TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit, TDP’nin Garantiler konusundaki görüşünün açık ve net olduğunu vurgulayarak, “Kıbrıslı Türklerin geçmişte yaşanan acı olaylardan çıkardığı bir takım dersler vardır. Dolayısıyla en azından toplumların güvenlik endişesi giderilene kadar garanti sisteminin bir şekilde devam etmesi gerekiyor” dedi.

Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Başkanı Cemal Özyiğit, müzakere sürecini Haberal Kıbrıslı gazetesine değerlendirdi. Çözüm konusunda umutlu olduklarını vurgulayan Özyiğit, toprak konusu dışında tüm konuların konuşulduğunu ifade ederek,  “Toprak konusu hariç bütün başlıklar konuşuldu. Dolayısıyla 6 başlıktan 4 tanesi üzerinde çok ciddi ilerlemeler vardır. Biraz da kritik noktalarda ucu açık bırakılmış gibi görünüyor. Fakat bu tamamen pazarlık olsun diyedir. Şu an Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis New York’tadır. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da gitti. 25’inde New York’ta diğer konular da görüşülecek” dedi.

“New York’taki 3’lü görüşme 5’li ya da benzeri yoğunlaştırılmış bir müzakere sürecine girerse çözüm kapıda demektir”

Müzakere sürecinde ilk defa tarafların garantilerle ilgili karşılıklı öneri sunduklarını ifade eden Özyiğit, “New York’taki 3’lü görüşme 5’li ya da benzeri yoğunlaştırılmış bir müzakere sürecine girerse çözüm kapıda demektir. Bu bizim için son derece önemlidir. Dolayısıyla müzakere sürecinde ilk defa taraflar garantilerle ilgili karşılıklı öneri sundular. Elbette garantörlerin de bulunduğu 5’li veya benzeri bir toplantıda son şeklini alacak. Çünkü garantörler olmadan o konuda karar verilmesi kolay değildir. Dolayısıyla bizim aldığımız bilgiler, okuduğumuz tutanaklar ve yaptığımız görüşmelerden elde ettiğimiz sonuçlar çok ciddi ilerlemelerin olduğu yönündedir” ifadesini kullandı. 

“Özellikle çözüm karşıtları tarafından manipüle edilebilir”

Özyiğit, sözlerine şöyle devam etti: 

“Bu sürecin doğru kullanılması, değerlendirilmesi ve iki ‘evet’e dönüştürülmesi son derece önemlidir. Toprak ve harita şu ana kadar konuşulmamıştır. Muhtemelen New York’ta bu konuda ele alınacaktır. Çünkü uzun zamandır Akıncı, bunun Kıbrıs dışında ele alınması gerektiğini belirtti. Çünkü bizde en küçük bir dışa sızıntı insanları tedirgin edebilir. Farklı farklı yorumlara neden olabilir. Özellikle çözüm karşıtları tarafından manipüle edilebilir. Dolayısıyla bu konuda da Akıncı, aldığı görev doğrultusunda en iyisini ve doğrusunu yapacaktır diye düşünüyorum. 

“Artık Kıbrıs sorununun çözümü için ne gerekirse yapılıyor”

Toplumumuz tedirgin olmamalıdır. Artık Kıbrıs sorununun çözümü için ne gerekirse yapılıyor. Kıbrıs Türk halkı adına bir irade ortaya konuyor. Bu son derece önemlidir. Samimi ve yapıcı bir şekilde görüşmeler devam ediyor. Biz bunun dışında hem Kıbrıs Türk halkı içerisindeki tüm çözüm ve barış güçlerinin bir araya gelmesi gerektiğini ve bu süreci hem takip edip hem de destek olması için var gücüyle bir irade ortaya koyması gerektiğini söylüyoruz. Öte yandan da Güney’den hem AKEL hem de DİSİ ile görüşerek onlarla da olası bir referandum sürecinde ‘evet’ çıkması konusunu birlikte telaffuz etmeye çalışıyoruz.”

“Gerek KKTC vatandaşı gerekse Türkiye’den gelen kardeşlerimiz, anlaşma olduğu anda Federal Kıbrıs’ın vatandaşı olacak”

Nüfus konusunda tedirginliğin olmadığını belirten Özyiğit sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Nüfus konusunda aslında bir yere gelindi. Gerek KKTC vatandaşı gerekse Türkiye’den gelen kardeşlerimiz (toplam olarak 220 bin), anlaşma olduğu anda federal Kıbrıs’ın vatandaşı olacak. Geri kalanlar da çalışma izinli olarak burada kalarak normal vatandaşlık işlemleri uluslararası standartlar doğrultusunda devam edecek. Dolayısıyla bu konuda tedirgin olmaya gerek yoktur. Akıncı, cumhurbaşkanlığı seçim döneminden beri ısrarla bunu söylüyor. Birileri ‘Akıncı seçilirse size gemiye koyup gönderecekler’ diye yaygara koparılmıştı. Öyle bir şeyin olmayacağını artık herkes biliyor.

“Her geçen gün Türkiye’ye daha da bağımlı hale geliyor”

Kıbrıs konusunda bir çözüm olmazsa bazı çevreler şunu düşünüyor: KKTC’nin tanınması gündeme gelecek mi? Ben öyle bir ihtimal görmüyorum. Yani uluslararası literatür de bunu öyle söylemiyor. 541 ve 550 Sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararları durduğu sürece öyle bir ihtimalin olmadığını da aslında Başbakan ve Başbakan Yardımcısı -ikisi de Dışişleri Bakanlığı yaptı-, onlar biliyorlar diye düşünüyorum. Dikkat edilirse Kıbrıslı Türkler 1986 yılından beri dayatılan ekonomik paketlerle hep ‘Kıbrıs Türk’ü artık kendi ayakları üzerinde duracak’ falan deniyor ya, bize göre tam tersi oldu. Her geçen gün Türkiye’ye daha da bağımlı hale geliyor. Bunu telaffuz etmek bile istemem, ama olası bir çözümsüzlükte bu daha da artacaktır.” 

“Kıbrıslı Türklerin kendini güvende hissedeceği ama bunun Rum toplumu açısından da bir tehdit olmayacağı bir formül üretebilir diye düşünüyorum”

Garantiler konusunda değerlendirmede bulunan Özyiğit sözlerini şöyle tamamladı: 

“TDP’nin görüşü açık ve nettir. Biz bunu Rumlara da söyledik. Kıbrıslı Türklerin geçmişte yaşanan acı olaylardan çıkardığı bir takım dersler vardır. Dolayısıyla en azından toplumların güvenlik endişesi giderilene kadar garanti sisteminin bir şekilde devam etmesi gerekiyor. Toplumumuzda geniş halk kesimleri sadece oluşturulacak yeni yapıda Kıbrıslı Türklerin kuracağı Kıbrıs Türk kurucu devletinin de garantörü olsa da bizim kabulümüzdür diyen geniş bir halk kitlesi vardır. Dolayısıyla Kıbrıslı Türklerin kendini güvende hissedeceği ama bunun Rum toplumu açısından da bir tehdit olmayacağı bir formül üretebilir diye düşünüyorum. Zaten bunu Türkiye ile Yunanistan da görüşüyor.”