirlerini azaltacak şekilde gümrüklerde kur sabitleme veya belli başlı vergilerin düşürülmesi gibi. Esas soru kamu maliyesi bu ilave yükü taşıyabilecek güçte mi? Hükümete bizim temel eleştirimiz de bu noktadadır. Mali disiplin bozan, maaş ödemeleri için dahi borçlanmak durumunda kalan bir hükümet söz konusudur. Bunun sonucunda Türkiye ile ilişkiler de gerilmiştir”

“255 milyon TL’lik kaynağa ulaşılamadı”

Özgür, 2016 yılında Türkiye ile imzalanan protokol kapsamındaki 255 milyon TL’lik kaynağa  ulaşılamadığını belirterek, durum böyle olunca da  maliye politikaları üzerinden tedbir almanın güçleşmekte olduğunu söyledi. 2017 yılı itibariyle hükümetin çok hızlı bir biçimde reformları hayata geçirmesi gerektiğini, mali disiplini yeniden tesis etmesi halinde ise, Türkiye’den kaynak akışının  hızlanacağını belirten Özgür, 540 milyon TL’lik reform destek ödeneğine ve 150 milyon TL’lik bütçe açığına katkıya odaklanmak gerektiğini kaydetti.

Özgür, “Bu gelirler hızlı biçimde kasamıza girerse ancak bu çerçevede maliye geçici de olsa birtakım gelirlerinden feragat edebilecek bir esnekliğe kavuşabilecektir” diye konuştu.

Mungan:“Merkez Bankası sınırlı faiz politikaları uygulayabilir”

Maliye Eski Bakanı Zeren Mungan ise, ülke olarak döviz hareketlerini kontrol edebilir durumda olunmadığını ifade ederek,  Türk Lirası’nın kontrolünün KKTC’de olmadığını kaydetti. Mungan, Merkez Bankası’nın elindeki araçların sınırlı olduğuna da dikkat çekerek, bu araçların da  dövize etkisinin sınırlı olduğunu söyledi.

Mungan, döviz fiyatlarındaki değişikliğin dünyadaki birçok faktöre bağlı olduğunu belirterek, bu ortamda Türkiye’nin bile hareket faaliyetinin sınırlı olduğunu kaydetti. Mungan, Merkez Bankası’nın bir takım sınırlı faiz politikaları uygulayabilmesinin mümkün olduğunu söyledi. Mungan, yaşananları bir bütünlük içinde değerlendirmek gerektiğinin altını çizerek, hükümetin bu aşamada  özellikle Merkez Bankası ve  Bankalar Birliği ile bir araya gelerek bir takım değerlendirmeler yapması gerektiğini vurguladı. Mungan, hükümetin ayrıca sivil toplum örgütleri, ticaret odası, sanayi odası, esnaf ve Zaanatkarlar Odası, akademisyenlerle ve diğer sivil toplum örgütleriyle de bir araya gelmesi gerektiğini söyledi.

“Koordinasyon Kurulu etkin olarak kullanılmalı”

Mungan, hükümetin bu gruplarla yapacağı toplantılarda yaşanan gelişmelerden ne ölçüde etkilendiklerine bakılması ve bir takım önerileri varsa bu önerileri dikkate alması gerektiğini kaydetti. Başbakanlık bünyesindeki Ekonomik Koordinasyon Kurulu’nu anımsatarak,   bu kurulda farklı kesimden temsilcilerin yer aldığını belirtti. Mungan, bu aşamada Koordinasyon Kurulunun etkin olarak kullanılması gerektiğine dikkat çekerek, bu kurulun aktif olmamasının   ciddi bir sıkıntı yarattığını dile getirdi.

“Fiyat istikrar fonu daha doğru kullanılmalı”

Mungan, şunları söyledi, “Hükümet bu kesimlerden geri dönüşü aldıktan sonra Merkez Bankasının sınırlı da olsa döviz ve Türk lirası ve faiz oranlarıyla ilgili uygulamalar yapabilir. Hükümet fiyat hareketlerini belirli seviyede tutabilmek için fiyat istikrar fonunu daha doğru şekilde kullanma imkanını aramalıdır. Benim Bakan olduğum dönemde uygulanan gümrükteki ithalatta döviz kurlarıyla ilgili bir sabitleme söz konusuydu. Bu çok sürdürülebilir bir şey değil. Kısa bir süre uygulanabilir onu da hükümetin değerlendirmesi gerekir”

Mungan, bu sürecin kapsamlı bir çalışma ile tüm kesimlerle paylaşılarak ve geri dönüşümler alınarak atlatılabileceğini belirtti. Mungan, hükümet bir karar verirken, bürokrasi ve elindeki gelirler, giderler ve  verilerle bir takım adımlar attığını söyledi. Bunun tek başına yeterli olmadığını ifade eden Mungan, döviz hareketinin sürekli ve güncel etkileri olduğunu belirtti.