Özlem Çimendal 

Yeni Bakış gazetesini ziyaret eden TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit, Türkiye’den gelmesi tasarlanan elektriğe, hükümetin mahkemelik olan Kanun Hükmünde Kararnamelerinden, Kıbrıs sorununa ve TDP’de yaşananlar konusunda önemli açıklamalarda bulundu.

“Endişeliyiz”

Sudan sonra ülkeye deniz altından elektrik getirilmesi konusunda hükümetin tavrını eleştiren TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit, UBP-DP hükümetini imzacı hükümeti olmakla suçladı. Özyiğit, Türkiye ile ikili anlaşma imzalanmasına karşı çıkmadıklarını ancak içeriğin ne olduğunun bilinmediği ve karambolden bir yapıya da sessiz kalamayacaklarına vurgu yaptı. Özyiğit, TDP olarak bir komite kurduklarını gerek elektrik gerek başka anlaşmalar konusunda komitenin ciddi çalışmalar yaptığını ve ileriki günlerde bunların paylaşılacağı bilgisini de verdi. TDP olarak endişeleri olduğunu söyleyen Özyiğit, “Endişeliyiz. Suda yaşadığımız sıkıntıların benzerinin kat be kat fazlasını elektrikte yaşarsak, bu halk elektriği nasıl kullanacak?” diye sordu.

“Ülke yararına olan hiçbir şeye karşı değiliz”

Ülkede elektriğin pahalı olduğu gerçeğini yadsımadıklarını ifade eden Özyiğit, “Bizim kurumlarımızı ortadan kaldırmayacak, çalışanları sendikasızlaştırarak sokağa dökmeyecek, halka daha ucuza kaliteli hizmet sunumu yapabilecek bir ortam varsa bunu konuşalım. Fizibilite raporu ve anlaşma metni ortaya çıkacak ki bunu konuşabilelim” diye konuştu.

“Anlaşmaların içeriklerini bakanlar dahi bilmiyor”

İmzalanan birçok anlaşmanın içeriklerini bakanların dahi bilmediğine dikkat çeken Özyiğit, Anayasa Mahkemesi’nden dönen birçok anlaşamaya da vurgu yaptı. İmzalanan anlaşmalarının Kıbrıs Türk halkının aleyhine olması durumunda Anayasa Mahkemesine başvurusunun engellenemeyecek olduğunu dile getiren Özyiğit, “Gerek biz gerek bir başkası halkın yararına olmayan bir anlaşmayı mahkemeye taşıyacaktır” dedi.

“Bu elektriğin maliye bize ne olacak?”

Türkiye’den deniz altından borularla gelecek olan elektriğin ucuz olacağı noktasındaki söylemlere de değinen Özyiğit, “Elektrik Türkiye’de ucuz olabilir ama bu bizim de ucuz kullanacağımız anlamına geliyor mu? Bize geliş maliyeti ne olacak peki? Bu işin bir maliyeti olacak. Suda biz bu olayı yaşadık ve gördük. Su anlaşmasının da detaylarının açıklanmasını istedik ve sonunda da kimsenin bizim kara kaşımıza gözümüze vermediği ortaya çıktı” şeklinde konuştu.

“Elektrik de Türkiye’den gelecekse üretim ülkede bitti demektir”

UBP-DP hükümetinin bir süre önce imzaladığı protokolle elektriğin üretim-iletim-dağıtım olarak bölünmesi ve üretimin KKTC’de kalması ve diğerlerinin özelleştirilmesi konusunda hemfikir olduğunu dile getiren Özyiğit, “Elektrik de Türkiye’den gelecekse üretim ülkede bitti demektir” dedi. AKSA şirketi ile yapılan garantili alım sözleşmesine de dikkat çeken Özyiğit, “AKSA ile yapılan sözleşmenin yanında Türkiye’den de gelecek elektrikle birlikte KKTC’deki yapı ortadan kaldırılacaktır” dedi. 

“Seneye şimdiki su fiyatını mumla arayacağız”

Halktan gizlenerek kapalı kapılar ardında yapılan görüşme ve anlaşmaların endişeye neden olduğunu halktan gizlenmesinin kafalarda soru işaretleri oluşturduğunu ifade eden Özyiğit, “Biz bu manzarayı su konusunda gördük. Tüm endişelerimiz ortaya çıktı ve su kat be kat daha pahalıya satılacak. Şu an belediyeler eliyle dağıtılıyor, seneye özel şirketler aldığında ise şimdiki fiyatları mumla arayacağız” dedi. 

“Hedef, KKTC’de yaşamın son bulması”

Hedeflenenin KKTC’de yaşamın son bulması olduğunu anlatan Özyiğit, “Kendi elektriğini, suyunu kullanamayan bir ülkede giderek yaşam son bulacaktır. Oysa ki biz neyi amaçlıyoruz, kendi ayakları üzerinde durabilen ve kendi kendine yetebilen bir ülkeyi. Yapılmak istenen Türkiye’ye daha da bağımlılığın artırılması. Tam da bu noktada barış ve görüşmelerin daha da önem kazandığını görmek mümkündür. Aksi halde her geçen gün dışa biraz daha bağımlı olacak bir toplum yaratılacak. Bağımlı hale gelmek, üretimden koparılmak insanların ülkeden göç etmesine neden olmaktadır” şeklinde konuştu.   

“Çeşitli bahanelerle Türkiye’den alınan paraları kılı kırk yararak vermek istemiyorlar”

Ülke tarımının ve üretiminin bitme noktasına gelindiğinin ve  ülke üreticisinin isyan ettiğinin altını çizen Özyiğit, “Su ve elektrik üretim için oldukça önemlidir. Unların ucuz kaliteli ve kullanılabilir olması gerekmektedir. Ancak şu anda durum böyle değil. Kuraklık tazminatlarının ödenmesi noktasında paranın Türkiye’den alındığı ve ödeneceği söyleniliyor. Ama şimdi ne yapılıyor biliyor musunuz? Suni gübre bahanesi ile çiftçiye ödenmesi için alındı denen parayı ödememek için kılı kırk yarıyorlar. Suni gübre kullanana verelim, doğal kullananlara vermeyelim deniyor. Doğal kullanan da bu gübrelere para ödedi de aldı. Tarım ve hayvancılığa uygulanan fonlarla çiftçi ve hayvancının biteceğini dile getirdik” şeklinde konuştu.

“Yerli ürün, ülke piyasasında bitirildi”

Ülke piyasasında yerli ürün tüketilmediğine ve turizmde teşvik edilmediğine dikkat çeken Özyiğit, “Ya pahalıya mal oluyor ya da yok. Turizmde de teşviki yapılmıyor. Özellikle otellerde yerli ürünlerin kullanımı zorunlu olmalı, Güney bunu yapıyor. Üreticiye destek yok hele tüketiciye hiç yok. Üreticinin elinden yok pahasına alınan mallar tüketiciye de çok pahalıya geliyor. Arada aracı kazanıyor” dedi.

“Alınan her karar mahkemelik, Başsavcılık hükümete doğru yolu göstermeli”

Ülkede hukuk sisteminin de yara aldığından söz eden Özyiğit, “Mahkemeler verilen kararların uygulanmadığından bahsediyor. KKTC Anayasası ise hukukun üstünlüğüne dayalı laik, demokratik bir devlettir diyor. Buyurun hukuk nerede? Hükümetin aldığı her karar mahkemelik oluyor. Polis terfileri, kamu terfileri, tayin-nakiller, hükümetin aldığı emirnameler mahkemelik. Türkiye ile yapılan anlaşmalar bile hep mahkemelik. Bu nasıl bir anlayıştır? Birileri hükümete doğru yolu göstermeli. Başsavcılık makamına burada çok önemli görevler düşüyor” dedi.

“Hukukun üstünlüğünden bahsetmek mümkün değil”

Özyiğit, “Hükümet artık sipariş üzerine fetva vermekten vazgeçsin. Her alınan kararın ve anlaşmanın mahkemelik olduğu bir ortamda hukukun üstünlüğünden bahsetmek mümkün olmuyor” şeklinde konuştu.

“Hükümet görev edindiklerini sessiz sedasız yerine getiriyor”

Hükümetin keyfi uygulamaları konusunda Girne Emirnamesi’ni örnek gösteren Özyiğit, “Halk ayağa kalktı. Girne’nin beton yığını olmasını istemediklerini ifade etti. Ama hükümet sipariş üzerine aldığı görevi yerine getirmek için elinden geleni yaptı. Tarihi Zeyko Yağ Fabrikası peşkeş çekildi. Yapılması planlanan otel yetkilileri çok önemli bir açıklama yaptı ve ‘sorun emirname ise emirname düzeltilir’ dedi. Hükümet de bunu görev edindi ve sessiz sedasız bunu yaptı” dedi.

“Kanun gücündeki kararnamelerle yangından mal kaçırılıyor”

Kanun gücünde kararnameler konusuna da değinen Özyiğit, yangından mal kaçırır gibi alınan kararların, hukukçular tarafından da yapılan incelemeler neticesinde Meclis’in açılmasını bekleyebilecek durumda olduğuna dikkat çekerek, “Birilerine şirin görünmek anlayışıyla ülke yönetilemez. Hükümetin attığı her adımda ciddi bir rant kavgası var. Bu da demek oluyor ki ya parti ya da partiye akın kişilere bir şeyler kazandırılıyor. Hükümeti bütün adli makamlar, Yüksek Mahkeme uyarıyor hükümet oralı bile olmuyor” dedi.

“O zaman Başbakan Yardımcısı da o koltukta oturmasın”

Özyiğit,  “O kadar kendilerinden geçtiler ki sit alanını bir üniversiteye verdiler. Hükümetten gelen yanıt ise bilmezdik oluyor. Eğer yetkili makamlarda bu bilgiyi vermeyen kişiler hala o koltuklarda oturuyorsa, Sayın Başbakan Yardımcısı da oturmasın o zaman o koltukta” ifadelerin kullandı.

Ülke fersah fersah peşkeş çekiliyor

Ülkenin fersah fersah peşkeş çekildiğine de işaret eden Özyiğit, “Bugün Çatalköy Belediye Plajı Serdar Denktaş’ın yakınına peşkeş çekiliyor, öte yandan Yeni Erenköy Belediye Plajı yine peşkeş çekiliyor. Ne oluyor demiyor kimse. Ganimet dönemi bitmiş diye düşünmüştük ama bitmemiş demek ki. Şimdi dağları düzeltip, denizleri doldurarak peşkeş çekmeye devam ediyorlar” ifadelerini kullandı.

“Görüyoruz ki ganimet dönemi hala bitmedi”

Hükümet edenlerin düşüncelerinin olası bir anlaşmadan önce dağıtabildikleri kadar dağıtma ve ganimet döneminin hala bitmemiş olduğunun göründüğünü söyleyen Özyiğit, toprak ve mülkiyet konularının henüz net şekilde görüşülmediğini anımsattı. Rum basınında Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Güzelyurt’u tekrar gündeme getirmesinin de şu aşamada doğru bir yaklaşım olmadığını ifade eden Özyiğit, haritanın henüz konuşulmamış olmasına rağmen Anastasiadis’in açıklamalarını retçilere yönelik propaganda olarak değerlendirdi. Toprak ve harita konusunda her iki tarafın da haklı beklentileri olduğuna değinen Özyiğit, bu tartışmaların masa etrafında görüşülmesi gerektiğine vurgu yaparak, kamuoyunda yaratılan polemiklere sıcak bakmadığını dile getirdi.

“Olumsuz söylemlerle, olası anlaşmanın önüne takoz konuluyor”

Kıbrıs konusunda olası anlaşmayla ilgili başta hükümetin yıkıcı söylemler ve davranışlarda bulunduğunu ifade eden Özyiğit, gelinen aşamada hükümetin doğru olmayan söylemlerle halkı da umutsuzluğa sürüklediğini ve halka doğru bilgi vermediğini söyledi. İçinden geçilen sürecin tam tersi bir tablo çizildiğine de dikkat çeken Özyiğit, gelinen aşama ile ilgili halka yapılan olumsuz açıklamalarla ne gerçeğin ne de tutanakların örtüşmediğini vurguladı. Özyiğit, bilinçli olarak öne çıkarılan olumsuz söylemlerle olası anlaşmanın önüne takoz konulmaya çalışıldığını belirtti.         

“Kimse TDP içerisinde parti tüzüğüne ve ideolojisine aykırı hareket edemez”

Açıklamalarının sonunda TDP içinde yaşananlara da değinen Cemal Özyiğit,   “Parti içerisinde bir kargaşa söz konusu değildir. Bizim partimizin duruşu bellidir. Biz halkın yararına olmayan bir şeyi mahkemelere kadar taşıyabiliyorsak, parti içerisinden çıkan biri parti tüzüğüne aykırı ya da parti ideolojisine aykırı hareket edemez. TDP’nin duruşu nettir. Parti içerisinde de bir karışıklık söz konusu değildir. Parti tüzüğü neyi ön görüyorsa şu an o süreç işlemektedir. Parti içerisinde demokratik yapılanmaya öncelik veriyoruz. Genel başkanın inisiyatifinde olan yetkileri biz parti tüzük değişikliğinde değiştirerek, MYK ve Parti Meclisi’ne verdik. Önceden Genel Başkan’ın yetkisinde olan ilçe başkanlarının görevden alma yetkisini,  PM ve Disiplin Kuruluna verdik” şeklinde konuştu.

“Tüzük gereği İlçe Sekreteri vekalet eder”

TDP Mağusa İlçe Başkanı Mustafa Emiroğulları’nın yerine merkez tarafından atanan kişinin geçtiği eleştirilerini de kabul etmediğini söyleyen Özyiğit, “Öyle bir şey yok. Parti Tüzüğü ve yasalar neyi söylüyorsa o yapıldı. Yasa diyor ki Disiplin Kuruluna sevk edilen bir organın başındaki kişi görevden geçici uzaklaştırılır ve yerine eski tüzüğe göre Asbaşkan yeni tüzüğe göre ise İlçe Sekreteri vekalet eder. Bu kişi de Ece Balcı’dır” dedi.

“Parti içinde, parti dışındaymış gibi yapılanma…”

Birilerinin TDP’yi karıştırmak için bazı olayları ısıtıp ısıtıp toplumun önüne koyma gayreti içerisinde olduklarına da dikkat çeken Özyiğit, olayların parti içerisinde hallolmasından yana olduklarını ancak gelinen aşamada böyle olmadığını ve kamuoyuna yansıdığını ifade etti. Kendilerinin sessiz kalmasının da yanlış anlaşmalara sebebiyet verebilme ihtimalini göz önünde bulundurarak, bazı kritik noktalarda açıklama yapma zorunluluğu duyduğundan da bahseden Özyiğit, “Bilmiyorum kimlerden nasıl cesaret bulundu. Partinin içerisinde ama dışındaymış gibi bir yapılanmayla bir şeyler yapılmaya başlandı ve kendi başlarına buyruk bazı davranışlar ortaya çıktı” dedi.

“Her iki tarafın hukukçuları ile demokratik bir sonuç bekliyoruz”

TDP Lefkoşa Milletvekili Mehmet Çakıcı’nın da olaya yaklaşımın doğru olmadığına işaret eden Özyiğit, parti içi meselelerin parti içerisinde halledilecek bir mesele olmasına rağmen durumun tam tersi olduğunu ifade etti. Özyiğit, konu ile ilgili bir prosedür hazırlandığını ve her iki tarafın hukukçuları tarafından Disiplin Kurulu’nda demokratik şekilde çözüleceğini söyledi.

“Meclis’teki temsiliyet ortak kararla Çakıcı’dan alınarak, Angolemli’ye verildi”

TDP adına Meclis’te yaptıkları görev değişikliği konusunda ise  Mehmet Çakıcı’nın haberinin olmadığı yönünde açıklamada bulunmasını da değerlendiren  Özyiğit, “30 Eylül 2016 tarihli TDP Genel Başkan adına Meclis’te Parti Sözcülüğü görevinin Mehmet Çakıcı’dan alınarak, Hüseyin Angolemli’ye verildiğine dair bu yazı Milletvekilleri Zeki Çeler, Hüseyin Angolemli ve Mehmet Çakıcı’ya gönderildi. Bizzat Sayın Çakıcı’nın da mutlaka haberdar olması için gerekeli kişilere bilgi verildi. Bütün dağıtımı yapılan kişilerin okumuş olduğunu göz önünde bulundurursak sayın Çakıcı’nın okumamış olması imkansız diye düşünüyor ve takdiri kamuoyuna bırakıyorum” dedi.