Özlem Çimendal

Ülkede son zamanlarda yaşanan faili meçhuller ve Güney’de Kültürel Miras Teknik Komitesi, Avrupa Birliği ve BM Kalkınma Programı ortak çalışmaları çerçevesinde restore edilen Denya’daki tarihi Denya caminin provoke edilmek suretiyle kundaklanması olayını ve hükümeti krizine dönüşen su krizini değerlendiren TDP Genel Başkanı Özyiğit, “Polis Genel Müdürü çıkıp tehdit edildiklerini söylüyor. Bu çok önemli ve üstünde durulması gereken nokta, kim nasıl buna cesaret ediyor. İnsanın aklına hemen şu sorular geliyor: Polisin zafiyeti mi var?, Ya da bunlara prim mi verildi?, Tehdit edenler kimse, bu kundaklamada başka hesaplaşma mı var, haraç çeteleri mi var?” diyerek polisin süratle bunlara cüret edenlerle ilgili gerekli işlemleri yapması ve caydırıcı önlemler alması gerektiğini söyledi.

“Texas’a dönen KKTC’de hukukun üstünlüğü yok”

KKTC’de hukukun üstünlüğünün olmadığına işaret eden Özyiğit,  “Polisle çatışan ağalar, babalar, çetelerin yaptıkları ülkeyi Texas’a çevirdi. Devletin ülkesine sahip çıkması gerekir ama devlet bugüne kadar nelere sahip çıktı? Bunu sormak lazım. Devlette hukukun üstünlüğünün olması gerekir. Adalete inanmak güvenmek lazım.Vatandaş devletine güven duymalı. İnancını yitirmemeli. Bugün artık vatandaşımızın polise, yargıya, hukuka inancı kalmamıştır. Süratli bir şekilde dürüst vatandaş güven duyacak, suçlular da irkilecek bir sistemin hayat bulunması gerekir. Bunu sokakta da görmeliyiz. Halkın arasına inerek alınan cezaların adaletin yerini bulduğunu göstermektedir. Hukukun üstünlüğünün egemen kılınması gerekir” açıklamasında bulundu.    

“İçicilerden ziyade uyuşturucu baronları yakalanmalı”

Ülkenin bir diğer kronikleşmiş sorunu olan uyuşturucu ticaretine de dikkat çeken Özyiğit, havaalanlarında yapılan aramalarda kullanıcılar hedef alınarak, uyuşturucu baronlarının göz ardı edildiğini savunarak, bu uygulamaların nitelik olarak bir faydasının olmadığını söyledi. Sorunların kökü çözülmediği sürece ve etrafında dolanıldığı sürece köklü bir çözüm alınamayacağını belirtti.  

Sektörler tefecilerin elinde…

Oto galericilerin tefecilerin eline düştüğünü de dile getiren Özyiğit, “Bu ülkede maalesef mazbatalar olayı yanı başımızda. Ekonominin yanlış kurgulandığı, bankacıların bile tefeci olduğu bir ülkede devletin ne hukuksal ne yapısal ne de siyasal bir şekilde doğru yapılanmadığı görülüyor. İki noktanın iyi ayrılması gerekir, ödeyemeyenlere yardım edilirken, ödeyebilir olup kaçanların da peşine düşülmelidir” şeklinde konuştu.

“Yargı’ya kulak verilmeli ve hukuksal süreçler hızlandırılmalı”

KKTC’de yargısal süreçlerin de yavaş işleyişine de değinen Özyiğit, “Bazı alanlarda istihdam fazlalığı kadro şişkinlik varken, diğer yandan mahkemelerde mübaşir sıkıntısı yaşanıyor ve bu işi avukatlar yapıyor bu ülkede. Ülkede olmazsa olmazların göz ardı edilerek sorunların yaratılmasına neden olunamaz. Sendikalar eylemler yapıyor, kadro sıkıntılarını söylüyor. Devleti yönetenler bunların üstüne düşmesi gerekirken, eş, ahbap, dostla nasıl uğraşırla, 34 milyon nasıl veririz, piyangolarda ise kimlere kıyak geçildiyle uğraşıyorlar. Şimdi de kurum kuruluşları nasıl peşkeş çekerizin derdindedirler” dedi.   

“Barış karşıtlarının elleri kırılmalıdır”

Konuşmasında Denya’daki caminin kundaklanmasına da değinen Özyiğit, Ada'da bir kez daha  barış karşıtlarının devreye girdiğine dikkat çekti. Denya’daki caminin kundaklanmasını şiddetle kınadığını söyleyen Özyiğit, “Suçlular artık bulunsun ve faili meçhul olarak kalmasın. Buna müsaade edilmesi barışa zarar verme niyetini devam ettirme çabası olarak algılanmaya devam edecektir. Açıkça barışa yönelik bu saldırıda barış karşıtlarının elleri kırılmalıdır. Olası bir çözümden sonra bunların tekrarlanmasına neden olacak olaylardır” ifadelerini kullandı.

“Kendiyle kavga içerisinde olan CTP’nin imzalaması topluma ihanettir”

Ülke kaynaklarının bir bir özelleştirilmesi konusunda, özelde su konusunun çözülüp çözülmeyeceği söylemlerine de değinen Özyiğit şöyle konuştu: “Talat gitti mi, çağırıldı mı bilmiyoruz. Sayın Talat ve Kalyoncu Haziran ayından bu yana randevu isteniyor bunlar verilmezken, Meclis Başkanına randevu veriliyor. Başbakan gerekli diplomatik temasların usulüne uygun yapılmadığını söylerken, Meclis Başkanı itibar gördüklerinden bahsediyor. Birbirlerine serzenişte bulunanların da aynı parti mensubu olduğu da dikkatlerden kaçmıyor. Bu anlaşma imzalanacaksa bu topluma bir ihanettir. Biz halkımızla bu konunun çıkış yollarını arıyor ve belediye başkanlarıyla da sürekli istişare halindeyiz. Herkes sıkıntı olduğunu ve mücadele olması gerektiğini ifade ediyor. Hassas olunan konunun birinci boyutu belediyeler konuları ve belediyeleri bitirme sorunudur. İkinci boyutu ise kaynakların ellerinden alınması. Evet tamam suyun KKTC’ye gelmesi adına her şey için teşekkür ediyoruz ama yönetimini de bu Kıbrıs Türk toplumuna bıraksınlar.” 

“Çözüm isteniyorsa, neden kaynaklarımız ısrarla elimizden alınıyor?”

Suyun  depolara ulaşmasının fiyat karşılığının 6 TL’yi bulacağına da değinen ve gelen sudan ziyade var olan kaynakların devrine de önemle eğinilmesi gerektiğini söyleyen Özyiğit, yapılmak istenenin “Kırk satır mı, kırk katır mı” olduğunu ifade etti. KKTC’nin çözüme gittiği söylemleri doğruysa Türkiye’nin neden Kıbrıs’ın kaynaklarını ısrarla almak istiyor” diye soran Özyiğit, yarın masada elimizde hiçbir şey olmamasının olası bir çözümde KKTC'nin elinin zayıf olacağı tehlikesine işaret etti. Anlaşma masasına neye güvenerek gidileceğinin merak edilmesi gerektiğini söyledi.

“Koltuk uğruna her yol mübahtır onlar için”

KKTC’nin dönüşümlü başkanlıkta ergümanları olduğunu söyleyen Özyiğit, KKTC’nin sonsuza kadar yaşayacağını savunanların Rum tarafına gelince biz her şeyi eşit isteriz naraları attıklarını da ifade ederek, “Süreler eşit olmasa bile dönüşümlü başkanlıkta Kıbrıslı Türk’ün oraya çıkması önemli. Ne diyorlar bize? Olmaz. Aynı sürelerde. Peki Türkiye’ye gelince neden secde edip, ne varsa verelim diyorsunuz?, Nasıl yurt seversiniz nasıl bu halka güven vereceksiniz? Siz sadece asalak bir yapısınız. Koltuk uğruna her yol mübahtır onlar için. Yazıklar olsun. Herkes kendine gelmelidir. Bu UBP için ama CTP daha çok kendine gelmelidir. CTP üst yönetimi, neolibarellere koltuk uğruna tavla teslime hazır. Bu yapılanlar vatana ihanettir” açıklamalarında bulundu.  

“Halka gidilmeli ancak 2013’teki gibi halka saygısızlık yapılarak değil”

UBP’nin koalisyon ortağına bugüne kadar verdiği sürenin dolacağını ve DP’yle olası pazarlık noktasında TDP’nin nerede olacağına değinen Özyiğit, “TDP böyle ayak oyunları ve olası hükümet senaryolarında hiçbir zaman olmaz. Bizim tavrımız nettir. Biz bu hükümetin giderek hangi hükümet gelirse gelsin mantığında değiliz. Biz bundan sonraki olası hamlelerin açık yüreklilikle tartışılacağı yaşanan tüm olayların neticesinde halkın iradesine baş vurulması gerektiğini savunuyoruz. 2013 Temmuzunda halka yapılan saygısızlık gibi değil ama. O zaman neden İrsen Küçük hükümeti düşürüldü? Tavla teslimin yok olması, ekonomik paketlerin kabul edilemeyeceği için yapıldı bu mücadele ama bakın şimdi gelinen noktaya. Her konuda artık dürüst olunmalı” şeklinde konuştu. Ülke kaynaklarının herkesin aleni gördüğü gibi peşkeş çekilerek, har vurup harman savrulduğunu savunan Özyiğit, “Hani revize edilme? Hatırlayalım; CTP-DP hükümetinde GKK Komutanı, Sivil Savunma Başkanı, Merkez Bankası’nın başındakiler Kıbrıslı Türk olacaktı bırakın bunları, yardımcı bile şu anda Kıbrıslı Türk değil. İki buçuk yıl geçti bunların üzerinden, reform hükümetinin vaatleri nerede peki? Ortada hiçbir şey yok. Ancak işte bütün bunların açık yüreklilikle tartışılacağı ve halkında 2013 Temmuzunda kimlerin neyi söyleyip, neleri yaptığının hesabını soracağı bir yapıyla toparlanma sürecine gidilebilir. Seçimin bütün bu yaşananları, kaosu temizleyecektir” dedi. Özyiğit ayrıca bu değişimin olabileceğini yakın zamandaki sürpriz hükümet değişimleriyle görüldüğünü ifade etti.  

“CTP ufak tefek düzenlemelerin olacağı bir anlaşma peşinde”

UBP'nin su konusunda herşeyi devredelim mantığında olmasına karşın, CTP kanadının ise ufak tefek düzenlemelerle ve belediyelerin de gönlünün olacağı bir anlaşma peşinde olduğunu ifade eden Özyiğit, CTP’nin şikayet ettiği konuları kendi iradesi ve isteğiyle yaşadığını, muhalefet ve çeşitli çevrelerin ve Pati Meclislerinin de tepkisi sonucu kendini savunma mekanizması geliştirmeye çalıştığınıkaydetti. Özyiğit, “Bu nasıl bir yönetim anlayışıdır?” dedi.

Kaynak: Yeni Bakış Gazetesi