Eniz Orakcıoğlu

DP Milletvekili Mustafa Arabacıoğlu, koordinasyon ofisi konusunda mecliste  yaşanan sürecin  ortamı gerdiğini belirterek, “ Bu ortamın gerdirilmesi için belli bir gurup büyük bir çaba sarf etti. Yaşananlar  bir senaryoydu ve bu konuda gençlik ve egemenlik bahane edilerek, yürütmemiz elden gidiyor diye feryat edildi. Oysa,  egemenliği bugüne kadar en çok savunan parti UBP ve DP’dir. Bu bağlamda ‘Uğruna ölünecek Mevla değildir’ diyen ise CTP genel başkanı Sayın Mehmet Ali Talat’tı, bunun yanında  KKTC’yi ‘Ceberut devlet’ diye nitelendiren da Mehmet Ali Talat’tı. Şimdi bu şahısların ortaya çıkıp da egemenlik, yürütme ve gençlikten bahsetmeleri beni en çok mutlu eden şey oldu” şeklinde konuştu.

“Vekiller alkış tutarak, masalara vurarak destek verdi”

Olayın şov yönü olduğunu belirten Arabacıoğlu, “Bu olaydan menfaat sağlayan kesimler sansasyon yaratarak kazanç sağlamaya çalışmışlardır. Mecliste koordinasyon ofisi protokolü oylamasına geçildiği an gençliğin gergin olduğu ortadaydı ve pankart açılıp sloganlar atıldığı zaman salonun boşaltılmasıyla ilgili  Meclis Başkanı Başkan Yardımcısı Hüseyin Alanlı çağrı yaptı, gençler tam dışarıya çıkmaya hareketlendiğinde ise, bazı vekiller  çıkmayın diye onlara çağrı yaptı. Gençlerimizin tavrını görüntüleyen, videoya alan vekiller vardı, onların slogan atıp bağırmalarına ıslık çalarak, alkış tutarak ve masaları yumruklayarak destek veren vekiller vardı. Çağdaş, demokratik bir ülkede parlamenter sistemin nasıl  çalıştığının en güzel örneğini yaşadık ve yaşıyoruz” dedi.

“Pankartı içeriye 2 milletvekili soktu”

Protokol mecliste oylanırken güvenlik konusuna da değinen Arabacıoğlu, “Mecliste, Meclis iç güvenliği ve polis vardır. Seyirci locasında birleşimi izleyecek konuklar girerken polis tarafından çantaları da olmak kaydı ile yoklanıp salona öyle alınırlar.  O gün de işlem böyle oldu ancak bizim 2 vekil arkadaşımız gençlerin içeriye sokamadığı pankart veya diğer şeyleri bilahare bu gençlere verdiler. Bunu kimin yaptığını polis te, meclis başkanı da bilir. Bir nokta da bu yaşananlar meclisin kameralarında mevcuttur. Kaldı ki esas bu işe sebep olanlar yüzünden  polis izleyici locasında yer alan bu kişileri yoklamadı diye zor durumda kalacaktır. Bir başka nokta ise biz içerde görüşme yaparken, selfi çekip sosyal medyaya atan da pankartı içeriye sokan, gençliği kışkırtan arkadaşlardı. Meclis selfi ve eğlence yeri değildir” diye konuştu.

“Amaç, gençliği uygulamalara katmak”

 Arabacıoğlu, “Bu protokolde önemli olan ülkemize akan paranın daha sağlıklı olması ve Türkiye’de yapılan spor ve eğitim alanındaki uygulamalardan yararlanmak için Türkiye’nin de taraf olduğu bu çalışmalarda Kıbrıs Türk Gençliğini de nasıl katabilecekler ile ilgili bir aracı olacaktı. Kısacası amaç Türkiye’nin buradaki yatırımlara yönelik para vermek ve gençliği Türkiye’nin de içinde olduğu spor ve eğitim alanındaki faaliyetlere, uygulamalara katmaktı” şeklinde konuştu.

“Konuşulacak konu diplomatik kimlik olmamalı”

Arabacıoğlu, Türkiye’nin koordinasyon ofisinde diplomatik dokunulmazlığı konusunda ise şunları söyledi; “Beni tanıyan bir ülke benim personelime diplomatik kimlik verirse, bende onun personeline diplomatik kimlik veririm. Bu noktada da bizi tanımayan AB’nin buradaki ofisindekilere bile diplomatik kimlik veriyoruz. Bizim konuşacağımız konu ya da bizim sorunumuz diplomatik kimlik olmamalı, protokolün içerisinde yazan yapılacak olan şeyler olmalıdır. Toplumda çok yanlış bir algı yaratılmaya çalışılıyor. ‘Türkiye bizim kültürümüze etki edecek, bizim beynimizi yıkayacak’ gibi sözler sarf ediliyor, eğer amaç bu olsa Türkiye’nin bu amaç için 10 milyon ya da 20 milyon bir kaynak ayırdığını düşündüğümüzde, bunu yapmasına gerek olmadığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Türkiye’nin kafasında planlar varsa bunu gerçekleştirmek için illaki gençlik kamplarına gerek yok, bunun farklı farklı yolları da mevcut.”

“Eğitim konusundaki protokolü reddettik”

Arabacıoğlu, Koordinasyon Ofisinin gündeme gelme tarihinin CTP-DP Hükümetinin görevde olduğu  3 Haziran 2013 olduğunu belirterek, “Bu konu gündemde iken eğitim konusunda da bir protokol söz konusuydu ki bu da benim bakanlığım dönemindeydi. O protokol bana sakıncalı geldiği  ve bize uygun olmadığını gördüğümüz için ben o protokolün ileriye götürülmesini izin vermedim. Bu örneği de biz her önümüze konanı kabul ediyoruz veya onaylıyoruz söylemlerine cevap niteliğinde dile getiriyorum. Bunun yanında Koordinasyon Ofisi ile ilgili konuda 2013 yılının sonlarında doğru Serdar Bey tarafından gündeme getirildi. 4-5 ay tartışıldı.” dedi.

“Bakanlar kurulundan imzalandı”

Koordinasyon Ofisinin 2013 yılının son aylarında Serdar Denktaş tarafından gündeme getirildiğini belirten Arabacıoğlu, “5 ay tartışıldıktan sonra Haziran 2014 yılından Koordinasyon Ofisi protokolü Serdar Denktaş tarafından taraflarla oturup gençler ve ülkemiz adına iyileştirilerek tekrardan gündeme getirildi. Bu noktada Serdar Beyin imzalayıp getirdiği noktasında söylem ve tartışmalar oldu. Serdar Bey ise yetki aldıktan sonra imzaladığını dile getirdi ki imzalasa bile bunun Bakanlar Kurulundan onay alacağı anlamına gelmez. Ama günün sonunda bu Bakanlar Kurulunda imzalandı ve geçti. Bu protokol Bakanlar kurulundan geçerken 5 yıllık bir zaman öngörüldü, lakin bu süre 1 yıla indirilmek istendi bunun içinde bunun meclisten geçmesi geçerliydi. Ama Bakanlar kurulunun imzaladığı protokolde yazılan ve imzalanan 5 yıllık süreyi kapsamaktaydı. Ardından hükümet yıkıldı, CTP-UBP hükümeti kuruldu ve son olarak da UBP- DP hükümeti kurulunca konu yeniden gündeme geldi” şeklinde konuştu.

“Beni genel başkana şikayet ettiler”

3 Haziranda konunun komiteye geldiğini ver orada görüşüldüğünü anlatan Arabacıoğlu, “Özellik Zeki Çeler komite üyesi olmamasına rağmen bu konuda en çok duyarlılık gösteren bir vekilimizdi. Zeki Bey komitede bu konuda görüş bildirmek istedi ve bizde buna izin verdik, konuştu, dinledik. Buna ek olarak meclis hukukçumuzun anayasa bağlamındaki görüşlerini aldık ve komiteden ayrıldı. Ama Savcılıktan görüş alınması noktasında ise benim savcılıktan yazılı görüş alınsın demem ve bunu salıya yetişmeyeceğini söylemem tartışma konusu oldu. Bazıları bunu savcılıktan görüş alınmasını engellemek olarak algıladı ki öyle bir amacım asla olmadı.  Bu esnada da ben protokolü alarak 2 hukukçu arkadaşıma incelettim. Pazartesi günü meclise geldiğimizde ise genel başkanım bana Cuma günü protokolle ilgili komitede engel olduğumu vurguladı. Bende engel olmadığımı ve tarafların düşüncelerini dinlediğimi belirttim. Bu bağlamda da söyleyebileceğim konuların hep abartı olduğudur. Birkaç gün sonra komite tekrardan toplanarak protokolü komiteden geçirdi” dedi.

“Hareketlenmenin arkasında çok organize birileri var”

Arabacıoğlu, sözlerine şu şekilde devam etti; “Pazartesi günü meclise geldiğimiz zaman bir hareketlenme ile karşılaştık ki bu hareketlenme Zeki Çeler’in yaptığı bir organizasyon değil, bu iş TBMM'deki  tutanaklar bile buraya getirecek kadar büyüktür. Bunun yanında, telefon numaralarımız sosyal medya üzerinden dağıtıldı. Pazartesi günü bir gurup gencimiz ve sendikacılar da misafir locasında meclisi izlerken, ansızın içeriye çanta sokuldu diye bir hareketlenme oldu. Birisi da o esnada bana dedi ki  çantayı içeri  sokan o vekillerdir ve o vekillerden biri  çanta yoklandığı sırada meclis güvenliğine müdahale etti. Bilahare ise ben çantayı içeriye sokan 2 vekilin çantayı içeriye nasıl soktuklarına yönelik aralarında geçen  konuşmayı  bizzat duydum. Orada birkaç CTP’li vekil de vardı ve onlarda bu 2 vekili gidip başka yerde konuşmaları yönünde uyardı.”

“Kürsüde şov yaptı”

Arabacıoğlu, aynı oturumda  TDP Milletvekili Zeki Çeler’in  kürsüye şov yapmak için çıktığını da savunarak , “Ben bu ülkeye bir şey verilecekse sağlıklı verilmesini isterim. Zeki Çeler genç bir arkadaşımızdır, özgüveni olan bir arkadaşımızdır. Kendine olan sevgimi de bilir, ama bazı şeyleri abartarak toplumu germeye, farklı görüşlere sahip gruplar  arasında gerginlik yaratmaya, meclis çalışmalarını bu şekilde sabote etmeye ve aşağılamaya kimsenin hakkı yok. Bu noktada da Çeler’e ne zaman konuşman bitecek dediklerinde belli değil,  bir yerden mesaj beklerim gibi söylemde bulundu. Bunun yanında konuşurken alay eder gibi tavır takınarak  tutanakları eline aldı ve onları okumaya başladı. Son o kadar kendinden geçti ki kurulacak ofisin Kara Para aklama ofisi olacağını söyledi. Ben böyle birşey olamayacağını söyledim dışarı çıktım, Tufan Erhürman da dışarı çıktı ve Çeler'den bu söylemlerini ger almasını talep etti.  Bu esnada  Doğuş Derya ise ilk kez  çıkıp Meclis Başkanlığı koltuğuna oturdu. Orada doğuş hanım otururken arkadan seyirciler slogan atmaya başladı ve Doğuş Hanım 10 dakika ara verdi . Kaldı ki seyirci locasında bir durum olduğunda onları dışarı çıkartır oturuma devam edersin, ara vermezsin böyle bir kural yok. Derya'nın yaptığı,  Zeki bey dinlensin diye kasıtlı yapılmış bir harekettir” dedi.

“Organizasyonun arkasında kimler olduğunu biliyor”

Arabacıoğlu, sözlerine şu şekilde devam etti; “Saat 22.30'a doğru Cumhurbaşkanı Akıncı'dan bir davet gelir ki bu davet başkanlarla görüşmek istediği yönündedir. Akıncı ortamın çok gerildiğini ve bugün bu oylamanın yapılmamasını istedi. Bizde 12-13 saatlik bir sürecin mecliste geçtiğini söyleyerek, aksine bir karar verirsek bizim kararsızlığımızın ve tutarsızlığımız ortaya çıkardı.  Cumhurbaşkanımız bu oylamanın  pazartesi yapılacağını biliyordu, madem böyle bir davet yapma niyeti vardı bunu daha önceden bize  söyleyebilirdi, kaldı ki bu organizasyonun arkasında kimlerin olduğunu  Sayın Cumhurbaşkanı çok iyi bilir. Biz oylamanın ertelenemeyeceğini söyledik, Cumhurbaşkanı da bunu bütün milletvekillerine duyurmamızı istedi. Bunun hemen akabinde de sosyal medya ve internet sitelerine Cumhurbaşkanının bu talebi düştü ve bu kürsüden de okundu. Okunduktan sonra tepki daha da büyüdü. Dolayısıyla bu iş böyle basit çapta bir olay değildi.”