“Eğitimin barışa katkısı, iş birliği ve her iki toplumun da birbirinin dilini öğrenmesi bizim de öngörülerimiz arasındadır”

“Birikim Özgür, belki de pek çok dönemlerde yapılmayanı yaptı. Fakat arkasını da getirirse, takdiri hak edecektir. Bir işe ‘eşit ücret’ derken, biz yıllarca kamuyla özel sektörün eşitlenmesini savunduk; ama özel sektörün yavaş yavaş kamunun seviyesine çıkmasını isteyerek savunduk”

“Eskilerin haklarını budayarak, 1 Ocak 2011’den sonra işe başlayanların seviyesine çekerse, bu durum eşit işe eşit ücret değil, sefaleti bölüşmek olur”

Özge KİZİR

Toplumcu Demokrasi Partisi Genel Başkanı Cemal Özyiğit, CTP’nin bundan önceki iktidarı döneminde, Tarih kitaplarındaki şoven unsurların temizlenmesi konusunda bir takım adımlar atıldığını, aynı dönemde Rum tarafında da bunun tartışıldığını, ancak başarılamadığını söyledi. “Bana göre sıkıntı hala daha oradadır” diyen Özyiğit, bu konunun müzakere masasına getirilmesi gerektiğini vurguladı.

Eğitimin ortak kurgulanması gerektiğini savunan Özyiğit, “Ortak bilinç, ortak yaşam ve geleceğin barış içinde şekillenmesi için doğru bir eğitime, yani barış eğitimine ihtiyacımız vardır” ifadesini kullandı.

Kıbrıs’ın Kuzey’i ile Güney’i arasında yaşanan sıkıntıları değerlendiren TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit, çözüm sürecinde mutlaka eğitime yer verilmesi gerektiğini vurguladı. Özyiğit, “Biz bir süre önce TDP olarak Ledra Palace’da Slovakya Büyükelçiliği himayelerinde yapılan partiler ve Türk-Rum siyasi partiler toplantısına Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Şener Elcil ile Rum İlkokulu Öğretmenler Sendikası’nı (POED) davet ettik. Dedik ki: eğitimin barışa katkısı olası bir çözüme giden yolda, çözümden sonra mutlaka eğitim içinde olmalıdır. Bu konuda yaklaşık 1 ay öncede Rum tarafında da sevindirici bir olay olmuştu. Eğitim Bakanlığı’nın da bir açıklaması vardı. Eğitimin barışa katkısı, işbirliği ve her iki toplumun da birbirinin dilini öğrenmesi… Bu bizim de öngörülerimiz arasındadır” şeklinde konuştu.

“Barış eğitimine ihtiyacımız var” 

Çözüm sürecinde eğitimin de ele alınması gerektiğini vurgulayan Özyiğit, “Tarih kitaplarının yeniden yazılması konusunda şimdiki hükümetin büyük ortağında Eğitim Bakanlığı var iken, şoven unsurların temizlenmesi konusunda bir takım adımlar atılmıştı. Bu durum çözüm ve barış adına umut vericiydi. Aynı dönemde Rum tarafında da tartışma yaşandı. Düşünün kendi içlerinde bunu yaşadılar ama başaramadılar. Bana göre sıkıntı hala daha oradadır. Dolayısıyla müzakere masasında da konuşulması gereken konulardan biri olarak görüyoruz. Biz bunu Rum siyasi partilerle yaptığımız görüşmelerde de gündeme getiriyoruz. Ledra Palace’de getirdiğimiz gibi ‘bu eğitimi birlikte kurgulayalım’ diyoruz. Ortak bilinç, ortak yaşam ve geleceğin barış içinde şekillenmesi için, doğru bir eğitime, yani barış eğitimine ihtiyacımız vardır” ifadesini kullandı.

“Düşmanlık körüklersek çatışma kaçınılmaz olur”

Özyiğit, sözlerine şöyle devam etti: 

“Aksi takdirde bir çözüme ulaşsak da, ondan sonra, ‘her iki kesimde de toplumların iç işlerini yine toplumlara bırakalım’ dersek, biz onlara olan düşmanlığı ve onların da bize olan düşmanlığını körüklemeye devam edersek çatışma kaçınılmazdır. Aynı olayları baştan yaşamaktan başka bir seçeneğimiz olmaz. Dolayısıyla barış eğitimini çözüme giden yolda ve çözüm sonrası için doğru kurgulamamız gerekiyor. Müzakere masasında müzakerecilerimizin de bize göre önemli bir rolüdür. Yani her iki taraf da kendi eğitimini ve her iki toplumun birbirine bakışını masaya yatırmalı ve bunlar üzerinde kafa yormalıdır. Birbirimizi daha iyi anlamak istiyorsak, bunların yeniden ve doğru bir şekilde kurgulanması gerektiğini düşünüyorum.” 

“Yüzlerine gözlerine benzettiler”

Ülkede yapılan grevler konusunda Hükümetin tutumunu değerlendiren Özyiğit şunları söyledi: 

“Hükümetin artık bir şeyle ilgilendiğini görmüyoruz. Haftada bir gün ilgili bakanlık ve ekibi meclise gidecek. Belki o gün yoğunlaşırlar, ama onun dışında yaşam ve sorunlar devam ediyor. Sorunlar çözüm bekliyor. Bu hükümet ‘reform hükümeti’ diye ortaya çıktı ve bir takvim çıktı. Üç ayı geçti hala bekliyoruz. Üç ayda gelecek olanlar hala gündeme gelmedi. Üçlü kararnameyle atamalar yapıldı, onu da yüzlerine gözlerine benzettiler. Kendi içlerinde tartışılırken halk arasında da tartışmalara neden oldu. Hatta bir tanesinin onaylanmaması gündeme geldi. Tartışma devam ediyor. Şimdi bir yenilik veya değişiklik oldu mu? Gören varsa öne çıksın diyorum.” 

“Çocuklar okul saati sokakta. Ciddi tehdit altında”

Okul idarecilerinin okul saatleri içinde daha dikkatli davranması gerektiğini ifade eden Özyiğit, “Lefkoşa sokaklarında dolaşan çocuklar gördüm. ‘Sokakta ne yapıyorsunuz’ dedim, ‘öğretmen yok’ dediler. Şimdi merak ediyorum olmayan derslerin sınavını nasıl yapıyor? Şu an orta eğitimde sınav dönemidir. Bu hafta ve gelecek hafta sınavlar yapılacak. Böyle bir anlayış olabilir mi? Okul idarecilerinin de bu konuda dikkatli olması gerekiyor. Veliler okul saatlerinde çocuklarını okulda bilirken, çocukların okulda tutulmasını sağlamıyorsunuz. Bir takım tedbirlerin alınması gerekiyor. Çünkü bu çocuklar okuldan ayrıldıkları her anda, en azından belirli okul saatleri dâhilinde, ciddi bir tehdit altındadırlar. Bu çocuklar nereye gidiyor? Neyle muhatap oluyorlar? Bunların sorgulanması gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Yeni dönem için mazotu nasıl alacak?”

Tarım konusunda süratli çözümlerin olması gerektiğini belirten Özyiğit, “Tarım bakanlığı patates üreticilerini ödüyor. Peki, çiftçiler ne oldu? Şimdi yağmurun eli kulağında her geçen gün meteorolojiden zaman zaman raporlar geliyor. Kasım ayında ekim işlemlerinin bitmesi gerekiyor. Çiftçi hala daha mazot desteğinin birinci diliminin yarısını aldı, o da borca gitti. Yeni dönem için mazotu nasıl alacak? Suni gübre parası ürün bedelini alamadığı için kooperatife ödeyemedi. Kooperatif alacaklıdır ve yeni suni gübre vermiyor. Bunlar nasıl sağlanacak? Bunların süratle çözülmesi gerekiyor. Kasım ayı bitiyor. Diğer konulara değinirsek narenciye konusu da aynıdır. Hayvancılık desen aynıdır” ifadesini kullandı.

“Halloumi değil, hellim yazsın diye canımızı yedik”

Hellim tescili konusunda da değerlendirmede bulunan Özyiğit, “Hellimi biz tescil ettirmek için üstüne sadece ‘Halloumi’ değil,’Hellim’ yazsın diye canımızı yedik. Kaç senedir bu konuda yoğun bir lobicilik yapılıyor. Yani Dışişleri ve Ticaret Odası bu konularda gerçekten iyi çalışıyorlar. Onların da hakkını vermek lazımdır. Şimdi bir hak kazandık görünüyor” dedi.

“Birikim Özgür, yapılmayanı yaptı”

Maliye Bakanı Birikim Özgür’ün bütçe görüşmelerine başlamadan önce sendikaları toplantıya çağırdığını ifade eden Özyiğit şöyle konuştu: 

“Ülkede sadece olumsuzlukları değil olumlu bir durumu da belirtmek istiyorum. Birikim Özgür, belki de pek çok dönemlerde yapılmayanı yaptı. Fakat arkasını da getirirse, takdiri hak edecektir. Bütçe görüşmeleri başlamadan sendikaları toplantıya çağırdı. Bu durum uzun bir zaman dilimi boyunca olmayan olaydı. Sendikacıyken bunların üzerinde çok durmuştuk, ama maalesef olmadı. Bu durumun arkası gelecek mi merak ediyorum. Şimdi eğer gerçekten onların önerilerini alarak bunu bütçe kalemleri içerisine koyarak hakları verecekseniz bunu göreceğiz.” 

“Göç Yasası hedef alınırsa sefaleti bölüşmek olur”

Özyiğit, sözlerini şöyle tamamladı: 

“İnşallah olumlu başlayan görüşme süreci olumlu devam eder ve olumlu sonuçlanır. Hem çalışma yaşamı, hem de ülke huzur bulur. Birikim Özgür de bunu kabul etmişti ve ‘eşit işe eşit ücret’ demişti. Burada bir endişem var. Bir işe ‘eşit ücret’ derken, biz yıllarca kamuyla özel sektörün eşitlenmesini savunduk. Ama özel sektörün yavaş yavaş kamunun seviyesine çıkmasını isteyerek savunduk. Eşit işe eşit ücretle eskilerin haklarını da budayarak 1 Ocak 2011’den sonra göç yasasıyla işe başlayanların seviyesine çekerse, bu durum eşit işe eşit ücret değil, sefaleti bölüşmek olur.”