Eski Müzakereci Ergün Olgun Kıbrıs’ta yürütülen müzakere sürecini değerlendirdi. Çözümsüzlüğün nedeninin tarihten gelen duygusallık ve derinlik olduğuna işaret eden Olgun, 2016 yılında referanduma gidileceğine de inanmadığını anlattı.

Kanal T’de Dilek Kırıcı’nın sunduğu programa konuk olan Ergün Olgun, Kıbrıs’ta liderler arasında devam eden müzakere sürecine ilişkin soruları yanıtladı. Olgun müzakere süreciyle ilgili yaptığı saptamalarında en önemli konu “Mülkiyet” olduğuna vurgu yaptı ve mülkiyet ve nüfusta çoğunluğun, Kurucu Kıbrıs Türk Devleti’nde olmaması durumunda anlaşmanın mümkün olmadığını anlattı.

“En büyük engel tutsaklıklar”

1998 yılından bugüne Kıbrıs’ta devam eden müzakere sürecinin içinde yer alan ve Annan planı döneminde kurulan komitede de koordinatör görevini yürüten Ergün Olgun, çözümün en büyük engellinin Kıbrıslı Türk ve Rumların tarihten gelen derin tutsaklıkları olduğunu söyledi. Olgun ayrıca Karpaz' da özel statü yönetiminin çok tehlikeli olduğuna işaret ederek “Mülkiyet ve nüfus çoğunluğunu kaybedersiniz" dedi.

“Ekonomi-Nüfus-Güç dengesizliği ayrılma nedenidir”

Olgun federal ortaklıklarda, ikili ortaklığın en zor olanı olduğunu kaydetti ve ikili ortaklıkta taraflar arasında Ekonomik- Nüfus-Güç dengesizliği olduğu zaman ayrılma eğilimi ve problem yaşanma ihtimalinin en yüksek seviyede olduğunu ifade etti.  Güçlü olan tarafın daha hakim ve daha fazla söz sahibi olma arayışı içine gireceğini belirten Olgun, küçük olan taraf da kendini koruma arayışına gireceğini söyledi.

“Yatırım yapılsa da iade edilecek”

Havadis gazetesinin manşetten verdiği grafiğe dayanarak da Mülkiyet konusunu değerlendiren Olgun, “Mülkiyet konusunda inkişaf yani malın üzerine ciddi yatırım yapılan Rum mallarının oranı yüzde 1’dir. Bu yatırımı yapan Kıbrıslı Türk ise 'İade edilmez' sepetine girdiğini anlattı.

Olgun, Kıbrıslı Türk değil ise 'iade' kategorisinde olduğunu belirterek Kıbrıslı Türkler dışında Rum malında oturan iş ve konut sahibi olan herkesin mülkü iade kapsamında olacağını kaydetti.

'Nüfusun 220 bin olarak verilmesi ciddi bir hatadır.'

Olgun , nüfusun 220 bin olarak verilmesi çok ciddi bir hata olduğunu belirtti ve bunun hem ekonomik hem siyasi mantıktan yoksun olduğunu düşündüğünü söyledi. Ortada ciddi bir insan hakları ihlali olduğundan söz eden Olgun şu ifadeleri kullandı:

Çok ciddi insani boyutunun göz ardı edilmesi, görmezlikten gelinmesi var ki bu beni çok rahatsız ediyor. Bu ülkede on binlerin üstünde insan vardır ki on yıldan beri Kıbrıs' da yaşıyor. KKTC’nin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bizim ekonomimizin ayrılmaz parçasıdır. Bu insanların geleceğinin belirsizliğe itilmesi halinde ekonomimizin çok ciddi boyutta zarar göreceğini söylemek isterim. Biz bu insanları kullanıyoruz, kullandık da bugüne kadar, yararlandık ülkemiz için ve şu anda bu insanlar insan değilmiş gibi bir muameleye tabi tutuluyorlar. Olayın bana yansıması bu. Burada hayatını kurmuş 'Vatanım' diyen insanlardan bahsediyorum. Ülkemizde insan hakları ihlali var bu görmezlikten geliniyor. Çok üzücü, bir nevi ayrımcılık boyutuna varan bir durumdur. İnsanların daha iyi bir yaşam için göç etmesi insanlık tarihinin bir parçasıdır. Her zaman olmuştur hatta birçok devletler bu göçler sayesinde kurulmuştur. ABD Avustralya Yeni Zelanda bu şekilde kurulmuştur. KKTC 80 bin öğrencisiyle 300 bin nüfusuyla dönen bir hacimdir. Vatandaş olmayı bekleyen insanları belirsizliğe iterek ekonomimize zarar veriyorsunuz, insan haklarına zarar veriyorsunuz. Siyasi Federasyonlarda denge çok önemlidir. Nüfusun da dengeye doğru sağlıklı gelişmeler göstermesi gerekli. Bu insanlar yapay değildir. Ekonomimizin içindedirler ve hukuki gerekliliklerini yerine getirmişlerdir. Rumlarında bu nüfusun içindeki ayrımcı tutumları ekonomiye yönelik değil Kıbrıs Türkü’nü azınlık olarak tutmak istemesindendir.

“45 bin kişilik liste vardı”

Annan Planı’nda 45 bin kişilik vatandaş olacaklar listesi olduğunu hatırlatan Olgun Bu Talat-Hristofyas’ın döneminde bunun kabul edildiğini söyledi. Olgun, hatta 50 bin’e kadar kabul edilmiş olup,  yeni vatandaşlıklar. Neticede verilen “vatandaş olacaklar” listesinin 42 bin de kalmış olduğunu belirtti.  Ergün Olgun kendisine göre bu rakamın ortadan kalkması Rum tarafının bir manipülasyonu olduğunu ifade etti.

'2016 da Referandum olacağını sanmıyorum'

Eski müzakereci Olgun 2016 yılında referandumun olacağına inanmadığını söyledi ve Cumhurbaşkanı Akıncı’nın taahhütleri olup bu taahhütte “Kıbrıs Türkü’nün Özgürlüğünü, Güvenliğini ve Siyasi Eşitliğini koruyacak bir anlaşmaya ancak ‘Evet’ derim ve onu ancak referanduma götürebiliriz” dediğini hatırlattı.  Şu anda Rum tarafının izlediği tavrı gördüğünde iki kesimlilik konusu, güvenlik ve garantörlük konuları, ekonomi ve AB konularındaki riskler giderilmeden Akıncı’nın bir referanduma gideceğine inanmadığını belirtti.

Olgun “Benim inancım Akıncı’nın Kıbrıs Türk toplumunun çoğunluğunu arkasına alacağı bir anlaşmayla referanduma gideceği inancındayım. Bunun dışında bir tutum onun için ciddi hezimet olur. 2004’te değiliz. Kıbrıs Türkü kendi haklılığını görmüştür. Daha bilinçlidir. Mevcut durumdan daha geriye gitmeme konusunda da bir kararlılık görüyorum” ifadelerini kullandı.

“İki kesimlilik Türkler için önemli”

Kıbrıs Türk tarafı açısından Güç Dengesizliği ile Mülkiyet ve İki kesimlilik konusunda Kıbrıs Türk tarafı açısından kendi kimliğini, kendi ekonomik gücünü, kendi güvenliğini sağlayabilmek için toplu halde belli bir bölge içinde yaşayabilme arayışı olduğuna işaret eden Olgun, iki kesimliliğin Kıbrıs Türk tarafı için çok önemine vurgu yaptı. İki kesimlilik; içerisinde nüfus çoğunluğunu mülkiyet çoğunluğunu iki kesimliliği tanımlayan ve tamamlayan unsurlar olduğunu söyleyen Olgun, bütün Kıbrıslı Türk Müzakereciler başından beri ve şimdi de bunun önemi içinde ve bunu gerçekleştirmeye çalıştıklarını anlattı.

“Rum tarafının arayışı farklı”

Rum tarafının arayışı ise bunun tam tersi olduğunu anlatan Olgun, onlar bütün ada'da serbest yerleşmeyi BM parametrelerine rağmen AB üyesi olmanın avantajıyla istismar edip değişmeye başladıklarını ve AB normları bazında bir çözüm diye ortaya attığı tezle iki kesimliliği ortadan kaldırma anlayışında olduklarını belirtti.

“Görmek istenilen ve istenilmeyen unsurlar var”

Olgun, iki tarafın bulundukları konum itibarıyla kendi çıkarlarını gözetmek için görmek istedikleri bir anlayışın diğer tarafın görmek istemediği unsurlar olmasından kaynaklandığını anlattı ve şöyle devam etti:

“Mülkiyet ve Toprak konusu her ikisi de İki kesimlilik ilkesiyle bağlantılıdır. Temel kabul edilmiş ilkelerde İki kesimlilik ilkesi bellidir. BM tarafından benimsenmiş 11 Şubat belgesinde de bu vardır. Sürekli olarak Cumhurbaşkanımız Akıncı' da bunu tarif ediyor. Mülkiyet ve Nüfus çoğunluğunun Kıbrıs Türk Kurucu Devletinde Kıbrıslı Türkler, Kurucu Rum Devletinde Kıbrıslı Rumların çoğunlukta olacağı açıktır. Bu olmadığı takdirde bir anlaşmanın olması mümkün olmayacak. Bu Kıbrıs Türk halkının yaşamsal çıkarıdır. Kıbrıs Türk tarafı hudutları içinde kalacak ne varsa şehir kasaba köy aynı kurallara tabii olmalıdır. Rum tarafı özel statülü bölge özel rejim bölgeleri diye arayış içine girmiş durumda bunun içerisinde Karpaz var.

Buralarda iki kesimliliğin gereklerinden farklı bir özel statü yaratmaya çalışılıyor. Bu iki kesimlik ilkesine karşıdır ve bu oradaki insanların kurmuş olduğu hayatı, düzeni çok ciddi şekilde tehlikeye sokacak bir gelişme olur. Çünkü siz burada nüfus ve mülkiyeti kaybetmeye başladığınız anda orada hakimiyet ve etkinliği de kaybetmiş olursunuz. Kıbrıs Türk’ü kendi devletinde yönetsel etkinliğini kaybetmemesi gerekir. Bir anlaşmanın anlaşma tarihinden sonraki etkilerine ve yaşamsallığına bakılarak yapılır. Biz buna bakarız. Müzakerenin gereği budur.