Fehime Alasya

Ortopedik yürüme engelli olarak dünyaya gelen 25 yaşındaki Ömer Bulduk, HALKIN SESİ'ne içini döktü. Özelde kendinin, genelde ise kendi gibi fiziksel engeli bulunan birçok bireyin sessiz çığlığı oldu.

Ömer, ailesinin zoruyla okul hayafina devam etmiş, çevresinden gelen destek ile hayata tutunmuş. Koltuk değnekleri ile yürüyen Ömer, her şeye rağmen yüreğinde kocaman sevgiler sığdırmış. Yakın Doğu Üniversitesi, görsel ilefişim ve tasarım bölümünü ikincilikle bifiren Ömer, iş hayafina afilmaya hazırlanıyor. Ailesinin zoru ile okula devam eden hayata küsmüş o küçük çocuktan eser kalmamış, fiziksel hiçbir engeli olmayan birçok gençten çok daha başarılı.

"BENİM İÇİN ÇOK FEDAKÂRLIK YAPTILAR"

Kendinden küçük üç kız kardeşi olan ve bu yüzden kendini çok şanslı hisseden Ömer, hayafinın en zor günlerini çocukluk ve okul çağında yaşamış... Ömer anne karnında iken engeli fark edilmiş, zor günlere göğüs germeyi göze alan annesi ise ondan vazgeçmeyi hiç düşünmemiş. Çocukluk yıllarından hafızasına kazınan birkaç anısını paylaşıyor Ömer. Her cümlesinden her safirından, bir anne, bir baba, bir arkadaş, bir kardeşin kendine pay çıkarabileceği anılar.

Ömer şöyle diyor:

"Annem benim ayaklarımdaki sorunu daha ben onun karnındayken öğrenmiş, beni doğurmak istedi. Ben doğup büyümeye başlayınca, özellikle yürüme çağımda çok morali bozukmuş, çok ağlamış. Ben bir yaşına gelene dek de annem adeta dünyaya küsmüş ama bunu çevresindekilerin desteği ile aşmış, sonra da hiçbir zaman, ne beni ne de kendilerini eve kapatmamışlar. Ailemin tek isteği kendi kendime yeten bir birey olabilmemdi. Bu kaygıları olduğu için de ben doğduktan sonra da üç çocuk sahibi daha olmuşlar, benden küçük üç kız kardeşim var. Onlar bana kol kanat gerek düşüncesiyle annem ve babam kalabalık bir aile yarattı, öyle de oldu. Dışarıda yaşadığım sıkınfiları eve gelince ailem unutturuyordu, onlara okulda yaşadığım kötü bir olayı anlattğım zaman hemen bu olayın komikyanlarını ön plana çıkarıyor, öyle veya böyle beni güldürmeyi başarıyorlardı. Çok yorgun halde işten eve geliyorlardı fakat ben sıkılmayım diye beni yine de dışarı çıkarıyorlardı, odama kapanmama asla izin vermiyorlardı. Babam odama gelip beni güldürmek için gıdıklıyor, annem gezmeye çıkalım diyordu, benim için çok fedakârlık yapfilar"

13_mayis_2016-8.jpg

"EN ÇOK ZORLUK ÇEKTİĞİM DÖNEM ÇOCUKLUK DÖNEMİMDİ"

Ana okulda iken, okul arkadaşları Ömer'in bedenini sorgulamaya başlamış, Ömer de kendi bedenini. Kendi bedenini sorgulayan Ömer, ayni zamanda anne ve babasını da sorgulamaya başlamış. Gerçekçi ve bir o kadar acımasız çocukluklar Ömer'de derin yaralar açmış. Ömer, "İster istemez o dönemlerde içime kapandım. Bu durum ana okuldan ortaokul başlangıcına dek devam etti, yaşım bunları anlamaya elvermezdi. En çok zorluk çekfiğim dönem çocukluk dönemiydi. O günleri yaşamasaydım, bunu bu kadar kolay yenmezdim. Hayata bir sıfır yenik başladım ama şimdi iki bir öndeyim... Günümüzde anneler çok fazla şükretmiyor, sağlıklı olan çocukları üzerine birçok hayal kurup çocukları bazen zorluyorlar, engelli bir çocuk annesinin ise tek istediği sağlıklı ve kendi kendine yetebilen bir birey yefişfirmek. Bu bireyin illaki doktor mühendis olması şart değil" diyor.

ONU ODAYA MAHKÛM ETMEDİ

Ömer'in ailesi, onun hayata tutunması için çok mücadele vermiş, çalmadık kapı bırakmamış, ta ki yolları Kıbrıs Türk Ortopedik Özürlüler Derneği Onursal Başkanı merhum Mustafa Çelik ile kesişene dek. Soluksuz dinliyoruz Ömer'i: "Beni küçük yaşta hayata bağlayan bir diğer kişi de rahmetlik Mustafa Çelik olmuştu. Ona çok şey borçluyum. Ailem ile tanışfi, ailem derneğine üye olmuştu. Benimle ilk tanışfiğında bana 'Seni bu odaya mahkûm etmeyeceğim' demişfi ve ne demek istediğini anlamamışfim. Gün geçfikçe anladım... Mustafa abi ile dışarı çıkıyorduk, o bize yönelen tuhaf bakışlara aldırış etmiyordu bile, ben ediyordum... Bunu fark etti ve bana 'Kendini garip hissetme, onlar sana baktikları için asıl onlar gariptir, kendini kötü hissetme' derdi ve öyle diye diye ben bunu aşfim..."

"NE MUTLU BİZE"

Hiçbir engeli olmayan birçok gencin yapmadığı şeyler yapmış Ömer, hayatin her anından zevk almayı başarmış. Ömer: "Arkadaşlarımla vakit geçirmeyi çok severim, yamaç paraşütü yaptim, tüplü dalışı öğrendim, tüplü dalış yaptim, hem rutin hayatimı yürütüyor hem de arada değişik şeyler yapıyorum. Dernekte çok vakit geçirmeyi seviyorum, benim gibi bizim gibi bireylerin hayatinı nasıl kolaylaştirabilirim diye düşünüyorum, uğraşıyorum. İçine kapanık bir engelli duyarsam onunla ilgilenip hayata tutunmasına yardımcı olmaya çalışıyorum. Bundan da hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim, hayatimın her aşamasında bu çabam olacaktir. Rahmetlik Mustafa Çelik, ben evden, odamdan dışarı çıkayım diye belki de 30 defa bizim evimize gelip gitti, ben de hayata küsen birçok engelliyi evden çıkarmak için 30 kez giderim, ona hayat sevincini aşılarım. 20 yıldır denize gitmediğini söyleyen bir arkadaşım oldu, herkesin bakışlarımdan çekindiği için 20 yıl denize girememiş. Ben o arkadaşımı da alıp denize gittim, onun bunu yenmesine yardımcı oldum, uygun bir sahil seçtik ve gittik, güneşlendik, yandık, denize girdik... O günden beridir annesiyle denize giriyor. Annesi de yıllar sonra denize gitti, şimdi de 'hazırlanın yaz geldi, denize gidiyoruz' diyorlar. Ben bir arkadaşıma yardımcı oldum belki, o da bir ışık oldu, etrafını aydınlatmaya başladı... Ne mutlu ki Mustafa Çelik'i tanıdım, ne mutlu ki böyle bir örneğim var, ne mutlu bize..."

13_mayis_2016-10.jpg

"BİR İŞYERİNİN ENGELLİ GİRİŞİ YAPMASI MARİFETMİŞ GİBİ GÖRÜLMEMELİ"

"Sosyal yaşam alanlarından koparılıyoruz" diyen Ömer, yaşadığı sıkıntiları anlatarak, verdiği mücadeleleri dile getiriyor.

Belki engelli park yeri bulunmayan bir restoran işletmecisinin veya engelli girişi bulunmayan bir market sahibinin yüreğine dokunur ümidi ile Ömer şöyle devam ediyor:

"Şu an tek sıkıntimız hayat özgürlüğümüz yok. Biz aslında bireysel olarak sıkıntilarımızı aştik, aşıyoruz, bunu aşamayan içine kapanık birçok engelli var ama birçoğu da bu durumu aşti, devletin ve derneklerin bu duruma el atması lazım. Sandalyeye, yatağa, koltuğa bağımlı olanlar var. Bu insanların tedavi masrafları olsun, rutin hayatlarını sürdürebilmeleri olsun, her şekilde maddi manevi destek alamsı şart. Rahat sosyal ortamımız olmalı ki mutlu olalım. Biz, bir ortama girmeden önce tuvalet var mı, kaldırımı ne kadar yüksek soruyoruz. Arkadaşlarımızla birlikte çıkıp eğlenebileceğimiz çok fazla seçeneğimiz yok. Mesela siz benimle buluşmak istediniz ve ben 3-5 dakika nerede buluşabiliriz diye düşündüm, duraksadım™ Üstelik bunlar yapılmak zorunda, mecburiyet, fakat bizim adamızda bunlar tamamen gönüllülük esasında işliyor. Bir işyerinin engelli girişi yapması marifetmiş, lüksmüş gibi görülmemeli, devlet buna izin vermemeli, bu mecburiyettr, denetlenmeli...

"DIŞLANIYORUZ!"

Düşünülemeyen birçok küçük detay, önce okul hayatindan ardından da sosyal yaşamdan koparıyor fiziksel engeli olan engelsiz yürekleri. Kendi yaşamından örnekler vererek birçok sessiz yüreğin çığlığı olan Ömer: "Dışlanıyoruz!" diyor ve anlatmaya devam ediyor:

"Yine kendi hayatimdan örnek vermek istiyorum, derse başladım, ben başvurduğum sırada "sana yardım ederiz" dediler. Sonra okul başladı, ağır yüklü sırt çantam omzumda, ilk gün gittim, sınıfımın ikinci katta olduğunu öğrendim. Bana yardım etmesi için birisi görevlendirildi, çok zorlanıyordum inip çıkmakta. Ve bunu düşünüp de alt sınıflarda olan dersliklere alalım bu çocuğun derslerini diye düşünen olmadı. Çocuksunuz ve o yıllarda hınca hınç mücadele edemiyorsunuz, onun yerine üzülüyor kendinizi kapatmaya çalışıyorsunuz. Bunlar sizi okuldan soğutuyor, devam etmek istemiyorsunuz™

Üniversite hayatimdan örnek verecek olursam, bölümümdeki asansör bozuktu ve ben her gün dördüncü kata inip çıkıyordum, gün içinde tuvalet, yemek gibi ihtiyaçlarımı da karşılayabilmem gerekti ve çok yoruluyordum, yardım almak zorunda kalıyordum. Bölümümüzde asansör vardı fakat bozuktu, pahalı bir parçası bozulmuş ve uzun süre bozuk durdu. Ben sürekli talebimi ilettim, sırasında tatlı, sırasında sert, her gün sorguladım ve asansör yapıldı, hocalarım ve arkadaşlarım da dâhil herkes bana bundan dolayı teşekkür ett. Üniversiteden mezun olduğum zaman yaşadığım olayı ise halen daha unutamadım. Ben ilkokulu bitirmek bile istememiştim, ailem beni zorladı, çok zorladı, iyi ki de zorlamışlar. Ortaokula kadar bu kapanıklığımı aşıp hayata tutundum. Üniversitede bir hocam mezuniyet günümde sahnede partnerim ile dans gösterisi yapmamı istedi, bu gösteriyi kabul ettim ve bir hafta buna hazırlandık. Orada gösteri yaptik ve dakikalarca ayakta alkışlandım. Bu anı asla unutamam...

Mücadele etmeyi seviyorum, hakkımı arıyor, haklının yanında duruyorum. Bunu gittiğim yerlerde de takip ediyorum. Bir kafeye gidip giremediğim zaman kaldırımlarının çok yüksek olduğunu söylüyorum veya park yerleri müsait değil, engelli tabelası yok, hemen uyarıyorum. Uyarmakla da kalmıyorum, o kafeye gitmeye ve yapılıp yapılmadığını takip etmeye özen gösteriyorum. İnsanlarımız duyarlı diyebilirim, uyardığımız zaman hemen dikkate alıyor, duyarlı davranıyorlar..."

"ÜRETMEK İSTİYORUZ"

10 ay boyunca iş başvurularında bulunduğunu dile getiren Ömer, sancılı ve heyecanlı bir süreç içerisinde, beklemede. Kendi arabasını kullanıp, bağımsız hareket edebilen Ömer, seçim dönemi verilen ve sonrasında rafa kaldırılan sözlerden şikâyetçi, birçok fiziksel engelli birey gibi. Ömer, "Seçim zamanı da geldiğinde bizlere 'Bunu
değiştireceğiz' deyip bizi umutlandırıyorlar fakat seçim geçince bu sözler askıda kalıyor. Biz de üretmek istiyoruz, kendi paramızı kazanıp, kendimizi işe yarar hissetmek istiyoruz ama bize bu imkânı tanıyan yok. Ben üniversitemi bölüm ikincisi olarak bitirdim, bir şeyler yapmak için çok hırslıydım ama bunu yavaş yavaş yitiriyorum... Şuan net olmamakla birlikte bir devlet kurumu için iş başvurum oldu, halen daha onaylanmasını bekliyorum. Bu bekleme süreci de benim için sancılı, önümü görebilmek istiyorum ama her şeye rağmen kendimi çok şanslı hissediyorum, dokuz yıldan sonra bana böyle bir şans denk geldi, umarım işim kesinleşir. İşe gidip gelirken hiç zorlanmıyorum, basamaklar, tuvalet, park alanı, her şey uygun. Kendi arabamı kullanıp her yere gidebiliyorum." diyor.

13_mayis_2016-17.jpg

"BASKETBOL TAKIMI İLE KABUĞUMU KIRDIM"

Hayatindaki en büyük dönüm noktasını anlatiyor Ömer: "Tekerlekli basketbol takımına, engelliler spor federasyonu adı altinda 2009 yılında başladım, rahmetli Mustafa Çelik ve Gökmen Önder hoca öncülüğünde başladım. Ben arkadaşlarımla top oynamak için Barış Manço Parkı'na giderdim. Gökmen hoca beni orada gördü, yanına çağırdı ve bana takımı anlati, beni maçlarını izlemeye davet etti, gittim, iyi ki de beni çağırmış ve iyi de gitmişim... Hayatimın en önemli dönüm noktası olmuştu... İzleyince çok hoşuma gitt fakat düştüklerini de gördüm ve ilk etapta korktum. O sandalyeye bir oturdum, 2009 yılından beridir oturuyorum. Hayatimda yaptiğım en güzel şeydi, hayatim değişti, yeni insanlar tanıdım, sosyalleştim, hayatimda görmeyeceğim yerlere gittm, ulaşamayacağım insanlarla tanıştim, takım ruhunu öğrendim, inanılmaz bir güzelliktir hayatimda, bunu anlatamam... Bu duyguları birçok engeli yaşasın istiyorum. Kıbrıs Türk Ortopedik Özürlüler Derneği'ne üyeyim, Çağdaş Müzik Derneği Korosu üyesiyim, tiyatroya başladım, basketbol takımı ile kabuğumu kırdım, dünyaya bir daha açıldım. Dışarıdan artik insanlar bize engelli gözüyle değil, sporcu gözüyle bakıyorlar... Artik çevremde bana maçlarımı soruyorlar, takımı soruyorlar, bu beni heyecanlandırıyor... Kuzey Kıbrıs Turkcell Tekerlekli Sandalye Basketbol takımımız ambargoları aşan ilk takım. Avrupa da ülkemizi temsil etme gururunu yaşıyoruz. Beşiktaş Galatasaray gibi takımları ve diğer
takımları buraya getirerek mücadele ediyoruz. Ve turizme de katkı sağlayabiliyoruz. Galatasaray, Beşiktaş gibi takımların bütçeleri 1-2 milyon bize çıkan bütçe ise sadece 3-4 deplasmanımızı karşılıyor. Destek konusunda sıkınti yaşıyoruz. 8-9 yıldan beri Turkcell'in sponsorluğunda maddi manevi desteklerini esirgemiyorlar deplasmanlarda bizimle birlikteler iç sahada bando ekibiyle bizimle birlikteler bizlere desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Böyle özel yerlerin çoğalmasını diliyorum. Bizim kullandığımız spor sandalyeler 12-15 bin TL arasında değişiyor, yüksek paralar dönen bir spor dalı oldu artik. Çok zor ama çok özel bir sporla uğraşıyoruz, çok ama çok mutlu oluyoruz, bize destek versinler, gerek maddi gerek manevi yanımızda olsunlar"

"BİZLERİ FARKLI BİR GEZEGENDEN GELMİŞ GİBİ GÖRMEYİN"

Arkadaşlarını ve ailesini dilinden düşürmeyen Ömer'in çevresinde aldığı mutluluk ve pozitif enerji onu hayata bağlayan en büyük etkenlerden biri. Hayallerinden ve gelecek planlarından bahseden Ömer, Fenerbahçe maçlarını kendi standında izlemek ve ailesinin korkularını tamamen yenmek istiyor. Ömer'in fiziksel engelli çocuk sahibi olan ailelere de bir mesajı var: "Çok koyu bir Fenerbahçe taraftarıyım. Gerçekleştirmeyi planladığım sıradaki hayalim Fenerbahçe maçını kendi stadında izlemek... Ailelerimizin en büyük korkusu bizden önce vefat etmeleridir, bu yüzden kendimize yeten birer birey olmaya çalışıyoruz ki ailelerimiz artik bu kaygıyı taşımasın, korkmasın. Artik biz kendi başımızın çaresine bakabiliyoruz deyip bunu göstermeye çalışıyoruz. Ailelerimizin kaygısını en aza indirmeye çalışıyoruz.

Engelli çocuğunuzdan utanmayın, bırakın dışarı çıksın, herkesle tanıştirın, üzülmeyin, onları destekleyin... Aileye de çocuğunu eve kapaltiracak şeyler yaşatmamalı toplum, bir işyeri sahibiyseniz gerekli donanımı sağlayın, bir engelli girişi yapın. Bir engelli çocuk evden çıkıp bir restorana girmek için yürekleniyorsa ve o restorana girmeden önce sorun yaşıyorsa, buna pişman olur, onları pişman etmeyin. Bir engelli yüksek bir kaldırımdan geçene dek zorlanabilir ve çevreden yardım talebi doğabilir, o çocuğa bakan kimse yoksa bile hareketlilik olunca herkes bakar. Herkesi baktirmayın, uygun bir yeri olsun, oda herkes gibi normal geçip gitsin, ona kimse bakmaz...

Burada derneklere de iş düşüyor, hep birlikte ayni çati altinda yürürsek birçok engeli aşabiliriz bence... Bizim sizden hiçbir farkımız yok... Bizleri farklı bir gezegenden gelmiş gibi görmeyin, empati yapın..."

Aşk hayatinı her sağlıklı birey gibi sürdürebilen ve sorun yaşamayan Ömer evlilik hayalleri kuruyor...