Özlem Çimendal

Toplumcu Demokrasi Partisi Genel Başkanı Cemal Özyiğit, Yeni Bakış’a gündemi değerlendirdi ve soruları yanıtladı. Özyiğit, UBP,DP Koalisyonu ve Ana muhalefet CTP’nin politikalarını eleştirdi. Cemal Özyiğit Kıbrıs konusunda gelinen aşamaya ilişkin tespitlerde bulundu ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya bu süreçte parti olarak desteklerini yineledi.

“CTP de iktidarda olsa imzalayacaktı”

Aana muhalefet CTP’nin UBP ile koalisyonu bozulmasaydı ekonomik paket ve diğer protokolleri imzalayacağına işaret eden Özyiğit, KKTC’deki  siyasi  partilerin sorununun, iktidar ve muhalefetteyken  taban tabana zıt fiiliyatlarda bulunmaları olduğunu ifade etti.

“Hükümet el altından bozularak, iki sağ parti başa getirildi”

CTP-UBP hükümetinin el altından yapılan müdahaleyle bozularak iki sağ partinin başa gelmesi çalışması yapıldığını savunan Özyiğit, “Bağımsız destekli bir azınlık ‘imzacı’ hükümeti kuruldu. Protokolleri imzalayarak, Türkiye’den gelen paraları paylaşma misyonu güdüldü. Reform ve çalışmalarla ülke ekonomisini ayağa kaldıracak çalışmalar yapılmadı” dedi.

“Hükümet baskıcı bir tavır sergiliyor”

Koordinasyon Ofisi ve Su konusunda baskıcı bir tavır sergileyen hükümetin gençlerin direngenliğine rağmen, bu kesmi hiçe sayarak Koordinasyon Ofisi’yle ilgili yasayı geçirdiğini söyledi. Su konusunda ise  “dediğim dedik” anlayışı ile 2.30’dan alınan suyun, belediyeler tarafından da  3-4 TL’ye çıkmasının ön görüldüğüne işaret eden Özyiğit, “Her belediyenin kendine göre ayrı maliyetleri var. Hükümet bununla ilgili bir çalışma yapıyor mu? Katkı koyuyor mu, geçmiş belediye başkanları döneminde yapılan tahribatların üzerine gidiyor mu? Bu tahribatlar nedeniyle belediye başkanları istifa ediyor. LTB hala eski yönetimin yargılanmasını bekliyor. Bu da gerçekleşmeyince insanlarda ‘yapanın yanına kar kalıyor’ endişesi yaratıyor” ifadelerini kullandı.

“CTP bizden daha sol olduğunu iddia etmişti”

Ülkede  çıkmaza giren sektörlerin başında gelen üreticilerin sorunlarının görmezden gelindiğine ve TÜK’ün batırıldığına  işaret eden Özyiğit, “Sütler sokağa dökülüyor. TÜK batırıldı. Son iki yılda yapılan çalışmalarda CTP’nin de ortaklığı vardı, şimdi ise karşı çıkıyorlar” dedi. CTP’nin sosyal demokrat bir eksende olan TDP’den daha solda olduğunu iddia ettiğini ancak Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra yeni bir rota çizmeye arayışına girdiğini anlatan Özyiğit, “Yıllarca onlara bakarak politika belirlediler. Sonra yeni kimlik arayışına giriştiler. Ayrılıklar ve ihraçlar başladı. Özker Hoca ile Mehmet Ali Talat arasında başlayan farklılıklar neticesinde Özker Hoca partiden ihraç edildi. Bu sancılar o zamandan başladı. CTP’nin içerisinde sol gelenekten gelen evrensel dünya görüşü olan insanlara saygı duyuyorum, partide bir başka kesim ise  yeni kimlik arayışında olan neo-liberal bir yapıya dahil olanlardır. Son dönemlerde Birikim Özgür’ün öne çıktığı bir anlayış var. Bu da ‘ver kurtul’ mantığıdır. CTP son 20 yıldır bunun kavgasını kendi içerisinde vermektedir” dedi.

Yapılan, zemzem suyuyla yıkanıp, günah çıkarma çalışmaları

CTP’nin son dönemlerde neo-liberal bir yapıya yöneldiği ve özelleştirmeye ciddi kaşı duruş göstermediğine dikkat çeken Özyiğit, “Telefon, elektrik ve limanlarda özelleştirmede aynı mantığı sergilediler. Türkiye ile gel-gitler yaşadılar. Bir heyet Türkiye’ye gitti anlaşma yapıldı. CTP parti meclisi reddetti, ortada kaldılar. Parti hilafında başka politikalar üreterek, CTP içerisinde olan sol kanada yutturmaya çalıştılar, ama başarılı olmadılar. Özkan Yorgancıoğlu suçlu ilan edilerek, Ömer Kalyoncu ve Mehmet Ali Talat geldi başa. Şimdi ne oldu, başarısızlık Kalyoncu ve Talat’a kesildi. Şimdi ise Tufan Erhürman ile yeni yüz ve arayış içerisindeler. Ama önemli olan şu ana kadar değişiklik gösterilmeyen politikalarıdır. Halktan birçok konuda özür dilemelidirler. Su anlaşması ve koordinasyon ofisi anlaşmaları CTP döneminde yapıldı. Bunların sonucu biliniyordu. Şimdi ise engelleme girişimleri var bu ‘ikiyüzlülüktür’ sorunumuzluktur.. Muhalefette farklı, koltukta farklı konuşuluyor” ifadelerini kullanarak, CTP’nin zemzem suyuyla yıkanıp, günah çıkarma çalışmaları içerisinde olduğuna işaret etti

“Talan hükümeti 30 Haziran’da bozduğu kararla peşkeş, yağma, vurguna devam ediyor”

CTP-UBP hükümetinin giderayak aldığı Çatalköy kumsalının belediyeye verilmesi, Erenköy’de eski belediye başkanına verilen yerlerin de alınarak belediyeye verilmesi kararlarının 30 Haziran’da alınan bir kararla iptal edildiğinin de altını çizen Özyiğit, “14 Nisanda belediyeye verilmesi kararlaştırılan bu yerler iptal edildi ve şu an kişilere peşkeş çekiliyor. Yani UBP hükümeti, yağma, vurgun, talan hükümeti” diye konuştu.

“DP, ya UBP ile bütünleşecek ya da siyasal yaşamına noktayı koyacak”

Cemal Özyiğit, Demokrat Parti hakkında ise, UBP ile bütünleşirse devamını sağlayacağı yoksa, siyasal hayatına noktayı koyacak” dedi. Özyiğit, DP’nin son çıkışını gerçekleştirdiğini bundan sonraki süreç için ise UBP ile bütünleşmesi neticesinde devamını sağlayabileceğini ifade ederek aksi halde siyasal yaşamına noktayı koymak durumuyla karşı karşıya kalacağına işaret etti. 

“Zeyko birilerine fahiş fiyatla peşkeş çekildi”

Açıklamalarında ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılara da değinen Cemal Özyiğit, Turizm Başkenti Girne’de yaşanan talana parti olarak tepki koyduklarını belirtti. Girne İmar Planları’nın  bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğini telep eden Özyiğit, Girne’de tarihi Zeyko Yağ fabrikası binasının birilerine peşkeş çekildiğini ifade etti. Özyiğit, “Birilerine peşkeş çekildi onlar da fahiş fiyatlarla başkasına. 4 kat izni alındı 6 kata çıkıldı. Ve sorun emirname ise emirname düzeltilir denildi. Hükümet de bunu görev bildi ve bunu düzeltme yoluna gitti. Bu olmaz, bu ülkenin imar planına ihtiyaç vardır. Anlayın artık” şeklinde konuştu.

“Kooperatif’e münhalsiz atanan 28 kişi dün işe başladı”

Açıklamalarında, toplumun öz varlığı durumundaki Kooperatif Merkez Bankası’nın da 32 yıldır işgal altında olduğuna işaret ederek, “Kooparatif İşleri Dairesi hükümet tarafından idare edilerek, Kayyum gibi oraya birilerini atıyor. Son atananlar kendilerine bir de maaş istediler. Kooperatif’e son olarak geçenlerde 28 kişi münhalsiz olarak atandı. Dün de işe başladılar. Yağma, vurgun, talan ve keyfi görevlendirmeler devam. Nereye gidiyoruz artık” diye sordu.

“Ülke her türlü kaçakçılığın merkezi oldu”

Açıklamalarında, ülkenin her türlü kaçakçılığın merkezi olduğuna da dikkat çeken Cemal Özyiğit, “Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Serdar Denktaş gece kulüplerinde fuhuş yapıldığını herkes biliyor diyor. E ne yapıyorsunuz o zaman diye soruyorum kendilerine, şu an hükümette kendileridir” dedi. Casinolarda, kara para aklama, uyuşturucu ticaretinin de önlenemez boyutlara ulaştığına işaret eden Özyiğit, buralara yönelik etkin mücadele verilmediğini kaydetti. Özyiğit,   “Asıl bu işlerin baronların yakalanması gerektir” diye konuştu.

Silahlarla Türkiye’deki ortamın Kıbrıs’ta da oluşması mı amaçlanıyordu?

Cemel Özyiğit,  Mağusa Serbest Limanında yaşanan silah olayına da değinerek,  ele geçirilen silahların akıbetinin ne olacağının ve ucunun kime dokunacağının kamuoyu tarafından merakla beklediğini ifade etti. Özyiğit, “Sunat Atun’un silahların akıbeti ile ilgili açıklamaları lafta kalmaz umarım. Hangi amaçla bu silahlar ülkeye getirildi, buradan Türkiye’ye mi gidecekti yoksa? Bugüne kadar hep bir şeylerin üstü kapatıldı. Kritik bir dönemin de içerisinden geçiyoruz, Türkiye’de de her gün silahlar bombalar patlıyor, Kıbrıs’ta da böyle şeyler mi hedefleniyor? İşte tüm bunların açıklığa kavuşması için hiçbir şeyin gizli kalmaması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

“AÖA’yı alelade sıradan bir yapıya dönüştürme çabası”

KKTC’nin birçok alanda facia yaşadığına  işaret eden Özyiğit, eğitim alanının da çıkmaza girdiğini ifade etti. Atatürk Öğretmen Akademisi sınavının son gün alınan bir kararla iptal edilerek, öğrencilerin maddi manevi mağdur edildiğini söyleyen Özyiğit, “AÖA geçmişte de başka okullara bağlanarak kapatılmak istedi hayır dedik. Çünkü AÖA, Kıbrıs Türkü’nün varoluş kavgasında yetişen öğretmenleri yetiştirmişti. Bu okulun ayrı bir misyonu vardır. Kıbrıs halkı varoluş kavgası verirken, AÖA’da eğitimli, aydın, gözü pek yetişen öğretmenlerin, emek ve mücadele kavgasına ciddi katkıları vardır. Bu öğretmenleri yetiştiren bir kurumun kapatılması Kıbrıs toplumunun varoluş mücadelesine vurulan bir darbedir. AÖA’yı alelade sıradan bir yapıya dönüştürme çabası ve oradan çıkan öğretmenlerin de daha mülayim ve yönlendirilebilir olması anlayışı hakimdir” şeklinde konuştu.  

“Şimdi kim FETÖ’cü? Her şey birbirine girdi”

Ülkede son yıllarda okullardaki yapılaşmaya da dikkat çeken Özyiğit, İlahiyat Kolejleri hakkında, bakanın polisin gidip denetlemesi söylemlerine de atıfta bulunarak şöyle konuştu: “Biz yıllarca bunları söyledik, Kur-an Kursları ihtiyaçtır denilerek, dokundurmadılar. Okullarda zaten din kültürü ahlak bilgisi adı altında  din dersi verilmektedir. Şimdi İlahiyat Koleji mi FETÖ’cü yoksa yeni Türkiye destekçisi ve savunucusu mudur? Biz de bilmiyoruz artık her şey birbirinin içine geçti. Bu ülkede birtakım yurtların denetlenmesi istendi, şimdi bu yurtlar da mı FETÖ’cü yoksa Erdoğan yanlısı demokratik mücadeleye destek mi veriyorlar. İşte bunların yıllar içerisinde hep denetlenmesi gerekirdi”.    

“İnsan hakları sözleşmesinin askıya alınmadığı bir demokrasi istiyoruz”

Lefkoşa’daki demokrasi mitingine katılmamaları eleştirilerine de değinen Özyiğit, “Darbenin hemen ardından Cumhurbaşkanı’nın akabinde biz kınama açıklaması yaptık ve demokrasinin yanında olduğumuzu bildirdik. Ancak bizim savunduğumuz demokrasi insan hak ve özgürlüklerinden ödün verilmeden savunulan bir demokrasidir ve bu duruşumuzu da ortaya koyduk. Türkiye’de gerçekten özgürlükçü demokrasi istiyoruz. İnsan hakları sözleşmesinin askıya alınmadığı bir OHAL yürütülmesini savunuyoruz” şeklinde konuştu.

“Birtakım gammazcılar türedi”

KKTC’de de birtakım kişilerin sırf karşı görüştedir diye FETÖ’cü ilan edilmeye çalışıldığına işaret eden Özyiğit, kurunun yanında yaşın da yanmaması için belgeli ve kanıtlı birtakım açıklamalar yapılması görüşünde olduklarını belirtti. Birtakım gammazcı zihniyetlerin iftira mahiyetinde ortaya çıktığına da işaret eden Özyiğit, belgesiz ve kanıtsız söylemlerin herkesi zan altına bırakan bir yaklaşım olacağı görüşünü ifade etti. Özyiğit, herkesi zan altında bırakacak şekilde birtakım operasyonlara dalamanın yanlışlığının altını çizdi.

“Akıncı’nın Ankara ziyareti yerinde oldu”

Açıklamalarının sonunda Kıbrıs sorunu ve Başbakan Özgürgün ile Cumhurbaşkanı Akıncı arasında yaşanan gerginliğe de dikkat çeken  Özyiğit şöyle konuştu: “Sayın Akıncı’nın Ankara ziyareti iki boyutu içeriyordu. Türkiye’deki askeri kalkışmasından sonra yerinde bir ziyaret oldu. Bombalanan yerlere giderek, partililerle görüştü ve darbeye karşı olan tavrını sergiledi.”

“Kıbrıs Türkü’nün güvenlikle ilgili endişeleri vardır ve garantiler devam etmelidir”

“Diğer bir boyutu ise görüşme masasında kritik bir sürece girildiği bu süreçte, Türkiye ile bir değerlendirme toplantısının hasıl olmasıdır. Nitekim ekibiyle birlikte garantiler başta olmak üzere fikir alışverişi yapıldı. Garantiler konusunda Kıbrıs Türkü’nün endişeleri devam etmektedir. Kıbrıs Türkü’nün güvenlikle ilgili endişeleri vardır ve garantiler devam etmelidir. Bu konular önümüzdeki günlerde derinleşerek devam edecek. Biz cumhurbaşkanından 7 görüşmeyle kritik bir sürece girildiği bilgisini aldık. New York’ta 5’li yoğunlaştırılmış görüşme gerçekleşirse, Sayın Akıncı parti başkanlarının da orada olmasını istedi. Bizim de umudumuz odur. 2016 yılında BM Genel Sekreteri’nin görev süresi doluyor, ABD Başkanı değişiyor, Güney Kıbrıs’ta seçim yapılıyor ve bizim bu tarafta seçimlere yaklaşılıyor bu nedenle 2017 yılı gerçekten çok meşakkatli olacak. Çözüme uzanan adımların bir an evvel hızlandırılması gerekir. Yoksa bu umutlar tekrar kırılır. Ayrıca son yaşanan polemikler nedeniyle Özgürgün’ün Akıncı’ya sarf ettiği çirkin sözleri de kınıyorum, bu tarz yaklaşımların bütünlük yerine ayrılıkçı ve uzlaşmaz bir yapı oluşturacağı için olmaması gerektiğini düşünüyorum. ”